Yeme Bizi Lorenzo Prendini!
M. Gürdal Çıngı
Unvanlara bak!
Yaptığı hırsızlıklara bak!
Sen ki; 50 yaşında bir Zooloji Profesörüsün!
Sen ki; dünyanın en büyük 6 Ulusal Doğa Tarihi Müzelerinin 3’üncüsünün Müdürüsün!
Bu müzeler hangileridir denirse hemen bilgilendirelim:
Londra Doğa Tarihi Müzesi, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, Berlin Doğa Tarihi Müzesi, Viyana Doğa Tarihi Müzesi, İsveç Doğa Tarihi Müzesi, Paris Doğa Tarihi Müzesi.
Sen ki; Amerikan Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Lorenzo Prendini’sin!
Senin başında bulunduğun müze; New York’ta bulunuyor ve 25 bina bloğundan oluşuyor.
Senin başında bulunduğun müzede; kütüphanenin yanında 46 tane sergi salonu ve laboratuvarlar bulunuyor.
Senin başında bulunduğun müzede; bitkiler, hayvanlar, fosiller, mineraller, kayaçlar, meteorlar ve insan yapımı kültürel ürünler olmak üzere toplam 126 milyon parça sergileniyor.
Senin başında bulunduğun müze; 1869 yılında kuruluyor ve okyanus hayatı, insan biyolojisi, evrim, fosiller ve gezegenler gibi farklı bölümlerden oluşuyor.
Ve sen bizi yiyorsun!
Hem de ne yeme!
Ya da bize; “Yersen Lokantası” açıyorsun!
Ayıp denen bir şey var!
Ahlâk denen bir şey var!
Bilim ahlâkı denen de bir şey var!
Ama sen bütün bunları yiyip yutmamızı ve sana inanmamızı istiyorsun. Öyle mi?
Yapma be Lorenzo!
Yeme bizi be Lorenzo!
Tamam, sizlerin deyişiyle geri kalmış, vahşi, barbar, ilkel bir toplum, ülke olabiliriz.
Ama bu kadar da değil be Lorenzo!
Utan biraz!
Her şeyin bir oluru var!
Her şeyin bir anhası minhası var yahu!
Ama senin söylediğin şeylerin hiçbir oluru, hiçbir anhası minhası yok yahu!
Ne yapıyorsun?
Ülkemizden, Türkiye’den biyokaçakçılık yapıyorken havaalanında yakalanıyorsun. Ve polisler ifadeni alıyorlar. Sen ifadende diyorsun ki;
“New York City Üniversitesinde profesör olarak işime devam ediyorum. Valizler bana ait, sayısını bilmediğim hayvanları Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden topladım. Bunlarla ilgili araştırma yapacaktım, uzun süreceği için yanımda götürmek istedim. Daha önce başka ülkelerde de benzer şekilde çalışmalar yaptım, oradakileri ülkeme götürebildim. Türkiye’de de bunu yapabileceğimi düşündüm, yasa dışı olduğunu bilmiyordum.” (https://anlatilaninotesi.com.tr/20240513/istanbulda-gozaltina-alinan-abdli-muze-muduru-adli-kontrolle-serbest-1083770596.html)
Vah Lorenzo vah!..
Bu kadar masumsun ha!
“Yasadışı olduğunu bilmiyordu”n ha!
İtirafa bak yahu!
“Daha önce başka ülkelerde de benzer şekilde çalışmalar yaptım, oradakileri ülkeme götürebildim”, diye “Türkiye’de de bunu yapabileceğini düşündü”n, öyle mi?
Demek ki sen hırsızsın!
Demek ki sen hırsız kere hırsızsın!
Sen; uluslararası bir kaçakçısın yani!
Utan be! Utan!
Bir de Prof. Unvanın var!
Sizleri Bu Yola İten Sınıflı Toplum Düzenidir
Ama sorun tek başına sende değil. Sana bu ahlâkı veren, kişiliğine işleyen şey; sizin hırsız, yağmacı, talancı, vurguncu düzeniniz.
Sizin düzeniniz, insanın insanı ezdiği, soyduğu, sömürdüğü bir düzen. Ve bu düzen, dünya üzerindeki bütün yeraltı ve yerüstü servetlerini yağmalama üzerine kurulu bir düzen.
Sizin düzeniniz dünyanın neresine gidilirse gidilsin yağma ve talandan başka bir şey bilmeyen düzen. Tarihiniz bununla dolu. Tarihiniz bu sizin!
Bizzat, içinde yaşadığınız ülkenin yeraltı ve yerüstü servetlerini ele geçirebilmek için, o topraklardaki yerli halkı katliama uğratarak o ülkenin sahibi oldunuz.
