Site rengi

Tasarım

Şanlı 15-16 Haziran Direnişi’miz Toprak Ağası İle Sendika Ağası Arasında Fark Yoktur

06.07.2019
1.051
A+
A-

Toprak ağası ve sendika ağası arasında hiç bir fark yoktur.

Oysa ağa kelimesinin ne güzel bir anlamı vardır.

Ağa, halk arasında yaşlı, hatırlı olanlar için veya büyük erkek kardeş anlamında kullanılan sözdür. Kardeşten ötesi mi vardır?

Ağalık ya da toprak ağalığı, Ortaçağ’dan kalma feodal sistemin, ülkemizde de sık karşılaşılan bir uzantısıdır. Toprak ağaları toprak sahibi olmakla beraber üzerinde yaşayan insanların üzerinde de hak sahibi olduğunu düşünürler. Üretmez, üretilene el korlar. Toprak ağalığı despotik bir sistemdir. Öldürür, ceza verir, sürgün eder.

Toprakları üzerinde yaşayan, çalışan insanların tamamı onların malıdır. Alınır, satılır bir eşya gibidir. Söz hakları olamaz. Ancak ağanın o topraklara nasıl sahip olduğu bilinmez.

Sendika ağasının toprak ağalarından farkı, topraklarının olmamasıdır. Onun dışında diğer özellikleri birbirine benzer. Sendika ağaları, işçilerin hak gasplarına karşı kurulan sendikaları ele geçirerek, babalarının malı gibi kullanırlar. Dediğim dedik, astığım astıktır.

Toprak ağası ile sendika ağalarının benzerliklerini sıralayalım.

– Toprak ağası da, sendika ağası da çalışmaz. Üretmez, üretilene el kor.

– Çalışmaz, üretmez ama yüksek gelirlere sahiptirler.

– Gelir düzeyleri artıkça daha despot, daha saldırgan tutum içine girerler. Ulaşılmaz olurlar.

– Toprak ağası toprağında yaşayan herkesin üzerinde kendini hak sahibi görür. Sendika ağası da sendikanın kendi mülkü olduğunu düşünür, üyesi işçilerin üzerinde kendini hak sahibi olarak görür. Bir el hareketi ile işçilere istediğini yaptırabilir düşüncesindedir.

– Toprak Ağası insanları alınır satılır bir meta olarak görür. Sendika ağası üyesi işçileri toplu iş sözleşmesi masalarında satar.

– Toprak ağasının sözünün üstüne söz olmaz. Sendika ağasına söz söylenemez, eleştirilemez.

– Toprak ağası baskıyı eli silahlı adamları aracılığı ile yapar. Sendika ağasının da silahlı, silahsız adamları vardır. Ve de işçileri ekmeğiyle, işten attırmakla, sürgün etmekle tehdit eder, sindirir.

Bir farkı vardır ki, o fark sendikacıyı sendika ağası yapar. Toprak ağasını en başından beri herkes bilir baskıcıdır, otoriterdir.

Sendika ağası öyle değildir. Kanser ileti gibi sinsidir. Bir abi, bir kardeş, bir arkadaş, danışılacak bir dost gibi işçilerin hayatına girer. Kademe kademe yükselir. Yükseldikçe işçilerden uzaklaşır. Uzaklaştıkça patronlara, Parababalarına yakınlaşır. Yakınlaştıkça patronlara, güçlenir. Güçlendikçe işçiler üzerinde baskısı, otoritesi artar. Ve toprak ağasına dönüşür. Her şeyin sahibi olur.

İşçiler farkında olmadan kendilerine karşı bir canavar yaratırlar. İşçiler izin verdiği ölçüde sendika ağası işçilerin birliğini işçiye karşı kendi çıkarı için kullanmaya başlar. Sınıf bilinci olmadığı sürece o birlik, sendika ağasını işçilere karşı güçlendirir. Ama Sendika ağası sadece işçiye karşı güçlüdür. Çünkü Parababaları istediği zaman o sendika ağasını oradan alaşağı eder.

İşçilerin sendika ağasına karşı mücadelesi zor iştir. Her tarafta gözü, kulağı vardır. Gözü, kulağı işçidir. Bu işçilerin kimi işçiliğini unutmuş, kimi bile isteye sınıf kardeşlerine ihanet içindedir. Yani sendika ağası ağalığını işçilerle yürütür.

Kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Güçlüdürler ama yenilmez değildirler. Onları yenilmez gösteren de işçilerdir. İşçiler sendika ağalarıyla mücadele etmek yerine ona boyun eğmeyi kabul ettiği sürece de daha fazla güçlenecektir.

Sendika ağalığı sadece parasal gücü elinde bulundurmakta değildir. Öyle ki kimi sendikaların parası da yoktur. Örgütlü oldukları işyerleri de yoktur. Öyle başkanları yüksek ücretler de alamaz. Ama o sendika başkanlarının koltuk ağalığı vardır. O koltuğu yıllarca bırakmayarak, tek bir örgütlenme yapmayarak, örgütlenme yapacakların önünü keserek sendikaları çalışamaz hale getirirler. Böylelikle işçiye güvensizlik, Parababalarına güven verirler. Onların bir kısmının kaynağı projelerden gelir. Yani mücadele etmeme karşılığında gelen kaynaktır. O kaynaklarla sağda solda işçilerle ilgili seminerler, konferanslar verirler. Pratikte işçiden uzaktırlar.

Sendika; İşçilerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak, yeni haklar sağlamak ve onları daha da geliştirmek amacıyla aralarında yasalar uyarınca kurdukları birliktir.

Ancak bu tanımı anlamı, sendikanın birkaç sendika ağasının çıkarı için birliğe dönüşmek olmamalıdır.

Şanlı 15-16 Haziran Direnişinin 49. yılında, sorarım size boşuna mı yaşandı bu ülkede Şanlı 15-16 Haziran Direnişi? Sendikaları, sendika ağalarına teslim etmek için mi?

1970 yılında çıkarılacak yasa ile sendikaların, Türkiye genelinde faaliyet gösterebilmesi için işkolunda sigortalı çalışan işçilerin üçte birinde örgütlenme barajı getirilmek isteniyordu. Bu baraj DİSK’in örgütlenmesinin önüne geçilmesi ve hatta kapatılması anlamındaydı.

Türkiye İşçi Sınıfı, DİSK’in kapatılmasına, örgütlenme haklarının elinden alınmasına karşı, “DİSK kapatılamaz” sloganı ile 168 fabrika ve 150 bine yakın işçiyi kapsayan direnişte, İzmit ve Gebze’den Kadıköy’e, Levent’ten Mecidiyeköy ve Taksim’e, Bakırköy’den Topkapı ve Edirnekapı’ya kadar boşuna mı yürüdü? O gün teslim etmedi işçiler DİSK’i. Bugün DİSK’i ve tüm sendikaları sendika ağalarına teslim etmek için mi çekildi bunca kahır?

İstanbul’un iki yakasındaki işçilerin bir araya gelememesi için vapur seferleri bile iptal edilmişti. Galata Köprüsü açılarak geçişe kapatıldı. 16 Haziran 1970 tarihinde İstanbul ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçesinde sıkıyönetim ilan edildi. 3 ay süren sıkıyönetim sonunda işten çıkarılan işçi sayısı 5 bini aştı. DİSK yöneticileri ile birlikte çok sayıda işçi tutuklandı. Tüm bunları boşuna mı yaşadı o işçiler?

Söz konusu yasa değişikliklerini içeren hükümler 2 yıl sonra, Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Sermaye sınıfı o dönem yapmak istediklerini, ancak 12 Eylül 1980 Faşist Darbesinden sonra DİSK’i kapatıp, yasaları işverenler lehine değiştirerek, İşçi Sınıfını yalnızca sarı-gangster sendika Türk-İş’e mahkûm ederek uygulayabilmişlerdir. Ama yine de o mahkûmiyetten çıkmıştır, 1992 yılında DİSK yeniden açıldığında İşçi Sınıfımız DİSK’e geri dönmeye başlamıştır. Çünkü DİSK, işçilerin umudu, mücadelenin, direnişin adıdır.

15-16 Haziran, İşçi Sınıfımızı CIA uzmanları tarafından 1952 yılında kurdurulan TÜRK-İŞ’e mahkûm etmeye karşı isyan ve başkaldırısının adıdır. 15-16 Haziran Direnişi’nde kaybettiğimiz Yaşar Yıldırım, Mehmet Gıdak ve Mustafa Bayram boşuna mı öldü?

DİSK, sarı-gangster sendika Türk-İş’e benzesin diye mi?

Hayır…

Şanlı 15-16 Haziran Direnişi, o dönemin devrimci ortamında Türkiye’de İşçi Sınıfının varlığı yokluğu tartışmasına son noktayı koydu. Türkiye’de İşçi Sınıfı vardı. En başından beri Türkiye’de İşçi Sınıfının varlığını, İşçi Sınıfının devrimin özgücü olduğunu savunan Hikmet Kıvılcımlı haklı çıktı.

Selam olsun DİSK’in adını, tarihini, mücadele geleneğini yaşatanlara.

Selam olsun, Şanlı 15-16 Haziran Direnişi’ni, Parababalarına, İşçi düşmanlığına, sarı sendikacıların ihanetine karşı, mücadelesinde yaşatanlara…

Yaşasın Şanlı 15-16 Haziran Direnişi.