Tarımsal ürünlerde ihracat kısıtlaması, gıda fiyatlarını düşürür mü?
AKP’giller, 27 Ocak 2022’de Resmi Gazetede yayımladıkları bir tebliğ ile 20 gıda ürününde ihracat kısıtlamasına gidiyor.
“Bazı Tarım Ürünlerinin İhracatına İlişkin Tebliğ”e göre, Tarım ve Orman Bakanlığı, gerektiğinde patates, domates, kuru soğan ve sarımsak, fasulye, patlıcan, sivri biber, zeytinler, kırmızı mercimek, portakal, mandarin, limon, karpuz, elma, zeytinyağı ve fraksiyonları, kümes hayvanlarının etleri ve sakatatları, yumurta ve tereyağı ihracatında dönemsel düzenleme yapmaya yetkili kılındı.
Uygulama tebliğin yayımlandığı gün itibarıyla başlayacak ve 31 Aralık 2022’ye kadar devam edecek.
Peki bu ne demek?
AKP’giller sözde gıda fiyatlarını düşürmek için bir süredir dile getirdikleri “çözümü” böylece hayata geçirmiş oldular. Yukarıda sayılan gıda ürünlerinin ihracatında dönemsel olarak yasaklama ya da kısıtlama yapabilecekler.
İhracatın kısıtlanması, son yıllarda fahiş oranlara ulaşan gıda fiyatlarını düşürür mü?
Tarım Editörü İrfan Donat’ın verdiği bilgiye göre, bugün Türkiye’nin ürettiği yaş meyve ve sebze miktarı yıllar içerisinde değişmekle birlikte ortalama 55-60 milyon ton civarında. İhracat yapılan sebze meyve miktarı ortalama 5 milyon ton.
Bu tablodan da görüldüğü üzere, siz 55 milyon ton sebze-meyve üretimiyle gıda fiyatlarındaki fahiş artışları durduramıyorsanız, bunun onda birlik kısmını ihracata değil de iç piyasaya sürdüğünüzde gıda fiyatlarının bir anda ucuzlayacağını nasıl iddia edebiliyorsunuz?
Bu 5 milyon ton sebze ve meyveyi ihracat yerine iç piyasaya verdiğinizde ne değişmiş olacak? Bu ürünlerin üretilmesi için gereken tarımsal girdilerde ithalata-dışa bağımlı olduğumuz gerçeği mi değişecek?
Yoksa mazottan, gübreye, samandan hayvan yemine, gübreye kadar neredeyse tüm girdilerin fahiş oranlarda zamlandığı gerçeği mi?
Bildiğimiz gibi tarımsal girdilerde yüzde 90 oranında dışa bağımlı hale getirildik. Bunun en büyük sorumlusu da 2002 yılından beri iktidarda olan AKP’giller iktidarıdır.
Bu dışa bağımlılık yüzünden dolar ve euro kurundaki büyük artışlar girdi fiyatlarını iyice arttırdı. Sadece 2021 yılında 1 dolar 7,5 TL seviyesinden 13,5 TL seviyesine çıktı. Bu da yetmedi, yüksek elektrik fiyatları sulama maliyetlerini de arttırdı. Çiftçi-köylü maliyetlerini karşılayamaz, üretemez hale geldi. Üretimden çekildi. Üretilen ürün miktarları azaldı. Yüksek maliyetler ve dışa bağımlılığa, köylüden ürünü çok düşük fiyatlara alarak tüketiciye fahiş miktarlarda ulaştıran aracılar da eklenince gıda fiyatları fahiş oranlarda ve durdurulamaz biçimde yükseldi.
Sarı Türk-İş’in Ocak ayı verilerine göre bile, 4 kişilik bir aile için Açlık Sınırı 4 bin 250 TL ve Yoksulluk Sınırı 13 bin 844 TL oldu. Halkımızın alım gücü büyük oranda düştü. 2022 yılı Asgari Ücreti 4 bin 250 TL olarak açıklanmıştı. Ancak daha yılın ilk ayında Asgari Ücret Açlık Sınırının neredeyse altında kalacak.
