Ne Amerikalı Emperyalist Efendilerin ne de din alıp satman kurtarabilecek, Sultanı olduğun Hırsızlar İmparatorluğu’nu yıkılmaktan…
E MECBUREN HIZ VERECEK DİN ALIP SATMAYA!..
Vurgunu, soygunu, ihaneti her geçen gün biraz daha görülür, anlaşılır olunca cahil ve yoksul kitleler tarafından; buna paralel olarak oyları düşüyor tabiî… İşin açığı, bayır aşağı yuvarlanıyor artık Kaçak Saray Saltanatı…
Bu durumda ne yapacak?
İktidarının iki dayanağı olan Amerikan uşaklığına ve “İnsanları Allah’la Aldatma” işine iyice hız verecek.
İşte bu sebepten, yani uşaklığını katmerlendirmek için Afganistan’da, insan görünümlü canavarlar sürüsü olan Taliban’a ve IŞİD’e kırdırmak istedi Mehmetçiği… Demek istedi ki yeni efendisi Emperyalist Çakal Joe Biden’a; “Senin Coni’lerin ölmesin, onların yerine bizim askerler ölsün, sen de bizim sana olan sarsılmaz sadakatimize bir kez daha tanıklık etmiş ol.”
Bereket, bu hainane kanlı oyun Taliban’ın Kabil’i kısa sürede – üç hafta içinde – ele geçirmesiyle başlamadan bitmiş oldu.
Ve şimdi de yanıp tutuşuyor Tayyiban şefi Hafız; Birleşmiş Milletler’de konuşma yapma ayağıyla ABD’ye gidip, bu arada da acaba bir bahane yaratıp efendisi Biden’la birkaç dakikalığına da olsa bir görüşme sağlayıp, ona, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmetlerinde sınır olmayacağını bir kez daha tekrarlayabilmek için… Özetçe, yıllar önce danışmanı Cüneyt Zapsu aracılığıyla söylediği şeyi bu kez doğrudan, aracısız söyleyebilmek için: “Beni deliğe süpürmeyin, kullanın.”
Din alıp satma meselesine gelirsek; bundan sonra, şimdiye kadar olduğundan çok daha hızlı ve ağırlıklı olarak din sömürüsü üzerine oynayacak… Hızla Afganistan Taliban’ı veya El-Kaide-El-Nusra ve IŞİD çizgisine-hattına kayacak… Böyle yaparak Türkiye’nin dört bir yanını örümcek ağları gibi sarmış ve cahil, yoksul insanlarımızı kurbanlık koyun gibi ölüme gönderme görevini üstlenmiş olan, hepsi de birer Ortaçağcı Din Derebeyliği olan Tarikat ve onlara bağlı Cemaatlere; “Bakın en dindar biziz, siz ne isterseniz yaparız, bizden istediklerinizi de size veririz. Devletin tüm kurum ve imkânları hizmetinize açıktır”, mesajı vererek onları kendi etrafında sımsıkı toplamaya çağırmış olacaktır. Böylece de oylarını almış olacaktır…
Sayıları yüz kırk bini bulan imam ve cami görevlilerinin de etrafında firesiz kenetlenmiş olacağını düşünmektedir, Kaçak Saraylı Hafız.
Bu yüz kırk bin din görevlisi zaten bugüne değin hep dinci ve Amerikancı iktidarların profesyonel kadroları olarak işlev görmüşlerdir…
Eski FETÖ’cü Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, bundan sonra çok daha sık olarak meydanlarda, ekranlarda olacaktır artık.
Eskiden FETÖ’yle kankaydı Tayyiban, şimdi de Ali Erbaş ve avanesiyle en aşırı biçimde iş tutacaktır. Tayyiban da, Ali Erbaş avanesi de İslam’ı bir tapınak dini haline getirmişlerdir. Namaz, oruç, hac, zikir, takke, sarık, cübbe gibi ritüellere ve kıyafetlere indirgemişlerdir.
Bakın; bunlar lükse, şatafata saraya, saltanata meftundurlar.
Hz. Muhammed ve onu izleyen üç halifenin, Ebubekir, Ömer ve Ali’nin, oldukça sade, ümmetin en yoksullarının düzeyindeki yaşam biçimi bunları hiç ilgilendirmemektedir… Bunlar, tam tersi bir yol tutturmuşlardır… Firavun’un, Karun’un, Muaviye-Yezid’in yoludur bu. Bunlarda yalan dolan, dümen, hile, kandırmaca, iftira, kin ve nefret diz boyudur… Ve de kamu malı hırsızlığı ve de vatan satıcılık ve de ABD hizmetkârlığı bunların hayatının en önemli özellikleri olmuştur.
Hep söyleyegeldiğimiz gibi Tayyiban, bir Ortaçağcı Din Devletine gitmenin özlemi içinde olmuştur. Çünkü temsil ettiği Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının ideolojisi budur. Oraya gidebilirse rahata kavuşabileceğini düşünmektedir. Fakat yanılmaktadır.
Hem asla Türkiye’yi bir Taliban, El-Kaide Afganistan’ı yapamayacaktır; Türkiye’nin sosyal dinamikleri, tarihsel gelişimi buna izin vermeyecektir hem de özlemini duyduğu bir din devleti inşa edebilse bile orada Tayyiban’ı kandan, ölümden, kargaşa ve çatışmadan başka hiçbir şey beklemiyor olacaktır.
“Yolun sonu görünüyor”, Hafız…
Bütün oyunların, hilelerin, dümenlerin, ABD işbirlikçiliklerin ve din alıp satmaların boş düşmeye mahkûmdur. Hiçbiri senin Kaçak Saray’ını kurtaramayacaktır.
İster bütün vekillerini, Resul Tosun gibi bağırt; “Laiklik Anayasadan çıkarılmalıdır”, diye. İster Ali Erbaş ve benzerlerini mezuniyet törenlerine “Adli” yıl açılış törenlerine ve daha bilumum törene, toplantıya taşı, oralarda dualar ettir, sen de yanında dur içtenlikli Müslümanmış gibi ellerini açarak; bu numaraların hepsi boştur artık.
Kitleler yaptıklarınızın, tıpkı senin sahte diplomaların gibi bir kandırmacadan ibaret olduğunu görmeye başladı artık… Sizin “Süleyman Sofralarınızı” da görüyor, kendi İşsizlik Ve Pahalılık Cehenneminde yanışını da…
Yani Hafız, “durmak yok” düşüşe, tekerlenişe, bayır aşağı yuvarlanışa devamdır artık…
Ve bayırın dibinde ne mi bekliyor sizi, Hafız?
Çelik Bilezik… Emri sadece yasalardan ve vicdanından alan, bağımsız ve tarafsız savcı ve yargıçların oluşturduğu gerçek ağır ceza mahkemeleri…
Bundan kaçış, kurtuluş yok.
Halkız Haklıyız Yeneceğiz!
14 Eylül 2021
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı