Gündem dışı
Ülkemizin gündemi günlük değil saatlik, hatta saatten daha küçük zaman dilimleri içerisinde değişiyor. Bırakalım son bir ayı, son birkaç güne bile baktığımızda, İşçi Sınıfımızın, emekçi halkımızın, emekçi kadınlarımızın tarafına baktığımızda içler acısı olayların art arda gerçekleştiğini görüyoruz. Diğer tarafta, Parababaları ve Tayyipgiller cephesine baktığımızda ise zenginliklerine nasıl zenginlik kattıklarını, yapay gündemlerle halkımızın gerçek gündemlerini nasıl gözden düşürmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Yani Şark Cephesinde değişen bir şey yok. Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapıyor.
20 yaşında gencecik bir fidan olan Özgecan Aslan hunharca bir kadın cinayetine kurban gitti. Ülkemizin dört bir tarafında, bu canice cinayete karşı, bir bütün olarak kadın cinayetlerine karşı, tepkiler çığ gibi büyüdü. Tam, hadi bundan sonra ırz suçlarını işleyenlere, kadın cinayetlerine karşı ciddi yaptırımlar, cezalar gelir mi, derken yeni kadın cinayeti haberleri peş peşe geldi ne yazık ki.
Kadın cinayetlerine ve ırz suçlarına karşı Tayyipgiller mi cezaları ağırlaştıracaktı? 6 yaşındaki kız çocuğuyla evlenilebilir, ben zaten kadınla erkeğin eşit olduğuna inanmıyorum, çalışan kadın fuhşa teşvik ediyor, kız mıdır, kadın mıdır, tecavüz mağduru tecavüzcüsüyle evlensin diyen Tayyipgiller’dir bunlar. İktidarları döneminde kadın cinayetlerinin yüzde 1400 arttığı Tayyipgiller. Fıtratlarında kadın düşmanlığı var bunların. Bu yüzden bunlardan kadın sorununa ilişkin en ufak bir çözüm bile beklemek ölü gözünden yaş beklemeye benzer. Tam da bu noktada Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nın çözümü öne çıktı:
“Irz suçlarına idam gelmeli. Irz suçları dışında idam olmamalı.”
Ülkemiz Tayyipgiller’in yapay gündemleriyle çalkalanırken, iş cinayetleri de peş peşe geldi. Fakat iş cinayetlerinin kurbanı olan işçi kardeşlerimiz Parababalarının medyasında Tayyip’in kızına yapılacak uydurma suikast girişimi kadar bile yer bulamadı. Bulabildilerse soluk bir resim ve “iş kazasında” “şu kadar kişi öldü” diye biten ruhsuz haberlerde birkaç satırla konu edildiler. Soma ve Ermenek Maden Katliamları, Torunlar asansör katliamından sonra iş güvenliği konusunda güya düzenlemeler getirilmişti, hani niye işçiler ölüyor hâlâ, demedi kimse.
Konya’da Selçuk Üniversitesi Kampusu içerisinde yapımı devam eden derslik inşaatında dış cephe izolasyonu yapan 35 yaşındaki Menderes Keklik, iskele üzerinde çalışırken dengesini yitirince düştü. Yaklaşık 7 metre yükseklikten iskele demirlerine çarparak toprak zemine düşen ve ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan inşaat işçisi kurtarılamadı.
Niye düştü Menderes Keklik? Emniyet halatı niye yoktu?
Bir kamu kurumunun inşaatında bile iş güvenliğinin gerekleri denetlenmiyorsa, ülkemizde özel sektörün insafına terk edilmiş diğer inşaatları varın siz düşünün…
10 işçinin asansör faciasında katledildiği Mecidiyeköy’deki Torunlar İnşaat’ın yanında yer alan Quasar İnşaat’ın 6’ncı katındaki asansör boşluğuna düşen 35 yaşındaki Satılmış Yıldız, 50 metre yükseklikten eksi 7’nci kat zeminine düşerek hayatını kaybetti. Çevik Kuvvet ekiplerinin ilk yaptığı şey, olası tepkilere karşı bir TOMA eşliğinde inşaatın önünde barikat kurmak olmuş.
Ocaklar söndü, yürekler yandı. Analar evlatsız, kadınlar kocasız, çocuklar babasız kaldı.
Ankara’da Ostim Organize Sanayi Bölgesi’nde, Nokta LPG Otogaz Dönüşüm Sistemleri Toptan Satış Servisi’nde gaz aktarımı sırasında LPG tüpü patladı. Patlamada 5 işçi yaralandı. İşçilerin el ve yüzlerinde üçüncü derece yanık olduğu bildirildi.
Bunlar neredeyse bir günde yaşanan iş cinayetleri. İşçi kardeşlerimiz hâlâ inşaatlardan düşüp hayatını kaybediyorsa, Torunlar Cinayetinden sonra işçilerimiz hâlâ asansörden düşüyorsa, patlamalar oluyorsa hâlâ, Tayyipgiller ne Soma’dan, ne Ermenek’ten ve ne de Torunlar katliamlarından sonra taş üstüne taş koymamış demektir. Tedbirleri ve yaptırımları arttırdık adı altında çıkardıklar paketler, torba yasalar hepsi sözde kalmıştır. Halkımızın geçici olarak öfkesini dindirmek için ortaya atılmış içi boş teranelerdir. Çünkü Tayyipgiller’in görevi Parababalarının kâr düzenini korumaktır. Bunlardan aksini beklemek saflık olur.
İşçi Sınıfımız bir yandan acılar içindeyken, bir yandan da insanca çalışma koşulları, insanca yaşamaya yetecek bir ücret için mücadele ediyor. Sendikalarda örgütleniyor.
Daha bugün DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasına üye işçiler Çankaya Belediyesi binasını işgal ettiler. CHP’li Çankaya Belediye Başkanı (işveren), işçilerin Nakliyat-İş Sendikası’nda örgütlenmelerine tahammül edemedi. 4 işçiyi işten çıkardı. İşçiler Belediye binasını işgal ettiler.
Ne için?
CHP’li işveren (belediye başkanı) Anayasal haklarını hiçe sayarak işçileri işten attığı için… Anayasal haklarını bileklerinin hakkına almak için…
Yüzlerce işçinin ekmeğini büyütecek, sendikalı olmasını sağlayacak, atılan işçilerin geri alınmasını sağlayacak bu eylem ulusal basında yer bulmadı. Parababalarının gündemi değil, bizim gündemimiz.
Karnımız açken, sendikalı olduğumuz için işten atılırken, iş cinayetlerine kurban edilirken, Tayyipgiller’in yarattığı sahte gündemlere alkış tutamayız. Tayyipgiller’in, İŞİD’in kontrolü altında bile olsa hâlâ Türkiye toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ni topuklayarak bulunduğu yerden kaçırmalarına alkış tutmak olamaz bizim gündemimiz. Öylesine topuklamışlardır ki, kazara bir asker hayatını kaybetmiştir.
Her seçimde olduğu gibi bu genel seçimde de mağdur rolüne bürünmek için icat edilen uydurma suikast haberleriyle yatıp kalkamayız.
Bizim değişmeyen gündemimiz, Emekçi Halkımızın payına düşen, kadınlara-çocuklara yapılan saldırılar, iş cinayetleri, yoksulluk, işsizlik, pahalılık ve onların sonuçları olan olaylardır. Bu gündemlerimiz için mücadele etmekten başka çaremiz yok.
Ne zamana kadar?
Bizim de gündemimiz gerçek anlamda değişene kadar.