Gıdalarda taklit tağşiş ve gıda zehirlenmeleri hız kesmiyor
Gıdalarda taklit tağşiş ve gıda zehirlenmeleri hız kesmiyor
Gıdalarda taklit, tağşiş ve gıda zehirlenmeleri ülkemizde günlük sıradan haberler arasında yer alıyor artık.
Geçtiğimiz haftalarda Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve hileli ürünler listesini açıkladı. Bakanlık benzer bir listeyi en son 2012 yılında kamuoyuyla paylaşmıştı.
2012 yılından beri gıdalarda taklit ve tağşişin artmasına rağmen, Bakanlık aradan geçen 7 yılda halk sağlığını tehlikeye düşüren gıdaları üreten ve piyasaya süren firmaları açıklama görevini yerine getirmiyordu.
7 yıl aradan sonra, halk sağlığını tehlikeye düşürecek, insan hayatını tehdit edecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları üreten ve satan firmaların adı, ürünlerin adı, markası, parti ve seri numaralarını içeren bir listeyi kamuoyuna açıklandı. Listede taklit, tağşiş yapıldığı veya ilaç etken maddesi ilave edildiği tespit edilen toplam 618 firmaya ait 1211 parti ürün bulunuyor.
5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” ve bu Kanun kapsamında hazırlanan, “Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik” gereğince; laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen gıdaları üreten ya da ithal eden; kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları üreten ve/veya satan firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve/veya seri numarasını içeren bilgilerin kamuoyu paylaşılması gerekiyor.
Bakanlığın açıkladığı taklit ve tağşiş yapılan ürünler listesinde neler yok ki. Alkollü ve alkolsüz içecekler, arıcılık ürünleri, baharat, bitki çayları, kahve ürünleri, bitkisel yağlar ve margarin, çikolata ve kakao ürünleri, enerji içecekleri, et ve et ürünleri, şekerli ürünler, süt ve süt ürünleri ile takviye edici gıdalar. Bu gıdaların bir kısmında taklit ve tağşiş yapıldığı, kimisinde ilaç etken maddesi tespit edildiği açıklanıyor Bakanlık tarafından.
Özellikle bitki çayları, çay, kahve gibi alkolsüz içeceklerde ve çikolatalarda ilaç etken maddesine rastlandığı açıklanıyor.
Ballarda taklit ve tağşiş yapıldığı, baharatlarda gıda boyasına rastlandığı bildiriliyor. Zeytinyağı gibi bitkisel yağlara farklı tohum yağları karıştırıldığının tespit edildiği belirtiliyor.
Denetimler sonucunda süt ve süt ürünlerinde jelatin ve nişasta tespit ediliyor. Sucuk, kavurma, kebap ve kırmızı et gibi ürünlerde tek tırnaklı hayvan etine rastlandığı açıklanıyor.
Sahtecilik yapılan ürünlerin, 130’u İstanbul’da, 73’ü Ankara’da, 123’ü İzmir’de, 101’i Adana’da, 56’sı Diyarbakır’da ve 65’i Bursa’da bulundu.
Listeden bazı örnekler verecek olursak:
İstanbul’daki birçok restoran ve market ürünlerinde at eti olduğu belirtildi. Fatih’te bir restoranda ve Pendik’te bir markette satılan ‘dana kavurmada’ at eti tespit edildi. Çok sayıda lahmacun dükkanında kanatlı hayvan eti, sakatat kullanıldığı belirlendi.
Beylikdüzü’nde satılan bir kahvede ilaç etken maddesi Sildefanil bulundu. Sancaktepe’deki birçok restoranda satılan ‘köfteden’ tek tırnaklı olarak bilinen at ve eşek eti çıktı. Gaziosmanpaşa’daki bir şirketin ‘dana eti’ olarak sattığı üründe tek tırnaklı ve kanatlı hayvan eti, Kadıköy’de satılan ‘dana kıymada’ da kanatlı hayvan eti tespit edildi.
İzmir Urla’da ‘dondurulmuş domuz sosis’ satan bir şirketin ürününde kanatlı ve büyükbaş eti tespit edilirken, Manisa’daki bir dinlenme tesisinin ‘dana etli orman kebabında’ ve Tekirdağ’da ‘köfte harcı’ satan bir dükkânda domuz eti bulundu. Adana’daki bir kebap lokantasındaki lahmacun kıymasında, at etine rastlandı.
