Site rengi

Tasarım

Venezuela emperyalist saldırıyı püskürttü ama yeni saldırılar olacaktır

13.10.2020
855
A+
A-

Hüseyin Ali

Emperyalizm, başta en donanımlı gücü Amerikan Emperyalizmi olmak üzere, Venezuela Devrimi’ni hiç rahat bırakmadı. Darbe girişimleriyle, devrim liderlerine suikastlarla, ablukalarla, sabotajlarla…

Tıpkı daha önce Küba’ya yaptığı gibi… Ama işte Küba bütün güçlüklere rağmen ayakta! Venezuela da aynı yolda ilerliyor.

Amerikan Emperyalizminin son saldırısı bu yılın eylül ayının başlarında oldu. İki rafineriye sabotaj yapmak üzere olan bir ABD askeri yakalandı. Maduro olayı şöyle açıkladı:

“Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, iki petrol rafinerisini hedef alan bir Amerikan ajanı yakaladıklarını duyurdu.

“Maduro, Kuzey Karayipler kıyısında yakaladıkları kişinin daha önce Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) istihbarat örgütlerinden CIA için çalışmış bir deniz kuvvetleri askeri olduğunu iddia etti.

“Nicolas Maduro, yakalanan kişinin üzerinden özel silahlar ve çok miktarda ABD Doları çıktığını dile getirdi. Venezuela Cumhurbaşkanı, bu kişinin Falcon bölgesindeki Amuay ve Cardon rafinerilerinde gerçekleştirdiği faaliyetleri ile ilgili sorguya çekildiğini ifade etti. Ayrıca, konu ile ilgili ayrıntıların geleceği, fotoğraf ve video kayıtlarının paylaşılacağı açıklandı.” (https://tr.euronews.com/2020/09/12/venezuela-devlet-baskan-maduro-rafinerilerin-yak-n-nda-bir-amerikan-ajan-yakalad-k)

Venezuela’da bu yılın mayıs ayında, daha önce tıpkı 1961’de Küba’ya yapılan ve hüsranla sonuçlanan emperyalist Domuzlar Körfezi Çıkarması’nda olduğu gibi bir emperyalist saldırı düzenlenmiş ve saldırganlar derdest edilmişti. O saldırıda da 8 kişi öldürülmüş, 80’in üzerinde saldırgan 2 eski Amerikan özel kuvvetler askeriyle birlikte yakalanmıştı. Amaçları Başkan Maduro’yu etkisiz kılmaktı.

Faşist Trump Delisi’nin bu olaya yönelik açıklaması basında şöyle aktarıldı:

“ABD’nin Venezuela’daki darbe girişimiyle ilgisi olduğu iddialarını reddeden Trump, Nicolas Maduro yönetimini üstü kapalı biçimde tehdit etti.

“Trump, ‘Bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Yönetimimin bu konuyla hiçbir ilgisi yok. Eğer Venezuela ile ilgili bir şey yapsaydım böyle yapmazdım, biraz farklı yapardım. Adına da işgal denirdi’ ifadesini kullandı. Trump ayrıca, söz konusu girişimi düzenlediği belirtilen Amerikalı askerlerin sızma operasyonunun ‘beceriksizce’ yapılmış kötü bir saldırı olduğunu kaydetti.” (https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2020/05/08/venezuelada-2-parali-asker-daha-yakalandi)

Başarısız olduğundan, Trump için “beceriksizce yapılmış” bir saldırı ama ABD kaynaklı olduğu kesin. Nitekim Trump’ın Güvenlik Danışmanı Ku-Klux-Klancı John Bolton, Trump tarafından görevden alındıktan sonra bu yıl yayımlanan kitabında Amerikan Emperyalizminin Venezuela’ya saldırılarıyla ilgili gerçekleri tam olmasa da, epeyce ayrıntı vererek itiraf etti.

Faşist Bulton, haziran ayında yayımlanan “Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları” (The Room Where It Happened: A White House Memoir) adlı kitabında, “Venezuela Kütüphanesi” başlıklı bölümde tam 25 sayfa Venezuela’da Maduro’yu düşürmek için oynanan Amerikan Oyunlarını aktarıyor.

