Hepsi organize bunların…
Av. Tacettin Çolak
Yazının kaleme alındığı sırada Sedat Peker, yedi tane video yayınlamıştı. Yazı yayınlanmadan sekizincisi geldi. S. Peker’in bu açıklamalarından sonra ülke siyaset-mafya karanlık ilişkileriyle çalkalanıyor.
Bir zamanlar her türlü kirli işi birlikte yaptıkları organize suç örgütleri, tükeniş aşamasında birbirlerine düştüler. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi, parsadan daha çok pay kapmak için ganimet paylaşım savaşına giriştiler.
Adam, yer-gün, saat ve kişi belirterek işlenen cinayetlerle ilgili bilgi veriyor, belgeler koyuyor, uyuşturucu kaçakçılığı trafiğini anlatıyor, Kontrgerilla cinayetleri için kendilerine yapılan teklifleri deşifre ediyor.
Bu arada kendisinin de günahsız olmadığını söylüyor, ama kimseden ses yok.
Peker’in ifşalarının merkezinde olduğu için bir tek Süleyman Soylu kıvranıp durdu.
İlkin TRT’li “memurların” karşısına çıktı. Muhtemelen önceden ayarlanmış soruları cevapladı ama hiç inandırıcılığı olmadı. Mafya babası “karşındakiler robottu, gazeteci değil” diye dalgasını geçince, bu kez muhalif iki gazetecinin de soru soracağı başka bir TV kanalına çıktı.
Burada da kendisi çaldı kendisi oynadı. Soru bile sordurmadı…
Katılan gazeteciler “imkân dahilinde sorularımızı sorduk, ama cevap alamadık” deseler de öyle olmadığı programı izleyen herkes için açık seçik. “Biz oraya kavga etmeye gitmedik”, “moderatör kötüydü, program akışı iyi yönetilemedi” gibi gerekçeler de bu arkadaşları kurtarmaz.
Madem beklentilerin yoğun olduğu programa çıkmayı kabul ediyorsunuz, o zaman sorduğunuz sorulara cevap almak için çaba sarf edecektiniz. En azından “şu şu sorularımıza cevap alamadık diyecektiniz”. Hatta gerekirse kalkıp gidecektiniz. Bu, kavga etmek değil ki. Toplumun beklentilerine tercüman olmaktır bu. Adamın sizin sırtınızdan kendisine meşruiyet sağlamasını da engellemiş olacaktınız. Baştan aşağıya pisliğin, organize işlerin içinde olan AKP’giller’in suçlarının bir kısmının deşifre olmasına katkınız olacaktı. İşte o zaman sorumluluğunuzu yerine getirmiş olurdunuz.
Program hepten kötü olmadı tabiî.
Üç saatlik programda Soylu’nun çeşitli itirafları da oldu.
Peker’e koruma veren emniyet görevlilerini (sanki kendisi bu memurların amiri değilmiş gibi) anında satışa getirdi. Onlar da “bizi kim açığa alacak, nasıl alacakmış, bir görelim bakalım” diyerek Bakana rest çektiler. Böylece AKP’giller içindeki çelişkileri de iyice deşifre oldu.
Mehmet Ağar’ın Yalıkavak Marina’sına çöktüğünü de “yirmi dört saat içinde istifa etmeli” diyerek tevil yollu ikrar etti.
Diğer yandan hükümet, daha doğrusu başta reizleri olmak üzere tüm AKP’giller; tam 24 gün üç maymunu oynadı. Mafya babası yedi tane video yayınlarken, kısa günde kırk kez konuşan adam bir anda dut yemiş bülbüle döndü.
Çarşıda işler karıştı tabiî.
Orman Bakanı ve Sanayi Bakanına soru soran ve “belki de hayatımda ilk defa gazetecilik yaptım, soruları sorduğum için asla pişman değilim” diyen AA muhabirini de hemen “FETÖ”cü yaftası takarak jet hızıyla işten attılar.
Velhasıl hepsi organize işler bunların.
Örneğin, bir aya yakın susan Tayyip niye bu programı bekledi? Niçin bu programdan sonra konuştuğunu ve Soylu’ya sahip çıktığını bir düşünsenize…
Bakın “entel baba”, sekizinci videosunda “haftaya seninle konuşacağız Tayyip Abi” diyerek mesajı verdi. “Sen yokken biz vardık”, diyor. Yani seni de biliyoruz, diyor. Ama haftaya bildiklerinin ne kadarını anlatacak göreceğiz. Bize göre sadece ucundan bir iki şey gösterecek o kadar. Çünkü “Tayyip Abisinin” kendisini görmesini istiyor, “Tayyip iyi çevresi kötü” diyen bazıları gibi “gel anlaşalım”, diyor.
Siyasiler böyle de yargı ne âlemde?
Onlar da “talimat” bekliyor, anlaşılan.
Cumhuriyet Savcılarının görev ve yetkilerini düzenleyen Ceza Muhakemesi Yasasının 160’ıncı maddesinde “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.”, denilmektedir.
Madde metni hiçbir yoruma ve kaçınmaya elvermeyecek kertede çok açık; “ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimi veren bir hali öğrenir öğrenmez”, diyor.
Ama bizim savcılardan hiçbir davranış yok.
Gerçi Viranşehir Savcısının başına gelenlerden sonra, Soylu’yu (hem de görevdeyken) hangi savcı soruşturabilir?
İstifa etse de soruşturmazlar, soruşturamazlar.
Adam günlerdir belge koyuyor ortaya, olaylar anlatıyor, isimler veriyor.
Ama savcılarda “suçun işlendiği izlenimi” dahi oluşmadı hâlâ.
Oysa bizim parti binalarımıza astığımız pankartlar hakkında “ima yoluyla cumhurbaşkanına hakaret” ve “devlet büyüklerine hakaret” diye “kara kaplı”da yazmayan birden fazla “suç”u uydurabiliyorsunuz.
Hakkımızda soruşturma açabiliyorsunuz.
Durumdan vazife çıkartmayı iyi bildiğiniz halde, gerizler gibi ortaya saçılmış olan bu pislikler hakkında niçin işlem yapmıyorsunuz?
Uluslararası uyuşturucu ticaretini soruşturmak, faili meçhul cinayetleri aydınlatmak sizin göreviniz değil mi?
Cumhuriyet Savcısı illa bir talimat gelmesini mi bekler?
Aklımızla dalga geçmeyi bırakın, işinizi yapın.
Maalesef bugün için bunların işini yapmasını da beklemiyoruz.
Çünkü organize işler bunlar…
Nasıl olsa dosyaları açtık, açıyoruz.
O günler de gelecek…