ABD haydudu tehdit ediyor-aşağılıyor; Tayyipgiller üç maymunu oynuyor…
M. Gürdal Çıngı
ABD Emperyalistleri S-400 Kılıcını sallanmaya devam ediyor…
ABD Haydutları ısrarlarından vazgeçmiyorlar. Pes etmiyorlar. Sürekli olarak konuyu gündemde tutuyorlar. Bunun için de her yolu deniyorlar: kâh havuç uzatıyorlar, kâh sopa… Ve sonuç almak istiyorlar: Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 Füzelerinin mümkünse iadesini, değilse aktif hale getirilmemesini istiyorlar.
Bildiğimiz gibi, Türkiye, 2,5 milyar dolar ödeyerek Rusya’dan satın aldığı S-400 Füzelerinin kurulumunu Nisan ayında tamamlayarak aktif hale getireceğini duyurmuştu. Ancak geçtiğimiz günlerde (20 Nisan’da) Dışişleri Bakanlığından “bir yetkili”, Koronavirüs dolayısıyla ve kimi teknik nedenlerle aktif hale getirmenin ertelendiğini duyurdu. Ne zaman olacağı konusunda ise bir tarih vermedi:
“(…) Reuters’a konuşan üst düzey bir Türk yetkili, koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan ertelemenin, Türkiye’nin S-400 kararından geri adım attığı anlamına ise gelmediğini ifade etti.
“Yetkili, ‘S-400’lerin aktive edilmesi kararında geri adım söz konusu değil, ancak (sistemin) COVID-19 nedeniyle nisanda hazır edilmesi planları ertelendi’ ifadelerini kullandı. Bazı teknik sıkıntıların aşılması gerektiğini belirten yetkili, aktivasyon sürecinde yaşanan aksamanın aylar sürebileceğini kaydetti.” (https://www.dw.com/tr/reuters-s-400lerin-aktivasyonu-koronavir%C3%BCs-nedeniyle-ertelendi/a-53192805)
Gördüğümüz gibi, “bir yetkili”, aktivasyon için; Koronavirüs süreci biter bitmez, demiyor. Aksine süreci aylara yayıyor.
Buna rağmen ABD, bu gelişme iyidir, demiyor! 21 Nisan tarihinde hemen bir karşı açıklama yaparak, Tayyip’i ve adamlarını açıkça, netçe tehdit etti:
“ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri satın almasına ‘şiddetle’ karşı çıkmayı sürdürdüğünü belirtti. Ortagus, Ankara’nın Rus sistemini aktive etme kararından geri adım atmadığı yönündeki haberlerden ‘derin kaygı’ duyduklarını kaydetti.
“(…)
“ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ortagus, Reuters’a e-posta yoluyla gönderdiği açıklamada, ‘S-400 satışının CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) konusunda süren değerlendirmelere tabi olduğunu, bu işlemin ikili ilişkilerde ve NATO’da önemli bir engel oluşturduğunu en üst seviyelerde vurgulamaya devam ediyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey yetkililerinin, bu konudaki tutumumuzu anladığından eminiz’ ifadesini kullandı.” (https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-disislerinden-s400-aciklamasi/5382627.html)
Kılıç sallanıyor gördüğümüz gibi:
Bu durum; “CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası)”na tabidir!
Eğer siz, S-400’leri aktif hale getirirseniz biz de CAATSA gereği yaptırımları devreye sokacağız, diye karar almıştı ABD yönetimi, hatırlayacağımız gibi.
Ve yaptırım konusunda hiçbir boşluk, esneklik bırakmıyor. Kibar bir dil kullanmıyor. “Eminiz”, diyor!
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey yetkililerinin, bu konudaki tutumumuzu anladığından eminiz”, diyor.
Çünkü, Bilal’e anlatır gibi anlattık size, diyor…
Ya Tayyip ve üst düzey yetkilileri anlamazlıktan gelirlerse?..
Biz de gereğini yerine getiririz ; “CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası)”nı uygularız, diyor.
Sadece biz değil; NATO da, AB ülkeleri de gereğini yapar, diyor…
Yani her alanda elin kolun bağlı, diyor.
Bir yandan benden, Suriye’de, geçtiğimiz aylarda, Suriye ve Rus Ordusu karşısında sıkışınca yardım istedin; Patriot Füzeleri istedin, 28 Şubat’ta NATO’yu olağanüstü toplantıya çağırarak biz müttefiklerinden destek talep ettin. NATO’ya imdat çektin, şimdi gereğini yapacaksın, diyor.
