Demagojiyle Mücadele Etmek…
Parababaları düzeninin sürgit devam etmesi için yapılması gerekenlerden biri Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın söylediği gibi, halkın kafadan silahsızlandırılmasıdır.. Egemenlerin bu işi yaparken kullandıkları araç demagojidir.
Demagojiyi, Türk Dil Kurumu; Laf cambazlığı diye açıklamış. Wikipedi’de demagojinin köken olarak, Yunanca’da Demos (Halk), agagos (Liderlik yapmak) sözcüklerinden türetildiği belirtiliyor. “Halkın isteklerine, ön yargılarına ve korkularına dayalı olarak yapılan siyaset ve destek arayışıdır” diye açıklanıyor.
Yani önce halkta bir korku ve önyargılar oluşturacaksın sonra yürüyüp gideceksin. Ülkemizde yıllardır yapılan “din elden gidiyor” edebiyatı buna temel örneklerden birisidir. Din bir yere gitmez ama böyle söylenerek laiklik elden gider. Bugün AKP’giller’in iktidarı bu temel demagoji üzerinden sürdürülür.
Bu iktidar dönemindeki vurgunculuk, soygunculuk önceki iktidarların hiçbirisinde bu kadar yapılmadı. Tüm halkın ortak malı olan TEKEL, SEK, Sümerbank, Etibank, Telekom, Tüpraş yerli ve yabancı Parababalarına yok pahasına satıldı, peşkeş çekildi. Limanlarımız yine aynı şekilde özelleştirildi. Yani tüyü yetmemiş yetimin hakkı bu iktidar zamanında yenmiş oldu. Halkımız örgütlü olmadığı için bu soyguna karşı çıkamaz.
Bazen şöyle diyenler de olur; “bu adamlar yiyorlar ama aynı zamanda çalışıyorlar, solcular bu ülke için bir şey yapmadı”.
Bu söz de demagojinin dik alasıdır. Oysa bu ülkede en hızlı kalkınma Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanır. Ekonominin temel taşları bu yıllarda yapılanır ve o yıllardaki en büyük destekçimiz Sovyetler Birliği’dir. Bu yıllarda kalkınmanın temel dayanağı olan eğitim-öğretim alanında büyük atılımlar yapılır. Yine 27 Mayıs 1960 Politik Devrimi sonrasında (1962-1976) hızlı bir kalkınma süreci yaşanır. Bu dönem İşçi Sınıfının Toplu Pazarlık ve Grev hakkını kullandığı bir dönemdir. Parababaları bu dönemde İşçi Sınıfının daha kolay kullanabildiği grev hakkı için, ekonomik büyümeyi olumsuz etkiliyor diye bir demagojiyi topluma pompalarlar. Tefeci-Bezirgân devşirmesi yeni Parababaları ise daha da ileri giderek fabrikasında çalıştırdığı işçinin ekmeğini kendisinin verdiğini, bunu da Allah rızası için yaptığını söyler. Oysa aslında bir işçinin işgücü yok ise işveren bir hiçtir. Yani gerçek olan, işçinin işgücü sayesinde işverenin cebine para girmesidir.
Başka bir demagoji de; bölgemizde “nasıl olursa olsun barış istiyoruz” demagojisidir. Ülkemiz BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde, Irak ve Suriye gibi parçalanmak istenirken, Kürt Sorunu’nun da bu düzlemde, halklarımızı birbirine düşman edilerek çözülmesi planı yapılırken sahte bir barış söylemi sürüp gidiyor. Sahte bir Barış sürecinin ardından geçen Haziran ayından beri yaşadıklarımız ortada. Bölgemizi kan gölü haline getiren, AB-D Emperyalistlerine tek laf edemeyen bu Sahte Solcular, ağızlarından “barış” sözcüğünü düşürmüyorlar. “Barış, ama nasıl bir barış?” sorusuna cevapları yok. Çünkü yapılmak istenen “Pax-Americana” denen, Amerikan barışıdır. Dünyanın hiçbir yerine barış ve huzur götürmeyip, kan gözyaşı ve acı götüren bu haydut devlet, bölgemizde de aynısını yapıyor. Bugüne kadar yaptıkları da yapacaklarının teminatıdır.
Biz devrimciler bu demagojilerle mücadele etmek, halkımızı bu demagojilerin zararlı etkilerinden korumak zorundayız. Bu korunmayı da en iyi şekilde hayatın her alanında, halkımızı partimiz Halkın Kurtuluş Partisi’nde örgütleyerek yapabiliriz. Başka yolu yok!
Kurtuluş Partili bir Kamu Emekçisi