Site rengi

Tasarım

Dedenin Dedikleri Halk Dersleri Yedinci Ders: İşveren Düzeninin Orman Kanunu

13.04.2025
146
A+
A-

Hikmet Kıvılcımlı

Halkın Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin notu:
Sosyalist Gazetesi’nde yayımlanan“Dede Hande” imzalı, “Halk Dersleri-
Dedenin Dedikleri” başlıklı “Öğreti”ler Sosyalist Gazetesi’nin 8 Aralık 1970
tarihinde yeniden yayım hayatına atılmasıyla birlikte yayımlanmaya başlar.
“Öğreti”ler Hikmet Kıvılcımlı’nın kısa (not tarzındaki) yazılarıdır. Biz de Kıvılcımlı
Usta’nın bu tarzına uyarak her sayımızda bir “Öğreti”yi yayımlayacağız.
Yazılar, 8 Aralık 1970 yılında başlar, 13 Nisan 1971 yılındaki 24’üncü sayıda
sonlanır. (Bazı sayılarda yayımlanmamıştır.) “Öğreti”ler tamamlanmamış
görünüyor. Kaldı ki, 27 Nisan 1971 tarihli 25’inci sayıyla da Sosyalist Gazetesi
12 Mart Faşizmince yasaklanır. Yayımı durdurulur. Hikmet Kıvılcımlı da idam
fermanıyla aranmaya başlar…
İşte aşağıdaki yazıların tarihçesi budur…
“Öğreti”leri, eksik de olsa yayımlamayı, yeni kuşaklara aktarmayı bir
görev bildik. Hele de İşçi Sınıfımızın Örgütlenme-Grev-Direniş mücadelesinin
yükseldiği şu günlerde…

 

İşçiyi Patron beğendi. İşgücünü pazarlık etti. Satın aldı. İşyerine soktu. Üstüne kilidi sürgüledi. Akşamlara dek çalışılacak. Kaç gün?.. Onu Allah bilir. Ne Şeytan bilir, ne Patronun kendisi bilir.

Başlayan işin kaç gün, kaç saat süreceği İşverenin çıkarına bağlıdır. Ancak bu İş’te, Patron da: sanıldığı, göründüğü, iddia ettiği gibi “HÜR” müdür?

Ne gezer.

Patron bir yol, çıkarına zincirle bağlıdır. Patron sermayesinin kölesidir. Sermaye, çıkarın kölesidir.

Çıkar, kimin elindedir?

Hiç kimsenin elinde değildir Hele işe kaptanlık eder görünen Patronun hiç elinde değildir. İşveren yalnız burnundan halkayla, çıkar halkasıyla zincire takılmış ayıya benzer. Çıkar zinciri nereye sürüklerse, Patron, ayısı oraya sürüklenir.

O bakımdan zavallı bir hayvancıktır işveren. Balta girmemiş bir Cöngül ormanında avlanmaya çıkmış bayağı yırtıcı bir yaratıktır. Bakarsın, yağlı bir av tutar. Homurdanarak yer. Ondan keyiflisi yoktur. Bakarsın, arkasını döner dönmez, bir başka hayvan (bir başka İşveren) onu av etmiştir. Çıtır çıtır yer. İşverenliğin Orman Kanunu böyledir: ya yiyeceksin, ya yenileceksin!

Çıkar zinciri İşverenin elinde değil, İşverenin kendisi çıkar zincirinin elindedir. Ya o çıkar zinciri kimin elindedir?

Onu, yeri gelince göreceğiz. Çıkar zinciri, Patron ayıyı burnundan halkasıyla ummadığı yerlere sürükleyen “Piyasa” dedikleri Pazar’dır. Patron çıkarına, çıkarı Piyasaya esirdir. Gene de binlerce yılların hayvanlaştırdığı İşverenler, o gidişi bir Hürlük, özgürlük diye yutmaya ve yutturmaya çalışırlar.

İşverenin kendisi de, kurduğu düzen de, alışveriş yapılan pazarın binbir inip çıkmasına, fiyatların dalaveresine bağlıdır. O yüzden, İşçinin de alınyazısı, işgücünü sattığı Patron hayvanın sürüklendiği yerlere göre çizilir, bozulur durur.

Bu neden böyledir?

İşveren belâsını bulmuş. Better olsun yahut açgözlü hayvanlığı ile kalsın. Ama biz İşçiler niçin bu oyuna düşürülmüşüz? Bizim taksiratımız ne? Neden eski atalarımız gibi köylülükte yahut esnaflıkta bile tutunamamışız? Nasıl olmuş da şehir mahşerlerinde İşyeri denilen katran kuyularına gelmiş, yapışmış, düşmüşüz?

Orasını şimdilik bir yana bırakalım. Böyleyiz. Ve İşyerlerinde alınyazılarımız, hep günlüğüne, bir gündeliğine yazılır, hesap edilir. Bu hesaba, Ücret yahut Gündelik denir. Bize de vaktiyle Ecir (Ücretli) denirdi, şimdi Gündelikçi, adı verilir.

 

(Yıl: 1, Sayı 8-15, 2 Şubat 1971)