Bir yandan yerli halkı katlettiniz diğer yandan yerli halkın kültürünü çaldınız. Adlarını çaldınız. Şimdi savaş araç gereçlerinizin (helikopterlerinizin, tanklarınızın) adlarını o yerli halkın, kabilenin ya da kabile şeflerinin adlarından veriyorsunuz. Ve hiç utanmıyorsunuz bundan!
Ne iğrenç bir düzeniniz var sizin…
Ve sizin atalarınız Avrupa’dan gelerek, sözde Amerika kıtasını keşfederek, gerçekteyse işgale uğratarak sadece insanlarını değil, hayvanlarını, bitkilerini, doğayı da katlettiler, yok ettiler. Soykırıma uğrattılar.
Hani nerede yerli kabileler?
Hani nerede bizonlar?
Yok!
Senin şu anda başında bulunduğun müzede sergilediğiniz milyonlarca eser, sizin ve senin yaptığın gibi hırsızlama, yağmalama, talan etme sonucu oluşturulmuş koleksiyonlar. Senin de açıkça itiraf ettiğin gibi…
Irak’ı işgal ettiğinizde yaptığınız ilk işlerden biri; Irak’ın tarihi müzelerini ve kütüphanelerini yağmalamak oldu. Kaçırıp götürdünüz bu eserleri ve utanmadan da müzelerinizde sergiliyorsunuz…
Ya Mısır’dan, Libya’dan Suriye’den, Afrika ülkelerinden, Güney Amerika ülkelerinden ve dünyanın dört bir yanındaki coğrafyalardan kim kaçırdı milyonlarca eseri, buluntuyu? Kim kaçırdı?..
Ya bizim ülkemizden çalıp götürdüğünüz tarihi eserlerimiz?
Pergamon’daki (Bergama) Zeus Sunağı’nı kim çalıp götürdü Berlin Müzesi’ne?
Yine Bergama’daki Athena Tapınağı Propylon’u kim çalıp götürdü Berlin Müzesi’ne?
Ksanthos-Kaş’taki Nereidler Anıtı’nı kim çalıp götürdü British Müzesi’ne?
Ya Troya (Truva-Çanakkale) Hazineleri’ni kim çaldı?
Antakya’daki Üç Güzeller Mozaiği’ni kim götürdü Paris Louvre Müzesi’ne?
Yine Antakya’dan Dionysos Mozaiği’ni Amerika Worcester Müzesi’ne götüren kim?
Aphrodisias’daki İhtiyar Balıkçı Heykeli’ni kim götürdü Berlin Müzesi’ne?
Konya’mızdaki (bir zamanlar yanında oturduğumuz) Beyhekim Camii’nin çini mozaikli Mihrabı’nı Berlin Müzesi’ne götüren kim?
Ya Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası’nı kim götürdü Berlin Doğu Asya ve İslam Sanatları Müzesi’ne?
Antalya’daki Perge Antik Kenti’nden Tykhe Heykeli’ni kim çalıp Belçika Brüksel Kraliyet Sanat Müzesi’ne götürdü?
Smyrna-İzmir’den Dionysos Başı’nı Hollanda Ulusal Arkeoloji Müzesi’ne kaçıran kim?
Uzatalım mi listeyi?..
Kim çaldı bunları?
Siz Batılı Emperyalistler!
Senin, sizin gibi Zoologlar, Araknologlar, Paleontologlar, Herpetologlar, Ornithologlar Arkeologlar, Ichthyologlar, Mammaloglar, bilmem ne loglar… Ya da bu sıfatları taşıyan senin gibi, sizin gibi hırsızlar!
Gelelim senin çaldıklarına…
***
ABD’li profesör gözaltında: Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden toplamış! 1 litre ilacın piyasa değeri 10 milyon dolar
13 Mayıs 2024
Faruk SAVAŞ – Ömer HASAR / İSTANBUL, (DHA)
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bağlı polis ekipleri Türkiye’de yaşayan endemik türdeki hayvanların kaçak yollarla yurtdışına kaçırılmasına yönelik çalışma yürüttü. İstanbul Havalimanı’nda düzenlenen operasyonda Amerika’nın New York kentinde müze müdürü olan Profesör Lorenzo Prendini İstanbul Havalimanı’nda suçüstü yakalandı. Prendinini’nin valizinde yaklaşık bin 500 adet akrep, tarantula ve örümcekle, içerisinde hayvanlardan elde edilen zehirlerin bulunduğu değerlendirilen 88 adet plastik şişe ele geçirildi.
