Site rengi

Tasarım

1 Mayıs’larda maçı idare edenlere rağmen Taksim kazanılacak!

19.05.2022
585
A+
A-

Av. Tacettin Çolak

Bilinmektedir, HKP her yıl 1 Mayıs’ta Taksim mücadelesi yürütmektedir.

Çünkü ülkemizde Taksim, 1 Mayıs’ın Vatanıdır.

Taksim; 1 Mayıs 1977 Kanlı Katliamı’nda ve 90’lı yıllarda Taksim’in kazanılması mücadelelerinde şehit düşen ve yaralanan devrimcilerin anısının yaşatılması gereken bir yerdir.

Dolayısıyla Taksim, aynı zamanda İşçi Sınıfının da Vatanıdır.

Bu durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına bile geçmiştir.

Mahkeme, Taksim’in sembolik öneminden dolayı Devletin, Taksim’de 1 Mayıs’ı engellemesini hak ihlali saymıştır.

Bundan başka Anayasa’nın 34’üncü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddeleri uyarınca da; “herkesin önceden izin almaksızın barışçıl gösteri yürüyüşü ve toplantı yapma”, hakkı bulunmaktadır.

Bu hak, temel insan haklarından olup, üstün haklar kategorisine girmektedir.

Başka bir ifadeyle; devletin 1 Mayıslarda Taksim yasağı getirmesinin hiçbir yasal dayanağı yoktur.

1 Mayıs için başka alanda izin verildi diyerek Taksim’i yasaklamak da keyfidir, kanunsuzdur.

Dahası her 1 Mayıs’ta Taksim ve çevresinin demir bariyerlerle çevrilmesi, yolların, metro istasyonlarının kapatılarak günlük yaşamın çekilmez hale getirilmesi, Taksim’e çıkmak isteyenlerin anında gözaltına alınması, toplumu terörize etmenin yanında Devletin barışçıl gösterilere karşı pozitif ve negatif yükümlülüklerinin ihlali anlamına gelmektedir.

Zira Uluslararası Hukuka göre Devletin; barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerine müdahale etmeme (negatif) yükümlülüğünün yanı sıra, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılabilmesi için gerekli tedbirleri alma (pozitif) yükümlülüğü vardır.

Türkiye Devleti bu yükümlülüklerine uymakta mıdır?

Tabiî ki hayır!

Her 1 Mayıs’ta Devlet, bırakın barışçıl yürüyüşlerin yapılabilmesi için gerekli tedbirleri almayı, anında bu gösterilere saldırarak “asayiş”(!) sağlamaktadır.

Onlarca, yüzlerce insan keyfi olarak gözaltına alınmakta, haklarında davalar açılmakta ve hatta bu davaların bazılarında cezalandırmalara gidilebilmektedir.

Bize göre devletin bu pervasızlığı ve kanunsuzluğunun önünü açan en önemli etkenlerden birisi de ülkemizde Taksim Mücadelesi vermesi gereken başta DİSK ile diğer meslek örgütlerinin ve siyasi oluşumların teslimiyetidir.

Geçtiğimiz yıllarda tamamen vicdan rahatlatmak için ilkin Taksim başvurusu yapıp izin verilmeyince de Bakırköy’deki Pazar Çukuru’na ya da Maltepe’deki Dolgu Alanı’na razı oluyorlardı.

Bu yıl artık bundan da vazgeçtiler ve Taksim başvurusu yapmadan Maltepe’ye razı oldular.

Öyle olunca da devletin tavrı; “1 Mayıs’ı mı kutlayacaksınız, gidin Maltepe’ye”, şeklinde oluyor. Taksim’e keyfi yasaklama getirerek Taksim mücadelesi yürütenleri kriminalize etmeye çalışıyor.

Bu arada DİSK’in geçmiş yöneticileriyle bugünkü yöneticileri arasındaki davranış farklılıklarına da değinmeliyiz.

Bildiğimiz gibi, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında, DİSK’in öncülüğünde Taksim’de kitlesel 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. Ama bu kazanımlardan önce, özellikle 2008 ve 2009’da başta Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu olmak üzere dönemin DİSK yönetimi, Polis terörü karşısında pes etmeyen militan bir mücadele yürüttü. Polis; 2008’de DİSK’in Genel Merkezine gaz bombaları attı, TOMA’lardan ilaçlı sular sıktı, plastik mermilerle insanları yaraladı Taksim’e çıkışı engelledi.

