Rüzgâr eken Parababaları fırtına biçecekler!
M. Gürdal Çıngı
Kesinlikle böyle olacak. İnsanlar er ya da geç bu zalim Parababalarını sırtlarından atacaklar ve bu insanın insanı ezdiği, soyduğu, sömürdüğü düzeni altüst edecekler. Ve insana yaraşır bir toplum düzenini mutlaka kuracaklar. Yaşananlar bunun böyle olacağını bir kez daha müjdeliyor bizlere…
Bildiğimiz gibi, 25 Mayıs’ta Minnesota eyaletine bağlı Minneapolis şehrinde George Floyd adlı bir siyahi, ırkçı beyaz bir polis tarafından, dizleriyle boğazına bastırılarak nefes alması engellendi ve Flyod’un; “Nefes alamıyorum”, diye bir kuş gibi çırpınışlarına rağmen boğularak öldürüldü.
Ve bu olay ABD’de ırkçılığa karşı gösterilerin fitilini bir kez daha ateşledi. Önce olayın olduğu şehirde, sonra tüm ülkede gösteriler başladı. Gösteriler hâlâ sürüyor. Hatta aynen bizim Gezi İsyanı’mızda olduğu gibi bir bölge de “Özerk Bölge” ilan edildi ve polis şimdilik oraya giremiyor.
Öyle ki, Trump “Beyaz Saray”ındaki sığınağa girmek zorunda kaldı göstericilerin eylemleri sonucu.
Ancak, ABD’de ırkçılık o kadar yoğun bir olgu ki, tam bu olaylar esnasında, 18 Haziran’da, bu kez Atlanta kentinde yine beyaz bir polis yine bir siyahîyi, Rayshard Brooks’u, bir restoranın otoparkında otomobilinin içinde otururken öldürdü…
Yani o süreçte bile beyaz polisler vahşiliklerinden vazgeçmiyorlar. Bunda Başkan Trump’ın ırkçı yaklaşımları da çok etkili oluyor tabiî ki…
Bu vahşi katliamlar kaçınılmazca tüm dünyada yankı yaptı. Ve başta İngiltere, Fransa ve Belçika olmak üzere dünyanın dört bir yanında bu olayı lanetleyen gösteriler gerçekleştirildi.
Polis, her yerde aynı tutumu aldı, bütün eylemlere vahşice müdahale etti ve göstericileri gözaltına aldı, tutukladı.
Ülkemizde de Halkın Kurtuluş Partisi ve Nakliyat-İş Sendikası protesto eylemleri yaptılar…
ABD’de eylemler;
Irkçılığı karşı mücadeleden
Sınıfsal sömürüye karşı
mücadeleye dönüştü-evrildi…
ABD’deki gösteriler başlangıçta Irkçılığa karşı olarak başladı. Eylemlerin ana ekseni, ortak noktası Irkçılık karşıtlığıydı. Sonra eylemler farklı bir noktaya sıçradı: Sınıfsal Sömürüye karşı hale dönüştü. Ki bu da çok doğru bir hattı.
Peki niye böyle oldu?
Çünkü ABD Halkı, başta İşçi Sınıfı olmak üzere, Koronavirüs sürecinden vaka sayısı ve ölüm oranı bakımından en olumsuz etkilenen ülke oldu.
Bu olumsuzluk, özellikle iki alanda kendisini gösterdi:
1- Sağlık alanında
2- Çalışma alanında.
Sağlık sisteminin tümüyle parası olana ve parası (sigortası) kadar hizmet vermeye dayalı olması ve Halk Sağlığının, Ücretsiz Sigorta sisteminin olmayışı, ABD Halkını ezdi, bitirdi… Milyonlarca insan enfekte oldu ve yüz elli bine yakın insan, gerekli tıbbi yardımı alamadığı için yaşamını yitirdi bu süreçte şu ana kadar. Sayının nerelere varacağı da henüz meçhul. Ama çok daha yükseklere çıkacağı kesin.
Zaten beslenemeyen, ya da çok az beslenen, sağlıksız beslenen, yeşil sebze ve meyve yiyemeyen, yüz binlercesinin de sokaklarda yaşadığı ABD Halkı, vücut dirençlerinin-bağışıklık sistemlerinin güçsüz olması dolayısıyla da virüse karşı direnemediler. Ölüp ölüp gittiler…
Enfekte olan insan sayısının bu denli yüksek olmasının da ana nedeni ABD Parababalarının tutumundan kaynaklandı. Başta kendisi de bir dolar milyarderi olan Başkanları Trump olmak üzere, Parababaları virüsün bulaşmasını ve yayılmasını engelleyecek (şimdilik bilindiği kadarıyla) biricik yol olan insanlar arası teması kesmediler. Yani zorunlu olan alanlar dışındaki işyerlerini kapatma, sokağa çıkma yasakları getirme ve bu süreçte insanların ekonomik ihtiyaçlarını karşılama gibi önlemleri almadılar. Aksine, virüsü küçümsediler, maske takmadılar, mesafeye uymadılar ve Trump’ın şahsında akla ziyan, tümüyle manyakça; çamaşır suyu için gibi öneriler getirdiler. Tabiî ki manyağa uyan bilinçsiz, zavallı insanlar da çıktı ve içtikten sonra da bazıları yaşamlarını yitirdiler, bazıları kalıcı biçimde kör oldu…
Yine, önlem alan Valilere karşı Trump taraftarları gösteriler yaptılar. Önlemlerin kaldırılmasını istediler. Partiler verdiler, toplantılar yaptılar. Ve buralara katılanların birçoğu da Koronavirüsü kaptı…
Ama insan bir kez bilincini başkalarına teslim edince böyle olur kaçınılmazca… Bizim ülkemizde de Tayyip’in her söylediğini Allah emri kabul eden “hüloğcu”lar yok mu?
Var. Hem de sürüyle var…
Bir de yaşanan korkunç ekonomik sömürü etken oldu bunda. Zaten var olan sınıflar arasındaki eşitsizlik, adaletsizlik, büyük uçurumlar, işsizlik, düşük ücretler, kötü çalışma koşuları Koronavirüs dolayısıyla iyice arttı. 30 milyondan fazla insan işsiz kaldı. Evsiz kaldı. Aç kaldı.
İşte burada artık bıçak kemiğe dayandı ve George Floyd olayı bardağı taşıran son damla oldu. ABD Halkı, Beyazıyla, Siyahisiyle, Latiniyle, Hispaniğiyle biriken öfkesini, kinini, nefretini dışarıya vurdu. Sınıfsal sömürüye baş kaldırdı.
Irkçılığın kökeni ve Batılı Beyazlar
ABD’deki ırkçılığın kökenleri, dünün, bugünün işi değil. Tâ başlangıca, ABD’nin kuruluşu dönemine gidiyor bildiğimiz gibi.
Bugünkü AB-D’yi, bildiğimiz gibi yerli bir halkın uluslaşması süreciyle kurulmadı. Kıtayı “fetheden (gerçekteyse işgal eden); İspanyollar, Hollandalılar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Belçikalılar vd. Batılı ülkelerden gelen işgalciler zaman içinde kurdular.
Ne pahasına?
Kıtadaki yerli halkı soykırıma uğratarak!
Onları neredeyse bire dek en vahşi, en zalim, en acımasız uygulamalarla birer birer, onar onar, yüzer yüzer, biner biner katlederek soykırıma uğrattılar…
Üstelik sadece insanlarını değil, hayvanlarını da soykırıma uğrattılar. Yani yerli halkın besin kaynaklarını yok ederek, onları teslim olmaya zorladılar… Kısacası Yerli Halka vahşetin en üst boyutunu yaşattılar.
Ve yerli halkı böylesine soykırıma uğratınca da ekonominin gereği olan işgücünü de Afrika Kıtasından kaçırarak Köle yaptıkları Siyahilerle tamamladılar.
Zenci Köleler de aynı Batılı Köle Tacirleri tarafından, en vahşi uygulamalarla karşılaştılar. Hiçbir hakları verilmedi. Hatta öylesine ki, bir eşya olarak görüldüler Zenciler. Kırılan bir bardak, kırılan bir tabak olarak görüldüler. Ama insan olarak görülmediler. Sadece işgüçlerini korumaları ve soylarını sürdürerek görevlerini yerine getirmeleri için yaşatıldılar…
İspanya adına keşfe çıkan İtalyan Kristof Kolomb, tüm dünyada Amerika kıtasını keşfeden olarak, el üstünde tutuluyor. Ve dünyanın birçok ülkesinde Heykelleri, Büstleri var.
Amerika Kıtasının Tarihi, Batılı Beyazlarca, Batılı Emperyalistlerce Kolomb’la birlikte başlatılıyor. Ondan önce bu kıtadaki olağanüstü büyük kültürler yok sayılıyor. Batılılarınki Medeniyet, Yerlilerinki Barbarlık sayılıyor.
Oysa gerçek Tarih Bilimine (Marksizme-Leninzime) göre Barbar; yalan dolan bilmez, eşitsizlik bilmez Sınıfsız Toplum insanıdır.
Medeniyet ise; yalan dolan, hile dümen ve eşitsizliğe dayanan Sınıflı Toplum demektir.
Hikmet Kıvılcımlı Usta; “Tarih Devrim Sosyalizm” anıt eseri başta olmak üzere birçok eserinde bu konuyu tüm somutluğuyla tarihsel süreç içerisinde ortaya koyar…
Kuzey Amerika dışındaki Güney Amerika yerlileri de aynı Batılı Beyazlar tarafından soykırıma uğratıldılar. Milyonlarcası, on milyonlarcası katledildiler en vahşi biçimde.
Bu tarihsel süreçle ilgili olarak Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut’un, Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la birlikte katıldıkları-verdikleri “Latin Amerika’dan Esen Sol Rüzgârlar Halkların Uyanışının Habercisidir” başlıklı-adlı Konferansının kitabı ve yine Nurullah Ankut-Ernesto Gomez Abascal ve Venezuela Büyükelçisi Raul Betancourt Seeland’ın verdikleri-katıldıkları “Latin Amerika’dan Türkiye’ye Devrimci Kavga” adlı-başlıklı Konferansın kitabı bu konuları ayrıntılıca ve netçe, dupduru bir biçimde bizlere gösterir. Amerika Kıtasının tarihsel serüveni oradan öğrenilebilir. Tabiî bu konuyla ilgili çok fazla kitap vardır…
Yıkılan sadece heykeller değil,
Halkaların gözünde ve gönlünde
Batılı Emperyalistlerdir
Bu eylemler sırasında, eylemlerin belli bir aşamasında, ABD’deki, İngiltere’deki ve Belçika’daki köle tacirlerinin, sömürgeci-ırkçı kâşiflerin, başta Kolomb olmak üzere, heykelleri yıkıldı. Parçalandı. Denize atıldı. Bir kısım heykel ise devlet güçlerince korumaya alındı. Bir kısmı müzelere kaldırıldı… Yine hem ABD’de, hem Belçika’da, hem de İngiltere’de ırkçılar da heykelleri korumak için davranışa geçtiler. En son Trump, heykellere zarar verenlere on yıl hapis cezasını öngören bir kararname imzaladı.
ABD’de heykellerin yıkılması ilk kez gerçekleşmiyor. Geçmişte de bu köle tacirlerinin heykelleri yıkılmıştı. Ancak en yaygını bu eylemlerde oldu.
Şimdi soruyoruz bu emperyalistlere ve onların kafadan gayrimüsellah kıldıkları ırkçılarına:
ABD ve AB Emperyalistlerinin saldırı ve işgalleri sonucu, Irak’ta, Libya’da Saddam’ın ve Kaddafi’nin heykelleri yıkılırken sevinçten naralar atıyordunuz. Ağzınızdan salyalar akarak izliyordunuz bu görüntüleri. Ve size bağlı, sizin güdümünüzdeki medya, yayımlıyordu bu görüntüleri günlerce, ballandıra ballandıra anlatıyordu spikerler yıkılan heykelleri…
Yine sosyalist Kamp ülkeleri birer birer yıkılırken ardı ardına, o ülkelerin devrimci liderlerinin heykellerini de yıkıyorlardı kandırılmış, aldatılmış kitleler, başta Lenin heykelleri olmak üzere…
Ve siz yine bunları göstertiyordunuz medyanız aracılığıyla kitlelere, halklara.
Ve propagandanızı yapıyordunuz aşağılık düzeninizin. İnsanı sömüren, soyan, aşağılayan düzeninizin…
Yendik-yıktık diyordunuz, Sosyalist Kamp’ın önderlerini.
Yendik-yıktık diyordunuz, Marks’ı-Engels’i-Lenin’-Stalin’i.
Yendik-yıktık, diyordunuz, Tito’yu-Dimitrov’u-Enver Hoca’yı…
Yendik-yıktık, diyordunuz, Sosyalizmi.
Yendik-yıktık diyordunuz Marksist-Leninist ideolojiyi.
Sevinçten ağzınız kulaklarınıza varıyordu.
Ya şimdi?..
Bugün, sizin sömürgeci atalarınızın heykelleri yıkılıyor, yakılıyor.
Sömürgeci zalimliği, vahşeti, soykırımı gerçekleştirenlerin heykelleri yıkılıyor.
Nasıl bir duygu bu?..
Ve bunu yıkan insanlar kandırılmış, gözleri bağlanmış, aldatılmış insanlar da değiller…
Yaşadıkları acıların kaynağına, köküne iniyorlar. Kapitalist düzene başkaldırıyorlar. Sömürü ve soyguna karşı çıkıyorlar.
Irkçı geçmişi unutmadıklarını, benimsemediklerini göze batırıyorlar.
Ve gelecekte, çok da uzun olmayan bir zamanda, Devrimci Önderlerin heykelleri bir kez daha dikilecek.
Ve bir daha yıkılmamak üzere dikilecek!
Sizin heykelleriniz ise çocuklara eğitim amacıyla sadece müzelerde, taş baltayla çıkrığın yanında sergilenecek: Irkçılığın tarihi, diye!
Bir daha iktidar yüzü görmeyecek sömürgeci-ırkçı anlayışlarınız da.
Son verecek insanlık ırkçılığa ve sömürgeciliğe!
ABD Halkı, Beyazı, Zencisi (Siyahîsi), Latinosu, Hispaniğiyle bu zalim düzene son verecek, kanlı zalim, başhaydut ABD’yi de yenecek. Buna inancımız tam. Bu olaylar da bunu kanıtlıyor…