Site rengi

Tasarım

Kanaky’de Emperyalizmin İnsanlık Dışı, İğrenç, Kanlı İçyüzü Bir Kez Daha Sırıtıyor!

12.06.2024
468
A+
A-

M Gürdal Çıngı

Kanaky (Yeni Kaledonya)’da Neler Oluyor?

 Yeni Kaledonyalı Bakan Forrest:

Bir Kanak hayatta olduğu müddetçe bağımsızlığı için savaşacaktır!

 Kanaky-Yeni Kaledonya Adaları Hakkında

Kimi Bilgiler…

Son günlerin önemli uluslararası olaylarından birisi de, Kanaky (Yeni Kaledonya)’da yaşanan olaylar, bildiğimiz gibi…

Kanaky’de geçtiğimiz günlerde başlayıp bugünlerde sona eren son olaylar, tarihsel sürecin bir sonucu. Bir başlangıç değil, henüz bir son da değil…

Kanaky’nin coğrafi olarak nerede olduğu ve tarihsel geçmişiyle ilgili bilgileri bilirsek, olaylar kimlerle kimin arasında oluyor diye bakarsak; olayı-olayları çok daha kolay ve netçe, tüm gerçekliğiyle görebilir, anlayabilir, kavrayabiliriz.

Kanaky-Yeni Kaledonya Adası ve ona bağlı adalar, Okyanusya Kıtası içinde yer alan ve Melanezya bölgesini oluşturan; Yeni Gine, Bismarck takımadaları, Louisiade takımadaları, Solomon ve Fiji adaları ile Vanuatu ve ona bağlı adalar topluluğu içinde, Büyük Okyanus’un güneybatısında yer alır.

Bildiğimiz gibi Okyanusya dört kısma bölünmüştür: Avustralya, Melanezya, Polinezya ve Mikronezya.

Melanezya (Siyah Adalar demektir. İsmini üzerinde yaşayan insanlardan almıştır.) Avustralya ve Endonezya’nın doğusundaki adaları içine alır. Bunlar; Bismarck Takımadaları, Solomon Adaları, Vanuatu, Yeni Kaledonya ve Fiji’dir. Bu adalara genellikle Yeni Gine de dâhildir.

Polinezya, Yeni Zelanda Takımadaları ile Ekvator’un kuzey ve güneyindeki Orta Büyük Okyanus adalarını kapsar.

Mikronezya, Melanezya’nın kuzeyindeki takımadaları içine alır. Çeşitli takımadaların adaları genellikle kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanır ve çoğunlukla yay şeklinde dizilmiştir.

Kanaky-Yeni Kaledonya Adaları, toplamda 18.576 km² yüzölçümüne sahiptir. Kanaky’nin-Yeni Kalendoya’nın en büyük adası olan Grande Terre 16.372 km² yüzölçümü ile bölgenin neredeyse tamamını oluşturmaktadır. Bu adanın haricinde Belep Adası, Chesterfield Adaları, Pins Adası ve Sadakat Adaları da vardır.

Adanın en yüksek noktası 1628 metre ile Grande Terre Adası’nda bulunan Panié Dağı’dır. En uzun nehri ise 150 km uzunluğa sahip olan Diahot’tır.

Yeni Kaledonya’nın başkenti Nouméa’dır.

Adaların toplam nüfusu 270 bindir. Yerli halk Kanakların toplam nüfusa oranı yüzde 40’tır. Yani 108 bindir. Yani azınlığa düşürülmüştür Adaların yerli Halkı, başta Fransız Emperyalistleri olmak üzere Batılı Emperyalistler tarafından…

Para birimi de CFP Frankıdır. Yani o da Sömürge Parasıdır özünde.

“(Fransızca: franc pacifique;) ya da sadece frank (franc), Fransız denizaşırı kolektiviteleri olan Fransız Polinezyası, Yeni Kaledonya ve Wallis ve Futuna’da kullanılan resmî para birimidir.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/CFP_frang%C4%B1)

Adalarda 2-3 bin yıldır yaşayan yerliler olan Kanaklar nüfusun %44’üne sahiptir. Fransız sömürgecilerinin yerleştirdiklerinin torunları olan ve Caldoches (Kaldoş) olarak adlandırılanlarla adaya yakın dönemde gelmiş olan ve Métropolitains olarak adlandırılanların nüfus içerisindeki oranı %34,1 düzeyindedir. Nüfusun diğer bölümünü değişik etnik gruplar oluşturmaktadır.

Bölgenin resmi dili Fransızcadır. Bugünkü verilere göre nüfusun %97’si Fransızca dilini hem konuşup hem de yazabilmektedir.

Adalarda Melanezya-Polinezya dil grubuna ait 33 farklı lehçe konuşulmaktadır.

Adalardaki nüfusun büyük çoğunluğu Hristiyandır. Bunların da %60’ı Katolik, %30’u ise Protestan mezhebindendir. Geri kalan %10’luk kesimi ise diğer dinlere inanmaktadır.

