Uçurumlar Düzeni…
M. Gürdal Çıngı
Bir zamanlar İnsanlık, eşitsizliğin, adaletsizliğin, yalan dolanın, hilenin dümenin bilinmediği bir düzende yaşıyordu. Soyun gelişimini sağlayan ürünler ortaklaşa elde ediliyor, üretiliyor, ortaklaşa paylaşılıyordu. Bu düzen, Kankardeşleri düzeniydi. O yüzden de İnsanlık bu döneme; “Altın Çağ” adını vermişti.
Gel zaman git zaman, İnsanlığın milyonlarca yıl içinde doğayla yaptığı alışverişler sonucu edindiği tecrübelerle üretimin gelişmesi ve fazla ürünlerin değiş-tokuşu süreciyle birlikte bu düzen bozuldu. Üreticilerle tüketiciler arasına aracılar girdi. Ve bu aracılar Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı olarak gelişti. Eşit Kankardeşliği Toplumu-İlkel Sosyalist Toplum, Sınıflı Topluma dönüştü.
Ve bu dönüşümle birlikte ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar ortaya çıktı. Sosyal eşitsizlikler başladı ve gittikçe büyüdü bu eşitsizlikler…
Ve aradan geçen her yıl, toplumdaki sınıflar, tabakalar arasındaki eşitsizlikleri, adaletsizlikleri de büyütüyor. Zalimler, zulme doymuyorlar. Her gün daha fazla kâr, daha fazla kâr için alt sınıf ve tabakaları en aşağılık, en insanlık dışı bir biçimde ezip sömürüyorlar…
Aşağı yukarı 120-130 yıldır da Sınıflı Toplum Düzeni Kapitalizmin (ki 1600’lü yıllarda ortaya çıktı) en son konağı olan Emperyalizm Çağı’nda yaşıyoruz. Ve Emperyalizm, toplumdaki eşitsizlikleri olağanüstü boyutlara ulaştırdı. Dünya çapında birkaç yüz Finans-Kapital Grubu, birkaç yüz aile, tüm dünyaya hükümdar oldu. Tüm dünyada onların boruları ötüyor. Onların istek ve emirleri yerine getiriliyor. Onların daha fazla sömürü, daha fazla kâr hırsları sonucu insanlık büyük acılar çekiyor. Milyonlarca, milyarlarca insan onların aşağılık düzenlerinin sürdürülmesinin hizmetkârı durumunda. Kölesi durumunda.
Ve sınıflar arasındaki uçurumlar artık bu düzende kapatılamaz. Aksine sürekli artar. Her ne kadar bu yönde çaba sarf ediliyor gibi görünse de, bunlar göz boyamaktan başka bir şey olmuyor. Tam aksine her geçen gün aradaki uçurum artıyor.
Örneğin şu anda çaresizce, eli kolu bağlı bir biçimde yaşadığımız Koronavirüs salgını süreci de bu uçurumu daha çok derinleştirdi.
Salgın döneminde, son 1,5 yılda (3 Mayıs itibarıyla) 147.969.068 insan Koronavirüse yakalandı. Bunların 3.123.483’ü de yaşamını yitirdi… On milyonlarcası da şu anda evde ya da hastanelerde yatıyor.
Bilim insanlarının çabaları sonucu 2020’nin son aylarından itibaren aşılar üretildi bu menfur virüse karşı. Almanya’da yaşayan Türk bilim insanları Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci aşıyı ilk uygulanabilir hale getiren bilim insanlarından oldular. Aynı süreçte Rus ve Çinli bilim insanları da aşıyı ürettiler. Tabiî ki büyük ve olumlu bir iş başardılar. Çare oldular insanlığa. Ve böylece insanlar umutlandı, heyecanlandı. Salgın önce kontrol altına alınabilecek, sonra da sonlandırılacaktı.
Ama ne yazık ki bunların hiçbirisi olmadı. Aşı bile aradaki eşitsizliği arttırmaktan başka bir şey yapmadı-yapamadı bu lanet sömürü düzeninde.