Dolayısıyla halkımızın alım gücü düştü. Yani ihracata giden tarımsal ürünleri iç piyasaya sürseniz de bu ürünlerin girdi maliyetleri aynı kaldıktan sonra, üreticiye aynı fiyatlarla sunulduktan sonra gıda fiyatlarına bir çözüm olmaktan uzaktır bu ihracat kısıtlaması.
Hatta tam tersi sonuçlar doğurabilir. Hiç olmazsa ihraç ettiği ürünlerden bir nebze kazanç elde edebilen üreticinin bu kazancı da ortadan kaldırılmış olacak.
Hele hele yaş meyve ve sebzeler ile yumurta, süt ürünleri gibi kısa sürede bozulabilen, belli bir raf ömrü olan gıda ürünleri bu süre içerisinde ihracat yapılmaz ve yurt içinde de satılamazsa zayi olacaktır. Milli servet çöp olacaktır. Önünü göremeyen üretici de bu ürünleri bir sonraki dönem yeniden üretmeyecektir. Yani üretici yukarıda da bahsettiğimiz gibi üretimden çekilecek ya da daha az üretme yoluna gidecektir. Bu da uzun vadede, ihracata giden gıdanın yurt içinde kalması ve gıda miktarının artması hedefinin tam tersi bir sonuç doğuracaktır. Buna bağlı olarak gıda fiyatları daha da yükselmeye devam edecektir.
Üstelik fiyatı artan tarımsal ürünlerle diğer gıda fiyatlarında ihracat kısıtlamasına AKP’giller ilk kez başvurmuyor. Geçtiğimiz yılarda kuru soğan, patates, limon ve dökme zeytinyağı gibi ürünlerde ihracat kısıtlaması kararı alınmıştı.
Peki ne işe yaradı?
Hiçbir şeye yaramadı tabiî ki. Gıda fiyatları önlenemez biçimde artmaya devam etti.
Üstelik bu kararlar yüzünden ülkemizin artık çok daralan ihracat pazarını kaybetme olasılığı da var. Uluslararası gıda tekellerinin aç kurtlar gibi beklediği pazarlar, boş bırakıldığı anda doldurulacaktır ve yeniden bu pazarlara girmek mümkün olmayabilir.
O zaman yazımızın başında sorduğumuz soruya geri dönecek olursak, bu ihracat kısıtlamaları ile gıda fiyatları düşer mi?
Hayır efendim, düşmez.
AKP’giller’in bazı gıda ürünlerinde ihracat yasaklaması ya da kısıtlaması gıda fiyatlarını düşürmeyecektir. Tam tersine daha da körükleyecektir.
Gıda fiyatlarının artış nedenlerini ortadan kaldırmadıkça bu şekilde göstermelik ve uzun vadede sorunu daha da büyüten uygulamalar hiçbir fayda getirmez.
Gıda enflasyonunu düşürebilmek için öncelikle gıda ve tarımsal ürün girdilerinde dışa bağımlılığa son verilmelidir. Üretici desteklenmelidir. Üretici ile tüketici arasındaki aracılar ortadan kaldırılarak ürünün doğrudan tüketiciye ulaştırılması için kooperatifler yaygınlaştırılmalıdır. Bu kooperatifler elbette AKP’giller’in arka bahçesi haline getirilen Tarım Kredi Kooperatifleri değildir.
