Kuş Gribi ve tavuk üretimi-tüketimi
Geçtiğimiz ay Balıkesir’in Bandırma ilçesinde bazı tavuk çiftliklerinde kuş gribinin yeniden görüldüğü bildirildi. Bandırma’nın Edincik Mahallesi’nde 40 bine yakın tavuğun kuş gribi nedeniyle telef olduğu tespit edildiği ve bunun üzerine bölgedeki tavukhanelerde tavuk itlaflarının yapıldığı da basına yansıyan haberler arasındaydı. Böylece, 100 bine yakın tavuk gerek telef olarak gerek itlaf edilerek ölmüş oluyordu. Hastalığın görüldüğü işletmelerin bulunduğu bölge karantina altına alınıyordu.
Kuş gribi daha önce 2005 yılında görülmüştü ülkemizde. O dönem tavuk çiftliklerinden köylümüzün serbest dolaşan tavuklarına kadar yüz binlerce tavuk itlaf edilmişti. İktidarda o dönemde de yine hatırlarsak bugünkü gibi Tayyipgiller vardı. Tavuklar hasta olup olmadığına bakılmaksızın canlı canlı toprağa gömülerek itlaf edilmişti. Tavuk itlafları vahşet haline gelmişti. Öyle ki, kimi köylüler gözü gibi baktığı tavuklarını Tarım İl-İlçe Müdürlüklerinin itlaf ekiplerinden kurtarabilmek için saklamak zorunda kalmıştı. Tayyipgiller o dönem, köylerde tavuk bırakmadılar. Bunun sonucu olarak da, birkaç yıl sonra kırsal alanlarda kene istilası başladı. Kenelerin ısırmasıyla bulaşan Kırım Kongo hastalığından insanlarımız hayatını kaybetti. Doğanın dengesini bozuverince, doğa bunu acı bir şekilde ödetiyor. Doğadaki keneleri yiyen tavuklar, kene sayısında bir denge sağlıyordu. Tavuklar gidince, keneler sardı her yanımızı.
Ayrıca, kuş gribinin tavuk etinden ve yumurtasından insana geçme olasılığı olmamasına rağmen, Tayyipgiller’in hainane politikaları sonucu tavuk tüketimi ve üretimi durma noktasına geldi. Yerli üreticilerden iflas edenler oldu. Tavuk ithal edilmesi gündeme geldi. Hâlbuki, o zamana kadar yerli üreticiler kanatlı et sektöründe bir ilerleme kaydetmiş, özellikle Ortadoğu ülkelerine beyaz et ihraç edilir olmuştu. AB ülkelerine bile ihracat yapılması hedefleniyordu.
Kuş gribinin göçmen kuşlardan çiftlik kanatlılarına bulaştığı tahmin ediliyor, yapılan araştırmalara göre. Farklı ülkelerde de görülmesinin en önemli sebebinin bu olduğu kabul ediliyor. Göçmen kuşlar göç yolları üzerindeki hayvanlara bulaştırıyor.
Balıkesir’in Bandırma ilçesinden sonra geçtiğimiz günlerde de Kocaeli’nin Gebze İlçesine bağlı Molla Fenari Mahallesi’nde (eskiden köydü) bir tavuk işletmesinin Balıkesir’den getirdiğini söylediği 2 bin tavuktan 800’ü telef oldu. Durum Kocaeli İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne bildirildi. İl Müdürlüğünden gelen ekipler, ancak gece yarısı geldi ve kaymakamlığın yaptığı açıklamaya göre 2103 tavuğu itlaf ettiler. Kaymakamlığın bu açıklamasına karşın mahalle sakinleri, itlaf gerçekleştirilen sadece bir işletmede 4 bin civarında tavuk olduğunu ve gerçek sayının 10 bin civarında olduğu bilgisini veriyor kendileriyle görüşen muhabirlere. Ayrıca, tıpkı 2006 yılında olduğu gibi tavukların canlı canlı poşetlere doldurulup gömüldüğünü belirtiyorlar.
Kuş gribi hayvandan hayvana bulaşan bir hastalık. Bu yüzden özellikle, dar alanda çok sayıda kümes hayvanının bir arada yaşadığı tavuk çiftliklerinde virüs çok kolay ve kısa sürede yayılıyor.
Fakat, bilim insanlarının verdiği bilgiye göre, kuş gribi insan sağlığı için bir tehlike yaratmıyor. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akan, göçmen kuşların mevsimsel geçişiyle tüm dünyada kuş gribi vakalarının yaşandığını söylüyor. Kuş gribinin Türkiye’de insan sağlığı için risk oluşturmadığını belirterek, “Dünyada insanlara kanatlı ürünlerinin tüketimiyle bulaşan kuş gribi vakası yok” diyor. Yani tavuk eti yiyerek ya da yumurta tüketerek kuş gribine yakalanan hiç kimse olmamış bugüne kadar. Akan, ABD, Kanada, Almanya, Romanya, Bulgaristan gibi pek çok Avrupa ülkesindeki tavuk çiftliklerinde de görülen kuş gribinin, insan sağlığını tehdit etmesinin söz konusu olmadığını belirtiyor. Prof. Dr. Akan “Sadece hasta hayvanlarla yoğun ve bire bir temas halinde kuş gribi insana bulaşabiliyor. Türkiye’de 2006’daki kuş gribi salgınında kaybedilen 4 kişinin hasta hayvanlarla yoğun temasta olmaları bulaşmada rol oynamıştır. Hasta hayvanla uzun süreli direkt temas, virüsü insanlara bulaştırmıştı” diyor.