Dediğimiz gibi, aşının bulunmuş, üretilmiş olması, insanların aşıya eşit erişimini getirmedi. Batılı büyük emperyalist devletler, ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere, İsrail, Japonya hem yüz milyonlarca üretilmiş doz aşı aldılar hem de üretilecek aşıları almak üzere anlaşmalar yaptılar üretici firmalarla.
Bu ne anlama geldi?
Aşıyı üreten şirketlerin kârlarının milyar dolarlarca artması…
Örneğin BioNTech aşısını üreten Uğur-Özlem çifti dolar milyarderi oldular bu aşı sayesinde.
ABD’de üretilen Moderna ve Pfizer aşılarını üreten şirketlerin, sadece aşıdan karlarının 30-40 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Diğer üretici Finans-Kapital şirketleri de (AstraZeneca, Johnson&Johnson, Sputnik V, Sinovac vb…) aynı şekilde on milyarlarca dolar kâr elde edecekler aşılardan…
Buna rağmen, bu aşıların çok büyük çoğunluğu ABD, AB Emperyalistleri tarafından kapatılmış durumda, yukarıda da söylediğimiz gibi.
Bir tek insanını dahi aşılamamış/aşılayamamış ülkeler var. Oysa İsrail, İngiltere, Çin, giderek ABD ve kimi başka ülkeler, nüfuslarının yüzde 60’ına varan oranlara ulaştılar aşılamada.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün açıkladığı rakamlara göre; Aşıların yüzde 76’sı on ülkeye gitmiş.
Yani geriye kalan 198 ülkeye ise sadece yüzde 24’ü gitmiş.
Bundan daha büyük bir uçurum olabilir mi?..
Bunun sonucunda ne mi oluyor?
“Salgında iki farklı manzara: Bir tarafta konser, diğer yanda oksijen kıtlığı
“Koronavirüse karşı Batı’da kısıtlamaları kaldırma çabaları hız kazanırken, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler pandeminin en kötü seyrettiği yerler haline geldi. İngiltere, geçen hafta sonu ‘deneme’ amaçlı maskesiz ve sosyal mesafesiz konser etkinlikleri düzenledi. Hindistan’da ise tıbbi oksijen kıtlığı yaşanıyor.” (https://www.cnnturk.com/dunya/salginda-iki-farkli-manzara-bir-tarafta-konser-diger-yanda-oksijen-kitligi)
Yani tıbbî oksijen kıtlığı yüzünden insanlar yüzer-biner ölüyorlar Hindistan’da.
Diğer ülkelerde ise hastaneler artık hasta yükünü taşıyamıyor ve sağlık sistemleri çöküyor…
Bundan daha büyük uçurum olabilir mi?..
Yine ABD’de, ki aşıların büyük çoğunluğunu aldılar, yüz binlerce (570 binden fazla) insan yaşamını yitirdi bu salgın sonucu. Çünkü onlar da bir avuç beyazın dışında, diğer ırktan insanlara; Zencilere, Latinlere vb.lerine gereken tıbbi desteği sağlamadılar, sağlamıyorlar.
Çünkü onların Sağlık Sigortaları yok!
Bu nasıl insanlık? Bu nasıl bir vicdan? Bu nasıl bir ahlâk?..
Boşuna aramayalım bu değerleri Finans-Kapitalistlerin egemen olduğu devletlerde.
Yok bunların hiçbirisi Batılı büyük emperyalist devletlerde çünkü.
Onlar için varsa yoksa daha çok kâr, daha fazla kâr…
Budur onların inandıkları tek şey. Onlar Para Tanrısından başka bir Tanrı tanımazlar ve sadece ona inanırlar. Mazlum halklara da vaaz verirler sadece.