Bolton şöyle başlıyor:

“Venezuela muhalefetinin Hugo Chavez’in varisi Nicolas Maduro’yu devirme çabalarının başarısından kesin olarak emin değildik. Durum neredeyse tam tersineydi. Maduro karşıtları, yıllarca süren denemeler ve başarısızlıklardan sonra, bunun özgürlük için son fırsatları olabileceğini şiddetle hissettikleri için Ocak 2019’da harekete geçti. Amerika destekledi, çünkü ulusal çıkarlarımız böyle gerektiriyordu. Hâlâ böyle ve mücadele devam ediyor.” (Bolton, Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları)

Bu açıktan Maduro’ya karşı yapılan terör eylemlerini itiraf etmek anlamına geliyor. Bolton, Trump yönetiminin o zamanki en saldırgan faşist, Ku-Klux-Klancı elemanlarından biriydi. Büyük olasılıkla Venezuela’daki başarısız Amerikan terör eylemlerinden sonra Trump tarafından görevden alındı.

Bilindiği gibi 2018 yılında Maduro’ya bomba yüklü 2 insansız hava aracıyla saldırı yapılmış ama İHA’lardan birisi vurulmuş, diğeri ise bir binaya çarparak patlamıştı.

Bolton bu terörist saldırıyı şöyle aktarıyor.

“Chavez-Maduro rejimine yönelik geniş ve güçlü muhalefetin varlığı dikkate alındığında, Venezuela’da yirmi yılda pek çok fırsatın kaçırıldığı görülür. Ulusal Güvenlik Danışmanı olduktan kısa bir süre sonra Maduro 4 Ağustos’ta bir askeri ödül töreninde konuşurken iki insansız hava aracı tarafından saldırıya uğradı. Saldırı başarısız olmakla birlikte, ordu içindeki derin ayrılığı gösterdi. Patlama seslerini duyan servis elemanlarının hızla eğlenceli şekilde kaçışlarından, rejim propagandasına rağmen Maduro’ya ne kadar “sadık” oldukları anlaşıldı.” (agy.)

Burada duralım: Bir devlet başkanına ciddi bir terör saldırısı oluyor, kalabalık kitleye havadan bombalı İHA’larla saldırılıyor ve Bolton faşisti bu saldırıdaki kaçışmaları “eğlenceli” buluyor. Bu insanlık suçudur.

Öte yandan Bolton’un “kısa bir süre sonra” dediği zaman aralığı yaklaşık 4 aydır. Bolton 9 Nisan’da göreve gelmiş, saldırı 4 Ağustos’ta yapılmıştır. Zaten her an saldırıya hazır CIA için az bir süre değil.

Nitekim Maduro da olayı açıklarken, suikastın Bolton’un işi olduğunu vurguluyor. Grayzone adlı Amerikan haber sitesinden Max Blumental adlı gazetecinin kendisiyle yaptığı ve tam 1 yıl sonra 6 Ağustos 2019’da yayımlanan söyleşide şunları diyor:

“Nicolas Maduro: (…) Şimdi, girişim bir yıl önce oldu, ağustosta bir yıl olacak. Bugün size suikast girişiminin emrini Beyaz Saray’da John Bolton’un verdiğine dair kanıtım olduğunu söyleyebilirim.

“Max Blumental: John Bolton’un kişisel olarak size suikast emrini verdiğini mi söylüyorsunuz?

“Nicolas Maduro: Hatta Beyaz Saray’da sonuçlarını görmek için bekledi. Biraz daha eşelerseniz göreceksiniz. Kanıtlar, John Bolton’un Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ile koordine olarak bu işi yaptığını gösteriyor. Görevi de Venezuela’da eski bir politikacı ve hukukçu olan Julio Borges’e verdiler.

“Tanıklığımız var. Şahitlerimiz var. İHA’lar ile yapılan bu suikasta malzeme olan tüm kişiler yakalandı. Uygulayan ve planlayanların bir kısmı yakalandı. Tümü de Bogota’daki Julio Borges’i işaret ediyor. Tümü de Kolombiya’da Juan Manuel Santos’u işaret ediyor.  Tüm lojistik, kurumsal destek, teknik yardım, Kolombiya gizli servisinden. Bunların tümü de John Bolton’u gösteriyor; suçlu kafasına, katil kafasına sahip John Bolton’u.” (https://thegrayzone.com/2019/08/06/interview-venezuelan-president-nicolas-maduro/)

Bolton, gerçekten de Maduro’nun söylediği gibi faşist, Ku-Klux-Klancı, yani ırkçı bir kişilik. Trump Delisi’ne (tabiî ki aslında deli değil, emperyalizmin en saldırgan yöneticilerinden birisine) bile “Eğer Bolton’un kafasına gitseydim, şimdi beşinci dünya savaşını yaşıyor olurduk” dedirten birisi. Yani Bolton böylesine tehlikeli, insanlık düşmanı bir kişilik.

