İşte böyle Tayyip…
Yaaa, işte böyle Tayyip!
Hani sen-siz bir zamanlar Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacaktınız. Halep’e Vali atayacaktınız. Ne oldu?
Bırakalım Emevi Camii’nde namaz kılmayı, Halep’e Vali atamayı, yüzyıllardır aynı topraklarda bulunan Süleyman Şah Türbesi’ni bile kaybettiniz. Süleyman Şah’ın naaşını taşımak zorunda kaldınız.
Bak Tayyip!
ABD Emperyalist haydutları, sizi ve sizin gibi uydu ülkeleri (Suudi Arabistan’ı, Kuveyt’i) “kardeşten de öte” dediğiniz Suriye’nin meşru Başkanı Beşşar Esad ve Suriye Halklarına karşı kışkırttı. Siz, ABD’ye güvenip, onun çıkarları doğrultusunda davranarak Suriye Halkıyla halkımızı düşmanlaştıran eylemlere imza attınız. Suriye’nin üzerine saldırdınız dört bir yandan. Aynen leş kargaları gibi. Sınırlarınızı açtınız Ortaçağcı canilere. Onlara her türlü desteği sağladınız; askeri (silah, mühimmat vb.lerini), sağlık, lojistik vb. gibi. “Eğit-Donat” diyerek, eğittiniz askeri açıdan ülkenin birçok bölgesinde açtığınız kamplarda ve donattınız her türlü savaş araç gereçleriyle.
Ülkemizden, Afganistan’dan, Çeçenistan’dan, Irak’tan, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen, sapık, cani, vahşi, insanlık düşmanı çetelerle doldurdunuz Suriye topraklarını. Kurt dalamış sürüye çevirdiniz Suriye halklarını. Yeraltı ve yerüstü servetlerini mahvettiniz. Tarihini, kültürünü mahvettiniz. ABD’li caniler, götürüp gittiler kendi ülkelerine Tarihi eserleri. İşgal ettikleri diğer ülkelerde yaptıkları gibi…
Ya siz ne kazandınız?
ABD Emperyalistleri size, Emevi Camii’nde namaz kıldıracaklardı hani?
Halep’e Vali atayacaktınız hani?
ABD Emperyalistleri sizi, bir kâğıt parçası gibi, bir peçete gibi kullandı ve attı.
Bırakın kazançlı çıkmayı, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak, denir ya hani, siz aynen öyle oldunuz.
Suriye sınırları güvenli sınırlardı. Amerikancı Kürt Hareketi PKK etkili değildi.
Ancak, ABD’nin planları, projeleri vardı Bölgemiz ve Dünya için. Onlar; “Bin Devletli Bir Dünya” peşindeydiler. Bölgemiz için ise “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” vardı. Hatta “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP)” vardı.
Onlar, bu yolda ilk adımı Irak’ta attılar. Irak’ın antiemperyalist lideri Saddam’ı ve meşru Irak Yönetimini devirdiler. Saddam’ı astılar. Irak’ı fiilen üç parçaya, resmen iki parçaya böldüler. Amerikancı Kürt Hareketi Barzanistangili iktidar yaptılar. Minik bir devletçik verdiler başlangıç için: “Kuzey Irak Kürt Federe Devleti” adı altında.
Sonra aynı hainane amaçları için Libya’yı mahvettiler. Saldırdılar ve işgal ettiler. Libya lideri Kaddafi’yi çetelerine linç ettirdiler. O Kaddafi ki, Türkiye’nin gerçek dostuydu. En zor gününde her türlü yardımda bulunmuştu.
Sonra sıra Suriye’ye geldi ABD açısından. Yukarıda yazdığımız aşağılıkları yaptılar. Suriye’yi başlangıçta üç parçaya böldüler. Amerikancı Kürt Hareketi YPG-PYD ortaya çıktı PKK’nin Irak kolu olarak.
Bir de IŞİD canavarlığı…
IŞİD yaptıklarıyla tüm dünya insanlığının nefretini kazandı. Savunulur bir yanı kalmadı ABD açısından da. Ki zaten amaç hâsıl olmuş, Suriye parçalanma sürecine getirilmişti.
