DİSK; 51’inci Kuruluş yıldönümünde nerede duruyor?
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 13 Şubat 1967’de kuruldu.
Bugün 51 yaşında.
Hikmet Kıvılcımlı, Sosyalist Gazetesi’nde DİSK’in kuruluşu üzerine şunları yazıyordu:
“Sosyalist’in bütün dileği, DİSK’in, küçük, büyük demeyip, Türkiş’e karşı direnmiş bütün Sendikaları, işçi eşit kardeşliği havasıyla sarması, “Dinim dinimdir” diyen aydın katır inadına kapılmamasıdır.”
“DİSK olayı, sarı sendikacılıktan çok aşağılara düşmüş ajan Türkiş sendikacılığa inen bir tokat oldu. Trade-union’izme sapmadan İkinci Milli Kurtuluş Savaşımızda öncü olmaları özlenir.”
Amerikancı sargı-gangster Türk-İş’e alternatif olarak kurulan DİSK; kurulduğu ilk günden itibaren İşçi Sınıfımızın cazibe merkezi oldu. Zaten kurucu sendikaların bazılarının yönetiminde, o dönemin Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurucuları olan sendikacılar vardı. Yıllardır Türk-İş’in ihanetinden bıkmış işçiler hızla DİSK saflarına katıldı. Bir anda yüz binleri bulan üye kitlesine ulaştı. DİSK’in bir anda çığ gibi büyümesi Parababalarını ve onların emrindeki siyasi iktidarı korkuttu.
12 Mart Faşizmi öncesinin Demirel Hükümeti, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasasında yaptığı antidemokratik değişikliklerle DİSK’i kapatmayı hedefledi.
İşçi Sınıfımız şanlı 15-16 Haziran Direnişi ile bu gerici girişime isyan etti. İstanbul, İzmit, Adapazarı’nda iki gün süren eylemlere yüz binin üzerinde işçi katıldı. Galata Köprüsü, tarihinde ilk kez gündüz vakti açılarak, eylemcilerin bir araya gelmeleri önlendi. Üç işçinin şehit olduğu eylemlerde HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un da içlerinde bulunduğu yüzlerce işçi, aylarca tutuklu kaldı.
İlk kitlesel 1 Mayıs DİSK öncülüğünde Taksim’de kutlandı.
DİSK’le birlikte hızla gelişen ve yayılan İşçi Sınıfı hareketi, yerli-yabancı Parababalarını ürküttü ve 1 Mayıs 1977’de Kontrgerilla provokasyonu ile 34 kişiyi katlettiler.
Bu katliam öncesinde de şehitler verdi DİSK.
Topkapı GAMAK Direnişinde katledilen Şerif Aygün’e ağıtlar yakıldı:
Mezarlardan çıktılar bayram benim neyime,
Çekip Şerif’i vurdular kan damlar yüreğime.
İşte Şerif şehit oldu bayram benim neyime,
Patronların gönlü oldu kan damlar yüreğime.
Bitsin artık kara zulüm bayram benim neyime,
Hep bize mi bunca ölüm kan damlar yüreğime.
Ezilip duruyoruz bayram benim neyime,
İktidara yürüyoruz gül damlar yüreğime.”
12 Eylül’e gelindiğinde DİSK’in üye sayısı 500 bini aşmıştı.
MESS grevleri, DGM direnişleri hâlâ hafızalardadır.
12 Eylül Faşizmi öncesinde Genel Başkanı Kemal Türkler’i şehit verdi. Darbeyle birlikte DİSK kapatıldı üyeleri, yöneticileri hapse atıldı.
Bu süreçte DİSK’li işçiler genelde Türk-İş’e bağlı sendikalara yönelmiş, bir kısmı da bağımsız sendikalarda örgütlenmişti.