Diğer yandan Profesör Lorenzo Prendini’nin daha önce de farklı ülkelerden endemik hayvan türlerini ABD’ye kaçırdığı ortaya çıktı. Profesör Lorenzo Prendini emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Gaziosmanpaşa Adliyesi’ne sevk edildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, ülkemizde yaşayan endemik türdeki zehirli hayvanların DNA bilgilerinin kopyalandığını ve zehirlerinin sağılma yöntemiyle ilaç yapımında kullanıldığını tespit etti. Ardından maddi değeri yüksek olduğu öğrenilen ve yurtdışına çıkarılma yasağı bulunan endemik türdeki hayvanların kaçırılmasına yönelik kapsamlı çalışma başlatıldı. 12 Nisan’da İstanbul Havalimanı’nda düzenlenen operasyonda Amerika’nın New York kentindeki Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü (American Museum of Natural History) olduğu öğrenilen Prof. Lorenzo Prendini gözaltına alındı. Prendini’nin valizinde yapılan aramada endemik hayvan zehirlerinin olduğu değerlendirilen 88 plastik şişe ve klips poşetler içerisinde yaklaşık bin 500 adet endemik türde akrep, tarantula ve örümcek ele geçirildi.
ENDEMİK TÜRDEKİ HAYVANLARI TÜRKİYE’NİN ÇEŞİTLİ BÖLGELERİNDEN TOPLAMIŞ
Örümcek, akrep ve tarantula uzmanı olan (Araknolog) ve birkaç hafta önce ülkemize gelen Profesör Prendini’nin Türkiye’nin çeşitli illerinde bulunarak endemik türdeki hayvanları yakaladığı değerlendirildi. Hayvanların zehrinden elde edilen ilacın 1 litresinin piyasa değerinin 10 milyon dolar olduğu öğrenildi. Gözaltına alınan Prof. Lorenzo Prendini’nin emniyetteki işlemleri sürerken operasyonda ele geçirilenler İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sergilendi.
FARKLI ÜLKELERDEN ENDEMİK TÜRLERİ ABD’YE GÖTÜRMÜŞ
New York City Üniversitesi’nde akademisyenlik de yaptığı öğrenilen Lorenzo Prendini’nin İstanbul Havalimanı’nda Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından suçüstü yakalanmasına dair yeni detaylar da ortaya çıktı. Prendini’ye Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Türkiye’de akademik araştırma izni verildiği, ancak iznin kapsamında endemik türlerin yurtdışına çıkışının bulunmadığı öğrenildi. Prendini’nin ifadesinde 26 Nisan’da Türkiye’ye geldiği, endemik türdeki hayvanları farklı illerden topladığı ve yapacağı akademik çalışmaların uzun süreceğinden ülkesine götürmek istediğini söylediği öğrenildi. Profesör Prendini’nin ifadesinde, farklı ülkelerden araştırma için Amerika’ya endemik türdeki hayvanları götürdüğünü, Türkiye’den de sorun yaşamadan Amerika’ya hayvan götürebileceğini düşündüğünü ve bunun suç olduğunu bilmediğini söylediği öğrenildi. Profesör Lorenzo Prendini, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Gaziosmanpaşa Adliyesi’ne sevk edildi.” (https://www.hurriyet.com.tr/gundem/zehirli-hayvan-kacakcilarina-operasyon-1-litre-ilacin-piyasa-degeri-10-milyon-dolar-42461115)
***
Ve bu işin, bu haberin, bu olayın acı yanı nedir?
Hırsızlık, kaçakçılık, yağmacılık yaptığı gün gibi açık olan, aşikâr olan Lorenzo Prendini Adliyemizden Adli Kontrol Şartıyla serbest bırakıldı ve elini kolunu sallayarak ülkesi ABD’ye döndü!
Bu da bizim ahvalimiz ne yazık ki…
İktidarda bulunan ve buraya; ABD-İngiltere-İsrail tarafından getirilmiş bulunan AKP Hükümetinin Hukuk Bürolarına dönmüş mahkeme bu kararı verdi, verebildi…
Oysa Türkiye’ye araştırma yapmaya gelirken Lorenzo’yla resmi kurumlar arasında yazılı anlaşma yapılıyor. Anlaşmada her şey açık. Net. Resmi olarak yazılı aşağıda okuyacağımız gibi. Buna rağmen kaçakçılık yapmaya çalışıyor ve suçüstü yakalanıyor. Böylesine ağır bir suça tutuklama vermeyecek de neye tutuklama verecek bu mahkemeler?