Suriye’de de Amerikancı Kürt Hareketi, Kürt bölgelerinde etkin kılınmış, “Kantonlar” aracılığıyla Suriye’de de bir Kürt Devletçiği oluşturulmuştu. Siz burada Ortaçağcıları “Eğitip-Donatırken”, ABD Emperyalistleri Suriye’de, hem de Kürt bölgelerinde Amerikancı Kürt Hareketini eğitti ve donattı. Hem de 25 binden fazla TIR dolusu savaş araç gereçleriyle. Teknolojinin son sözü silahlarla… Ordu oluşturdu PYD-YPG.
İşte “Güvenli Bölge”yi tartışıyorsunuz ABD’yle. Ne oluyor?
Anlaşamıyorsunuz. Çünkü ABD’nin “Güvenli Bölge”den anladığı, istediği, yaratmaya çalıştığı; Amerikancı Kürt Hareketinin güvenliği de ondan. O böylece Kürt Hareketini korumaya almak istiyor. Onu kara gücü, yerel ortağı olarak kullanmaya devam etmek istiyor.
Bundan en büyük zararı kim görürdü? Ve kim gördü?
Türkiye!
Nihayetinde de öyle oldu. Bilmem kaç kilometrelik Güney sınırlarımızda Amerikancı Kürt Hareketiyle ya da devletçiğiyle komşu olduk(!)
Oysa Kürt Hareketinin burada yapması gereken, Suriye Halkıyla birlikte ABD’nin Suriye’yi işgaline karşı çıkmak, Beşşar Esad iktidarıyla birlikte ABD’ye karşı savaşmaktı. Kürt Halkı, elbette Kendi Kaderini Tayin Hakkı çerçevesinde kendi devletini kurmak, ya da özerk bölgeleri, federasyonu gündeme getirmekte haklıdır. Ancak Kürt Halkının Sömürgeci zulümlerden kurtuluşunun yolu, Burjuva Çözümü benimsemek, sahiplenmek değil, Devrimci Çözümü benimsemek ve hayata geçirmek için savaşmaktı. Yani somut olayımızda, Suriye’de de yapması gereken buydu. Bugün için de budur.
Suriye ekonomisi çöktü. İhracatımız sıfırlandı. Ekonomik olarak kaybettik.
Sadece o mu? Ya da sadece onunla kalsaydı neyse?
Milyonlarca Suriyeli ülkemize geldi. Siz onları da aldattınız. Kandırdınız. Vaatlerde bulunarak ülkelerine karşı savaşa kışkırttınız. Ülkemize gelenleri de kamplarda ağırladınız. 5-10 bin derken, sayı önce yüz binleri sonra milyonları buldu. Ve ülkemizin her yanı savaş kaçkını Suriyelilerle doldu. Senin rakamlarınla 40 milyardan fazla para harcadık Suriyelilere.
Nereden? Kimin cebinden?
Ne ABD bir kuruş verdi, ne AB Emperyalistleri.
Bizim paramızı verdiniz… Yükü Türkiye Halkları üstlendi. İşsizlik, Pahalılık zaten diz boyuydu. Katmerlenerek arttı. Suriyeli işsizler karın tokluğuna, kaçak, sigortasız ve güvencesiz bir şekilde zaten bir avuç kalan fabrikalarımızda işe girdi. Lafı uzatmayalım…
Bugün, 4 Ağustos günü, yaptığın konuşmada diyorsun ki; Afrine’e girdik, Cerablus’a girdik. Fırat’ın Doğusuna da gireceğiz.
Girdin de ne oldu? Ne kazandın?
Eline ne geçti?
Hiç! Koca bir hiç!
“Astana Üçlüsü”; Rusya-İran-Türkiye olarak, ABD’nin ve AB’nin dışında bir oluşum gerçekleştirdiniz. “Soçi Mutabakatı” imzaladınız onlarla. Ve, İdlib’de “Çatışmasızlık Bölgesi” oluşturdunuz. Gözlem Noktaları oluşturdu Türk Ordusu. Ve orada size yani Türkiye’ye görevler verildi; Ortaçağcı güçleri kontrol altına almanız için. Onları yola getirmeniz için.
