Manda yoğurdunu bulan var bulamayan var
Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Tokat ziyaretinde her akşam manda yoğurdu yediğini söylemesiyle manda yoğurdu gündeme oturdu.
Bakın ne demiş Erdoğan:
“Her akşam yatarken manda yoğurdu. Manda yoğurdu hakikaten kalitedir çok iyidir. Onun içine Medine hurması doğrarım, 3 tane veya 5 tane. Ona çay kaşığı biraz kestane balı ve bir de içine yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım, şifa. Bakraç içinde geliyor.”
Bakraçla her gün yoğurdu gönderen de Ankara Mamak Belediye Başkanıymış, kendine iş edinmişse demek.
Zat-ı muhterem’in eşi “porsiyonları küçültelim” çağrısı yapıyordu yoksul emekçi halkımıza. Ancak kendileri porsiyonları küçültmek yerine her gün bir bakraç manda yoğurdu yiyorlar.
Tabiî bu evlere şenlik tarif üzerine çiftçilerden ve farklı kesimlerden tepkiler geldi. Tayyip Erdoğan bu tepkilere de cevap yetiştirdi, bakın ne diyor:
“Sanki Türkiye manda fakiri bir ülke. Anadolu’da benim insanım istediği marketten, istediği gibi her türlü yoğurdu bulabiliyor mu? Manda yoğurdunu da buluyor, koyun yoğurdunu da buluyor, keçi yoğurdunu da buluyor. Kaldı ki zaten evinde kendisi yapıyor. Onunla da kalmıyor, ondan her tür tereyağını da üretiyor. Benim Anadolu’daki çiftçim, köylüm her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde üretiyor. Durum böyleyken diyor ki bal demişim. Tamam da, orada benim karşımda kimler var? Tokat’ın arıcıları var. Bunlar bal işi yapıyor. Benim söylediğim ne? Bir çay kaşığı kestane balından bahsediyorum. Bir şeyden daha bahsediyorum. Yulaf diyorum. Anadolu’da yulafın olmadığı çiftçim mi var? Hepsinin evinde var. Bunu da orada karşımdaki çiftçilerle konuşuyorum ve çiftçilerin hepsinde de tabi bir mutluluk. Niye? Onun sofrasındakini paylaşıyorsun”
Şimdi bu sözlere gülsek mi ağlasak mı derken, kendiliğinden bir gülme geliyor. Halk ozanımız Yusuf Hayaloğlu’nun yazdığı ve Ahmet Kaya’nın da pek güzel seslendirdiği Başım Belada şiirinde dediği gibi, “Nerden baksan tutarsızlık…”
Türkiye manda fakiri bir ülke mi?
Evet!
Uzmanlar, Türkiye’de sulak alanların daralması, derelerin ve göletlerin HES (Hidro Elektrik Santral) projeleri yüzünden kurutulmasıyla manda yetiştiriciliğine büyük darbe vurulduğunu söylüyor. Türkiye Damızlık Manda Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Sekreteri Hadi Kayhan, Türkiye’de manda sayısının son 15 yılda 1 milyondan 100 binlere kadar düştüğünü belirtiyor.
Manda yoğurdunun bir kilogramı 110 TL civarında. Bir bakraç yoğurdun kaç para ettiğini varın siz düşünün…
Anadolu’da halkımız marketlerde manda yoğurdunu ne kadar buluyordur, bilemiyoruz ama bulup da alabiliyor mudur?
Hayır. Kilogramı 110 TL olan yoğurttan her gün bir kg alsa haftada 770 TL, ayda 3080 TL ediyor ki, bu da Asgari Ücretin (4 bin 250 TL’nin) yüzde 70’ine denk geliyor. Yani güzel Anadolu’muzda her gün bir bakraç değil, bir kilogramcık manda yoğurdu yiyeyim, pek de şifalıymış, diyen her emekçi aile Asgari Ücretin yüzde 70’ini yoğurda verecek. Kalanını da artık hurma ya da yulaf arasında pay edecek. Yine bir gülme geldi değil mi…
Her türlü hayvanın sütünden her tür yoğurt ve tereyağ üreten o çok “mutlu” çiftçilerimizin-köylülerimizin içler acısı durumlarına defalarca değindik yazılarımızda. Fahiş oranlarda artan gıda fiyatlarının sebebinin ülkemizin tarımsal girdilerde neredeyse yüzde 90 oranında ithalata bağımlı olmasından kaynaklandığını istatistiksel verilerle ortaya koyduk.
Yani ne üretici çiftçi ne de tüketici mutlu değil. Çok mutsuz. Çünkü çiftçi artan maliyetlerin altında eziliyor, üretemez hale gelmiş durumda. Ahırındaki süt ineklerini kesime yolluyor, tarımdan ve hayvancılıktan çekiliyor.
Tüketici güvenli ve yeterli gıdaya ulaşamıyor.
Et ve Süt Kurumu bile bir seferde kırmızı ete yüzde 48 zam yaptı.
Neden?
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun, piyasadan yüzde 66 daha ucuza et sattıkları için uzun kuyruklar oluştuğunu, bu zammın kaçınılmaz hale geldiğini söylüyor.
AKP’giller avanesinin başka bir ferdi de piyasaya göre biraz daha ucuz et alabilmek için kuyruk oluşturan insanlarımızı nasıl hiç önemsemediğini gösteriyor bu sözleriyle. Kuyrukları önlemek için et fiyatlarını ülke genelinde düşürmenin yollarını arayacak yerde et fiyatlarına zam yapıyor. Halk düşmanı bunlar.
Et fiyatları artınca da ithalata başvuruyorlar. Uruguay’dan hayvan getirmeye çalışıyorlar. İthal ete verilecek paralarla üreticiyi desteklemek yerine paramız yurt dışına akıtılıyor.
Çiftçilerimiz ağır girdi maliyetlerinin altında ezilirken, geçinemeyip üretimden çekilirken; Emekçi Halkımız da ateş pahası gıda fiyatlarının altında eziliyor. Beslenemiyor. Geleceğimiz olan çocuklarımız sağlıklı beslenmeye ulaşamıyor. Bedensel ve zihinsel gelişimleri olumsuz etkileniyor.
İçinde yaşadığımız Parababaları düzeninde hem çiftçi ve hem de tüketici kaybediyor. Üstelik bu Parababaları düzeninde, başta AKP’giller gibi gelmiş geçmiş en halk düşmanı, vatan ve millet düşmanı bir iktidar olunca; sömürünün ve zulmün dozu kat be kat fazla oluyor.