Suriye’de Neler Oluyor?..
M. Gürdal Çıngı
Ne Oldu Tayyip?
Hiç Sesiniz Soluğunuz Çıkmaz Oldu…
Hani esip kükrüyordunuz. Hani Suriye’de; “Hiçbir terörist kalmayana kadar mücadeleye devam edecek”tiniz. Hani “PKK-PYD-YPG terör örgütünü dağıtıp, yok edecek”tiniz. Hani “PKK-PYD-YPG-DSG’nin Suriye’de varlığı kalmayacak”tı. “Ortadan kaldıracak”tınız YPG’yi…
Ne oldu?
Hiç sesiniz çıkmaz oldu. Bu konuyla ilgili hiç konuşmaz oldunuz. Daha doğrusu konuşamaz oldunuz.
Tayyip ve avanesi, Suriye’nin meşru ve resmi BAAS iktidarı ve Beşşar Esad liderliğindeki yönetimi, ABD ve AB Emperyalistleri ve kendileri gibi işbirlikçi bölge devletleri ve dünyanın dört bir yanından toplanmış Ortaçağcı çeteler ve Amerikancı Kürt Hareketi tarafından yıkılınca, ellerini ovuşturdular. Sevinç naraları attılar. Yıllardır dillendirdikleri Emevi Camii’nde namaz kılabileceklerdi. Suriye’de etkili olacaklardı. Ortadoğu’da “Oyun Kurucu” olacaklardı böylece.
Ama asıl önemlisi, görünürdeki amaçlarına göre, Suriye’deki PKK’ye bağlı PYD-YPG-DSG ve onların yönetimi ve kontrolündeki Rojava Özerk Yönetimi’ni ortadan kaldıracaklar ve HTŞ adlı Ortaçağcı Ahmet Eş-Şara ya da Golani adlı Ortaçağcı çete lideri ile birlikte Suriye’yi yöneteceklerdi. Yıllardır istedikleri buydu. İşte şimdi istedikleri ortam doğmuş, zamanı gelmişti.
Hemen, hep bir ağızdan haykırmaya başladılar; terör örgütü silahlarını teslim etmeli, PKK-PYD-YPG-DSG Suriye’den çıkartılmalı ve Rojava Özerk Yönetimi yok edilmeliydi.
13 Aralık 2024 tarihli yani rejimin düşüşünden hemen sonraki bir habere göre Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bir röportajında şunları söylüyordu:
“YPG’nin ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz. Biz Suriye’deki kardeşlerimizin kendi topraklarındaki tehdidi elimine etmesini bekleyeceğiz. Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. YPG’nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor.
“Suriye’nin artık hâkim milli bir hükümeti var. Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alırlar.” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/1312202412)
Bakın bakın, Ortaçağcı Golani’ye, HTŞ’ye yaptığı övgülere bakın…
“Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alırlar.”
Ne yapmalılarmış YPG’liler?
“Bir an önce Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor”muş. “YPG’nin bütün komuta kademesinin de ülkeyi terk etmeleri gerekiyor”muş. “Daha sonra kalanların silahlarını bırakıp yaşamayı sürdürmeleri gerekiyor.”muş…
Muş muş muş…
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de 15 Aralık 2024’te, medya temsilcilerine yönelik Yıllık Değerlendirme Toplantısında şunları söylüyordu bu konuyla ilgili olarak:
“Hem Suriye’deki yeni yönetim hem de biz PKK/YPG’nin tasfiye edilmesini istiyoruz”
“(…)
“Öncelikli konumuz PKK/YPG terör örgütünün tasfiyesidir. Bunu ABD’li dostlarımıza da açık ve net şekilde ifade ettik. Onların da pozisyonlarını tekrar değerlendirmelerini bekliyoruz. Yeni dönemde Suriye’de PKK/YPG terör örgütü er ya da geç tasfiye edilecek. Bunu hem Suriye’deki yeni yönetim hem de biz istiyoruz. Suriye dışından gelen örgüt mensupları Suriye’yi terk edecek. Suriyeli olanlar silahlarını bırakacak. Bizim ne Irak’ta ne de Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok. Bizim problemimiz sadece ve sadece teröristlerle.” (https://manage.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/151220242)
Ne olacakmış?