Ya siz ne yaptınız?
Oyalandınız! Oyaladığınızı sandınız Rusya ve İran’ı.
Yanıldınız. Hem de fena halde yanıldınız.
Hem meşru Suriye Hükümeti hem de Rusya, sizin yapmadığınız görevleri yaptı ve Ortaçağcı çetelere savaş açtı. İdlib’de onları tümden yok etmek için operasyonlara başladı.
Ve nihayetinde geçtiğimiz günlerde, 2 Ağustos’ta, yapılan toplantıda size verilen görevler hatırlatıldı ve ültimatom verildi.
Ya görevlerinizi yerine getirin ya da devreden çıkın, diye. Okuyalım:
“Rusya’dan Türkiye’ye: “24 saat içinde”
“Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Tümgeneral Aleksey Bakin, Türkiye’den 24 saat içinde Soçi anlaşmasını tam uygulamasını beklediklerini belirtti.
“Bakin, bugünkü basın toplantısında, “Suriye’deki durumu istikrara kavuşturma ve Nur-Sultan şehrinde yapılan Astana formatındaki uluslararası Suriye görüşmesine destek amacıyla Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İdlib gerilimi azaltma bölgesinde 2 Ağustos 2019 saat 00.00’dan itibaren tam ateşkes ve her türlü operasyonlara ara verme kararını aldı.
“Suriye’nin bu girişimine karşılık 24 saat içinde Türk tarafının Soçi anlaşmasının, militanların ve silahların silahsız bölgeden tahliyesi, saldırılara son verilmesi ve Şam-Halep yolunun açılmasını öngören hükümlerini tam uygulaması bekleniyor” dedi.
“Bakin, Suriye yönetimi ateşkes ilan ettikten sonra militanların saldırılarına devam ettiğini, saldırılardan birinde bir sivilin hayatını kaybettiğini, üç sivilin daha yaralandığını anlattı.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/rusyadan-turkiyeye-24-saat-icinde-244271h.htm)
Gördünüz mü? Biliyorsunuz değil mi?
Bilmeze, duymaza yatıyorsunuz da… Sizin yandaş medya da dahil bütün medya bu açıklamayı, işin açığı bu resti olmamış saydı.
Ama oldu! Rest çekildi!
Siz yine oyalamaya çalışacaksınız. Ama nereye kadar? Ne zamana kadar?
Suriye liderliği, Suriye Hükümeti ve Suriye Halkı, işgale uğrayan vatan topraklarını kurtarmak için, Rusya ve İran ve Lübnan Hizbullahı’nın da desteğiyle, Birinci Kurtuluş Savaşı’mızda dahi komutan Mustafa Kemal’in hattını izledi: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” şiarıyla savaştı.
Allah için de iyi savaştı. Yiğitçe savaştı. Kararlıca savaştı. Ve kazandı. Vatan topraklarının büyük bir kısmını Ortaçağcı çetelerden kurtardı. IŞİD canavarını yendi.
Suriye’de şu anda esas olarak sadece Amerikancı Kürt Hareketi kaldı. O ise, ABD çakallarının tam ve koşulsuz desteğine sahip. Onun koruması ve kollaması altında. Onun bayrağı altında, onun komutanlarının yönetiminde Suriye Halkına karşı savaşıyor. IŞİD’le ve diğer Ortaçağcı çetelerle savaşı, isteyerek verdiği bir savaş değildi. Başlangıçta ve ana hedefte, Suriye iktidarının yıkılmasında, ortaktılar. Sonradan yukarıda da değindiğimiz gibi, IŞİD’in görevi, rolü bitince onlunla da savaşıyor göründüler. Ama esas hedef Suriye’de bir Kürt Devletçiği oluşturmaktı onlar için. Kısa vadede bu amaçlarına ulaşmış görünüyorlar ABD sayesinde.