Senin bu imdat çağrına ne cevap vermişlerdi, hatırlıyorsun değil mi Tayyip?
17 Mart’taki “NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’ndan önce videokonferans aracılığıyla düzenlediği basın toplantısında DW Türkçe’nin bu konudaki sorusunu yanıtlayan ABD’nin NATO nezdindeki Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison, İdlib konusunda yardım etmek için Türkiye’nin S-400’lerden vazgeçmesini şart koşmuştu.
“Suriye’nin saldırganlığına karşı koymasına destek amacıyla bazı yetkinlikleri Türkiye’ye vermemize mani olan şey Rus savunma sistemi” diyen Hutchison, “Türklerin, Ankara’nın ortasındaki Rus savunma sistemini buradan çıkartmalarını, bu sayede de bize Suriye’deki sivilleri koruyabilmelerine tümüyle yardımcı olabilme özgürlüğünü temin etmelerini umuyoruz” ifadelerini kullandı.” (https://www.dw.com/tr/g%C3%B6zler-t%C3%BCrkiyede-s-400ler-aktive-edilecek-mi/a-53052871)
Yani sana, sözlü destek dışında hiçbir şey vermediler. Parmaklarını bile oynatmadılar senin için.
Niye oynatsınlar?..
Zaman zaman efeleniyor görünüyorsun; “Eyy Amerika” “Eyy Avrupa” çekiyorsun, ama hep onların istediklerini yapıyorsun… Yapmak zorundasın.
Sen, onların isteklerini yerine getirmekle yükümlüsün, çünkü seni iktidara onlar getirdi. Getirdikleri gibi de götürürler adamı. Bunu biliyorsun. O yüzden geçmişte yalvardın; “beni deliğe süpürmeyin, kullanın”, dedin, şimdi de aynısını yapıyorsun.
CAATSA, bildiğimiz gibi, her türlü yaptırımı içeriyor ABD yönetiminin düşman ilan ettiği ülkeye… Ve o yaptırımlar sonucu, eğer ekonomice ABD’ye bağımlıysanız, sizin sonunuz oluyor. Döviz kurları fırlıyor, ürettiğiniz malları satamıyorsunuz, mal alamıyorsunuz, ABD’ye giremiyorsunuz, mal varlıklarınız araştırılıp tutuklama kararları çıkartılıyor vb. vb…
Daha önce bu yaptırımların bir kısmını, Suriye’de “Barış Pınarı Harekâtı” sonrası uyguladılar. Ve Tayyipgiller’de şafak attı biliyorsunuz. Ekonomi bir anda altüst oldu. Döviz fiyatları anormal derecede yükseldi. Dolayısıyla Türk lirası çok büyük değer kaybına uğradı. Dış borçlar bir anda katlandı. AKP’giller’in Bakanlarına vize yasağı getirdiler. Mallarına el koymaya karar verdiler.
Ve özellikle, Tayyip ve ailesinin mal varlığını araştıracağız, dedikleri anda, Tayyip yelkenleri indirdi ve ABD’nin isteğini yerine getirdi. Harekât sonlandırıldı. Ki o harekât da ABD’nin izni üzerine yapılabilmişti netçe bilindiği üzere.
Yine ne yaptı haydut devlet?
Parasını peşin ödediğiniz F-35 uçaklarını vermedi. Pilotlar ve teknik ekip uçakları ABD’den almak üzere gitmişken, onları günlerce beklettikten sonra eli boş gönderdi. Üstelik de vermediği uçağın, hangarda bekleme parasını da aldı, alıyor.
Ve yine Türkiye’yi, bir kısım parçalarını ürettiği F-35 projesinden çıkartarak, milyonlarca dolar zarara uğrattı.
Ayrıca ABD Kongresi de geniş kapsamlı savunma ürünleri ihracatını onaylamayarak Türkiye’ye fiilen silah ambargosu uyguluyor. Pek çok Avrupa ülkesi de Türkiye’ye silah ambargosu uyguluyor…
Tayyipgiller, ABD Haydudunun tehdidi karşısında ölü numarasına yatıyor
Yukarıda saydığımız en son tehdit karşısında ne yaptı Tayyip ve Tayyipgiller?
Biz, bu konuya ilişkin hiçbir açıklama, söz duymadık. Takip ettik, acaba gözümüzden kaçan bir şey var mı diye araştırdık. Hiçbir şey bulamadık.