“Yeni dönemde Suriye’de PKK/YPG terör örgütü er ya da geç tasfiye edilecek”miş. “Bunu hem Suriye’deki yeni yönetim hem de biz istiyor”muşuz. “Suriye dışından gelen örgüt mensupları Suriye’yi terk edecek”miş. “Suriyeli olanlar silahlarını bırakacak.”mış.
Mış mış mış…
Ya Reis (!) ne demiş bu konuda?
Mısır’ın başkenti Kahire’de 11’incisi düzenlenen “Gelişen 8 Ülke (D-8) Zirvesi”ne katılan Erdoğan, dönüşte uçakta bulunan gazetecilerin bir sorusu üzerine şunları söylüyor:
“Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bize sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız. Çünkü böyle bir riski kabullenmemiz mümkün değil. Terör örgütünün tek amacı hizmet ettikleri odaklara yaranmak olduğu için, yalnız kalmaya mahkûmlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle… Ancak yarınları olmayacak. Terör örgütü için yolun sonu görünüyor. Yıllarca bölgemizdeki halklara kan kusturdular. Başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türklere, Araplara, Ezidilere ve nicelerine hayatı zehrettiler. Bölgenin geleceğinde teröristlere yer yok. Özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarının raf ömrü tükenmiştir. Suriye’de sağlanacak güven ortamı, terör örgütlerinin militan teminini de engelleyecektir. Bundan sonra bölgemizde barış ve huzurun tesisi için yollar açıktır.
“(…)
“Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar.” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/201220247)”
Ne diyor Tayyip de?
“Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bize sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız.” “Gereken neyse bunları yapacağız.”
Ceğiz cağız…
Tayyip, 18 Ocak’ta da şunları söylüyordu X’te yaptığı bir paylaşımda:
“Recep Tayyip Erdoğan
“18 Ocak 2025
“Suriye’nin üçte birini işgal altında tutan YPG terör örgütüne karşı en küçük bir müsamahamız yoktur.
“Yakında bu meseleyi kökten çözecek adımları atmaya başlayacağız.
“Ülkelerine dönmek isteyen Suriyeli kardeşlerimize gereken kolaylığı gösteriyor ama kimseyi buna zorlamıyoruz.
“Türkiye olarak Suriye’nin, yaşadığı yıkımı ve acıları geride bırakarak bir, bütün, güçlü, müreffeh bir ülke olması için kardeşlerimize her türlü desteği vereceğiz.” (https://www.facebook.com/RTErdogan/posts/suriyenin-%C3%BC%C3%A7te-birini-i%C5%9Fgal-alt%C4%B1nda-tutan-ypg-ter%C3%B6r-%C3%B6rg%C3%BCt%C3%BCne-kar%C5%9F%C4%B1-en-k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-bir-/1153475616147490/)
Vay vay vay!
“Suriye’nin üçte birini işgal altında tutan YPG terör örgütüne karşı en küçük bir müsamahamız yok”muş ha…
Gülerler kedinin çamaşır yıkayışına.
Kaç harekât yaptınız Suriye’de Tayyip, onlarca Mehmetçiğin kanına girerek?
Kaç yuvayı, kaç aileyi dağıttınız? Kaç ana-babayı evlatsız, kaç çocuğu babasız bıraktınız?
Ne oldu? Ne kazandınız?
PYD-YPG, helikopterler, tanklar, her türlü ağır silahlar dahil 110 bin kişilik orduya dönüştü.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya, 22-25 Ocak tarihleri arasında beraberinde AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Fevzi Şanverdi, Uluslararası Demokratlar Birliği Genel Başkanı Kenan Aslan ve iş insanı Mustafa Aslan ile Suriye’yi ziyaret ederek temaslarda bulundular.