Listede içinde ilaç etken maddesi “Sibutramin” içeren ve zayıflamaya yardımcı olduğu öne sürülen bitki çayları ve “Sildenafil” ilaç etken maddeli içecek ve çikolatalar da yer alıyor.
Örneğin içinde ‘sibutramin’ tespit edilen Teff çayı da listede yer alıyor. Ürünün tanıtımını Seda Sayan, Ece Erken, Gonca Vuslateri, Deniz Akkaya, İvana Sert, Seren Serengil, Selin Ciğerci, Yeliz Yeşilmen ve Seda Akgül gibi tanınan isimler sosyal medya hesaplarından yapmışlardı. Buradan da anladığımız gibi, bu isimler için halk sağlığının en ufak bir önemi yoktur. Onlar, içeriğinin ne olduğuna bakmaksızın tanıtımını yaptıkları hayati tehlike taşıyan bu çay ile elde ettikleri kazancın peşindedirler sadece. Kendilerinin bir kez bile tüketmeye değer bulmadıkları çayları, para için pazarlamaya çalışırlar.
Bu çayı üreten firmanın, ürünün tanıtımını bu yolla yaptırarak vergisiz kazanç sağladığını daha önce Sözcü gazetesi haberleştirmişti.
Peki alkolsüz içecekler, özellikle bitki çaylarında tespit edilen Sibutramin adlı ilaç etken maddesinin zararları nedir?
Sibutraminin, ciddi kalp rahatsızlığına yol açan yan etkileri ve kan basıncını artırması nedeniyle 2010 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanan bir madde. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Mehmet Hanifi Kokaçya bu maddenin 30 yıl önce bir antidepresan olarak ortaya çıktığını ancak daha sonra anorektik (iştah kesici) etkilerinin fark edildiğini, zamanla antidepresan olarak kullanılmamaya başlandığını açıkladı. Türkiye’de 1999’da kullanılmaya başlanan bu ilaç, antidepresan özelliği nedeniyle, özellikle genetik yatkınlığı olanlarda ve ailesinde manik depresif bozukluk öyküsü olanlarda ruhsal açıdan bir coşkunluk dönemini (manik atak) tetikleyebileceğini belirtiyor.
Ayrıca özellikle enerji içeceklerinde ve bazı çikolatalarda Sildenafil adlı performans arttırıcı ilaç etken maddesi tespit edildi. Yine bu maddenin yan etkileri arasında da kalp rahatsızlıkları ve ani kardiyak ölümler yer alıyor.
Bakanlık halk sağlığını tehlikeye düşüren gıdaların ve bunları üreten firmaların adlarını açıklıyor açıklamasına ama bu firmalara caydırıcı yaptırımlar uyguluyor mu?
Maalesef hayır. Göstermelik para cezaları dışında firmaların bu taklit ve tağşişlerden vazgeçmesini sağlayacak herhangi bir yaptırım bulunmuyor. Taklit ve tağşiş yapan firmalar aynı ürünleri üretmeye devam edebiliyor.
Ayrıca, 7 yıl boyunca bu firmalar yukarıda bahsettiğimiz taklit ve tağşişlerine devam etmişlerdir. Yedi yılın sonunda ancak Bakanlık tarafından kamuoyuna bir açıklama yapılmıştır. Bu da Bakanlığın halk sağlığı konusunu ne kadar ciddiye aldığının bir başka göstergesidir.
Bakanlığın bünyesinde yeter sayıda gıda, ziraat vb. mühendislik dallarından kontrolör bulunmadığı için gıda firmaları yeterli ve etkin olarak denetlenememektedir.
Daha birkaç gün evvel, İstanbul’da ıspanak kaynaklı zehirlenmeler yaşandı. Daha sonra bu zehirlenmelerin sadece İstanbul’da olmadığı, Çanakkale de benzer vakaların görüldüğü açıklandı.
İstanbul Esenyurt’ta aynı marketten aldıkları ıspanakları yedikten sonra onlarca kişi zehirlenme şüphesiyle hastaneye başvurdu. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, cuma gününden bu yana gıda zehirlenmesi (ıspanak ve ıspanağa benzer bitkiler) sebebiyle 44 vatandaşın hastanelere başvurduğu, bunların 25’inin taburcu edildiği kaydedildi.