İşte son olaylar da bu ada ülkesindeki yerli halk Kanakylerin Fransa’ya karşı yaptıkları eylemler, protestolardan kaynaklanıyor…

O zaman insan ister istemez soruyor kendi kendine; Fransa nere, Kanaky nere?.. Ne ilgisi var Fransa’nın, diye…

Olay şu ki Kanaky; özünde Fransız Sömürgesi, görünüşte, resmiyette Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu Üyesi Özel Bir Bölge olarak Fransa’ya bağlı!

Hem de birbirleriyle aralarında 17 bin kilometre mesafe olmasına rağmen…

Fransız bir Yüksek Komiser aracılığıyla yönetiliyor Kanaky. Görünürde hükümeti var. Seçimler yapılıyor, referandumlar yapılıyor vs… Ama sömürge gerçeklikte. Adada Fransız Ordusuna bağlı birlikler, polisler ve idari görevliler var. Ayrıca da Fransa’dan 1774’ten itibaren gelmiş-getirilmiş Fransız sömürgecileri var.

Yazdığımız gibi, Adanın, ülkenin adı yerli dilde Kanaky ama Fransız sömürgeciler adayı ele geçirdiklerinde Yeni Kaledonya adını veriyorlar. Nedeni de şu:

“Romalılar döneminden bu yana İskoçya bölgesi Kaledonya olarak adlandırılmaktaydı. James Cook 1774 yılında adayı Avrupalı olarak ilk defa keşfettiğinde bölgeyi İskoçya’nın kuzey bölgelerine benzetmesi nedeniyle bölgeye Yeni İskoçya anlamına gelen bu ismi vermiştir.

“Bu süreçte İskoçya’nın Latince kullanımı olan Scotia sözcüğünü, bu sözcüğün Fransızlar tarafından Kanada’nın doğu kıyılarında yer alan Akadya’da oluşturdukları yeni koloni bölgesine 1621 yılından bu yana Nova Scotia (Türkçe: Yeni İskoçya) ismini vermeleri ile kullanamamıştır.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_Kaledonya)

Adaya gelerek yerleşik hayata geçen Avrupalılar ise balina avcıları ile odun ticareti yapan kişiler olmuştur.

19’uncu Yüzyıl’dan yani 1800’lü yıllardan sonra da misyonerler-din adamları adaya gelmiştir. Ve böylece ada halkı Hıristiyanlıkla tanışmıştır

Kanaky’nin yeraltı ve yerüstü servetlerini bunlar almış, yerli halkın ellerinde ise İncil kalmıştır sadece… Batılılar keşfettikleri-işgal ettikleri tüm bölgelerde de; Okyanusya’da, Afrika’da, Asya’da aynı davranışı sergilemişlerdir.

Bu gerçeği Kenya’nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyata şöyle dile getirmişti:

“Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncilimiz, onların toprakları vardı.”

19’uncu Yüzyıl’dan itibaren İngilizler de adaya sahip çıkmak istemişlerse de ilk işgal eden Fransızlar baskın çıkmış ve 24 Eylül 1853 tarihinde Auguste Fevrier-Despointes adayı III. Napolyon adına sahiplenerek Fransa’nın hâkimiyetine almıştır.

Fransa iktidarları, egemenleri, adayı bir de 1864’ten 1922 yılına kadar açık hava hapishanesine çevirmişlerdir. Önce adli mahkûmlar gönderilmiş, sonra 1871 Paris Komünü’nün yenilmesiyle de mahkûm edilen 8000 Komüncü gönderilmiştir adaya. Böylece Komüncü mahkûmlardan kurtulmak istemiştir Fransız egemenleri. Yine 1871 yılında bu kez Cezayirli 200 Direnişçi gönderilmiştir adaya. Yani bu mahkûmlar, vatanlarından, ailelerinden koparılarak 17-20 bin kilometre uzağa sürgün edilmişlerdir, mahkûmiyetleri yanı sıra… Yani böylesine acımasız, insafsızdır Fransız Parababaları.

Mahkûmlar ceza sürelerini tamamladıklarında da gitmelerine izin verilmemiş, işlenmek üzere topraklar verilmiş ve Kanaky’ye yerleşmeleri istenmiştir, buna zorlanmışlardır.

Ayrıca ticaret yapmak üzere gelenler de buraya yerleşmişlerdir. Böylece de adanın yerli halkının karşısına beyazlar çıkartılmıştır. Yani kademe kademe Adanın demografik yapısı değiştirilmeye başlanmıştır.

Bu sürecin sonunda, günümüzde, yerli halk Kanakların elindeki toprakların oranı yüzde 8’e kadar düşmüştür…

Adada 1863 yılında Nikel Madeni keşfedilmiştir. Böylece bir yandan yerli halk, diğer yandan adada tutulan mahkûmlar ve Asya ve Okyanusya’dan gelenlerle işgücü sömürüsü başlamıştır.

Fransız sömürge yönetimi, yerli halkı ezmek, sömürmek ve azınlığa düşürmek, haklarını ellerinden almak için her türlü çabayı gösterdi, diğer Batılı ülkelerin yaptığı gibi; Kuzey ve Güney Amerika’nın yerli halklarına yaptıkları gibi. Zaten aynı şeyleri birbirlerinden öğrenerek uyguluyorlardı.