Tık yok Tayyip’ten ve Tayyipgiller’den!
Nasıl olsun?
Kılıç sallanıyor çünkü!
“Eyy Amerika!” yemiyor burada.
Ama ABD “eyy” çektiğinde, sen darma duman oluyorsun. İktidardan tekerlenmenin eşiğine geliyorsun. Ekonomin batıyor, sen ve bakanların BM ya da başka uluslararası kuruluşların toplantıları için dahi sınırlarımızdan dışarı adım atamıyorsunuz, ya tutuklanırsak, diye…
Öylesine de korkaksınız.
Niye?
Çünkü hainsiniz.
Ve; hain korkak olur!
“Suriye Milli Ordusu” mu?
Ortaçağcı çapul örgütü mü?
Suriye’nin meşru yönetimine karşı, “Kardeşten öte” dediğin Beşşar Esad yönetimine karşı, ABD’nin emri üzerine savaş açtın. Suriyeli ve dünyanın dört bir yanından gelmiş Ortaçağcı çeteleri eğittin-donattın, her türlü lojistik desteği sağladın ve onları kendince kullandın. Onlarca çeteyi bir araya getirerek önce “Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)” dediniz adına. O yemedi. Tutmadı Suriye Ordusu ve Halkının mücadelesi karşısında. Onlara bu kez; “Suriye Milli Ordusu (SMO)” adını verdiniz, maaşa bağladınız onları. Öldüklerinde “şehit” diyorsunuz bu çapulculara. Ama onlar çapulcu. Çıkar için bir araya gelmiş insan görünümlü, insan suretinde canavarlar. Çıkarlarını nerede görürlerse oraya kapılanan pislikler. Bir inançları yok. Bir davaları yok. Varsa yoksa çapul…
Ne yaptılar en son bu çapulcular?
Haber senin Anadolu Ajansı’nın. 21 Nisan tarihli:
“TSK’nin güvenli bölge haline getirmeye çalıştığı Resulayn’da çatışma: Suriye Milli Ordusu kendi arasında çatıştı
“(…)
“Çatışma Mehmetçiğin devreye girmesiyle son buldu. Konuya ilişkin açıklama ise Şanlıurfa Valiliği tarafından yapıldı. Ancak açıklamada çatışma nedeni ve ölü ya da yaralı olup olmadığına dair bilgi yer almadı. Açıklama şöyle:
“Barış Pınarı Harekâtıyla terörden arındırılan Resulayn’da 20 Nisan 2020 saat 22.30 sularında Suriye Milli Ordusuna bağlı iki grup arasında kısa süreli bir silahlı çatışma yaşanmış; meydana gelen olay, bölgede bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı birliklerimiz ve yerel unsurların müdahalesiyle sonlandırılmıştır.” (https://sptnkne.ws/CfAT)
Gördün mü Suriye’de bel bağladığın çapulcuların yaptıklarını? Bunlardan “Ordu” olsa ne olur, her tarafları “Ordu” olsa ne yazar?..
Sen bunlara, İdlib’de görev verdin, diğer Ortaçağcı çeteleri yenerek, bunların güdümüne sokmak istedin. Ama Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) adlı Ortaçağcı grup, çok kısa sürede bunları İdlib’den sürüp attı. Bir kısmı anında HTŞ saflarına katıldı. Bir kısmı teslim oldu. Bir kısmı kaçtı, arazi oldu. Ara ki bulasın oldu…
İşte bunlardan geriye kalanları başka çetelerle birleştirdin, bu kez de Suriye ve Rus Ordusu’na karşı savaştırmaya çalıştın.
Ama ne oldu?
Suriye Ordusu, vatan topraklarını kurtarmak gibi bir haklı davanın savaşını verdiği için, bunları günbegün ezip geçti.
Hatta ne yazık ki toplamda 192 Türk askeri de bu savaşta şehit düştü sizin çıkarlarınız için. Yok yere heba olup gittiler, geride gözü yaşlı bağrı taşlı analar, babalar, kardeşler, eşler, çocuklar bırakarak… Sizin aşağılık davanız için yaşamlarını yitirdiler.
Ve yukarıda aktardığımız gibi, kendi aralarında savaşıyorlar bunlar, kim bilir hangi çapul yüzünden…
İdlib’de ve Suriye’de kaybettin-kaybedeceksin!
İdlib’i niye bu kadar çok konu ediyoruz?
Çünkü nirengi noktası.
Emevi Camii’nde namaz kılamayacaksın!
Halep’e Vali atayamayacaksın!