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut’a ardı ardına cezalar veriyorlar, olmayan Cumhurbaşkanına hakaretten. Yurtseverlere gelince yaşına bakmaksızın veriyorlar onca yıllık cezaları, müebbetleri…
Sen Aynı Zamanda Adi Bir Yalancısın Lorenzo!
Ha bir de sen hırsızlığının, kaçakçılığının, yağmacılığının yanında yalancısın da Lorenzo! Hem de yaşına, unvanına, kariyerine bakmadan utanmadan, sıkılmadan yalan söylüyorsun. Söyleyebiliyorsun…
Bizim ülkemizde; “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, diye bir atasözümüz var. Senin yalanın da aynen öyle açığa çıktı Lorenzo!
Bak sana verilen iznin ayrıntıları bunlarmış:
***
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan ABD’li müze müdürüne verilen iznin ayrıntıları ortaya çıktı
14.05.2024
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan ABD’li müze müdürü
Anadolu’da yaşayan endemik türdeki zehirli hayvan türlerini yurtdışına kaçırmaya çalışırken yakalanan Amerikan Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Lorenzo Prendini’ye verilen araştırma izin belgesinin detayları ortaya çıktı.
Amerikan Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Müdürü Lorenzo Prendini’nin de katıldığı çalışmalar için sahada bulunan flora, fauna, doğal ve kültürel değerlerin yanı sıra ekosistem bütünlüğüne de zarar vermeyecek şekilde yapılması, alanların özelliklerinin kaybolmamasına özen gösterilerek yaban hayatının tahrip edilmemesi şartı konulduğu kaydedildi.
Arazi çalışmalarının yapılacağı yerin il merkezlerinde valiliğe, ilçelerde ise kaymakamlığa bilgi verilmesi, arazide yapılacak her türlü çalışmalara en az bir gün önce Bakanlığın Doğa Koruma ve Milli Parkların Bölge Müdürlüğüne bağlı ilgili il şube müdürlüklerine ve genel kolluk kuvvetlerine bilgi verilmesi maddesi konulan belgede, söz konusu çalışmaların 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamındaki korunan alan sınırları dahilinde kalması ve çalışmada yabancı araştırmacı bulunması nedeniyle mutlak suretle ilgili İl Şube Müdürlüğüne bilgi verilmesi ve Bakanlığın Doğa Koruma ve Milli Parklar ilgili Bölge Müdürlüğünden veya ilgili İl Şube Müdürlüğü’nden bir teknik personel eşliğinde araziye çıkılmasının sağlanması istendi.
Veriler yurtdışına çıkarılamaz maddesi yer aldı
Araştırma sırasında elde edilen fotoğraf, video, koordinat bilgileri gibi her türlü verinin, kurumun ayrı bir izni olmaksızın yazılı, görsel, işitsel iletişim araçları ile sosyal medya ve benzeri ortamlarda yayımlanmaması, bilimsel maksatlar haricinde yayın yapılmaması maddesi yer alan belgede, ayrıca yabancı akademisyenlerin araziye çıkmadan önce Bakanlar Kurulu’nun 88/12839 sayılı tarihli talimatı doğrultusunda gerekli evraklarını tamamlaması ve projede ismi geçen Türk akademisyenler olmadan araziye çıkmaması gerektiği yer aldı.
Çalışmalar kapsamında toplanacak örneklerde Rapor Genel Tanım Bilgilerinde belirtilen bilgilere uyulması, örneklerin ve örneklerden elde edilecek olan her türlü ürünün kesinlikle yurt dışına çıkarılmaması ve ticarete konu edilmemesi vurgulanan izin yazısında, araştırma ara ve sonuç raporlarının basılı ve dijital ortamda birer kopyasının Genel Müdürlüğe gönderilmesi istendi.
Belgede, yapılan proje çalışması için 5 Şubat 2023 tarihli talebe belirtilen maddelere uyulması şartıyla Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce 9 Mayıs 2023’te onay verildiği ifade edildi.
İzin talep belgesinde yurtdışına çıkarılmayacak beyanı
İzin talep belgesinde ise Lorenzo Prendini ile Karataş’ın dışında Ömer Halisdemir Üniversitesinde görevli zoolog Prof. Dr. Ahmet Karataş ile Amerikan Ulusal Doğa Tarihi Müzesinde görevli doktora öğrencisi Javier Blasco’nun da yer aldığı projenin amacının ise ilgili kuruma euscorpius ve model olarak kullanarak morfolojiyi, çok lokuslu DNA dizilerini ve euscorpius ve ilgili düzeyinde filogenisini birkaç türün morfolojik verilerini, DNA dizilerini içeren önceden var olan bir veri setini euscorpius taksonomik durumunun çözülmeye çalışması ve yeni türlerin keşfi olduğu belirtildi.
Talepte ayrıca elde edilecek materyallerin Ömer Halisdemir Üniversitesinde inceleneceği ve yurt dışına çıkarılmayacağının beyan edildiği görüldü.” (https://anlatilaninotesi.com.tr/20240514/adli-kontrol-sartiyla-serbest-birakilan-abdli-muze-mudurune-verilen-iznin-ayrintilari-ortaya-cikti-1083806867.html)
***
Yani nereden baksan utanmazca, ahlâksızca işler yapmışsın be Lorenzo!
Yanılmayı isterdik siz Batılılar hakkında ama ne yazık ki yanıltmadınız bizi. Tek tek insanlarınızdan söz etmiyoruz tabiî ki. Sizin içinizde de namuslu insanlar elbette var. Olmaz olur mu?
Ama düzeninizle bütünleştiğiniz, kişicil çıkarlarınızı orada bulduğunuz, gördüğünüz anda insanlıktan çıkıyor, bir canavara dönüşüyorsunuz. Bir hırsıza, bir kaçakçıya, bir yağmacıya dönüşüyorsunuz. İçinizdeki bütün kötülükler en açık biçimde ortaya saçılıyor. İğrenç Batılı içyüzünüz ortaya seriliveriyor…
Bu kadar yazmaya değer miydi seni ve senin gibileri?
Bilmiyoruz.
Ama haberi okuyunca içimiz acıdı. Yüreğimiz yandı. Bir insanın böylesine alçalmasına biz insan olarak üzüldük.
Ancak bizim derdimiz seninle ve senin gibilerle değil; Sınıflı Toplum Düzeninizle.
İnsanın insanı ezdiği, soyduğu, sömürdüğü, zulmettiği, her türlü kötülüğü yapabildiği düzeninizle derdimiz.
Ve o düzeninizi, Sınıflı Toplum Düzenini bir gün mutlaka ortadan kaldıracağız hem kendi ülkemizde, hem sizin ülkenizde.
İnsanlık, en yüce değerlere sahip çıkarak yaşayacak bu güzelim evrende.
Buna da inancımız tamdır.
Bunu da böyle bilesin Lorenzo!
Batılılar, Endemik Bitkilerimize Neden Göz Dikerler? Neden Kaçırırlar?
Önce kimi bilimsel bilgiler ve rakamlar aktaralım, konuyu tümüyle kavramak için.
Endemik ne demektir?
“Endemik, alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender ve çok ender bulunan türler olarak tanımlanmaktadır. Latince endemos (indigenous) kelimesinden gelir ve “yerli” anlamında kullanılmaktadır. Endemik alan; bir ada, bir yarımada veya bir dağ olabileceği gibi birkaç metrekarelik alanlar da olabilmektedir.” (https://www.ankaratb.org.tr/lib_upload/128_T%C3%BCrkiye%E2%80%99de%20Endemik%20Bitki%20T%C3%BCrleri_23_07_2012.pdf)
“Ülkemizdeki takson (bitki sayısı) sayısı yaklaşık 11.400 civarlarındadır. Endemik takson sayısı ise 3.700 dolaylarındadır. Endemik taksonların, Türkiye’nin toplam bitki taksonlarına oranı (endemizm oranı) yaklaşık %32’dir.”
Avrupa’nın tamamında ise 2 bin 750’si endemik olmak üzere 12 bin bitki türü bulunmaktadır.
Örneğin çokça kullandığımız; Orkide, Badem, Tere, Kuşkonmaz, Pancar, Kiraz, Nohut, Keten, Kekik, Madımak, Armut, Çavdar, Çemen, Üvez, Adaçayı, Safran, Turp bitkilerinin kimi cinsleri de endemik türlerimizdendir.
***
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesindeki verilere göre, Türkiye’de, üç kıta arasında doğal bir köprü olması, çeşitli coğrafi özellikleri ve coğrafi farklılığın getirdiği iklim çeşitliliği nedeniyle dünyada benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahiptir. Türkiye’nin bitki zenginliğinin en önemli nedenlerinden birisi de buzul çağlarında Anadolu’nun bitkiler için bir sığınak olması olarak düşünülmektedir. Türkiye, Akdeniz Bitki Alanı (Akdeniz ve Ege bölgeleri), Avrupa-Sibirya Bitki Alanı (Karadeniz ve Marmara bölgeleri) ve İran-Turan Bitki Alanı’nın (İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri) kesişme noktasında yer almaktadır.