Batılı sömürgecilerin; Portekiz, İngiltere, Hollanda, Fransa, Almanya vb.lerinin, Kıtaların gerçek sahibi Okyanusya ve (Güney ve Kuzey olmak üzere) Amerika Halklarını, yerlilerini nasıl soykırıma uğratıldıklarını; Charles Darwin’in Yolculuk Günlüklerinden yola çıkarak kitaplaştıran Alan Moorehead’in “Darwin ve Beagle Serüveni”,

Samoa Adalarının kabile Reisi Tuiavii’nin kitabı “Göğü Delen Adam”,

Andre Viltchek’in “Okyanusya-Pasifik Adalarındaki Vahşi Batı Sömürgeciliği”,

Dominikan rahibi, piskopos ve uluslararası hukuk ve insan hakları normlarının ilk savunucularından biri olan Bartolomé de las Casas’ın; “Kızılderililer Nasıl Yok Edildi?”, “Yerlilerin Gözyaşları-Yerlilerin Yok Edilişlerinin Kısa Tarihi”, “Bir Kara Tarih: Kızılderililer” vd. kitaplarını,

Howard Zinn-Mannig Marable-Mike Davis-Veli Yılmaz’ın derleme eseri; “Fatihler Yargılanıyor-500. Yılında Karşı-Amerika-Kızılderili Soykırımı-Yağma Edilen Kıta-Siyah Amerika” vb. kitapları okuduğumuzda tüm gerçekliğiyle görürüz…

Kanaky’de de Fransız sömürgecileri tarafından Kabile Rezervleri oluşturuldu ve yerli halk bu rezerv alanlarda toplandı. İzin almaksızın bu alanların dışına çıkmaları da yasaktı. Silah taşıyamıyorlar, kapitülasyon vergisi adı altında da vergi ödüyorlardı misyonerlere, sömürüldükleri ve en ağır işlerde çalıştırıldıkları yetmiyormuş gibi. 18 Temmuz 1887 tarihinde uygulanmaya konulan “Yerli Kanunu” 1944 yılına kadar sürdürüldü Fransız Emperyalistleri tarafından. Bu Kanun sonucu; Kanakların hiçbir medeni hakkı yoktu, sadece dini haklara sahip “Fransa tebaası” haline getirdiler.

Sömürge olmanın ve ezilip sömürülmenin, aşağılanmanın, yok edilmenin Fransız Emperyalistlerinin işçileri insafsızca, vicdansızca çalıştırmaları ve yerli halka yaptıkları zulümlerin sonucu olarak da adada zaman zaman yerli isyanları patlak vermiştir. En büyük isyan Büyük Şef Ataï liderliğinde 1878 yılında gerçekleştirilendir.

“1878’de, Kanak “büyük reisi” Aitaï, Fransız valisine kendini tanıttı, önüne bir çuval toprak attı ve “sahip olduğumuz şey bu” dedi. Sonra bir çuval taş döktü ve “bize bıraktığınız şey bu” dedi. Fransız yerleşimciler, yavaş yavaş ekilebilir arazileri tekelleştirerek Melanezya gıda ekonomisini istikrarsızlaştırdı ve yerlileri daha düşük kaliteli topraklarla baş başa bıraktı. Ataï, diğer kabile reisleriyle işbirliği içinde Nouméa’yı (Yeni Kaledonya’nın şu anki başkenti) ele geçirmeyi planlamaya başladı. Fakat 1878’in haziran ayında yerleşimci bir ailenin öldürülmesinin ardından işler hızlandı: Sömürge yönetimi on kabile reisini hapse attı. Hazirandan ağustosa kadar Kanaklar planlarını değiştirdiler ve büyük çaplı saldırılar başlatarak yaklaşık 200 jandarma ve sömürgeciyi öldürdüler.

“Ayaklanma sonunda Fransa tarafından bastırıldı ve baskı son derece kanlıydı: Ataï’nin başı kesildi ve ilaca yatırılan kellesi, Paris’e bir ödül olarak gönderildi. Diğer Kanak reisleri yargılanmadan idam edildi ve Melanezyalıların neredeyse yüzde 5’i (yaklaşık 2 bin kişi) öldürüldü. Fransız sömürgeciliğinin sadist barbarlığı hafızalara böyle kazındı.

“(…)

“1917’de, Tiamou kabilesinin reisi Noël’in etrafında bir gerilla savaşı örgütlendi. Bu, bir yıl sonra bastırıldı. Noël’in de başı kesildi ve altmış kadar ayaklanmacı daha yargılandı.” (https://www.ykp.org.cy/2024/05/yeni-kaledonya-fransiz-somurgeciligine-karsi-kanak-ayaklanmasi-rob-grams/)

Matingnon ve Nouméa Antlaşmaları…

Kanaky-Yeni Kaledonya 1946 yılına kadar Fransa sömürgesi, 27 Ekim 1946 yılından 2003 yılına kadar da Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu içerisinde Denizaşırı Bölge (TOM = Territoire d’outre-mer) olarak kalmıştır. 7 Mart 1944’de “Yerli Kanunu” kaldırılmak zorunda kalınmış, 1946 yılında teorik olarak oy kullanma hakkını elde etmişlerdir Kanaklar. Tüm ada halkına 1953 yılında Fransız vatandaşlığı hakları verilmiş, 1957 yılında da “Defferre Çerçeve Yasası” ile bir Yerel Meclis (Assemblée Territoriale) oluşturulmuştur. Ancak bu süreç sadece bir yıl sürmüş, Fransız Emperyalistleri bizdeki Amerikan uşağı Kenan Evren’in 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü sürecinde 1961 Anayasası için dediği gibi; “bu haklar bol geliyor”, diyerek, Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle zamanında, 1958 yılında, Yerel Meclisin tüm haklarını geri almıştır.