İdlib’de ve Suriye’de kalamayacaksın!
Çetelerinizle birlikte çıkıp geleceksiniz!
Ha, bu süreç Türk ve Arap Halkı arasında güvensizlik yaratmış, düşmanlık yaratmış, kin yaratmış, ne gam sizin için…
Siz, şu anda İdlib’de Türk askerini esir ettirdiniz. İdlib bölgesindeki “Gözlem Noktaları”nda bulunan Türk askerleri Suriye Ordusu tarafından kuşatılmış durumda.
Kim koruyor onları?
Rus Askeri Polisi!
Gözlem Noktaları’nın bugünlerde sorun olmamasının nedeni bu yani: İşlevsizler, çemberdeler, esirler…
Ve siz, daha önce Astana’da, Soçi’de verdiğiniz ama tutamadığınız sözleri 5 Mart’ta Moskova’da bir kez daha verdiniz, bu Ortaçağcı çeteleri kontrol altına alacağız, diye. Ama yine yapamadınız. Ve Rusya sizi sıkıştırıyor, sözünü yerine getir, diye.
Suriye’nin, Rusya’nın ve İran’ın tutumu net bu konuda: “Terörist çeteler İdlib’den gidecek. İdlib meşru yönetimin kontrolüne girecek. Suriye toprak bütünlüğüne kavuşacak”, diye. Ki siz de bunu onayladınız en son Moskova Antlaşmasıyla bir kez daha.
5 Mart’taki Moskova Anlaşmasıyla, sizin; Suriye Ordusu ele geçirdiği bu bölgelerden çekilmelidir, talebiniz kabul görmedi Putin ve Esad tarafından. Suriye Ordusu, yeniden vatan topraklarına kattığı başta Serakib bölgesi olmak üzere, M4 ve M5 otoyolundan çekilmedi. Ve bu otoyol üzerinde güvenliği sağlamak üzere Türk-Rus ortak devriyeleri gezmeye başladı.
Suriye Ordusu, İdlib’i ele geçirmek için yığınak yapıyor ve bekliyor şimdilik. Rusya da aynı şekilde. Ama nereye kadar, ne zamana kadar?
Çok uzun süre olmayacak bu bekleyiş. Çeteler İdlib’den defedilecek.
Nereye gidecek bu çeteler o zaman?
Suriye içinde gidebilecekleri, kontrol sağlayabilecekleri bir bölge, bir yer kalmadı onlar için.
Sadece Ürdün sınırında El Tanf bölgesi var. Bu bölgede ABD’nin üssü var. Ve İsrail ve Suudi Arabistan’ın da desteklediği Ortaçağcı çeteler var. Ancak oraya erişmeleri mümkün değil. Çünkü İdlib’de çepeçevre sarılmış durumdalar. Ki, Suriye Ordusu en kısa sürede El Tanf bölgesini de ele geçirecektir. Çünkü sıra oraya gelmiştir.
Yani ya teslim olacaklar Suriye Ordusu’na,
Ya da, en azından büyük bir kısmının, gelebilecekleri bir tek yer olan Türkiye’ye gelecekler!
Hem buradaki on binlerle ifade edilen siviller, hem de dünyanın dört bir yanından gelmiş, binlerle ifade edilen Ortaçağcı çeteciler Türkiye’ye gelecekler…
Siz şimdi bu çetecileri korumak ve sözde Suriye’de söz sahibi olmak için Türkiye sınırıyla İdlib arasında, kendi kontrolünüz altında bir bölge yaratmaya çalışıyorsunuz ABD’nin de desteğiyle; Güvenli Bölge ya da bir başka ad altında. Ama onlar da geçici çözümler.
Siz uzatmaları oynuyorsunuz. Bunu siz de biliyorsunuz aslında. Dardasınız. Çaresizsiniz. Çözümsüzsünüz…
Tek çözümünüz var, onu da siz yapamıyorsunuz, efendiniz ABD’den korkunuzdan:
Suriye Yönetimiyle görüşmek, Türk askerlerini oradan çıkarmak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermek… Egemen devletliğine saygı göstermek. Yapabilirseniz de işbirliği yapmak kardeş Suriye Halkı ve Yönetimiyle…
Peki ABD haydutları bu Ortaçağcı çeteleri neden Suriye’de tutmak istiyor, sizi kullanarak:
Çünkü ABD’nin ana hedefi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”u hayata geçirmek.