Ama yukarıda da açıkça söylediğimiz gibi, Kürt Ulusu’nun kurtuluşunu ABD sağlamaz!
O ancak ulusları, devletleri atomlarına kadar parçalamak ister. Çünkü “Bin Devletli Bir Dünya” amacına bu uygun düşer.
O bakımdan Suriye’deki bu Amerikancı Hareketin oluşturduğu bu Kantonlar kalıcı görünmüyor. ABD istediği anda, işine öyle geldiği anda satar, geçer gider…
Bu Kantonlar nereye kadar, ne zamana kadar kalıcı olur?
Bir; ABD ne zaman isterse o zamana kadar!
İki; Suriye Yönetimi ve Halkının kararına kadar!
Suriye Halkı topraklarını kurtarıyor, kurtaracak. Her karışına sahip çıkacak çok doğal olarak. Şu andaki Amerikancı Kürt Hareketinin kontrolündeki bölgeyi de ya anlaşarak bir federasyon çerçevesinde kardeşçe bir arada yaşayarak ya da zorla ele geçirecek.
Ya siz AKP’giller?..
Dolayısıyla siz, arkanıza bakarak o toprakları terk edeceksiniz. Ne Afrin’de, ne Cerablus’ta, ne İdlib’de kalamayacaksınız. Dönüp gelmek zorunda kalacaksınız.
Kazancınız ne olacak bu kanlı, acılı süreç sonunda?
Hiç! Hiçbir kazancınız olmayacak!
Kaybettiğiniz çok şey oldu ve daha da olacak. Nüfusumuz arttı Suriyeli göçmenler-kaçkınlar sonucu. Milyarlarca dolar harcamak zorunda kaldık. Suriye topraklarında geçen her gün Türk Ordusu hem maddi açıdan, hem manevi açıdan büyük kayıplar yaşıyor. Mehmetçiklerimiz ölüyor ABD’nin aşağılık çıkarları için…
Tayyip!
Senin derdin bir değil ki… Çok derdin var senin/sizin.
Niye mi?
Çünkü vatan ve halk düşmanısınız. O yüzden de sürekli olarak halka ve vatana ihanet ediyorsunuz. Ama işbirliği ettiğiniz, vatanı ve halkı peşkeş çektiğiniz emperyalist haydutlar hep kendileri kazansın istiyorlar doğal olarak. O yüzen de sürekli olarak sizi her cephede kündeye getiriyorlar. Hani, FETÖ için “Kandırıldık” dediniz ya, ABD Emperyalistleri de sizi sürekli “kandırıyor”.
Haa, burada ikiniz de oyun oynuyorsunuz. ABD size iktidar verdi, makam verdi, koltuk verdi, vurgun ve talan izni verdi. Siz de vatanı ve halkımızı peşkeş çekiyorsunuz. Yani “al gülüm ver gülüm” anlayışındasınız. Ya da “kazan kazan” diyorsunuz uyguladığınız politikaya. Ama burada da yanılıyorsunuz Hem de fena halde yanılıyorsunuz!
ABD Emperyalistleri, kendi çıkarları olmaksızın hiçbir yerde, hiçbir kimseye ya da ülkeye hiçbir şey vermez.
O, sadece alır!
İşte, Kıbrıs’ta olanlar ortada. ABD Emperyalistleri, gerçek, biricik stratejik ortağı İsrail’le birlikte, Akdeniz’de, Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgaz yataklarını işlemeye başladı Çok Uluslu Şirketleri aracılığıyla.
Siz de, bize de pay verin, deyince, bir dizi şart koşuyorlar. Ya da dolaylıca; olmaz, diyorlar!
Siz de sözde doğalgaz arıyorsunuz Kıbrıs karasularında. Ama hemen hemen bütün dünya karşınıza dikiliyor. Başta ABD Emperyalistleri, sonra AB Emperyalistleri ve Mısır vb. uyduları…
Görünürde şu an için yakın ortak olduğunuz, kanki olduğunuz Rusya bile, Akdeniz’de doğalgaz aramanıza karşı çıkıyor. O Rusya’ya ki Nükleer Santral kuruyor, S-400 Füzelerini satıyor ve ABD’nin vermediği F-35’ler yerine SU-35 savaş uçaklarını vereyim, diyor. Hatta ortak üretim bile yapabiliriz, diyor. Size yemler uzatıyor. Tabiî Rusya bunu sizin kara kaşınız, kara gözünüz için yapmıyor.