Ancak bütün bu süreçlerde; bu haksız, adaletsiz, sömürgeci kararlar Kanak Halkının bitmek bilmeyen haklı tepkisine neden olmuş ve “Bağımsızlık” talepleri sürekli olarak dile getirilmeye başlanmış, Yerli Halkın durmak bilmeyen isyanları, protestoları, eylemleri sonucu Birleşmiş Milletler 1986 yılında aldığı kararla adayı yeniden “dekolonizasyon yapılması gereken bölgeler listesine dahil etmiş”tir.

Bildiğimiz gibi “Dekolonizasyon; bir devletin, bir başka ülke halkı ve kurumları üzerindeki kontrolünü sona erdirmesi. Diğer bir deyişle sömürgeciliğin sonlandırılmasıdır.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Dekolonizasyon)

Fransa’da 1981 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini “Sosyalist”lerin adayı Francois Mitterrand kazandı. Ve “sosyalistler” iktidara geldi. Bu seçim Kanaklarda büyük umutlar yaratsa da, bunlar gerçeğe dönüşmedi. Ve 1984 yılında Hükümetin Denizaşırı Bölgelerden Sorumlu Devlet Bakanı Georges Lemoine’ın adanın yeni statüsüne ilişkin hazırladığı yasaya karşı Kanaklar yeni bir isyan başlattılar.

İsyana 1984 yılında yani o yıl kurulan Jean-Marie Tjibaou başkanlığında “Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS)” önderlik ediyordu. İsyan kanla bastırıldı. Fransız hükümeti 1984’te bölgesel işlere tam özerklik verirken, Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS) seçimleri boykot etti ve bir ayaklanmayla başkent Nouméa dışındaki bölgenin büyük çoğunluğunu geçici olarak ele geçirdi. 1985’te “Kaledonyalılar Birliği” Genel Sekreteri Éloi Machoro adadaki sömürgeci Fransız jandarması tarafından katledildi. Ve bir kez daha olaylar tırmandı ve bir iç savaşa dönüştü. Fransız hükümeti Ocak-Haziran 1985 arasında olağanüstü hâl ve sokağa çıkma yasağı uygulamak zorunda kaldı. İsyanı ancak böyle yatıştırabildi.

Bu olaylar sonucunda Fransız Emperyalistleri 13 Eylül 1987 yılı için Referandum tasarlamak zorunda kalmıştır. Ancak, referandum girişimi Kanakların çoğunluğu tarafından reddedilmiştir. Ve çelişkiler devam etmiştir. Bunun sonucu olarak 1988 yılında Matignon Antlaşması adı ile bir anlaşma imzalanmış ve Kanaky’ye-Yeni Kaledonya’ya geniş özerklik yetkileri vermek zorunda kalmıştır Fransız Emperyalistleri.

2003 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği sonucu Kanaky-Yeni Kaledonya, Fransa’ya bağlı kendine özgü bir bölge (Sui generis) olarak konumlandırılmıştır.

Bu anlaşma ile Kanaky’yi-Yeni Kaledonya’yı bağımsızlığına kavuşturmadan önce, on yıllık bir süreçte yerel halk Kanaklara ekonomik ve kurumsal alanlarda güvence verilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Ancak verilen sözler tutulmamış, böylece olaylar da durulmamıştır.

Fransa’da 24 Nisan “1988’deki devlet başkanlığı seçimlerinden iki gün önce [Kanaky-Yeni Kaledonya’daki] FLNKS militanları yeni bir saldırı -Ouvéa rehine krizi- başlattı. Yaklaşık altmış bağımsızlıkçı Ouvéa’daki bir polis karakoluna saldırdı ve yirmi jandarmayı rehin aldı (dördü saldırı sırasında öldürüldü). Rehinelerin yarısı kısa sürede serbest bırakılırken, diğerleri bir mağaraya [Ouvea Mağarası’na] götürüldü.

“Fransız hükümeti adayı askeri bölge ilan etti ve yayın yasağı getirdi. Fransız askerleri bayram etti; çocuklar istismar edildi ve ailelerinin gözleri önünde kulübelere bağlandı.

“Jandarmalar kaçıranlar tarafından iyi muamele görürken, Chirac General Vidal ile konuştu ve ona İsraillilerin ve Thatcher’ın böyle bir durumda ne yapacağını sordu. General bir “müdahale” başlatacaklarını söyleyince Chirac da bunu yapma yönünde karar aldı.