“Sırakaya, Suriye’deki yeni yönetimle bu konuda gerçekleştirdikleri görüşmelere ilişkin, şu bilgileri aktardı:
“Suriye yönetimiyle yapmış olduğumuz tüm görüşmelerde terör örgütlerinin her türlüsüne karşı olacaklarını ve silahlı grupların ellerindeki silahları Suriye Milli Ordusu’na teslim edilmesinin kendileri için olmazsa olmaz olduğunu ifade ettiler. Bununla birlikte PKK, YPG, PYD ve SDG terör örgütleri veyahut da DAEŞ terör örgütleri olmak üzere her türlü terör örgütünün kesinlikle Suriye’den dışarıya çıkartılmasını ve tasfiye edilmesini kendilerinin olmazsa olmazı olarak ifade ettiler.” (https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskan-yardimcimiz-sirakaya-dan-suriye-deki-temaslarina-iliskin-degerlendirme-28-01-2025-22-23-44/)
Sırakaya’ya göre, güya HTŞ’liler “her türlü terör örgütünün kesinlikle Suriye’den dışarıya çıkartılmasını ve tasfiye edilmesini kendilerinin olmazsa olmazı olarak ifade et”mişler…
Yahu, insan bunları söylerken biraz durur, düşünüp. Ben bunları söylüyorum ama gerçek bu değil, der. Ben, yalan söylüyorum, der. Yüzü kızarır normalde. Ama bunlar; insan değil, insan suretinde dördüncü tür yaratıklar oldukları için yemek yer su içer gibi yalan söylerler. O yüzden de bundan hiç rahatsız olmazlar.
Bugün Suriye’de gerçek ne?
HTŞ ve PYD işbirliği halindeler…
Yine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 27 Ocak’ta Suudi Arabistan merkezli Asharq News televizyonuna verdiği röportajda, şunları söylüyordu:
“Suriye’deki yeni yönetimin tıpkı diğer silahlı gruplara yapıldığı gibi PKK ve YPG’ye silahları bırakması için çağrıda bulunduğunu anlatan Fidan, ‘Bizim burada beklentimiz bütün etnik grupların; Kürtlerin, Türklerin, Yezidilerin, Hristiyanların, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Nusayrilerin kendi kültürlerini yaşarken aynı zamanda eşit vatandaş olarak Suriye toplumunda yerini almaları. Bunu mümkün kılacak bir sistemin tabii olmasını biz istiyoruz açıkçası. Şimdi bu yeni yönetim de bunu yapmak istiyor. Bu olurken YPG’nin silahlarından vazgeçmiyorum demesi kabul edilebilir bir durum değil. Bu şu anda Suriye’nin kendisi için bir problem.’ diye konuştu.” (https://www.kurdistan24.net/tr/story/821708)
Gördüğümüz gibi, artık çalkamaya başlamış Fidan.
Yani artık esip kükreyemiyor Fidan. Yok ederiz, bitiririz, diyemiyor.
“YPG’nin silahlarından vazgeçmiyorum demesi kabul edilebilir bir durum değil”miş.
Eee?..
“Bu şu anda Suriye’nin kendisi için bir problem.”miş…
Yani artık kendilerinin, Tayyipgiller’in “problemi” değilmiş.
Yani dikkat edersek topu, Suriye yönetimine atıyor. Çünkü hayat başka türlü akıyor. Gerçeklik başka türlü tezahür ediyor. Demek ki öyle atıp tutmaya gelmiyormuş…
ABD ve AB Emperyalistleri Golani ve PKK-PYD-YPG’yi Anlaştırdı
Bildiğimiz gibi, 10 Mart 2025 tarihinde DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara arasında, Suriye’nin geleceğini ilgilendiren 8 maddelik bir anlaşma imzalandı.
Bu anlaşmayı kim sağladı? Tarafları kim bir araya getirdi?
ABD!
Mazlum Abdi, anlaşmayı imzalamak için ABD helikopterleriyle götürülüp getirildi Şam’a.
Ve bu 8 maddelik anlaşmayla birlikte, PKK-PYD-YPG-DSG Suriye’deki Rojava Özerk Bölgesi’nin varlığını garantiye aldı. 110 bin kişilik Ordusunu koruyarak, dağıtmadan bir bütün halinde Suriye Ordusu’nun içine soktu.