(…)
Ülkemizdeki endemik türelerin en önemlilerinden birkaçı;
Kazdağında orman meydana getiren Kazdağı göknarı (Abies equi-trojani), Eğridir güneyindeki Kasnak meşesi (Quercus vulcanica), Köyceğiz-Dalaman arasında yaygın olan Sığla ağacı veya Günlük ağacı ve ormanları (Liquidambar orientalis), Beşparmak Dağları (Ege bölümü)ndaki Kral eğreltisi (Osmunda regalis) ile Datça yarımadasında bulunan Datça hurması (Phoneix theophrasti)dır.
Yurdumuzun özellikle dar derin yarılmış dağlık alanlarında endemiklerin sayısı bir hayli yüksektir. Bunun yanında özellikle Pleistosen’deki iklim şartlarına göre yetişmiş ve yayılma imkanı bulmuş, fakat günümüzde özellikle dağlık bölgelerimize lokal alanlarda hayatiyetlerini sürdüren çeşitli flora bölgelerine ait bitkiler görülmektedir. Örnek olarak, Karadeniz Fitocoğrafya Bölgesindeki Akdeniz elemanları, Nur, Dedegöl, Ağrı, Nemrut, Mercan (Munzur) dağlarındaki nemli ılıman ve nemli soğuk bitkilere örnek olarak gösterilmektedir.
Bunun yanında ülkemizde Konzervatif endemikler yanında, yeni gelişmekte olan progresif endemikler de bulunmaktadır. Bu bakımdan ülkemiz, hem çeşitli familyalara ait hem de endemikler yönünden de çok zengindir.
Türkiye’deki Bazı Endemik Bitki Türleri
İnsanlığın beslenmesinde kilit rol oynayan tarla bitkilerinin % 30’u Anadolu’dan köken almıştır (Örneğin: kiraz, badem, kayısı, buğday, nohut, mercimek, incir, lale, kardelen ve çiğdem).
Ülkemiz endemik bitkilerinden bazıları kültür bitkilerini içermekte, kültür bitkileri olmayan bazı yabani bitkiler de kültür bitkileriyle birlikte yemek malzemesi olarak kullanılabilmektedir. Türk mutfağının zenginleşmesi ve rakipsiz olması açısından bu bitkiler önem arz etmektedir.
***
Biyokaçakçılık konusunda tek örnek yukarıda bariz bir şekilde hırsızlığını anlattığımız Lorenzo Prendini midir?
Ne yazık ki değildir…
İşte bitki ve endemik bitki çeşitliliği açısından bu kadar zengin olan ülkemiz, biyokaçakçılığa neden olmakta, konu olmaktadır.
Yukarıda da yazdığımız gibi, ülkemizde 11 binden fazla bitki türü bulunurken, Avrupa’nın toplamında 2.750 endemik bitki türü bulunmaktadır… Bu 11 binin üzerindeki bitkinin de 3 binden fazlası endemik tür olunca bütün gözler ülkemize çevriliyor. Biyokaçakçılar durup dinlenmeden faaliyet yürütüyorlar.
Bunlara birkaç örnek verelim:
***
9 yılda 100’den Fazla “Biyokaçakçı” Yakalandı
18.09.2016
2007’DEN BU YANA 3 MİLYON 558 BİN LİRA PARA CEZASI
Biyokaçakçılığın önlenmesi kapsamında yürütülen çalışmalar sonrası 2007’den bu yılın eylül ayına kadar 20 ilde 18 ülkeden 114 kişi için 3 milyon 530 bin 648 lira idari para cezası uygulandığını bildiren Eroğlu, 2011’de 21, 2012’de 11, 2013’de 2, 2014’te 3, 2015’de 7 biyokaçakçılık vakası tespit edildiğini ve bu kişilere de idari para cezası verildiğini kaydetti.
“(…)
Hatay- Kırıkhan’da, mart ayında, Fransız uyruklu bir kişinin aracında taş, çamur ve yosun dolu çeşitli büyüklüklerde kaplar bulundu. 40 bin 913 lira para cezası verilen bu kişinin beraberinde yakalanan malzemelerden semender türleri kaçırma şüphesi doğduğundan, ülkeden çıkışı sırasında kontrol edilmesi için gerekli işlemler yapıldı.