Bolton kitabında Venezuela’ya saldırıyı şöyle gerekçelendiriyor:

“Otokratik Maduro Rejimi, Küba bağlantısı ve Rusya, Çin ve İran’a sağladığı açılımlar nedeniyle bir tehditti. Moskova’nın tehdidi inkâr edilemezdi; hem askeri, hem de mali olarak Maduro’yu destekliyor, Venezuela’nın petrol ve gaz endüstrisini yönlendiriyor ve faturasını ABD’ye yüklüyordu (Bu nasıl oluyorsa? – Hüseyin Ali). Pekin de farklı değildi. Trump bunu gördü ve 2019’un ilk günlerinde Mısır Devlet Başkanı Abdül Fettah El-Sisi ile Rusya ve Çin konusunda kaygılarının olduğunu söyledi. ‘Oturup kalmak istemiyorum’ dedi. Ben göreve başladığımda Venezuela konusu bana göre öncelikli değildi; ama iyi bir ulusal güvenlik yönetimi, yeni tehditler ya da fırsatlar çıktığında ona göre davranmayı, esnek olmayı gerektirir. Venezuela da tam böyle bir durumdu. Amerika, Monroe Doktrini’nden beri Batı Yarımküre’de dış tehditlere karşı olmuştu; Obama-Kerry yönetiminin Monreo Doktrini’ni gömmesinden sonra onu yeniden canlandırmak gerekliydi.” (Bolton, Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları)

Monreo Doktrini, 1800’lerin ilk yarısında, 1823’te, özellikle Avrupalıları Amerika kıtasına sokmamayı amaçlayan, o zamanın Amerika Başkanı James Monroe yönetiminde alınan kararlara dayanır. Kapitalizm henüz emperyalist aşamaya geçmemiş olsa da tekelci gidişin habercisi diyebiliriz bu kararlara. Ya da ABD’nin tüm kıtayı, özellikle de Orta ve Güney Amerika’yı kendi arka bahçesi olarak kabul ettiğini ortaya koyan kararlardır, diyebiliriz.

İşte Bolton bunu kastediyor. Nitekim Amerikan Emperyalizmi böyle de davranıyor. Küba 60 yıldır abluka altında. Şimdi Venezuela da öyle… Bu ülkelerle ilişki kuran, ticaret yapan kişi ya da firmalara yaptırımlar uyguluyor. Hatta Venezuela’ya İran’dan petrol taşıyan 5 tankerin kaptanları için bile yaptırım uygulayan bir saldırganlıkta. Dahası var, geçtiğimiz ağustos ayında, bu tankerlerden dördüne ve taşıdıkları 1.1 milyon varil petrole silah gücüyle el koydu. Emperyalizm böylesine hukuksuz…

Trump Delisi; “Bolton’un aklına uysaydım beşinci dünya savaşını yaşıyor olurduk”, dese de, kendisi ondan farklı değildir. O da faşist, Ku-Klux-Klancı kafada, gerici, insanlık düşmanı, acımasız bir kişiliktir. Bolton, Venezuela ile ilgili olarak Trump’ın olaya bakışını, anlattığı şu olayla veriyor kitabında:

“İHA saldırısından kısa bir süre sonra, 15 Ağustos’ta yapılan bir toplantıda Venezuela gündeme geldi ve Trump bana empatiyle Maduro Rejimini düşürme anlamıda ‘İşi bitir’ dedi. ‘Beşdir sana söylüyorum’ diye devam etti. Olan görüşmeyi sadece Kelly (John Kelly, ABD İçişleri Bakanı, asker kökenli – H. A.) ve benim olduğum dar bir toplantıda anlattım. Trump, Venezuela için askeri seçenek konusunda ısrarcı oldu ve sürdürdü; bunu ‘Amerika Birleşik Devletleri’nin gerçekten bir parçası olduğuna’ dayandırıyordu ama askeri seçenek yanlıştı. Başkanlığın askeri seçeneğe ilgisi beni önce şaşırttı; ama Trump neredeyse tam 1 yıl önce 11 Ağustos 2017’de Bedminster’de (New Jersey) bir basın toplantısında, bir soruya verdiği cevapta askeri seçeneği gene savunmuştu:

“Venezuela için pek çok seçeneğimiz var. Askeri seçenek de dahil. Venezuela için pek çok seçeneğimiz var. Bizim komşumuz… Yani, dünyanın her yerindeyiz ve dünyanın her yerinde çok, çok uzak yerlerde birliklerimiz var. Venezuela çok uzakta değil, insanlar acı çekiyor ve ölüyorlar. Venezuela için, gerekirse olası bir askeri seçenek de dahil birçok seçeneğimiz var.”

“Ben, özellikle kaçınılmaz Kongre muhalefeti göz önüne alındığından askeri gücün neden çözüm olmadığını açıkladım; ama Maduro’nun muhalifleriyle işbirliği yaparak aynı hedefe varabilirdik. Daha sonra 1 Kasım 2018’de Miami’de Batı Yarımküre’nin ‘Tiran Üçlüsü’ olarak adlandırdığım Venezuela, Küba ve Nikaragua’ya yönelik kapsamlı bir konuşma yaptım ve Venezuela işine odaklanmaya karar verdim. Yönetimin, Obama’nın Küba politikasını tersine çeviren ve Havana’ya yeni yaptırımların uygulanacağı bir yola girdiğini, Venezuela Merkez Bankası aracılığıyla satışların yapıldığı ve Venezuela’yı ayakta tutan altın sektörüne yönelik de yaptırımlar geleceğini belirttim. ‘Tiran Üçlü’ benzetmesi yaptığım konuşmamda bu üç otoriter devlet arasındaki ilişkilerin altını çizdim. Trump, kullandığım ‘Tiran Üçlü’ deyimini beğenerek ‘Çok güze konuşmalar yapıyorsun’ dedi, oysa metin kendisinin konuşma yazarlarından birisi tarafından yazılmıştı.” (Bolton, Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları)

Bolton kitabında sonrasını da anlatıyor. Muhalefeti örgütlüyorlar. Ordu içinde adamlar buluyorlar. Politikacılar içinde yandaşlar ve hainler buluyorlar. Bu işleri havuç ve sopa siyasetiyle götürüyorlar. Yani tehdit de ediyorlar, rüşvet de veriyorlar.

Nitekim 2019 yılının ocak ayında Maduro kısa süre önce Başkanlık seçimini kazanmış olsa da, parlamentoda çoğunluğu yitirince, Juan Guaido adlı bir hain buldu. Bir yandan abluka, bir yandan sabotajlarla halkı sıkıntıya sokup, bu haini kullanarak sokak gösterileri başlattı. Bu arada gizli olarak darbe çalışmaları yürüttü.

Juan Guaido haini, hukuksuz şekilde kendisini Geçici Başkan ilan etti. Bu arada el konulan Venezuela’nın 20 milyar dolarlık döviz kaynaklarının ve Bank of England’da bulunan 1.4 milyar dolarlık altın stokunun emperyalistlerce bu hainin kukla yönetimine açıldığı duyuruldu. Çok sayıda emperyalist ya da emperyalist güdümündeki ülke, kukla yönetimi tanıdı. Venezuela devlet petrol şirketinin en büyük paya sahip olduğu ve ABD’de bulunan Citgo şirketi de el konularak bu haine bağlandı. Bir yandan uygulanan abluka ve ekonomik yaptırımlarla Venezuela Halkı sıkıntıya sokulurken, bir yandan bu haine ekonomik imkanlar sağlandı; dahası, bu hain aracılığıyla “insani yardım” adı altında Brezilya ve Kolombiya’dan saldırı oyunu oynandı. Bolton, bütün bu süreci ayrıntılarıyla anlatıyor kitabında.

Ancak Maduro yönetimi, bütün zorluklara rağmen bu kıtlık yaratma ve sözde çözme oyununu bozdu. Kendi imkanlarıyla 33.000 kişilik bir üretim ve dağıtım organizasyonu kuruldu. Halka gıda, temel ihtiyaç maddeleri ve ilaç desteği sağlandı. Guaido hainine karşı herhangi bir baskı veya tutuklamaya gidilmeksizin, izole edilerek kendiliğinden halkın gözünden düşmesi sağlandı.