Sadece ordusunu değil, İç Güvenlik Güçleri adı altındaki polislerini ve milislerini de dağıtmadan korudu. Tabiî herhangi bir silah bırakma, teslim etme, liderlerinin başka ülkelere gönderilmesi söz konusu olmadı bu anlaşmada.
Rojava Özerk Bölgesi, yani Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi Amerikancı Kürt Hareketi’nin kontrolünde kaldı. Golani de bu anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı.
Ve bu anlaşma sonucu Kürt Halkının Suriye’deki varlığı da tanınmış oldu.
E, böyle olunca, Tayyipgiller susmak zorunda kaldılar. Ses çıkartmadılar bu anlaşmaya. Daha doğrusu çıkartamadılar. Suriye için iyi olan, bizim için de iyidir, minvalinde sözler sarf ettiler.
Ha, işin doğrusu, esası zaten bunu istiyorlardı. Daha da doğrusu, ABD tarafından verilen emir buydu. Bunu hayata geçirmek için iktidara getirilmişlerdi. ABD’nin BOP Haritasının hayata geçirilmesinde Tayyip’e Eşbaşkanlık görevi o yüzden verildi. Tabiî diğerleri; İsrail’in güvenliğinin sağlanması ve İslam’ın içinin boşaltılması, Muaviye-Yezid İslamı’nın ya da CIA-Pentagon İslamı’nın hayata geçirilmesi görevleri de layıkıyla yerine getirildi AKP’giller tarafından. Bu bakımdan işin özünde Tayyip ve avanesi bu durumdan memnunlar. Çünkü böylece iktidarlarını bir müddet daha koruyabilecekler yaptıkları görev dolayısıyla. Sadakatlerini göstermiş oldular ABD Emperyalistlerine.
PKK-PYD-YPG-DSG Suriye’de Yerleşiyor Suriye’nin Bölünmesi Gerçekleşiyor
Ve tabiî Suriye’de Rojava Bölgesi yani Amerikancı Kürt Hareketi’nin kontrolündeki bölgelerde ve Kürt Halkının bulunduğu bölgelerde PKK-PYD-YPG konumunu sağlamlaştırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan ve medyaya yansıyan iki gelişme bunu kanıtlıyor.
10 Mart’ta yapılan anlaşmada, anlaşma maddelerinin hayata geçirilmesi için Komisyonlar kurulması da kararlaştırılmıştı. İşte o Komisyonlar oluşturulmaya başlandı geçtiğimiz günlerde.
Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkan Yardımcısı Efram İshak, Rudaw’a verdiği bir röportajda, başlangıçta biri askeri, diğeri ise siyasi olmak üzere iki komisyon kurulacağını açıkladı.
“Siyasi ve askeri komisyonlar kuruluyor
“Efram İshak, diyalog heyetinin içerisinde Rojava’daki tüm bileşenlerin ve siyasi partilerin temsilcilerinin yer alacağını vurguladı.
“Siyasi komisyonda; siyaset, yönetim, kurumların durumu, eğitim ve sınır kapıları gibi konular ele alınacak.
“İshak, ‘Suriye Hükümeti ile toplantılara bu ay içinde başlanabilir’ dedi.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/170320255)
Bu haber 17 Mart tarihliydi.
19 Mart’ta ise;
“Mazlum Abdi, Şam heyetiyle anlaşma sürecini görüştü”
“DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Suriye yeni yönetimi tarafından oluşturulan komiteyle Haseke’de bir araya geldi. Taraflar, anayasal süreci, ateşkesin sağlanmasını ve DSG’nin Suriye devletine entegrasyonunu ele aldı.
“(…)
“DSG’den yapılan açıklamaya göre, Rojava’nın Haseke kentinde gerçekleşen toplantıya, Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) Genel Komutanı Rohilat Efrin, Suriye hükümeti heyeti başkanı Hüseyin Selame ve her iki taraftan diğer yetkililer katıldı.
“Toplantıda taraflar, komitelerin çalışma mekanizmasını tartışarak, Nisan ayı başında ortak çalışmalara başlamalarını planladı.
“(…)
“Katılımcılar, Suriye topraklarının tamamında ateşkesin sağlanmasının zorunlu olduğunu vurguladı.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/190320257)
Ve devam etti görüşmeler, toplantılar… 25 Mart’ta bu kez de Eğitim alanında anlaşmalar yapıldı Şam yönetimiyle. Yani Rojava Özerk Bölgesi varlığını kademe kademe, adım adım kalıcılaştırıyor.
Yani bırakalım PKK-PYD-YPG’nin ortadan kaldırılmasını, tam aksine; iki taraf işbirliği halindeler…
‘Rojava Özerk Yönetimi ile Suriye hükümeti ortak eğitim mekanizması oluşturacak’
“Erbil (Rûdaw) – Rojava Özerk Yönetimi ile Şam hükümetinin eğitim konusunu görüşerek lise ve ortaokul sınavlarının uygulanması konusunda ortak bir mekanizma oluşturmayı kararlaştırdığı bildirildi.
“Rojava Özerk Yönetimi Eğitim ve Öğretim Konseyi ile Suriye Eğitim Bakanlığı arasında ortak eğitim mekanizması oluşturulmasına yönelik müzakereler sürüyor.
“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Eğitim ve Öğretim Konseyi Eş Başkanı Xelef El Meter, söz konusu mekanizmanın taraflar arasında görüşmeler sonucunda kararlaştırıldığını bildirdi.
“Lise ve ortaokul aşamaları görüşüldü”
“Eğitim alanındaki diyalogların Mazlum Abdi ve Ahmed Şara tarafından imzalanan 10 Mart anlaşmasının ardından başladığını belirten El Meter, ‘UNICEF’in gözetiminde Suriye Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde Suriye genelindeki eğitim durumu ve geleceği ele alındı. Lise ve ortaokul aşamalarına odaklandık. Milli Eğitim ve Öğretim Bakanlığı ile sürekli diyalog halindeyiz ve Suriye’nin Kuzey ve Doğu’sundaki eğitim sistemine yönelik çeşitli konuları masaya yatırdık’ dedi.
“(…)
“900 bin öğrenci eğitim görüyor
“Rojava Özerk Yönetimi Eğitim ve Öğretim Konseyi verilerine göre, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında Suriye’nin Kuzey ve Doğu Bölgesi’nde toplam 4 bin 100 okul bulunuyor ve bu okullarda yaklaşık 900 bin öğrenci eğitim görüyor.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/250320251)
Dikkat ederseniz, UNICEF’in gözetiminde yapılıyor görüşmeler. Yani Uluslararası planda kotarılıyor işler…
Ve 4 Nisan tarihli son gelişme de şudur:
“YPG’den Halep’ten çekilme ile ilgili açıklama
“Kısmi çekilme gerçekleştirildi
“YPG, Rojava Özerk Yönetimi ile Suriye Geçici Hükümeti arasında yapılan anlaşma doğrultusunda, Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerindeki güvenlik sorumluluğunun, Özerk Yönetim’in kontrolü altındaki iç güvenlik güçlerine resmen devredildiğini belirtti.
“Ayrıca, kısmi bir çekilme gerçekleştirildiği ve geri kalan birimlerin önümüzdeki günlerde kademeli ve düzenli bir şekilde yeniden konumlanacağı ifade edildi.
“(…)
“Özerk Yönetim ile Şam anlaşması
“Rojava Özerk Yönetimi’ne bağlı Şeyh Maksud ve Eşrefiye Mahalleleri Genel Meclisi, 1 Nisan 2025 tarihinde Suriye Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir komite ile iki mahallenin statüsüne ilişkin 14 maddelik bir mutabakat imzaladı.
“Anlaşmaya göre, Kürt nüfusunun yoğunlukta olduğu her iki mahallede bulunan İç Güvenlik Güçleri (Asayiş), mevcut kadrolarıyla birlikte Suriye hükümetine bağlı “Genel Güvenlik Güçleri”ne dönüştürülecek ve Özerk Yönetim’e bağlanacak.
“Bu kapsamda bugün ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’ne bağlı savaşçılar Halep’ten çekilmeye başladı.
“YPG resmi olarak çekilen savaşçıların sayısını açıklamadı ancak, Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahalleleri sivil meclisi yöneticilerinden Nuri Şeyho, ‘Bugün 500’den fazla savaşçı kuzeydoğu Suriye’ye doğru yola çıktı’ dedi.
“Suriye resmi haber ajansı SANA da DSG’nin Halep’in her iki mahallesinden ‘Savunma Bakanlığı denetiminde’ çekildiğini bildirdi.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/040420254)
Gördüğümüz gibi, burada esas nokta, YGP kadroları varlıklarını tümüyle koruyorlar. Ayrıca YPG’nin İç Güvenlik Güçleri (Asayiş) de varlıklarını koruyorlar. Ve artık silahları, kadroları, kurumlarıyla yer alıyorlar.
Yani AKP’giller’in görünürde önlemek istedikleri her şey tam tersine oluyor.
Bırakalım “yok olmayı”, bırakalım “silahlarını bırakmayı”, bırakalım “teslim olmayı” daha da güçleniyor Amerikancı Kürt Hareketi.
Ve son bir haberle, 8 Nisan tarihli bir haberle, bu bölümü noktalayalım. Belki kandırılmış, saf insanlarımız Tayyipgiller’in içyüzlerini görürler:
“SDG: Tişrin Barajı yakınlarındaki çatışmaları durdurmak için Uluslararası Koalisyon Türkiye ile aramızda arabuluculuk yapıyor
“(…)
“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Danışmanı Bedran Çiya Kurd, Halep vilayetinin doğu kırsalındaki Ayn el-Arap (Kobani) kenti üzerindeki kuşatmanın kaldırılması, Tişrin Barajı civarındaki gerilimin azaltılması ve askeri çatışmaların yatıştırılması için Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında Uluslararası Koalisyon öncülüğünde arabuluculuk yapıldığını açıkladı.” (https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5130087-sdg-ti%C5%9Frin-baraj%C4%B1-yak%C4%B1nlar%C4%B1ndaki-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1-durdurmak-i%C3%A7in%C2%A0uluslararas%C4%B1)
Haber uzun, ayrıntılı, bol bilgili.
Ancak bu kadarı, görmek isteyen gözler için, olayı kavramak, anlamak isteyenler için yeterince aydınlatıcıdır.
Ortaçağcıların Egemenliğindeki Suriye Demokratik Olacak, Öyle mi?
Ne diyordu ABD Başkanı manyak, faşist bunak Trump’ın “Generali” Mazlum Abdi?
“(…) ‘Rejimin düşüşü tarihi bir adımdı. Yeni Suriye, BAAS partisi veya ideolojisi olmadan inşa edilmeli’ diyen Abdi, Esad ailesinin iktidardan uzaklaştırılmasının ardından din veya etnik kökenine bakılmaksızın tüm vatandaşlarına eşit davranan laik, sivil ve merkezi olmayan bir devlet kurulması gerektiğini söyledi.” (https://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/03022025)
Ne diyordu Amerikancı Kürt Hareketi’nin Temsilcileri hep bir ağızdan:
Beşşar Esad yönetimi, rejimi yıkıldı. Şimdi Suriye’de demokrasiyi inşa etme zamanı. Laik Suriye’yi kurma zamanı.
Öyle mi?
Bakın, aşağıdaki haber söylemleri değil, gerçekleri yazıyor.
Al sana demokrasi! Al sana Laiklik!
***
IGFM: Suriye’de şiddet ve kriz derinleşiyor
Uluslararası İnsan Hakları Topluluğu’na (IGFM) göre, Suriye’de resmi olarak düşünce ve inanç özgürlüğü mevcut, ancak Şam’daki geçici hükümet, şeriatın geçerli olduğu İslamcı bir devlet kurmayı amaçlıyor
28.03.2025
Uluslararası İnsan Hakları Topluluğu’nun (IGFM) Almanya örgütü, Suriye’deki geçici hükümetin dini azınlıklar ve muhaliflere yönelik hak ihlallerini sürdürdüğünü açıkladı.