Amanos Dağları Zorkun Yaylası mevkisinde nisan ayında, jandarma tarafından Çek Cumhuriyeti uyruklu bir kişinin böcek toplama ekipmanlarıyla dolaştığı tespit edildi ancak beraberinde böcek örneklerine rastlanmadı. Şahsın kaldığı otel odasında yapılan aramada ise şişeler ve kutular içinde çeşitli türlerden böcek örnekleri bulundu. Bu kişiye de 40 bin 913 lira para cezası uygulandı.” (https://www.sondakika.com/guncel/haber-9-yilda-100-den-fazla-biyokacakci-yakalandi-8783031/)
***
Profesörün çaldığı orkideler kurtuldu
Antalya’nın Kaş ilçesinde gerçekleştirilen Türkiye’nin en büyük…
Yusuf Yavuz
13 Nisan 2015
Antalya’nın Kaş ilçesinde gerçekleştirilen Türkiye’nin en büyük biyokaçakçılık operasyonunda Macar uyruklu üç araştırmacının otomobilinde ele geçirilen orkide yumruları ve canlı örnekleri doğaya geri kazandırılmaya başlandı. Nesli tehdit altında bulunan ve Macar araştırmacılar tarafından yurt dışına kaçırılmak istenen orkideler, Kaş Orman işletme Müdürlüğü ekiplerince Ağullu Mahallesi’nde bulunan Likya Kaş Orkidesi Özel Koruma Alanı’na yeniden dikildi. Biyokaçakçılık konusunda toplumsal farkındalığı arttırmak isteyen Orman ve Su İşleri Bakanlığı 6. Bölge Müdürlüğü ise Isparta’daki okullarda eğitim çalışması başlattı.
DAHA ÖNCE DE TÜRKİYE’DEN BİTKİ KAÇIRMIŞLAR
Türkiye’den topladıkları orkide yumruları ve bitki örnekleriyle toprak ve kuş tüyleriyle birlikte Kaş’ın Uğrar Mahallesi mezarlığında yakalanan biri botanik profesörü üç Macar uzman, haklarında yapılan adli işlemlerin ardından serbest bırakıldı. Toplam 116 bin lira para cezasına çarptırılan Macar bitki hırsızlarının elebaşı olan Macaristan Debrecen Üniversitesi Botanik Profesörü Atilla Molnar, ifadesinde dört yıl önce de Türkiye’ye gelerek bitki toplayıp ülkesine götürdüğünü itiraf etti.
‘ANTALYA’DAKİ ORKİDELERİN DÜNYADA NESLİ TÜKENDİ’
Yaptığı işin suç olduğunu bildiğini söyleyen Molnar’ın, “Ancak Antalya bölgesindeki orkideler, dünyada nesli kalmamış nadide bitkiler. Bunları götürüp Macaristan’da üretecektim” ifadeleri ise dikkat çekti. (https://www.odatv.com/yazarlar/yusuf-yavuz/profesorun-caldigi-orkideler-kurtuldu-74192)
***
İki Slovakyalı Amasya’da 12 farklı bitkiyi topladı: 488 bin TL ceza aldı
10 NİSAN 2023
Amasya’da özellikli bitki toplumu alanında 12 farklı bitki türünü topladığı iddia edilen Slovakya uyruklu 2 kişiye, biyoçeşitliliğe zarar vermekten toplam 488 bin 630 TL idari para cezası kesildi.
Geçen hafta Doğa Koruma ve Milli Parklar 11. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Amasya Şube Müdürlüğü teknik personeli, biyolojik çeşitlilik bitki türlerini incelemek için gittikleri özellikli bitki toplumu alanında yol kenarında park halinde bulunan yabancı plakalı bir araç gördü. Teknik personel takip ettikleri 2 kişinin yasak olmasına rağmen 12 farklı türde bitki topladığını belirledi.
Slovakya vatandaşı oldukları tespit edilen kişilerin her birine, biyoçeşitliliğe zarar vermekten 244 bin 315 TL olmak üzere toplam 488 bin 630 TL idari para cezası kesildi.
BİYOKAÇAKÇI OLDUKLARINDAN ŞÜPHELENDİLER
Tarım ve Orman Bakanlığı 11. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “Doğa Koruma ve Milli Parklar 11. Bölge Müdürlüğüne bağlı Amasya Şube Müdürlüğü teknik personellerince geçen 3 Nisan’da özellikli bitki toplumu alanında bulundukları esnada, yol kenarında park halinde yabancı plakalı araç ve arazide yerde bir şeylerle uğraşan biyokaçakçı olduklarından şüphelendikleri iki yabancı uyruklu kişi görüldü ve takibe alındı. Topladıkları değişik sayıda 12 farklı bitki türlerine ve söküm esnasında kullandıkları kürek ve kazıcı aletlere el konuldu. Tahrip yapan şüphelilerin her birine 244 bin 315 TL olmak üzere toplamda 488 bin 630 TL idari para cezası kesildi” denildi.” (https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/iki-slovakyali-amasyada-12-farkli-bitkiyi-topladi-488-bin-tl-ceza-aldi-2037076)
***
Bizden çaldıkları hazineyi bize geri satıyorlar
Yusuf Yavuz
09 Eylül 2016
Ünlü botanikçi Prof. Dr. Özçelik’in biyokaçakçılık isyanı: “Bitki ve hayvan kaçakçılığı kabahat değil, suç olmalı. Bu vatan savunması kadar değerlidir.”