“5 Mayıs 1988’de saldırı başladı ve Kanaklar rehinelere zarar vermeden kaçmalarına izin verdi. Resmî açıklama basitti: 18 fidyeci çatışmada öldürülmüştü. Ancak bunlardan 12’sinin diğer yaralarına ek olarak kafalarında da mermi bulundu. Kısacası, bunlar yargısız infazlardı. Haziran ayında çıkarılan af yasası bu hadiseyle ilgili tüm hakikatlerin ortaya çıkmasını ve gerçekte ne olduğunun soruşturulmasını engelledi. Michel Rocard da bunu teyit etti: “Ouvea mağarası hadisenin sonunda yaralanan Kanaklar vardı ve bu yaralılardan ikisi, aralarında bir subayın da bulunduğu Fransız askerleri tarafından botlarla öldürüldü.” (https://www.ykp.org.cy/2024/05/yeni-kaledonya-fransiz-somurgeciligine-karsi-kanak-ayaklanmasi-rob-grams/)

İşte bu olaydan sonra Fransız Emperyalistleri, gösterilen haklı tepkiler sonucu ve vahşetlerinin üstünü örtmek için geri adım atmak zorunda kalmışlardır. Ve 10 yıl içinde bağımsızlık referandumu yapılmasını kararlaştırmışlardır. Ancak yaşanan olaylar, protestolar vb.leri sonucu Referandum bir türlü hayata geçirilememiştir.

Ancak olaylar durulmadı. Fransız Emperyalistleri, 4 Mayıs 1989’da Ouvéa adasında FLNKS Başkanı Jean-Marie Tjibaou ve Genel Sekreteri Yeiwéné’yi bir suikast sonucu katlettiler. Böylece Bağımsızlıkçı hareket büyük bir yara aldı.

Ve en son 1998 yılı 5 Mayıs’ında dönemin Fransa Başbakanı Lionel Jospin ile Yeni Kaledonya yönetimi arasında Nouméa Antlaşması adıyla yeni bir anlaşma imzalanmıştır, Fransızlarla-Kanaklar arasında.

Kanaky’ye-Yeni Kaledonya’ya özerklik verilmiş ve bölgenin kendi kendini yönetmesine yönelik adımlar atılmıştır.

Ancak bu anlaşma da adanın ve yerli halkın kendi kendini yönetme taleplerini tam olarak karşılayamamıştır. Savunma, güvenlik, adalet ve ekonomi alanındaki siyasi görevler kapsam dışı bırakılmış yani bu alanlar Fransa’nın egemenliğinde, karar vericiliğinde kalmıştır. Öyle ki yapılan bu antlaşmalar hem Fransa Meclisinde hem de gerçekleştirilen Referandumla Fransız Halkının onayına sunulmuştur. Yani onların onayı gerekmektedir Ada Halkının kendini yönetebilmesi için…

Nouméa Antlaşması’nın maddelerinden birisi de (ki en önemlisidir); bağımsızlık elde etmek için toplamda Üç bağımsızlık Referandumu düzenleme hakkının elde edilmesidir.

Yani Fransız Emperyalistleri bu hakkı vermek zorunda kalmışlardır Kanaklara…

Nouméa Antlaşması Sonucu Gerçekleştirilen Referandumlar ve Son Olaylar…

Varılan antlaşmaya göre; Kanakların Kendi Kaderlerini Tayini konusunda yapılacak ilk İki referandumda Bağımsızlık yönünde çoğunluk sağlanamaması durumunda son olarak Üçüncü bir Referandum yapılması kararlaştırılmıştır.

Antlaşma, Yerel Parlamento olan Yeni Kaledonya Kongresini belirleyen bölge seçimlerine katılabilecek seçmenlerin sıkı bir şekilde kontrol edilmesini öngörüyordu. Çünkü yerli halk Kanakların dışındaki, Fransa’dan getirilen ve başka ülkelerden gelen, kişilerin sayısı sürekli artırılmaktadır, Fransız Emperyalistleri tarafından. Buna karşılık bir önlem olarak; sadece 8 Kasım 1998’de Nouméa Anlaşmalarını onaylayan referandumda (1998 Referandumuna katılabilmek için de takımadalarda 10 yıldır ikamet ettiğini, yani en az 1988’den beri orada yaşadığını kanıtlamak gerekiyordu.), seçmen kütüğüne kayıtlı olan seçmenlerin ve onların çocuklarının Kendi Kaderini Tayin Referandumlarında ve Bölge Seçimlerinde oy kullanabileceği kararlaştırılmıştı.

Ve özellikle 1994’ten sonra buraya yerleşen kişiler oy kullanamayacaktı. Anlaşmanın en önemli maddesi buydu, dediğimiz gibi. Yani bir anlamda seçmenler dondurulmuştu…

Ancak bu kısıtlı seçmen listesi bile bazı Kanaklar için yeterli bir garanti olamıyordu. Çünkü kendilerinin veya ebeveynlerinin 1988’de ikamet ettiklerini kanıtlayamıyorlardı!

İlk Referandum, 4 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirildi. %80,6 katılımın gerçekleştiği Yeni Kaledonya bağımsızlık referandumda, ada halkının %56,4’ü Fransa’dan bağımsızlığa karşı oy kullanarak adanın Fransa’nın denizaşırı bir bölgesi olarak kalmasını sağlamıştır. Bağımsızlık yanlılarının oranı yüzde 43’te kalmıştır.

