Gıda Fiyatları neden artıyor? Ucuzluk ne zaman?
Yüksek gıda fiyatları uzun zamandır gündemimizde. Nasıl olmasın, cebimizi yakıyor. Pazara, markete gitmek cesaret istiyor. Üstelik fiyatların artışının önlenmesi bir yana fiyatlar her geçen gün daha da artıyor.
Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım ve İrfan Donat, gıda fiyatları konusunu yazılarında sık sık gündem ediyor ve önemli araştırma sonuçları paylaşıyorlar.. Bu yazımızda onların yayınladığı verilerden de yararlanacağız. Yazımızın konusunu yeterince detaylandırabilmek için iki bölüm halinde yayımlayacağız.
Yazımızın başlığındaki sorunun cevabını arayalım. Gıda fiyatları neden artıyor?
Gıda fiyatlarının yüksekliği, AKP’giller’in zincir marketlere güya gözdağı vermesiyle, tek başına buralara baskınlar yapıp cezalar yazmasıyla çözülebilecek bir sorun değil. Gıda fiyatlarındaki artışın nedenlerine odaklanmak ve ucuzluk için bu nedenleri ortadan kaldırmak gerekiyor.
Yüksek gıda enflasyonunun temel nedeni halk düşmanı gıda ve tarım politikaları. Bunun sonucu olarak, tarımsal girdilerde neredeyse tamamen dışa bağımlı hale getirilmiş durumdayız. Çiftçimiz ağır girdi fiyatları, ürettiği ürün satışlarının girdi maliyetlerini karşılayamaması, kredi borçlarının altında ezilmesi gibi sorunların altında eziliyor. Kendi kaderine terkedilmiş durumda. Para kazanamayan, geçimini sağlayamayan, bir sonraki yıl üretim yapacak ekonomik gücü kalmayan çiftçilerimiz üretimden çekiliyor. Büyük şehirlere akın ederek, İşçi Sınıfının saflarına katılıyor. Üretim azalınca tarımsal ürünlerin fiyatları yükseliyor.
Fiyatların yükselmesindeki bir başka önemli neden de üretilen ürünlerdeki kayıp ve fire oranının yüksek olması. Yaş meyve ve sebzede bazı ürünlerde kayıp oranı yüzde 50’yi buluyor. Çiftçimizin topladığı ürünleri uygun şekilde saklayabileceği, uzak pazarlara nakil sırasında soğutuculu uygun araçlarla nakledilememesi gibi sebeplerle kolay bozulan taze sebze ve meyvelerde kayıplar oluyor. Bu kayıplar aslında sadece gıda kayıpları değil, bu sebze-meyvelerin üretimi için kullanılan toprak, su, gübre, tohum vb. girdiler de ziyan olmuş, çöpe gitmiş oluyor aslında.
Tarımsal girdileri şu şekilde sıralayabiliriz; tohum, gübre, mazot, traktör, hasat makinası, arazi kirası, su, enerji vb. Tabiî çiftçinin kendi işgücü ve diğer işçilik giderlerini de saymamız gerekir. Tarım işçilerinin sorunları da ayrı bir kanayan yaramız ve başka bir yazı konusudur.
Çiftçi ne yapar?
Bu girdilere para öder ya da hasat sonrası ödemek için borçlanır. Hasat sonrası ürünlerini satar ve borçlarını öder. Sadece borçlarını ödemesi yetmez, geçimini de sağlamak zorundadır, elde ettiği gelirle. Bunları yapabilecek bir gelir elde edemezse, zarar etmiş olur ve üretimini daha fazla sürdüremez, üretimden çekilir. İşte bu yüzden çiftçinin ürettiği ürünlerin maliyeti ile sürdürebilecek bir gelir elde etmek ister. Bunu yapamazsa zarar eder ve üretim yapmaktan vazgeçer.
Tarım ve Orman Bakanlığının Ağustos 2021 verilerine göre hazırladığı Tarımsal Veriler raporundan temel tarımsal girdilerin fiyat artışlarını inceleyeceğiz.