Deneysel çalışmalara göre kuş gribi virüsü 70 derece sıcaklıkta, 2 dakikada yani pişirmeyle ölüyor. Aldığımız tavukların da kaynağını bilmekte, güvenilir üreticilerden almakta fayda var.
Kuş gribi gibi bir hastalıkla mücadele ederken de, Tayyipgiller’in yaptığı gibi önüne çıkan kanatlı hayvanı canlı canlı toprağa gömmek değil çözüm. Üreticilere gerekli desteği sağlayarak öncelikle hayvan sağlığı için uygun, sıkışık olmayan, hastalığa karşı gereken tedbirin anında alınabileceği teknolojiyle donatılmış tesislerde üretim yapmak gerekiyor. Bilimin tüm imkânlarını kullanarak gerçekten hasta olan, hastalığı taşıyan hayvanları ayırıp onları itlaf etmek, bunu da yine hayvanlara eziyet etmeden, işi bir hayvan katliamına çevirmeden yapmak gerekiyor.
Tavuk ve yumurta erişebildiğimiz en ucuz protein kaynağı. Ülkemizde piliç tüketimi ne yazık ki, kimi ülkelerle kıyaslayınca çok gerilerde kalıyor. Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği (BESD-BİR)’in verilerine göre, dünya piliç eti tüketiminde Amerika, Brezilya, Hong Kong Arjantin ve Avustralya gibi ülkeler ilk 5 sırayı paylaşırken Türkiye 10. sıralarda yer alıyor. Yukarıda adı geçen ilk 5 ülkede kişi başına piliç eti tüketimi ortalama 35-43 kg civarındayken Türkiye 19,39 kilogramla henüz bu miktarların yarısını yakalayabilmiştir.
BESD-BİR’in verilerine göre, Kümeslerdeki et tavuğu sayıları 2005 yılında yaklaşık 257 bin adetken, ilerleyen dönemlerde önemli miktarda düşüşler yaşanmıştır. Bunun başlıca nedeni 2005 ve bunu takiben 2007 yıllarında ortaya çıkan kuş gribi vakalarıdır. Kuş gribi hem toplam hayvan sayısında azalmaya hem de tüketimde talebin azalmasına yol açmıştır. 2002, 2003 ve 2006 yıllarında piliç eti ihracatı da azalmıştır. AB ülkelerine ihracat yapmaya hazırlanan tavuk eti üreticileri AB’nin kuş gribini fırsat bilerek Türkiye’yi yasaklı ülkeler listesine alıvermesiyle bir darbe almış oldu.
Dünyadaki iki büyük tavuk eti ihracatçısı ülke, bu alandaki tekeller diyebiliriz: ABD ve Brezilya.
ABD ve AB ülkeleri ihracatta üreticiye ton başına destek sağlıyor. Ülkemizde piliç eti ve yumurta üretiminde üreticiler yemi ithal ediyor. Özellikle mısır ve soyaya dayalı karma yem kullanılıyor tavuk işletmelerinde. Soyanın tamamı, mısırın belli bir kısmı ithal ediliyor. Yem maliyeti toplam maliyetin yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu da piliç etinin maliyetinin Türkiye’de ABD ve AB ülkeleriyle kıyaslandığında daha yüksek olmasına sebep oluyor.
Bu konuda da çözüm elbette, öncelikle üreticilerin ithal yeme bağımlılığının ortadan kaldırılması. Üreticilerin yerli yem kullanması için gerekli çözümler üretilmeli. Üreticilerimizin kooperatifler yoluyla örgütlenmesi sağlanarak, halkımızın güvenli, sağlıklı ve ucuz beyaz ete doğrudan ulaşması sağlanmalı.
Tayyipgiller iktidarı döneminde samanı bile ithal eder olduk ne yazık ki. Bir zamanların tarım ve hayvancılık ülkesi olan, dört bir yanı doğal zenginliklerle dolu ülkemizde tavuk üreticiliğinde ithal yeme bağlı olmamız içler acısı. Tayyipgiller’in ortaya koyduğu bütün uygulamalar ABD, AB Emperyalistlerinin ve yerli Parababalarının kâr ve sömürü düzeninin devam etmesine dönüktür. Bu kâr ve sömürü düzeninin bekçisidir onlar. Hal böyle olunca onlardan beyaz üretimini ve tüketimini teşvik edecek çözümler üretmesini beklemek abesle iştigal etmek olur. Bunu da ancak HKP’nin öncülüğünde kurulacak Demokratik Halk İktidarı çözer.