İkinci Referandum 6 Eylül 2020 yılında gerçekleştirildi ve seçime, bu kez seçmenlerin yüzde 85,64’ü katıldı. Yani seçime katılım artmış oldu. Ancak Referandumda yüzde 53.26 oranındaki seçmen Bağımsızlık değil Bağımlılık-Sömürge olarak kalma yönünde oy kullandı. Bağımsızlık yanlısı Kanakların oy oranı ise yüzde 47’ye yükseldi. Ancak Bağımlılığı tercih edenlerin oylarında 3,14 gibi küçük bir düşme olsa da, Bağımsızlık isteyenlerin oranı yüzde 3 oranında artsa da Bağımsızlık isteyen yerli Kanak Halkı yine azınlıkta kalmış oldu ne yazık ki…

Sonuçlar adaları coğrafi açıdan iki kutba ayırdı ve Güney Eyaleti sakinlerinin yüzde 71’i bağımsızlığı reddederken, diğer iki il olan Kuzey Eyaleti ve Sadakat Adaları sırasıyla %76 ve %82 oranında evet oyu kullandı.

Yeni Kaledonya’nın bağımsızlık yanlısı çoğunluğa sahip ilk hükümetinin kuruluşunun ardından Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron, (tabiî ki Fransız Parababalarının emirleri doğrultusunda) tüm dünyayı saran ve sarsan, yaşamı neredeyse durduran, üstelik yerli halkın daha da fazla etkilendiği Kovid Salgını sürecinde, Üçüncü ve Antlaşama gereği son Referandumu gerçekleştirmek için davranışa geçti. Ve Referandumun 12 Aralık 2021 tarihinde düzenleneceğini açıklandı.

Bu arada 9 Temmuz 2021’de Yerel Hükümet seçimleri yapıldı. Ve ilk kez bağımsızlık yanlıları iktidara geldi:

***

Yeni Kaledonya’da Louis Mapou hükümet başkanı seçildi

Fransa’ya bağlı özerk Yeni Kaledonya’da bağımsızlık yanlısı ve yerel halk Kanak etnik grubundan Louis Mapou hükümet başkanı seçildi.

Şubat ayından bu yana hükümetin belirlenemediği Yeni Kaledonya’da, Mapou, hükümetin 11 üyesi arasında yapılan oylamada Kanak Sosyalist Ulusal Özgürlük Cephesi (FLNKS) ittifakının Bağımsızlık için Ulusal Birlik (UNI-FLNKS) kanadından ve Kaledonya Birliğinden (UC-FLNKS) üçer oy alarak hükümet başkanı seçildi.

Önceki hükümet başkanı ve bağımsızlık karşıtı Thierry Santa ise 4 oy alabildi.

Geleneksel olarak kazanan kişinin karşısındaki tarafa verilen hükümet başkan yardımcılığı görevi içinse kimse aday olmadı.

Mapou’nun bir hafta içinde görevine başlaması bekleniyor.

23 yıldır ilk ayrılıkçı hükümet başkanı

Fransa ile Yeni Kaledonya arasında 5 Mayıs 1998’de imzalanan, yerli halk Kanaklara daha fazla siyasi güç verilmesini ve özerkliği öngören Noumea Antlaşması’ndan bu yana bölgede ilk defa bir ayrılıkçı Kanak, hükümet başkanı oldu.

Hükümetteki FLNKS üyeleri, şubat ayı başında, Yeni Kaledonya’nın en önemli yeraltı kaynaklarından nikeli işleten fabrikanın çok uluslu bir şirkete satılmasına karşı çıkarak istifa etmişti.

UNI ve UC’nin her ikisinin de hükümet başkanı çıkarmak isteme çabası, Yeni Kaledonya’da 17 Şubat’tan bu yana hükümet krizine yol açmıştı.” (https://www.trthaber.com/haber/dunya/yeni-kaledonyada-louis-mapou-hukumet-baskani-secildi-594374.html)

***

 

Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron’un Üçüncü Referandumun yapılacağı açıklamasına tepki gösteren (UNI, İşçi Partisi ve UC-FLNKS gibi) bağımsızlık yanlısı partiler, Referandumun ertelenmesini istediler. Ancak, Fransız Emperyalistleri, en uygun zaman diyerek bu talebi reddettiler. Bunun üzerine bağımsızlık yanlısı partiler Referandumu boykot ettiler. Ve Kanak Halkına da çağrıda bulunarak Boykota katılmalarını istediler. Ve bunda da başarılı oldular. Tüm tepkilere, boykota rağmen gerçekleştirilen Referanduma katılım oranı sadece yüzde 43.87 oldu.

Son referanduma katılan yüzde 43.87’lik seçmen kitlesinin yüzde 96’sı Fransa’ya bağlı kalmayı tercih etti.

Yani 2018’de yüzde 81.01 ve 2020’de yüzde 85.69 olan katılım oranı yarı yarıya düşüş gösterdi. Bu oran da tabiî ki Referandumun meşruiyetini yok etti.

Çünkü Adaların gerçek sahibi Kanaklar, gelecekleri hakkında oy kullanmadılar-kullanamadılar zorbalık, yasadışılık yüzünden…

Bunun üzerine Kanaklar, 2021 referandumunun tekrar düzenlenmesi için Uluslararası Adalet Divanına temyiz başvurusunda bulundular.

Referandumlarda Fransa’ya bağımlı kalmak yönünde oy verenlerin çok büyük çoğunluğu, Fransa’dan ve başka Batı ülkelerinden gelen beyazlarla Asyalılardan oluşuyor. Yeni Kaledonya’ya sonradan yerleşen nüfusta “şok edici derecede sağcı ırkçı bir çekirdek” var olduğu söyleniyor. Ve bu kesimin son referandumda bağımsızlık karşıtı oyların en az üçte ikisini oluşturduğu tahmin ediliyor.

Fransız Emperyalistleri de bunları kendi yedeğinde tutmak, istediği gibi yönlendirmek için bunlara avantajlar sağlıyor. Çalışan memurlara ikramiye vererek ya da yeni gelecek insanlara iş teklifleri yaparak sömürgeciliğini sürdürmek istiyor. Yerli Kanak Halkına ise yerel istihdam yasasını baypas ederek bunları vermiyor, sağlamıyor.

Adaların toplam nüfusunun yüzde 41’ini oluşturan yerli Halk Kanakların ise yüzde 32,5’i yoksulluk içinde yaşıyor, yaşamak zorunda kalıyor. Bu oran, yerli olmayanların yoksulluk oranından üç kat daha fazla.

“2011’de Yeni Kaledonya, BM Yerli Halklar Özel Raportörü James Anaya tarafından ziyaret edildi. Dokuz günlük gezisinin ardından Anaya, Kanak halkından ‘süregelen ayrımcılık biçimleri, geleneksel haklarının kullanımına getirilen kısıtlamalar, kötü sosyal ve ekonomik koşullar ve kendilerini pek çok açıdan etkileyen kararlara yeterli katılımın olmaması’ hakkında ‘tekrarlanan hayal kırıklığı ifadeleri’ duyduğunu bildirdi.” (https://tr.euronews.com/2024/05/30/yeni-kaledonyada-ayaklanmalar-sona-erdi-bundan-sonra-ne-olacak)

Sonuç olarak olaylar sonucu, Mayıs 2024’te yapılması gereken Bölge Seçimleri 15 Aralık 2024’e ertelendi.

Kısacası, son olayların görünürdeki ana nedeni, Fransız Hükümetinin-Fransız Parababalarının Adalara 1998’den sonra taşınan 40 bin Fransız vatandaşının oy kullanma hakkına sahip olmasını istemesinden kaynaklanıyor…

“Fransız hükümeti, adadan gelen artan bağımsızlık taleplerinin önünde sonunda, referandum sonuçlarını değiştireceğinin bilinciyle, adadaki seçmen kitlesinin yapısını bozacak ‘yasal’ görünümlü bir parlamento operasyonuna girişti. Fransa Ulusal Meclisi 15 Mayıs’ta Macron liderliğindeki Rönesans Hareketi, Cumhuriyetçiler Partisi ve Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik partisinin işbirliğiyle, Yeni Kaledonya’da 10 yıldır yaşayanlara oy hakkı tanıyan anayasa değişikliğini onayladı. Yasa tasarısı 2 Nisan’da da Senato’nun onayından geçmişti. ‘Reform’ adı altında pazarlanan bu anayasa değişikliği yalnızca ilk etapta 25 bin Fransız’a Yeni Kaledonya’da oy hakkı tanıyacak.” (https://kriterdergi.com/dis-politika/can-cekisen-fransiz-somurgeciliginin-son-perdesi-yeni-kaledonya)

Yani Kanak Halkı, Fransız Emperyalistleri tarafından bir kez daha aldatıldı. Bir kez daha kandırıldı. Bir kez daha zalimce uygulamalarla isyanı bastırılmaya çalışıldı.

Olaylarda 8 kişi öldürüldü, onlarca kişi yaralandı ve takımadaların yerli halkı Kanaklardan yüzlerce kişi tutuklandı. Direnişçiler havaalanı yolunu kapattılar ve onlarca barikat kurarak polis ve jandarmanın şiddetini engellemeye çalıştılar.

Macron, önce Anayasa değişikliğinin ilerleme sürecini durdurmak zorunda kaldı. Sonra 12 gün olağanüstü hal ilan etti. GIGN (Ulusal Jandarma Müdahale Gücü) ve RAID özel kuvvetlerinin içerisinde bulunduğu 3 bin kişilik bir güç adaya gönderildi. Sosyal medya uygulaması Tiktok yasaklandı.

Fransa İçişleri Bakanı Darmanin, X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada; güvenlik güçlerine ve Fransa’nın Yeni Kaledonya Cumhuriyeti Yüksek Komiseri Louis Le Franc’a; “güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılması talimatı verildiğini”, yazdı.

Yani Parababaları devletinin Zor araçları devreye girdi Kanak Halkı üzerinde.

Fransa Cumhurbaşkanının, bağımsızlık talep eden Yeni Kaledonyalı siyasi liderlere yaptığı Paris daveti ise reddedildi.

Bunun üzerine 23 Mayıs günü Adaya giden Macron, yaptığı açıklamada; olayları; “daha önce görülmemiş bir isyan hareketi”, olarak nitelendirdi.