1- ABD’yle aranızı açmaya çalışıyor.
2- NATO’da gedik açmaya çalışıyor.
3- Silah ve teknoloji satıyor. Para kazanıyor.
4- Doğalgaz satıyor, para kazanıyor.
5- Doğalgaz Boru Hatları kuruyor. Topraklarımızı geçiş koridoru olarak kullanıyor.
6- Suriye’de Ortaçağcı çetelere karşı bizi kullanmaya çalışıyor.
ABD’ye rağmenmiş gibi, S-400 füzeleri aldığınız, ortak üretimine girişeceğinizi söylediğiniz, ABD’nin parasını ödediğimiz halde vermediği F-35 uçakları yerine Rus savaş uçakları almaya çalıştığınız Rusya bile, size olmaz! diyor. Kıbrıs’ta doğalgaz araması yapamazsın! diyor.
Yunanistan zaten bu işin başını çekiyor. Ki, Yunanistan’ın Türkiye’ye ilişkin bütün politikası, düşmanlık üzerine kuruludur. “Megali İdea” hep kafalarındadır. Bizans yeniden kurulacaktır bir gün. Öyle ki Pontus Sorunu diye bir sorun yaratıyorlar on yıllardır. Ermeni Soykırımı suçlaması ve saldırısı yetmezmiş gibi, bir de Pontus Soykırımı suçu çıkartıyorlar ülkemizin önüne. Ki sırada Süryanı Soykırımı da var. Laz Soykırımı da var. Çeçen Soykırımı da var. Ve bu işin hep önünde ya da arkasında Yunanistan var.
Kıbrıs’ta sizden istenen; “Ver kurtul!”dur. “Kıbrıs’ı sat, geç git”tir sizden istenen…
Kıbrıs batmayan uçak gemisidir. Akdeniz’in çıkış noktasıdır. Donanmanın geçiş kapısıdır. Hava ve kara sularının kontrol noktasıdır… Geçiniz bunları. Yutunuz bunları ve Kıbrıs’ı satarak Rumlara ve AB Emperyalistlerine, size verilen görevin gereğini yapın, diyorlar.
Ya yapmazsanız?
O kılıç, Demokles’in Kılıcı hep, sürekli başınızın üstünde sallanıyor: İktidardan gönderirim ha!
İktidardan gitmeniz, tekerlenmeniz demek, çelik bilezikle tanışmanız demek!
Bunu siz de adınız gibi biliyorsunuz. O yüzden de; Ne istedilerse veriyorsunuz!
Nereye kadar?..
Deniz, sizin için bitecek. Hem de çok uzak olmayan bir gelecekte bitecek. Her uşağın, her beygirin bir kullanım süresi vardır. O süre sizin için dolmak üzere…
Vurgunlar, talanlar, yağmalar, soygunlar sonucu biriktirdiğiniz dünyalıklar da sizi kurtaramayacak.
Bak, Kul Himmet, bundan taa 400 küsur yıl önce, sizin için ne söylemiş:
Gafil Gezme Şaşkın
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
Bir gün seni götürürler evinden
Hakkın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın Azrail’in elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda
Sen söylersin söz içinde sözün var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Şu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda
Kul Himmet Üstadım gelse otursa
Hakkın kelâmını bile getirse
Dünya benim deyip zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda
İşte böyle Tayyip!
Siz artık kendi “hülooğğcu”larınızı bile Allah’la aldatamıyorsunuz. Son Yerel Seçimler bunu açıkça gösterdi. En büyük, en önemli Büyükşehirleri, başta; İstanbul, Ankara, Adana, Antalya olmak üzere kaybettiniz. Güç, artık sizde/sende değil. Yani sizin için:
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor…