Sahte Sol ve Gerçek Sol…
KESK yönetiminde başlayan çürüme, DİSK’e de bulaşmış, bu dört örgüt, sanki solcularmış gibi kitleleri temsil etmeye çalışmaktadırlar. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB önderliğinde “Barış blokları”, “emek ve demokrasi güçleri” gibi platformlar oluşturulup, emekçi kitlelerin mücadelesi iğdiş edilmektedir.
Yılların CIA ajanı Graham Fueller, 2012 yılında Radikal gazetesine verdiği röportajda, “Türkiye’ye sol lazım” diyordu. AB-D Emperyalistlerinin Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Ortaçağcı gericileri desteklediği önemli bir gerçeklik. 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleriyle İşçi Sınıfı mücadelesi ve sol üzerine silindir gibi geçiliyor. Tüm bunlar olurken halka sol, sosyalist diye yutturulan örgütler piyasaya sürülüyor.
Bu sahte solcuların temel özelliği, Mustafa Kemal önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı olmamıştır, demek. Sovyetler Birliği’nin, Kurtuluş Savaşı’mızdaki desteğini görmemek. Laik düzeni savunmak, yerine türbanı özgürlük simgesi olarak değerlendirmek. “Bu ülkeye Şeriat gelmez” diyerek, Ortaçağcılara destek vermek. İşçi Sınıfı mücadelesine inanmamak. Kürt Sorunu’nun çözümünde AB-D Emperyalistlerinin politikalarına teslim olmak. “Barış, Barış” diyerek bölgemizde süregelen savaşta AB-D Emperyalistlerinin sürdürdüğü savaş politikasına destek olmak. Barış olacak ise de AB-D Emperyalistlerinin kontrolünde bir barış istemek. AB-D Emperyalistlerinin ürettiği “askeri vesayet” söylemleriyle, Ordu içindeki Mustafa Kemalci, Kuvayimilliyeci subayların tasfiyelerinin yapıldığı, bir CIA tezgâhı olan Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına destek vermek. Ülkemize yargı bağımsızlığını getiren, İşçi Sınıfımıza sendikal örgütlenme, toplusözleşme ve grev haklarını getiren, sosyalizmi serbest bırakan 27 Mayıs 1960 Politik Devrimi’ne darbe diyerek, tüm sol düşünce ve davranışı altüst etmek.
12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleri, 27 Mayıs’ta kazanılan hakları ortadan kaldırmak için yapılmıştır. Bunu 12 Mart’ın lideri Memduh Tağmaç ve 12 Eylül’ün lideri Kenan Evren “Bu 1961 Anayasası bize bol geliyor”, diye açıklamışlardır. Bu ülkenin gördüğü en özgürlükçü Anayasayı ve bunu sağlayan devrimi görmemek için kör olmak gerek. Sahte solcular, bindikleri dalı kesmek uğruna bunu yaparlar.
AKP’ye Batı ülkelerindeki muhafazakâr partiler gibi bakarlar. Emperyalistlerin girdikleri ülkede en gerici sınıflarla işbirliği yaptığını görmezden gelirler. Tarikat ve cemaatler birer sivil toplum örgütüdür, sahte solcuların gözünde. Yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran 2010 Anayasa Referandumunda sahte solcuların bir kısmı “yetmez ama evet” diyerek destek olmuşlardır. Bir diğer kısmı da “boykot” diyerek destek olmuştur. AKP, tarikat ve cemaatlerdeki Ortaçağcılığı görmezden gelirler. Meseleye sınıfsal bakmak yerine, emperyalistlerin istediği şekilde bakarlar. Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı bu topraklardaki Ortaçağcılığın temel nedeninin Tefeci-Bezirgân Sınıf olduğunu ortaya koymuştur. Üretimden kopuk, anasını boyayıp babasına satan bu sınıfın temel özelliği din istismarcılığıdır. Halkı kendi uydurdukları dinle aldatırlar. AKP, bu ideolojinin günümüzdeki temsilcisidir.
Gezi eylemleri ezberi bozdu
Sahte solcuların ezberi esas olarak Mayıs-Haziran 2013’te meydana gelen Gezi eylemleriyle bozulmuştur. Gezi süreci dediğimiz bu süreçte, halk esas olarak ortadan kaldırılmak istenen laik düzene sahip çıkmıştır. Bir yönden de laik düzeni ülkemize getiren 1908 II. Meşrutiyet (Jöntürk Devrimi), Kurtuluş Savaşı’mız, Cumhuriyet’in ilanı ve 27 Mayıs Politik Devrimi’ne sahip çıkılmıştır. Bu dönemde, “aman Barış süreci zarar görmesin” diyen HDP çevresi bu süreci engellemeye çalışmışlardır. Baktılar olmuyor, süreç bittikten sonra destek vermiş gibi görünmüşlerdir. İşçi Sınıfı mücadelesi ve sol adına bir üretimi olmayan sahte solcular, HDP çevresinde kümelenmişlerdir.
Bugün ne yazık ki, TTB ve TMMOB gibi meslek odalarının merkez yönetimleri bu sahte solcuların peşinden gitmektedirler. KESK yönetiminde başlayan çürüme, DİSK’e de bulaşmış, bu dört örgüt, sanki solcularmış gibi kitleleri temsil etmeye çalışmaktadırlar. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB önderliğinde “Barış blokları”, “emek ve demokrasi güçleri” gibi platformlar oluşturulup, emekçi kitlelerin mücadelesi iğdiş edilmektedir. Yugoslavya, Irak, Suriye ve sıra sende Türkiye diyen AB-D Emperyalistleri hâlâ görmezden gelinmektedir. ABD’nin kara gücüm dediği PYD, bu örgütlerce özgürlük savaşçısı olarak görülmektedir. Sıranın Türkiye’ye geldiği, Fetocuların ganimete tek başına sahip olmak için askeri güçlerini kullanıp 15 Temmuz’da AKPgillerle Paylaşım savaşına girdiği, memleketin her yanında bombaların patlatıldığı, binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, AB-D Emperyalistlerinin bu kadar açık şekilde işin içinde olduğunun ortaya çıktığı bugünlerde hâlâ, “Katil AB-D” diyemeyen bu güçler olsa olsa Sahte Sol olur.
Graham Fueller’in istediği sol işte bu soldur. Bu sendika ve kitle örgütlerinde olup, hâlâ bu anlayışları sol olarak gören vatandaşlarımıza bir aynaya bakmalarını öneriyoruz. Emperyaliste, adı ile hitap etmeyen, “küresel güçler” deyip geçen, lafı eveleyip, geveleyen bu sahte solculara, sol gözüyle bakılamaz. AB-D Emperyalizmi ülkenin içine girmiş iken, bu şekilde söyleme ve eyleme devam edenlerin karşısında durmak gerekir. Halkın Kurtuluş Partisi, Sahte Sol ve CIA Sosyalistlerinin karşısında halkımızın örgütlenmesi gereken siyasi partidir. Her türlü susuş kumkumasına karşı, her geçen gün daha geniş halk kesimlerine ulaşan partidir. Bu memleketin bayır aşağı sürüklenmesini önleyecek en önemli siyasi güçtür.
Kurtuluş Partili Bir Kamu Emekçisi