Bunun için de Suriye’nin bölünmesi gerekiyor. Çünkü sırada İran var. Ve sonra, ne yazık ki; Türkiye var!
İşte ABD sizi kullanarak, bu çeteleri ve Suriye topraklarının yüzde 25’ini kontrol eden PKK-PYD-YPG-SDG adlı Amerikancı Kürt Hareketini bunun için destekliyor.
Yine Amerikancı Kürt Hareketini sahadaki ortağı, yerel gücü olarak kullanarak, bu bölgede bulunan Suriye petrollerini yağmalıyor, el koyuyor o petrole.
İhtiyacı mı var?
Hayır. Yok.
Ama, oradan elde ettiği geliri, Amerikancı Kürt Hareketini finanse etmek için kullanıyor. Yani cebinden para harcamıyor…
Ve bu uzun vadeli plan çerçevesinde hareket ediyor ABD. PKK-PYD-YPG-SDG’yi Türkiye’ye karşı da koruyor kolluyor. Kurduğu üslerle Türkiye ile bu Amerikancı Kürt Hareketinin arasına giriyor. Yapılacak harekâtı engelliyor.
Hep söylüyoruz, biz Suriye’deki Kürt Halkının Ulusal haklarına saygı gösterilmesini istiyoruz. Ve Suriye Arap Halkıyla ve diğer halklarla birlikte kardeşçe, eşitçe bir arada yaşamalarını diliyoruz. Ancak bu ABD’cilik yaparak, onun istekleri, emirleri doğrultusunda davranarak sağlanamaz.
Eyy Tayyipgiller!
Siz şimdi İdlib’deki bölgeye yığınak yapıyorsunuz. Sürekli olarak asker ve mühimmat gönderiyorsunuz. Yeni Gözlem Noktaları kuruyorsunuz. Hava üssü kurmaya çalışıyorsunuz.
Bunlar neyle oluyor?
Parayla!
Para var mı? Bu çok fazla gideri karşılayacak para var mı bütçede?
Yok.
Hele de bu Koronavirüs salgını günlerinde ekonomi zaten çökmüş durumda. Döviz fiyatları almış başını gidiyor. Türk parası dünyanın en çok değer kaybeden parası olmuş şu günlerde. Bir de bu masraflar var milyonlarca dolar tutan. Nereden karşılanacak?..
Yani nereden baksan tutarsız, nereden baksan ahmakça hareket ediyorsunuz. Bu halka ve bu ülkeye zulmediyorsunuz. Kardeş halklarla aramızı açıyorsunuz ABD ve AB Emperyalistlerinin çıkarları için. Ve iktidarda kalıp iktidarın nimetlerinden yararlanmak için…
İnanın değmez!
Hepimiz, geldik gideceğiz. Her canlı ölümü tadacak. Siz de tadacaksınız ve bir arşın bezle gideceksiniz öbür dünyaya. Başka bir şey götüremeyeceksiniz…
Ama siz, bu kötülükleri yapmak zorundasınız değil mi? Elinizde değil. Bu da sizin doğanız.
Niye?
Çünkü siz, 7 bin yıllık vurguncu ve soyguncu Antika Tefeci-Bezirgân Sermayenin siyasi plandaki temsilcilerisiniz. Aldatmak, kandırmak, hile, dümen yapmak ve vurgun vurmak, şan şöhret sahibi olmayı istemek sizin sınıf karakteriniz gereğidir. O yüzden başka türlü davranamıyorsunuz.
Siz, Şeytana bile pabucunu ters giydirirsiniz. Sizin yaptıklarınız karşısında Şeytan, Şeytanlığından vazgeçer.
Halkı kimi zaman Allah’la kandırırsınız, kimi zaman bir duayla, kimi zaman bir gıda kolisiyle, kimi zaman birkaç çuval kömürle…
Şimdi gelinen aşamada ise bunların hiçbirisi işe yaramıyor. Çünkü karşınızdakiler sizin özellikle Allah’la aldattığınız “hülogg”cularınız değiller. Kaç yüzyılın Rusya’sı, kaç yüz yılın İran’ı var karşınızda. Bir de vatanını kurtarmak için canını dişine takmış savaşan Suriye Halkı ve Yönetimi…
Bunları yenemezsiniz. Bunlar yedirmezler size Suriye’yi. Boşa kürek çekmeyin. Taklacı kuşlar gibi taklalar atmayın. Sallanmayın salıncakta sallanır gibi. Bir ABD’ye, AB’ye; bir Rusya’ya-İran’a sarılmayın…