Ve bu Emperyalist İlaç Tekelleri (ki sayıları bir elin parmakları kadardır) devletlerine koydurttukları yasalar ve yasaklar sonucu, aşıların patentine ve lisansına sahipler ve onları diğer ülkelerle paylaşmıyorlar. Aşı üretimini tekellerinde tutuyorlar…
Yine bu süreçte, dolar milyarderleri on milyar dolarlarına, on milyar dolarlar kattılar ve yüz milyarlarca dolarlık servetlere ulaştılar:
***
Koronavirüs salgını, milyarderlerin servetini 4 trilyon dolar artırdı
Yapılan bir araştırmaya göre, en zengin 20 milyarder yüzde 68 artışla 742 milyar dolar daha kazandı
Cumartesi 3 Nisan 2021
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, küresel ekonomiyi olumsuz etkilemesine rağmen bazı milyarderlerin servetini de artırdı.
Yapılan bir araştırmada, salgın sürecinde milyarderlerin servetlerinin 4 trilyon dolar arttığı belirtildi.
“Business Insider” internet sitesinin haberine göre, Politika Araştırmaları Enstitüsünün (IPS) salgının hızla yayıldığı 18 Mart 2020-18 Mart 2021’i kapsayan raporunda, 2 bin 365 milyarderin, servetlerine yüzde 54’lük bir artışla 4 trilyon dolar daha eklediği belirtildi.
Raporda, en zengin 20 milyarderin de yüzde 68 artışla 742 milyar dolar daha kazandığı kaydedildi.
Birleşik Krallık merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam da 2021’in başında yayımladığı raporda, milyarderlerin gelirlerine yaklaşık 3,9 trilyon dolar eklendiği belirtilmişti.
Raporda, bu parayla hem dünyada virüs yüzünden kimsenin yoksullaşmamasının sağlanabileceği hem de herkese yetecek sayıda aşı satın alınabileceği ifade edilmişti.” (https://www.indyturk.com/node/339761/d%C3%BCnya/koronavir%C3%BCs-salg%C4%B1n%C4%B1-milyarderlerin-servetini-4-trilyon-dolar-art%C4%B1rd%C4%B1)
***
Zenginler servetlerine servet, kârlarına kâr katarken ya ezilen sömürülen halklar nelerle karşılaştılar bu süreçte?
Bırakalım geri ülkeleri, bizzat Emperyalizmin Kâbe’si ABD’de durum nedir işçi ve emekçiler açısından, onların çocukları açısından?
Cumhuriyet’ten Mustafa Birol Güger’in bu konuyla ilgili 2 Mayıs tarihli haberi de şöyle:
***
İşte, Amerikan rüyası: Her krizde zenginleşen elitler milyonlarca aç çocuk
En zengin ilk 100 Amerikalı, Biden’ın başkan seçildiği günden bugüne servetlerine 461 milyar dolar ekledi. Aynı süreçte 7 ila 12 milyon arasında çocuğun ise yeterince beslenemediği bildirildi.
Bloomberg’e göre, Joe Biden göreve başladığından bu yana, en zengin 100 Amerikalının toplam serveti 195 milyar dolar arttı. Seçildiği 4 Kasım’dan bugüne kadar olan süre düşünüldüğünde bu rakam 461 milyar dolara çıkıyor.
Fakat bu sizi yanıltmasın, zira en zengin 100 Amerikalının, Trump’ın göreve başladığı 20 Ocak 2017 tarihinden 2020 seçimlerine kadar geçen sürede servetlerine eklediği nakit stokunun ancak yüzde 20’sine tekabül ediyor. Bu rakam ise 860 milyar dolara (yaklaşık 7 trilyon 128 milyar TL) ulaşıyor.
Amazon ve Facebook gibi teknoloji ve e-ticaret devleri, salgının zirve yaptığı günlerde en çok kar eden şirketler oldu. ABD merkezli Politika Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan bir rapora göre, Amerikalı milyarderlerin toplam serveti son 13 ayda yüzde 55 artarak 4,56 trilyon dolara (37 trilyon 795 milyar TL) ulaştı.
ABD Başkanı Joe Biden, seçim kampanyası döneminde yüksek gelir gruplarının vergi paylarını artıracağını vaat etmişti, sözünü ettiği artış henüz gerçekleşmedi.
MİLYONLARCA ÇOCUK AÇ
Öte yandan, özellikle alt sınıflara mensup Amerikalılar salgın sırasında milyarderler kadar başarı kaydedemedi.