Gübre fiyatlarında son bir yılda yüzde 142 ile yüzde 91 arasında artış olmuş. En çok kullanılan gübrelerden DAP gübresinin 2019 yılında tonu ortalama 2 bin 654 lira. 2020’de ortalama 2 bin 625 lira. 2020 Ağustos ayında 2 bin 654 lira, 2021 Ağustos’ta 6 bin 420 lira. Son bir yıllık artış yüzde 141,90.
Yine en çok kullanılan ÜRE gübresinin 2019 yılı ortalama satış fiyatı ton başına 2 bin 18 lira. 2020 yılı ortalaması 2 bin 171 lira. 2020 yılı Ağustos ayı satış fiyatı 2 bin 138 lira, 2021 Ağustos ayı satış fiyatı 4 bin 695 lira. Son bir yıllık artış yüzde 119,60.
Gübre yüzde 95 oranında ithalata dayanıyor. Çünkü kimyevi gübrelerin üretiminde kullanılan kimyasal hammaddeler Türkiye’de üretilmiyor. Bu yüzden bu gübrelerin üretiminde kullanılan ana hammaddeler ithal ediliyor. Böyle olunca da bu hammaddelerin fiyatı arttıkça gübre zamlanıyor. Ayrıca dövizle alınan bu hammaddeler, dolar, euro arttıkça ikinci kez zamlanmış oluyor.
Tarımsal Veriler raporuna göre, çiftçinin kullandığı tohumlukların fiyatları 2020 Ağustos-2021 Ağustos döneminde ortalama yüzde 20-25 oranında arttı. Buğday tohumunun fiyatı yüzde 24,29 oranında artarken mısır tohumunun fiyatı yüzde 22,03 artış gösterdi. Pamuk tohumundaki artış yüzde 20,58; yem bitkisi sorgumun tohumluk fiyatı yüzde 152,92 arttı. Mercimek ve kuru fasulye tohumluğunun fiyatı da yaklaşık yüzde 23 arttı.
Yine Tarım Bakanlığının kendi verilerini incelemeye devam ettiğimizde, mazot fiyatlarının 2019 yılında ortalama litre fiyatı 6 lira 43 kuruş iken, 2021 Ağustos ayında 7 lira 37 kuruş olduğunu görüyoruz. Son bir yıllık artış oranı yüzde 19,64.
Samanı bile ithal ediyoruz. Hayvancılık yapan çiftçi için yemin üretimdeki payı yüzde 65 civarında. Özel amaçlı yemlerin hammaddelerinde de tıpkı gübre gibi dışa bağımlıyız. Bu hammaddelerin yüzde 50’den fazlası ithal. Tarımsal Veriler raporunda Tarım Bakanlığı, son 1 yıllık dönemde karma yem fiyatlarındaki artışın etlik piliç yeminde yüzde 61,80; yumurta yeminde yüzde 45,62 olduğunu açıklıyor. Süt yeminde yüzde 54,78 ve besi yeminde de yüzde 52,62 oranında artışlar olduğu belirtiliyor.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, çiftçi 1 litre sütle 1.3 kilo yem alması gerekirken 1 litre sütle 1 kilo yem alamıyor. Dolayısıyla maliyetini karşılayamıyor, zarar ediyor.
Bu verilerden de anlaşılacağı üzere çiftçi üretimini büyük oranda borçla yapıyor. Bunun en önemli kanıtlarından biri de geçtiğimiz günlerde Ankara’da yaptıkları eylem.
Cumhuriyet Gazetesi’nin 30 Eylül tarihli haberine göre, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçlarının son yapılandırma günü yaklaşan çiftçiler Ankara’ya gelerek Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği önünde toplandılar. Çiftçiler, yüksek girdi maliyetleri nedeniyle para kazanamadıklarını, borçları nedeniyle geçinemediklerini söylediler. Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası ve özel bankalara olan borçlarının 5 eşit taksite bölünmesini ve faizlerinin silinmesini istediler.
“Amasya’da çiftçilik yaparak geçimini sağlayan 75 yaşındaki Fahri Kara, 200 bin lira borcu nedeniyle 2 dönüm serasını sattığını söyledi. Borcun sadece faizini kapatabildiğini belirten Kara, “Anamdan doğalı çiftçilikle uğraşıyorum. Aylık yok. Hiçbir şey yok. Girdiler çok fazla, nasıl satacaksın? Bir domatesin fidesi 7 lira olursa masrafı ancak karşılayabiliyorsun. 150 bin lira masrafım oldu bu sene. Kazandığım 80 bin lira. İki dönüm tarla sattım, kurulu serayı verdim onun yüzünden” diye konuştu.”
“Bursa’dan gelen çiftçi Sami Yıldız ise, “Tarım Kredi mağduruyuz. Ziraat Bankası mağduruyuz. Faizlerimiz yükseldikçe yükseldi. Borçlarımızı ödeyemiyoruz. Bu altıncı gelişim benim buraya. 14 bin lira kredi çektim Tarım Kredi’den, 8 bin lira kefilliğimden kesildi. Benden 5,5 (bin) lira daha istiyorlar şu an. Geri kalan 17 bin lirayı da 3’e bölecekler. Bir torba gübre 250 lira. Yem 180 lira” dedi.
“Hayvancılıkla uğraştığını söyleyen Yıldız, yem fiyatları nedeniyle hayvanlarını sattığını, Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borcunu 3 yıldan beri ödeyemediğini söyledi. Yıldız, “Talebimiz; faizler silinsin, ana paramız ödeyebileceğimiz şeklide bölünsün. Biz borcumuzu inkâr etmiyoruz. Ekme durumumuz kalmadı artık. Ben her sene 100 dönüm arazi ekiyorum. Ama ekmeyeceğim bundan sonra. Nasıl ekeyim. Zarar, zarar, zarar. Aldığım mahsul gübre parasını ödemedi” diye konuştu.
“Sivas Yıldızeli ilçesinden Ankara’ya gelen Mahmut Akkaya da, “Gübreyi alıyoruz yüksek fiyatla. Mazotu alıyoruz yüksek fiyatla. Taban fiyattan esnafa vermiş, insafına kalmış durumdayız. Şu anda da esnaf fiyatı tekrar aşağı çekmiş durumda. Gübre yükselirken mazot yükselirken bizim mahsullerimizin fiyatı düşüyor. Biz ektikten, biçtikten sonra çalışarak kaybeden kesimiz. Traktörümü borcum olduğundan satamıyorum. Borcumu kapatamıyorum” dedi.
AKP’giller döneminde her kesimden olduğu gibi Çiftçilerden de artık yeter, geçinemiyoruz, sesleri yükseliyor.
Çiftçilerimiz ağır girdi maliyetlerinin altında ezilirken, geçinemeyip üretimden çekilirken; Emekçi Halkımız da ateş pahası gıda fiyatlarının altında eziliyor. Beslenemiyor. Geleceğimiz olan çocuklarımız sağlıklı beslenmeye ulaşamıyor. Bedensel ve zihinsel gelişimleri olumsuz etkileniyor.
İçinde yaşadığımız Parababaları düzeninde hem çiftçi hem de tüketici kaybediyor. Üstelik bu Parababaları düzeninde, başta AKP’giller gibi gelmiş geçmiş en halk düşmanı, vatan ve millet düşmanı bir iktidar olunca; sömürünün ve zulmün dozu katbekat fazla oluyor.
HKP Programı’nda “Köylü Meselesi” başlığı altında Köylülüğün ve Köyün sorunları derinlemesine incelenir ve her sorun için, bugün iktidara gelindiğinde uygulanacak çözümler açıklanır.
Yazımızın devamında gıda fiyatlarındaki önlenemez yükselişin nedenlerine değinmeye devam edeceğiz. Ucuzluk ne zaman sorusunun cevabına, HKP Programı’ndan da alıntılar yaparak yer vereceğiz.
(Devam edecek)