DİSK davasında 1991 yılında verilen Beraat kararından sonra elde sadece mal varlığı kalmıştı. Resmi anlamda yöneticilik görevinde bulunanlar da artık DİSK’i yeniden canlandırma, eski mücadele geleneğine sahip çıkma cesaret ve yeteneğini kaybetmişti. Öyle ki, özellikle 12 Eylül’de yurtdışına kaçmış olan ve Sosyalist Kamp’ın çökmesiyle birlikte ideolojik çöküntüye uğrayan bazı yöneticiler, “Çağdaş Sendikacılık” diye bir ihanet tezini savunarak, sözde işçilerin birliğinin Türk-İş’te sağlandığını ve DİSK’in sendika olarak faaliyet yürütmemesini, Vakfa dönüştürülmesini bile savundular.
Bu hainler başarılı olamadı ama bundan sonraki DİSK de eski DİSK olmadı-olamadı.
Bazıları yöneticisi oldukları sendikaların malvarlıklarını iç etmenin peşinde koştu, hiçbir işçi örgütlenmesi yapmadı. Bazıları işveren icazetli örgütlenmeler içine girdi. DİSK’teki çürüme hızla yayılmaya başladı.
Öyle ki, Nakliyat-İş Sendikası’nda örgütlenirken işten atılan 47 Aras Kargo İşçisi; sendikal haklarının tanınması için 28 Ağustos 1994’de Ankara Aktarma Merkezini işgal ederek 12 Eylül sonrasının ilk militan işçi eylemini yaptığı halde (ilk günlerde rahmetli Kemal Nebioğlu’un dışında) DİSK yönetimi sahip çıkmadı.
Tam beş gün süren işgal, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Polis-Jandarma operasyonu ile kırıldı, işçiler gözaltına alındı ve mahkemeye çıkarıldılar. Ama tek bir DİSK’li yönetici yanlarında yoktu. Avukat bile göndermediler.
Fakat Aras Kargo örgütlenmesi ve direnişi DİSK’li yöneticilerde bir etki yaratmasa da Nakliyat-İş’te köklü dönüşüme yol açtı. Ocak 1995 yılında toplanan Merkez Genel Kurulu’nda sendika yönetimi ve tüzüğü tamamen değiştirilerek, bizzat işçilerden oluşan bir yönetimle Devrimci Sendikal Mücadelenin temelleri atıldı.
DİSK yöneticileri ise DİSK’in 30’uncu kuruluş yıldönümünü bir zamanlar (1970’lerde) “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” diye saldırıya geçen, DİSK’i kapatmaya çalışan Demirel’le ve zamanın DYP yöneticileriyle Hilton Oteli’nde kutlamaya başladılar.
Bu aşamadan sonra (Taha Akyol gibi) bazı sermaye kalemşorları; Yeni DİSK tanımlaması yaparak, “Bu DİSK toplumsal barış ve uzlaşmadan yanadır, güven vericidir.” diye taltif edici yazılar kaleme almaya başladılar.
Artık Eski DİSK gitmiş, Yeni DİSK gelmişti…
Bunun, DİSK’in Adına, Tarihine ve Mücadele Geleneğine İhanet olduğunu söyleyerek bir deklarasyonla eleştirisini bildiren Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Disiplin Kurulu’na verildi.
Artık DİSK’in genel kurullarını oluşturan delegeler, daha fazla para veren “büyük” sendikalardan seçilmeye başlandı. Yani DİSK’te “parayı veren düdüğü çalıyor”du artık. Bazı sendikalara hiç delege verilmediği ya da üye sayılarına bakmadan (sırf aidat ödemedi diye) bir iki delege ile temsil ettirildiği dönemlere gelindi. Yani DİSK yöneticileri İşçi Sınıfı içinde mücadele eden, örgütlenme yapan sendikalardan değil de parası olan, üye sayısı fazla olan sendikaların ittifakı ile belirleniyordu.
Bu, başta DİSK olmak üzere tüm bağlı sendikalara zarar verdi. Çünkü yönetime gelenlerin eski DİSK’in mücadele Tarihine sahip çıkmak, DİSK’i yeniden İşçi Sınıfı örgütü yapmak gibi bir dertleri olmadı. 91’den sonraki süreçte neredeyse tüm DİSK başkanları milletvekili seçildiler. Daha doğrusu burayı milletvekilliğine sıçrama aracı olarak kullandılar.
Mücadele eden, örgütlenen, direniş ve grev yapan sendikalara hem konfederasyon hem de bağlı sendikalar olarak maddi-manevi destek verilmesi gerekirken, bir telefon etmeyi bile çok görür oldular.
İzmir’de altı bin İZELMAN işçisini üç haftada örgütleyen Nakliyat-İş’li önderler, Türk-İş’li ve Hak-İş’li sarı sendikaların çıkarttığı işkolu uyuşmazlığı nedeniyle işyerini Genel Hizmetler işkoluna girmesi üzerine işçileri bir gecede DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na geçirdiler. Ancak bu önderler türlü entrikalarla sendikadan ihraç edildiler ve DİSK yöneticileri de bu saldırıların içindeydi.
Geçtiğimiz günlerde yaklaşık bin civarında işçinin çalıştığı Topkapı Ambarlar Sitesi, AKP yandaşı şirketlere peşkeş çekilmek için yıkıldı. Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı, yöneticileri, avukatları ve işçiler 1500’ün üzerinde polis ve zabıtaya karşı tam 72 saat direndiler, ama DİSK yönetiminden bir telefon, bir açıklama bile yapılmadı.
Hileli iflas yoluyla hakları gasp edilen Real Market İşçileri aylardır mücadele ediyorlar; ne DİSK ne de işçilerin işkolunda bulunan sendika sahip çıkıyor. Nakliyat-İş; işkolu farkı gözetmeksizin hakkı yenen bu işçilere sahip çıkıyor, ama bundan bile rahatsız oluyorlar.
Birleşik Metal-İş geçtiğimiz günlerde MESS’e karşı mücadele etti. Grev kararları yasaklandı. Ama DİSK’ten bir sahiplenme yok. Bu örnekler daha çoğaltılabilir.
Son süreçte ise DİSK’i; zaten yeterince yapmadığı ve yukarıda sadece birkaçını saydığımız asli görevlerinden uzaklaştırılarak Amerikancı Kürt Hareketinin yedeğine taktılar.
Hepsinden önemlisi mevcut DİSK yönetimi, ilk kitlesel 1 Mayıs’ın kutlandığı, 1977 şehitlerimizin kanlarıyla sulanarak vatan haline getirdiği Taksim 1 Mayıs Alanı’ndan vazgeçti. Son iki yıldır, İşçi Sınıfının vatanı Taksim’de 1 Mayıs kutlamamayı içlerine sindirebilmekteler.
Bu tutum; “Emperyalizmin, devletimizin ve milletimizin hayatına yineden kastetme çabalarının arttığını ve bir avuç aracının, kapkaççının ve sömürücünün bu çabalara katıldığını gören bizler, Büyük Atatürk’ün daha 1921 de ilan ettiği gibi ‘bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı’ savaşmaya ant içmiş sendikacılarız.” denilen DİSK Kuruluş Bildirgesi’ne de hiçbir şekilde uymaz.
Kıvılcımlı’ya geri dönersek; bugün DİSK; “Trade’unionizm” (sendikalizm) bile yapamamaktadır, nasıl Devrimcilik yapsın?
Devrimci sendikal hatta sürekli mücadele eden Nakliyat-İş, Birleşik Metal-İş gibi istisnaların varlığı sonucu değiştirmiyor. Zira bu mücadeleci sendikalar, yukarıda belirtilen kirli ittifaklar nedeniyle yönetimlere alınmıyorlar. Bu nedenle DİSK politikalarında bu sendikalar etkili olamıyorlar.
Kişicil ikbal peşinde koşan ve İşçi Sınıfının devrimci özüne güvenmek yerine, işveren icazetli örgütlenmeleri tercih eden ve sınıf mücadelesi zemininden uzaklaşan Yeni DİSK; maalesef Tarihine ve Mücadele geleneğine uygun olmayan bir savrulmanın içindedir.
Gerçek Devrimci Sınıf Sendikacılarına daha çok görev düşüyor…
Av. Tacettin Çolak