Bir sonraki yıl da benzer saldırılarla karşılaşıldı yine pes edilmedi. 2009’da sınırlı sayıda da olsa Taksim’e çıkıldı ve yasak çemberi parçalandı. 2010’da ise AKP’giller Taksim’e izin vermek zorunda kaldı. Tam üç yıl Taksim’de yapılan kitlesel mitinglerde hiçbir sorun yaşanmamışken, AKP’giller’in sonradan uyguladığı keyfi yasaklara teslim oldu DİSK yöneticileri.

Taksim dışında 1 Mayıs başvuruları yapmaya başladılar.

Bu yıl ise Anıta çelenk bırakmayı bile sadece yöneticilerle sınırlayarak, Taksim’den vazgeçtiklerini iyice göstermiş oldular.

Esasen, biz ısrarla ve inatla Taksim mücadelesi yürütmesek hepten vazgeçecekler Taksim’den.

Şimdilik maçı idare ediyorlar, anlayacağınız.

Yanlarına Sevr’ci Sahte Sol’u da alarak 1 Mayıs’ı karnaval havasında kutlamaya evrildiler hep birlikte. Biz ise ne devletin yasaklarını ne polisin saldırısını dinlemeden, gözaltılara ve yargılanmalara rağmen şehitlerimize olan saygımız gereği Taksim mücadelesinden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

Zira biliyoruz ki; Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü ve Bayramı olan 1 Mayıs; ancak İşçi Sınıfının görevini başarıp iktidara geldiği ülkelerde bayram olarak kutlanabilir. Bizim gibi Yerli-Yabancı Parababalarının ve Ortaçağcı gericiliğin azgın sömürü-soygun tahakkümünün hüküm sürdüğü ülkelerde 1 Mayıslar; bayram değil mücadele günü olarak kutlanır/kutlanmalıdır.

O nedenle de İşçi Sınıfının gücünü ve mücadele azmini dosta da, düşmana da göstermek için merkezi ve tek bir 1 Mayıs olmalıdır.

O 1 Mayıs’ın yeri de İstanbul Taksim’dir.

Bunun dışındaki bütün sloganlar, yönlendirmeler 1 Mayıs’ın özüne zarar verir. Hele hele “1 Mayıs’ta alanlara ya da her yer 1 Mayıs” gibi ilk bakışta kulağa hoş gelen sloganlar, güçleri bölen ve Parababalarının çıkarlarına hizmet eden gerici çağrılardır.

Bu yıl; HKP ve Nakliyat-İş’in Taksim mücadelesine çamur atmaya çalışan, küçümseyen kendini bilmezler bile çıktı.

Neymiş, HKP’liler 29 kişiymiş!

Nakliyat-İş “polis eskortuyla Taksim’e girmiş”miş!

(Sanki diğerleri barikatları yara yara girmiş gibi…)

Oysa Nakliyat-İş Başkanı’na polisin günlerce süren ve hatta 1 Mayıs günü sabahtan itibaren dozu artan “yürütmeyeceğiz” baskısını bilen biliyor.

İnsanın yüreksizi, karşısındakini de öyle görürmüş.

HKP’lilere “29 kişilerdi” diyen çapsızlara gerekli yanıtı eylem anındaki videolarımız veriyor. Cesaret, kararlılık, direngenlik nedir bilmeyenlerin; polisin ve TOMA’nın üstüne üstüne gidip kahramanca direnen yoldaşlarımıza iftira atması olsa olsa bilinçaltında yaşadıkları vicdan azabının saldırganlığa dönüşmesidir.

Böyleleriyle uğraşamayız.

Ancak bu 1 Mayıs’ta da Taksim Mücadelesi yürütenlerin sayısı artmıştır.

İki yüze yakın gözaltına, ters kelepçelemelere ve 17 saatlik gözaltı işkencesine rağmen, bu 1 Mayıs’ı da Taksim diyenler kazanmıştır.

İcazetli 1 Mayıslarda maçı idare edenlere inat, gelecek 1 Mayıslarda Taksim mutlaka kazanılacaktır.