“TARIM KOOPERATİFLERİ: Köylünün kendisi tarafından kurulup kendisi tarafından kontrol edilecek. Ortak sayısı 100’ü geçince, bin güçlük çıkarılmayacak. Milyonlarca üretmeni dağınıklıktan kurtaracak. Şehirle köy arasındaki uçurumu doldurmaya çalışacak. Kooperatifler, hükümet ya da tüccar emrindeki birliklerin kontrolünden kurtarılacak. Büyük Sanayi rekabeti karşısında el ve ev sanayisini kaybeden köylüye, büyük çiftliklere kıyasla daima daha pahalıya mal olan malzeme ve eşyaları ucuza mal edecek. Ortaklarına piyasadan pahalı mal satmayacak. Satarken birbirleriyle rekabete düşerek, bereket yıllarını bile felâket yılına çeviren küçük ekincilerin mallarını değeri ile satacak. Ortaklarının malını ölü fiyatına almaya kalkışmayacak. Küçük ekinciyi de modern üretime ve bilime kapalı kalmaktan kurtaracak.”tır. (HKP, Program)
Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda “Köylü Meselesi” başlığı altında bizde gıda fiyatları neden yüksek ve fiyat politikası nasıl olmalı sorularının cevaplarını okuyacağız. Bu değerlendirmelerdeki fiyatların 2005 yılı verilerine göre yazıldığını hatırlatmak isteriz:
“Dünyamızın beşte dördünü tutan bizim gibi geri ülkelerin tarım bölgelerinin ortalama tarım işçisi verimi, kapitalizmce ileri memleket tarım işçisinin on üçte biri kadardır. AB ülkelerinde 1 tarım işçisi, tarım dışında çalışan 23 kişiyi besler. Üstelik de artan bir sürü tarım ürünlerini bizim gibi geri ülkelere pazarlarlar. Zaten 1990’dan bu yana ABD ve AB’nin bizim gibi ülkelerin tarımını geriletmeye “şunu ekme, bunu destekleme” diyerek budamaya çalışmalarının asıl sebebi de budur.
“Türkiye’nin ise tarımda çalışan bir kişisi, ancak tarım dışında çalışan iki kişiyi zar zor besleyebilmektedir. Kaldı ki bizdeki beslenmeye gerçek anlamda beslenme denemez. Çünkü Halkımız özellikle protein bakımından yetersiz beslenmektedir. Yani tarımımızın verimi, AB’dekinin sekizde ya da onda biri kadardır. Bu rakamlar, tarım faciamızın dehşetini göstermeye yeter, sanıyoruz.
“Halbuki, Amerika’da 140 yıl önce yapılmaktan korkulmamış Toprak Reformunu, biz de yapsak ve yalnızca boş duran tarlalarımızı işlesek, yıllık 15 milyon ton fazla buğdayımız olur. Oysa, bilindiği gibi, 2004 yılında toplam buğday üretimimiz 19 milyon tondur.
“Bu sebepten, tarımda ilk yapmamız gereken, gerçek bir toprak reformuyla boş duran devlet ve ağa arazilerinin acilen tarıma açılmasıdır. İkinci adım ise tarımın, son sistem tarım araç gereçleri ve üretim yöntemleriyle donatılmasıdır.”
“(…) KREDİ: Bizim güzel geleneğimize göre, tefecilik, faizcilik sosyal haram ve suç olarak en sıkı kovuşturmaya uğratılacak. Bugünkü yüzde 19-24 banka faizi, köy işletmesi kooperatifleştikçe en az sınırına indirilecek, büyük çiftlikler için arttırılacak, küçük ekinciye eksiltilecek. Öylelikle, devlete olan borcun 12 misli, banka borcunun 6 misli olan faizci borçlarıyla, köylünün sömürülmesi önlenecek. Üretim Kooperatifleri kanalıyla verilen ödünçlerin taksitleri, ürün alınınca tahsil olunacak. Kredi, güçlü çiftçilerden ziyade, güçsüz köylüye sağlanacak. İpotek ve teminat yerine, kooperatif ve köylü örgütlerinin kefaleti ve sorumluluğu geçecek.
“FİYAT POLİTİKASI: Tarım ürünleri aleyhine, sanayi ürünlerinin fiyat artışı durdurulacak. Köy ürünlerinin gerçek köylü kooperatifleri eliyle ihracatı kolaylaştırılacak, Ofisin yönetim ve kontrolü köylü örgütlerine bırakılacak.
“Modern üretim küçük ekincilere kadar götürülerek tüm tarım ürünlerinin maliyet fiyatları indirilecek.”
Ne zaman?
HKP öncülüğünde kurulacak olan Demokratik Halk İktidarında. O günler de gelecek.