Biyolojik çeşitlilik yönünden dünyanın en zengin coğrafyalarından birinde bulunan Türkiye’den yurt dışına kaçırılan bitki ve hayvan türleriyle ilgili tüyler ürpertici ayrıntılar ortaya çıktı. Gaziantep’te düzenlenen 23. Ulusal Biyoloji Kongresi’nde biyokaçakçılıkla ilgili bildiri sunan Prof. Dr. Hasan Özçelik, “Buğdayın ilk gen merkezi Türkiye, yabancılar kaçırıp değiştirdi. Şu an bize geri satıyorlar. Rosa Gallica gülünün anavatanı bu topraklar, ‘Frenk Gülü’ diye satıyorlar. Bombus arısı bizim, bize satmıyorlar, astronomik ücretle kiraya veriyorlar. Avrupa’dan cebinde portakal kabuğu ile dâhi çıkamazsın. Bizim değerlerimiz ise yağmalanıyor. Biyokaçakçılığın ekonomisi 15 milyar Dolar. Türkiye’de biyokaçakçılık ‘Kabahatler Kanunu’ kapsamında değerlendiriliyor. Oysa bu ‘suç’ olmalı, Anayasa’ya girmeli. Bu, vatan savunması kadar değerlidir” diye konuştu.
KAÇIRILANLAR EKONOMİK DEĞERİ OLAN VARLIKLAR
Türkiye’de floristik araştırmaların 1700’lü yılların başına başladığına değinen Özçelik, şu bilgileri verdi: “1960’lı yıllardan sonra yerli botanikçiler yetişmeye başlamıştır. Ekseriyeti İngiliz, Fransız, Hollandalı, İsviçreli ve Alman menşeili olan bu flora-vejetasyon araştırmacılarının eserlerine ve esas mesleklerine bakıldığında; ayrıca nereleri, hangi bitkileri/grupları çalıştıkları/topladıkları ve kaçakçılığın en çok yapıldığı yöreler ve biyokaçakçıların uyruğuna bakıldığında pek çok sorunun cevabı kolayca bulunur: Araştırıcıların çoğunluğu hekim, eczacı, ziraatçi, bir kısmı ajan (casus), bir kısmı çiçekçi-tüccar, bir kısmı da sadece botanikçidir. Kaçırılan canlılar tıbbi-aromatik, endüstri, gıda, baharat ve süs amaçlıdır. Yani hepsi ekonomik önemi olan varlıklardır. Hayvanlar da böyle. Hopa engereği, Bombus arıları, Kangal köpekleri vs. Türkiye Florasını en iyi bilen İngilizlerdir. Çünkü botanikçilerin duayeni ve Flora of Turkey adlı dev eserin editörü Prof. Dr. P. H. Davis bir İngilizdir. Edinburgh Kraliyet ailesinin desteğiyle bu eseri ortaya çıkarmıştır.” (https://www.odatv.com/yazarlar/yusuf-yavuz/bizden-caldiklari-hazineyi-bize-geri-satiyorlar-100396)
***
Eh Lorenzo!
Canın sağ olsun(!) (Daha doğrusu boynun altında kalsın.) Bize bu kadar yazıyı yazdırdın ya…
Olsun varsın. Halkımız da bu konuda gerekli bilgiye sahip olsun. Önce başımızdaki yönetici diye geçinenleri, gerçekte vatan satıcı olanları görsünler, bir de sizler gibi Batılıların iğrenç içyüzlerini bu vesileyle bir kez daha tanısınlar. Bu bakımdan da bu yazıyı yazma fırsatı verdiğin için sağ ol(!) (Ve bir kere daha boynun altında kalsın…)
Ama unutma:
Hırsızlık, yalancılık, kaçakçılık, yağmacılık Sınıflı Toplumlara özgü olaylar.
İnsanlığın ilk Altın Çağı’nda bunlar bilinmezdi. Sınıflı Toplum Düzeni bunları ortaya çıkardı.
Bizim kuracağımız Modern Sosyalizm Düzeninde, Modern Altın Çağ’da da bunlar olmayacak.
Bütün insanlık büyük bir aile olarak yaşayacak…
Gelecek o günler gelecek…
Görecek İnsanlık o güzel günleri görecek…