Zehirlenme olayının bir sebebinin de tazeliğini uzun süre koruması için çeşitli kimyasal işlemler gören ıspanaktan kaynaklı olabileceği öne sürülmüştü. Ancak, İstanbul İl Tarım Müdürlüğünden 4 Kasım Pazartesi günü bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada, zehirlenme şüphesi ile sağlık kuruluşlarına başvuru yapanların ürün satın aldıkları İstanbul’da faaliyet gösteren satış noktalarından analiz yapılmak üzere taze ıspanak, evlerden ise pişmiş ıspanak yemeği numunesi alınmıştır, denildi.
Alınan numunelerin ileri tetkik sonuçlarında ıspanak içerisinde tespit edilen yabancı ottan kaynaklı yoğun miktarda atropin ve scopalamin maddesi tespit edildiği açıklandı.
Açıklamanın devamında, zehirlenmeye ıspanaklara karışan patlıcangiller familyasından, atropin ve scopalamin içeren yabancı otların neden olduğu yapılan analizlerle ortaya çıktığı görülmüştür, ifadesi yer aldı. Açıklamanın son cümlesi ise oldukça manidar, halkımızın tüketecekleri tüm gıdaları olduğu gibi, yeşil sebzeleri de dikkatlice kontrol ederek, yabancı otları ayırt etmeli ve çok iyi şekilde temizledikten sonra tüketmeleri gerekmektedir. Yani top yine halkımıza atılmış. Halkımız dikkat etsin, halkımız ayıklasın, halkımız kontrol etsin. “Hırsızın” hiç mi suçu yok?
Bakanlık zehirlenmelere sebep olan kişi ya da kurumlara ilişkin tek bir söz bile etmiyor, gördüğümüz gibi.
Zehirlenmeye sebep olan ıspanaklar hangi marketlerde satılıyordu?
Nerede ve nasıl toplandı?
Zehirlenmelerin yaşandığı 01 Kasım Cuma gününden bu yana geçen 3 gün boyunca Bakanlık ya da herhangi bir başka kamu kurumu neden hiçbir açıklama yapmadı?
Bu marketten satın alınan ıspanaklar geri çağrıldı mı?
Gıda güvenliği gereği, gazetelere ilan verilerek ilgili firma kamuoyunu bilgilendirdi mi?
Üretici firmaya ve satıcı markete/marketlere hangi cezalar verildi/verilecek?
Bu soruların hiçbiri yok açıklamada. Suya sabuna dokunmayan, adet yerini bulsun diye yapılan bir açıklama olmuş.
Marketlerde zehirlenmeye sebep olacak yabancı otlarla karışmış ıspanaklar satılıyor. Açıklamada detay verilmiyor ama bu ıspanakların yıkanmış, ayıklanmış, kullanıma hazır ıspanak olduğunu tahmin ediyoruz.
Çünkü özellikle fabrika vb. yerlere yemek hizmeti sunan yemek firmalarında yıkanmış, temizlenmiş ıspanak kullanılır. Ayrıca evine yıkanmamış ıspanak alan herkes, bunu zaten temizlerken aynı zamanda da ayıklar. Ancak ayıklanmış, temiz ıspanak almışsa, bunun verdiği “güvenle” doğrudan pişirir.
Başta da söylediğimiz gibi, gıdalarda taklit, tağşiş ve gıda zehirlenmeleri ülkemizin günlük olayları arasında yer alır hale gelmiştir. Konunun birinci derecede muhatabı olan Tarım Bakanlığının zehirlenme olayları karşısındaki hızı, açıklamaları ve açıklamadıkları (zehirlenmeye sebep olan ıspanakları üreten, satan firma ya da firmalar, bu firmalara uygulanacak cezai yaptırımlar vb.) durumun vahametini göstermektedir.
Sonuç olarak, gıda üreten ve satan tüm işletmelerin etkin ve yeterli denetlenmesi, gıdada taklit, tağşiş yapan ve gıda zehirlenmelerine sebep olanların gıda üretim ve satış işinden men edilmesi, hapis cezası da dahil olmak üzere ciddi yaptırımlar uygulanması gerekir.