Küresel eşitsizlikle ilgili istatistikler yayınlayan inequality.org’ta yer alan verilere bir göz atalım:
– 21 Mart-26 Aralık 2020 tarihleri arasında 73 milyondan fazla Amerikalı işini kaybetti
– Aynı süreçte yaklaşık 100 bin işletme kalıcı olarak kapandı
– 26 Ağustos 2020 itibariyle 12 milyon işçi, işverenler tarafından sağlanan sağlık sigortasını kaybetti
– 9-21 Aralık tarihleri arasında yaklaşık 29 milyon yetişkin, hanelerine yeterli gıda girmediğini bildirdi
– 25 Kasım-Aralık tarihleri arasında ise ABD’de yaşayan 7 ila 12 milyon çocuğun yeterince beslenemediği bildirildi
Eldeki verilere göre; düşük ücretli çalışanlar, beyaz ırka mensup olmayan Amerikalılar ve kadınlar orantısız bir biçimde salgının en büyük kaybedenleri oldu. Milyarderlerin ezici bir çoğunluğunun da beyaz Amerikalı olduğunu unutmamak gerek.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/iste-amerikan-ruyasi-her-krizde-zenginlesen-elitler-milyonlarca-ac-cocuk-1832924)
***
Gördüğümüz gibi acı gerçekler bunlar.
Ya Afrika’daki, Asya’daki, Ortadoğu’daki halklar açısından durum nedir derseniz, tek sözcükle: facia…
Bizim ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil, bildiğimiz gibi. Küçük işletmeler, esnaflar işyerleri kapalı olduğu için yüzer biner işyerlerini kalıcı olarak kapatmak zorunda kaldılar. Çalışanları işsiz kaldı. Lokantalar, kahvehaneler, kafeler, kuaförler vb. esnaf, işyerleri kapalı olduğu için, işçilerini çıkarmak zorunda kaldılar. Hakeza turizm sektöründe de durum facia…
Yani yüz binlerce insanımız işsiz kaldı. Yüz binlercesine, üstelik de kendi fonlarından (İşsizlik Fonundan) karşılanarak, Kısa Çalışma Ödeneği veriliyor. Maaşlarının yarısını bile alamıyorlar… Yani Koronavirüs bizim ülkemizde de uçurumu büyüttü, tüm kapitalist dünyada olduğu gibi.
Uçurumlar düzeninde, uçurumlar dünyasında yaşıyoruz-yaşatılıyoruz bir avuç Parababası tarafından. Dünyanın kaymağını onlar yiyor. Bu dünyada Cenneti onlar yaşıyor. Ezilen ve sömürülen milyarlarca insan da çok büyük acılar çekiyor. Çok büyük eziyetler görüyor. Kutsal kitaplarda anlatılan Cehennemi bu dünyada yaşıyor.
Ama hep söylediğimiz gibi: Nereye kadar?..
Çünkü bundan 104 yıl önce: Buz kırılmış, yol açılmıştır!
İnsanlık 1 milyon 700 bin yıl yaşadığı İlkel Sınıfsız Toplum konağından, son 6 bin 500 yıldır yaşadığı Sınıflı Toplum konağına geçmiştir. Ve bu Sınıflı Toplum konağından çıkışın yolunu da Büyük Ekim Devrimi’yle göstermiştir:
“Biz başlangıcı yaptık. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna kadar vardırırlar, bunun önemi yok. Önemli olan, buzun kırılmış, yolun açılmış ve gösterilmiş olmasıdır.”, diyordu Lenin Usta, bundan 104 yıl önce…
Evet, İnsanlık “Altın Çağ”ı bir kez daha ve sonsuza kadar yaşayacak. Ama artık Modern Sosyalizm olarak yaşayacak.
O toplumda sınıfsal ve sosyal eşitsizlikler ortadan kaldırılacak. İnsanın insanı ezmesine, sömürmesine, soymasına, zulmetmesine izin verilmeyecek.
Uçurumlar olmayacak artık ve herkes, toplumun ürettiği zenginliklerden ihtiyacına göre yararlanacak…
Gelecek o günler. Mutlaka gelecek!