Suriye’leşen Türkiye’den Suriyeli mülteci manzaraları
Cumhuriyet gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan haberde, ABD-AB Emperyalistlerinin yangın yerine çevirdiği ülkelerinden kaçarak Türkiye’ye gelen yaklaşık 4 milyon Suriyelinin içler acısı yaşantısı konu ediliyordu.
Haberde ülkemizdeki kayıtlı mülteci sayısı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Nisan 2016’daki verilerine dayanarak 3 milyon olarak belirtiliyor. Ancak biz biliyoruz ki, kayıtlı kayıtsız mültecilerin sayısı 4 milyona yaklaşmış durumda.
Bu insanlar kendi memleketlerindeki emperyalist savaştan kaçıp Türkiye’ye sığındılar. Şimdilik canlarını kurtardılar belki ama büyük bir yaşam mücadelesinin içinde buldular kendilerini. Kendi halkını işsizlik pahalılık cehenneminde kavuran bir hükümetten, onların da payına yine işsizlik, pahalılık, insanlık dışı uzun çalışma saatleri, kayıt dışı ve düşük ücretle çalıştırılma, çocuklarını okula gönderememe, hatta yoğun bir çocuk işgücü istismarı düştü.
İçinde bulunduğumuz yaz mevsimi mevsimlik tarım işçiliğinin en yoğun olduğu dönemdir. Mevsimlik işçilerin çalışma saatleri uzun ve yevmiyeleri yapılan işe göre düşüktür. Sosyal güvenceleri yoktur.
Elbistan’da ayçiçeğinde çapa yapan bir yerli işçi 45 TL civarında günlük yevmiye alırken, Suriyeli işçi aynı işi yapmasının karşılığında günlük 30-34 TL alıyor. Suriyeli işçiler, her türlü zor işi yapıyor ve uzun çalışma saatlerine itiraz etmiyorlar. Buna rağmen daha düşük yevmiyeleri kabul ediyorlar. Zaten zor şartlar altında, düşük ücretlerle güvencesiz çalışan mevsimlik işçilerin yevmiyelerini daha da düşürüyor bu durum.
Bir yanda kendi ülkesinden kaçmak zorunda kalmış, mülteci durumuna düşmüş ve sadece karnını doyurabilmek için “ne iş olsa yaparız” diyen, her türlü olumsuz şart altında çalışan Suriyeli işçiler var. Diğer tarafta zaten zor şartlar altında, güvencesiz çalışan ve Suriyeli işçilerin durumunu istismar eden işverenlerce, büyük toprak sahiplerince daha olumsuz şartlara sürüklenen yerli işçiler var. Hatta, sadece ücretlerinin düşmesi değil tek sorun. Artık işverenler ve büyük toprak sahipleri, yerli işçiler yerine daha az ücretle daha uzun saatler çalışan Suriyeli işçileri tercih ediyor. İşsizlik sorunu, farklı ve acıklı bir başka boyutuyla daha da büyüyor.
İşçi Sınıfının durumu ve çıkarları birdir. Bu durumda, sorunun yaratıcısı ABD-AB Emperyalistlerine ve yerli işbirlikçisi AKP’giller’e tepki göstermek gerekirken, İşçi Sınıfımız örgütlü olmayınca, işçiler arasında karşılıklı tepki ortaya çıkıyor.
Genellikle Kürt illerinden gelen tarım işçileri gibi, Suriyeli işçiler de ne yazık ki çoluk çocuk çalışıyor. Suriyeli işçilerin bu kadar düşük ücrete razı olmalarının sebebi de bu zaten. Ailede ya da birlikte kalınan ailelerde çocuklar da çalışıyor. Ancak bu şekilde yaşamlarını idame ettirebiliyorlar.
Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısını eksik söyleyen Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Suriyeli mülteciler hakkında bazı veriler yayınlamış. 11 Nisan 2016 tarihli verilere göre, kamplarda sadece 300 bin civarında Suriyeli kalıyor. Bunun dışındaki Suriyeliler büyük şehirlere ya da kırsal yerlere dağılmış durumda. Ucuz işgücü olarak çalışıyorlar. Günlük 11 saat çalışma karşılığında 20-40 TL arası değişen ücret alıyorlar. Günde 9-11 saat arası çalışanların oranı yüzde 45. 11 saatten fazla çalışanlar da yine yüzde 45 oranında.