Dünya çapında 38 örgütlenmesi bulunan kuruluşun Frankfurt’taki Almanya merkezinden yapılan açıklamada ülkedeki geçici yönetimin şeriatı yargının temeli olarak yürürlüğe koyabileceğine işaret edildi.
IGFM Yönetim Kurulu Sözcüsü Valerio Krüger Frankfurt’ta yaptığı açıklamada, Suriye’deki Hristiyanların mezartaşlarındaki haçlara zarar verildiğini, üniversite alanlarında camiler inşaa edildiğini ve Ramazan ayında yeme ile içmenin herkesi kapsayacak şekilde yasaklandığını belirtti. Krüger ayrıca, okullarda kız çocuklarının erkek çocuklarından ayrı ders gördüğünü, toplu taşımada ayrı ayrı oturmak zorunda olduklarını da kaydetti. Krüger, ilaveten kadınlardan örtünmelerinin talep edildiğini de sözlerine ekledi.
IGFM’ye göre Suriye’de resmi olarak düşünce ve inanç özgürlüğü mevcut, ancak Heyet Tahrir Şam öncülüğünde oluşan mevcut geçici hükümet, şeriatın geçerli olduğu İslamcı bir devlet kurmayı amaçlıyor. Şu dönemde de ülkede intikamcı bir yargı, keyfi uygulamalar ve bireylerin intikamcı saikler temelli eylemleri hakim.
Alman hükümetini, cihatçıların vaatlerine saf tepki vermeme yönünde de uyaran IGFM, Alevilerin, Kürtlerin, Hristiyanların, Dürzilerin ve üniversite öğrencilerinin sistematik biçimde öldürüldüğünü vurgulayarak, Suriye’de yeni katliamların yaşanma tehlikesinin bulunduğu da kaydediyor.
Mart ayı başında Suriye’de, devrik eski lider Beşar Esad’ın kaleleri olarak görülen kıyı kentlerinde şiddet olayları yaşanmış, farklı kaynaklara göre bin 300 ila 2 bin Alevi sivil hayatını kaybetmişti.
Kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan IGFM’nin, Almanya örgütü 1972 yılında Frankfurt’ta kuruldu ve bugün 3 binden fazla üyesi mevcut.” (https://m.nerinaazad2.com/tr/news/actual/syria/igfm-suriyede-siddet-ve-kriz-derinlesiyor-67e705d544659)
***
İşte Suriye’de Laiklik!
İşte Suriye’de Eğitim!
İşte Suriye’de Çocukların durumu!
İşte Afganistan!
İşte Suriye!
Sözün bittiği yerde değil miyiz?..
ABD Emperyalistleri BOP’un Önemli Bir Ayağını Daha Hayata Geçirdiler
Bütün bu gelişmelerin gösterdiği biricik gerçeklik, ABD Emperyalistlerin yıllar önce planladıkları “Büyük Ortadoğu Projesi”ni kademe kademe hayata geçirdikleridir. Yani onlar, küçük hesaplar peşinde koşmuyorlar. Gerçekleşmeyecek şeyler peşinde koşmuyorlar. Uzun vadeli planlarla, projelerle iş yapıyorlar.
Bunun acı sonucu ise şudur:
Sıra; İran ve Türkiye’dedir!
Yani, görmezden geldiğimiz gerçeklik, artık somut bir olgu olarak kapıya gelip dayanmıştır.
Önce İran mı, Türkiye mi?
Bunu gelişmeler gösterecektir. Ama gelecektir. Bu böylesine somut bir olgudur.
Bunu önlemenin biricik yolu Kürt Meselesindeki iki çözümden biri olan Devrimci Çözümü hayata geçirmektir.
ABD’nin planlarını, projelerini ortadan kaldırmanın yolu buradan geçmektedir. Halkların gerçek Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik temelinde bir araya gelmesidir.