Nisan sonunda beklenen oldu; 30 Nisan’da bir grup asker iktidarı aldığını belirtti ama Venezuela halk ve güvenlik güçleriyle hemen bastırıldı.

Bolton-Trump ikilisinin oyunu tutmamıştı. Bu aslında Bolton’un, Trump tarafından görevden alınmasının altında yatan temel başarısızlıktı.

Bolton bu süreci şöyle aktarıyor:

“Çeşitli nedenlerden kaynaklanan bocalamalardan sonra, muhalefetin harekete geçmesi için hedeflenen yeni tarih 30 Nisan olarak belirlendi. (…) Zaman aleyhimize işliyordu. Guaidó’nun ülkeyi terk etmesi gibi önceki hatalar (Guaido haini ABD’nin “gitme” demesine rağmen kendi kafasıyla geçici olarak yurt dışına, Kolombiya ve Brezilya’ya gitmişti – H. A.), şubat ayında muhalefetin ve Kolombiya’nın insani yardım için sınırı zorlamaması ve Caracas’ta Amerikan elçiliğinin kapatılması (ABD Dışişleri Bakanlığı dışişleri personelini riske atmamak için geçici olarak büyükelçiliği kapatmıştı – H. A.), aklıma gelen başarısızlık nedenleriydi. Buna rağmen hedeflenen 30 Nisan tarihi ve Guaido’nun 1 Mayısta ülke çapındaki kitle gösterileri çağrısı kapıdaydı.” (Bolton, Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları)

Bolton faşisti demek istiyor ki, hatalar yapıldı ama gene de 30 Nisan’da darbe girişiminin yapılması kararı ve sonrasında 1 Mayıs’ta ülke çapında yapılması planlanan kitle gösterileri kararı yürürlükteydi. Buna göre yol yüründü.

Tabiî Amerikan Emperyalizmi her dediğini yapamıyor. Güçler dengesine bağlı. Suriye’de de onca çabaya, oyuna rağmen Esad Yönetimini düşüremedi. Venezuela’da da olan budur. Demek ki, antiemperyalist yönetimlerin eğer halk tabanı varsa, örgütlüyse, emperyalizm diş geçiremiyor.

Bolton Faşisti, bölümün sonunda olayların muhasebesini yaparken yenilginin nedenlerini kendince ortaya koyuyor ve hedeflerini sürdürüyor:

“Nisan 2019’un o son gününde, yirmi yıllık karşılıklı güvensizlik; harekete geçmeyi vadeden ama en kritik anda cesaretini yitiren bazı rejim liderlerinin korkaklığı (Maduro yönetiminin bazı elemanlarını satın aldık demek istiyor – H. A.); deneyimsiz muhalefetin bazı taktik hataları, sahada Amerikalı danışmanların bulunmayışı; Rusların ve Kübalıların gizli ve sıkı takibi, girişilen ayaklanmayı başladığı gün söndürdü, oysa başarılı olabilirdi. Tüm bunları o sırada ortaya koydum. Başarısızlık sonrası suçlamalar kaçınılmazdır, Trump’tan gelenler de dahil.

“Ama hata olmamalı: Bu ayaklanma başarıya çok yaklaştı. Tersini savunmak, gerçeği görmemektir; önümüzdeki yıllarda yeni bilgiler ortaya çıktıkça, manzara daha net hale gelecektir. 30 Nisan başarısızlığının ardından, muhalefet yoluna devam etti, Amerikan politikası muhalefeti desteklemeye devam etmelidir. Mitch McConnell’ın (bir ABD Senatörü – H. A.) Mayıs ayı başlarında bana söylediği gibi, ‘Geri adım yok’.” (Bolton, Olayın Geçtiği Oda: Beyaz Saray Anıları)

Görüldüğü gibi Amerikan Emperyalizmi saldırılarını sürdürmekte kararlı ama yenilmez değil.

Belki çok can yanacaktır, çok tahribat olacaktır ama örgütlü ve onurlu bir mücadele emperyalizmi yener.

Sürekli devrimci uyanıklık şart!

Dün Küba’da, Vietnam’da böyle oldu; Küba, Suriye ve Venezuela hâlâ direnmeye devam ediyor.

Hep uyanık olmak, halkı örgütlemek, ideolojik olarak donatmak şart.

Böylece halkın direnişi pekiştirilebilir ve emperyalist saldırılar boşa çıkarılabilir.