Suriyeli mültecilerin yüzde 54’ü çocuk. Yarısı çocuklardan oluşuyor. Okula kayıtlı olan çocukların sayısı sadece 325.000. Kamplardaki çocukların yüzde 20’sinin ve kamp dışında yaşayan milyonlarca çocuğun neredeyse tamamının okula devam edemediği tahmin ediliyor. Milyonlarca Suriyeli çocuk, kendi ülkesinde eğitimine devam edebiliyorken, mülteci durumuna düştükten sonra okula devam edemiyor. Bu çocuklar hiçbir eğitim alamıyorlar. Aileleriyle birlikte çalışıyorlar, ailelerinin çalışamadığı yerde çalışıyorlar, dilendiriliyorlar, çocukluklarını yaşamıyorlar. Ülkemiz çocuk işçiliği yönünden kötü bir sicile sahip. Suriyeli çocukların okul yerine çalışma hayatına girmesiyle çocuk işçiliği sorunu daha da derinleşiyor, çocuk işçilerin sayısı artıyor.
Birleşmiş Milletler 20 Kasım 1989’da Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul etmiştir. Sözleşme çocukların haklarını 4 ana başlık altında topluyor:
Hayatta kalma hakkı: Her çocuğun yaşam hakkını ve var olmak için gereken beslenme, barınma, yeterli bir yaşam standardı, sağlık hizmetlerine erişim gibi temel ihtiyaçlarını vurgular.
Gelişme hakkı: Çocukların bir yetişkin olmaya hazırlanmak için gereken eğitim, dinlenme, kültürel faaliyetler, bilgiye erişim, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü gibi tüm ihtiyaçlarını kapsar. Her çocuğun hayatta kalma ve gelişme hakkı vardır, der sözleşmenin 6’ncı maddesi.
Korunma hakkı: Çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüden korunmalarını gerektirir. Mülteci çocuklar için özel koruma, çalışan çocuklar için güvenceler, herhangi bir istismar veya sömürüye maruz kalmış çocukların korunması ve rehabilitasyonu gibi konuları ele alır.
Katılım hakkı: Çocukların toplumlarında ve topluluklarda aktif bir rol oynayabilmeleri gerektiğini kabul eder. Bu haklar görüşlerini ifade etme ve yaşamlarını etkileyen konularda söz sahibi olma haklarını da kapsar. Yetenekleri geliştikçe, sorumluluk sahibi yetişkinliğe hazırlanmaları amacıyla, çocuklara daha çok katılma fırsatının verilmesi gerekir.
ABD Çocuk Hakları Sözleşmesini onaylamamıştır. Sözleşmeye imza koyarak onaylayacağına dair niyetini ifade etmiş, ancak henüz onaylamamıştır. (Kaynak: Unicef internet sitesi)
Gördüğümüz gibi, dünya halklarının başdüşmanı, dünyada en fazla çocuğun katili ABD Emperyalistleri, çocukların en temel haklarını güvenceye almaya çalışan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onaylamamış. Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizme projesi olan BOP kapsamında Suriye’yi hücrelerine dek parçalayan, İnsanlığın başına IŞİD gibi bir katil ve caniler sürüsü salan, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan ABD’dir.
Binlerce Suriyeli çocuğu kendi ülkesinde, kendi evinde katleden Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan ABD’dir.
Onları yaban ellerde çocukluktan çıkarıp işçi yapan, beslenmeden barınmaya, sağlıktan eğitime, insanca yaşama ve çocuk olma hakkını elinden alan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan ABD’dir.
Nasıl imzalasın?
Dünya çocuklarının başdüşmanı. En büyük çocuk katili o. Ülkemizin de Suriyeleştiği bugünlerde aynı acıları yaşatıyor bize ABD Emperyalistleri.
Dertleri ne
Dünyayı bin devletli hale getirmek. Yalayıp yutmak dünyanın bütün zenginliklerini.
Bunca acılar çektirdiği halklar örgütlenip gücünün farkına varacak, kâğıttan kaplanmış diyecekler, yürüyecekler zalimin üstüne. İşte o zaman ülkemizden ve bölgemizden kovulacak kanlı zalim. O günler de gelecek.