Ne Batılı Emperyalistlerden ne de Ortaçağcı hareketlerden medet beklememek, onlarla bırakalım işbirliği yapmayı onlara karşı kararlıca mücadele etmekten geçer Devrimci Çözüm.
Ama ne yazık ki, PKK-PYD-YPG-DSG, Sosyalist Kamp’ın yıkılmasıyla birlikte Sosyalizme, Marksizm-Leninizme olan inançlarını yitirmişler ve dümeni Emperyalist Kamp’a kırmışlardır. Kurtuluşu onlarda görmüşlerdir.
Oysa Tarihin hiçbir aşamasında Batılı Emperyalistler Halklara bir gerçek kurtuluş getirmemişlerdir. Getirmezler de. Getiremezler de. Çünkü onların düzeni, halkların soyulmasına, vurgunlarla talan edilmesine dayanır; yeraltı, yerüstü servetlerine konmayı, sahiplenmeyi gerektirir. Kapitalizmin mekanizması, kuralları budur. Başka türlü davranamazlar o yüzden.
Şimdi Onlar “Büyük” Satışlar Peşinde
Ama yukarıda da söylediğimiz gibi, Amerikancı Kürt hareketi, kararlı bir şekilde ABD, AB, İsrail ve Ortaçağcılarla iş tutmaktadır.
Bunu sadece Suriye’de mi yapıyorlar?
Hayır. Aynı şekilde ve aynı zamanda Türkiye’de de yapıyorlar. Geçmişte, Gezi İsyanı’mız sırasında yaptıklarını, bu kez de Jöntürk Gelenekli Aydın Gençliğimizin, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdikleri Saraçhane isyanlarında da sürdürdüler. Ve gerçekleşen eylemlere destek vermedikleri gibi, karşı da çıktılar.
Çünkü onlar “büyük” işler peşindeler. Bakın bunu DEM Parti Eş Genel başkanı Tuncer Bakırhan 27 Mart’ta, eylemler zamanında nasıl netçe ifade ediyor:
“Tuncer Bakırhan: Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz
“(…)
“Medya Haber’e konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan sokak eylemlerine ilişkin konuştu.
“Bakırhan, ‘Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz. Bizim partimizin böyle bir şeyi yok. Biz eleştiririz bu kararı ama bizim kendi, başka bir meselemiz var, bu meseleyi de aşan. Biz toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyoruz’” dedi.
“Kent uzlaşısının başka bir şey olduğunu, İmamoğlu’nu desteklemediklerini anlatan Bakırhan, ‘Bizim bunları aşan ciddi bir yoğunluğumuz var. Biz barışı toplumsallaştırmaya çalışıyoruz. İmamoğlu ile mücadeleyi bizim üzerimizden yürütmesinler biz İmamoğlu’nu desteklemedik, kent uzlaşısı başka bir şeydir’” ifadelerini kullandı.” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/2703202517)
Yani biz Türk Halkıyla işbirliği, eylem birliği ve kader birliği yapmayız, biz AKP’giler’le, ABD Emperyalistleriyle iş tutarız, onlarla birlikte, BOP Haritasını hayata geçirmek için davranırız, demiş oluyor.
Yazık… Çok yazık…
“(…) toplumsal barışı örgütlemeye çalışıyor”sunuz öyle mi?
Türk Halkını isyanında yalnız bırakarak mı gerçekleştireceksiniz “toplumsal barışı”?
ABD, AB Emperyalistleriyle mi, AKP’giller’le mi, Ortaçağcılarla mı gerçekleştireceksiniz “toplumsal barışı”?
Yapmayın!
Etmeyin!
Yemeyin bizi de!
Ama ne Batılı Emperyalistler, ne Ortaçağcı hareketler ne de Amerikancı Kürt Hareketi erken bayram etmesinler.
Kürt Halkı, er ya da geç, Gerçek Devrimci Örgütüne kavuşacak;
Türk Halkının Gerçek Komünistleriyle birlikte, Halkın Kurtuluş Partisiyle birlikte;
Eşitlik-Özgürlük-Kardeşlik temelinde; Türk-Kürt Halk Cumhuriyeti’ni kuruluşunda yer alacaktır.