Ha, ne oldu?

Sadece zaman kazandı Fransız Emperyalistleri. Yoksa Kanak Halkının Bağımsızlık ateşi sönmedi, söndürülemedi…

Ne diyor Kanaklı-Yeni Kaledonyalı Bakan Forrest?

“Bir Kanak hayatta olduğu müddetçe bağımsızlığı için savaşacaktır!”

İşte bu kadar!

Gördüğümüz gibi, olaylar bir zincir halinde devam edegeliyor. Fransız Emperyalistlerinin bütün çabalarına, yasa tanımazlıklarına, oyunun kurallarını değiştirmek istemelerine, dere geçerken at değiştirme isteklerine, halk düşmanı kararlarına ve zorla uygulatmaya kalkmalarına karşın, kararlıca direniyor Kanak Halkı. Direnmeye de devam edecek…

Şimdi de Kanak Halkının ve Liderlerinin olaya yaklaşımını ve Kanak Halkının özlemini görelim:

 ***

Yeni Kaledonyalı Bakan Forrest: Bir Kanak hayatta olduğu müddetçe bağımsızlığı için savaşacaktır

Yeni Kaledonya’daki hükümette, bağımsızlık yanlısı Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi Partisinden (FLNKS) Gençlik, Spor ve Kültür Bakanı olan Mickael Forrest, Ada’nın yerli halkı Kanakların her zaman bağımsızlıkları için savaşacağını söyledi.

“(…)

Fransız hükümeti, Ada’nın bağımsızlık sürecini Paris’te alınacak bir karara terk etmek istemeyen yerel halka karşı kısıtlayıcı önlemler alırken, başta başkent Noumea olmak üzere Ada’nın farklı noktalarında yaşanan olayları bastırmak için bölgeye polis ve jandarma sevk etti.

Ardından Ada’da 15 Mayıs’ta sosyal medya platformu TikTok yasaklandı ve 12 gün için olağanüstü hal ilan edildi.

Ada’da Fransız resmi kaynaklarına göre 7 kişi yaşamını kaybederken, 370’ten fazla kişi gözaltına alındı.

Yeni Kaledonya’da bağımsızlık yanlısı Kanak liderlerden Christian Tein, sosyal medyada yayımlanan bir videoda, destekçilerine, Fransız hükümetinin 17 bin kilometre uzaklıktan Kanak halkına dayatmaya çalıştığı anayasal reforma karşı direnmeye devam etmeleri çağrısında bulundu.

Tein, Ada’daki yerleşimlerde Kanak halkına yönelik ciddi baskı olduğunu belirterek, “Seferber olmaya devam ediyoruz ve her (türlü) direnişi mahallelerde sürdürüyoruz.” ifadesini kullandı.

Yeni Kaledonya Gençlik, Spor ve Kültür Bakanı Mickael Forrest, Kanakların bu reforma neden karşı çıktığını AA muhabirine anlattı.

Forrest, Yeni Kaledonya’da “sömürge durumunun” söz konusu olduğunu söyledi.

Fransa’nın Yeni Kaledonya’da asırlık sömürgeci uygulamalarını sürdürdüğünü belirten Forrest, “Daha önce geçmişte bu uygulamaları birçok Fransız kolonisinde yaptılar, şöyle ki, doğal kaynakları yağmaladılar, insanları böldüler, sömürge etkisinin devam etmesi için gerekli koşulları oluşturdular.” dedi.

Forrest, öncelikle Yeni Kaledonya’da sahada harekete geçerek “direnmek” istediklerini, bir yandan da mücadelelerinin uluslararası boyut kazanması için gerekli koşulları oluşturmaya çalıştıklarını dile getirdi.

“Bu, Kanak halkını tamamen yok etmek demek”

Fransız hükümetinin, anayasal reformu nihai oylamayla parlamentodan geçirmek istemesini yorumlayan Forrest, reformun yürürlüğe girmesi durumunda 25 bin ila 35 bin ek seçmene oy hakkı verileceğine işaret etti.

Forrest, bunun Kanak halkının kendi ülkesinde azınlık konumuna düşmesine sebebiyet vereceğinin altını çizerek, “Bu, Kanak halkını tamamen yok etmek demek.” şeklinde konuştu.

Son haftalarda Fransa’nın Ada’daki yerel halk ve Avrupa kökenliler arasında ayrım yaptığına işaret eden Forrest, “Daha önce askeri varlığı ve gençliğimizi öldürmeye yönelik uygulamaları kınadık. Çünkü geçmişte daha çok liderlerimiz öldürülüyordu. Ancak 15 gündür, 3 haftadır, birçok genç korkakça öldürüldü.” ifadelerini kullandı.

Forrest, Kanakların egemenliklerini elde etmek için direnmeyi sürdürmesinin önemini vurgulayarak, “Bizim mücadelemiz doğru ve asil, Pasifik’teki küçük bir Ada’da büyük bir dünya gücüyle karşı karşıya olan insanlar, Melanezya halkı için elbette… Ancak biz mücadeleye ve direnmeye devam edeceğiz.” dedi.

Kanak halkının barışçıl eylemler yaptığını belirten Forrest, “Tabiî ki bazı taşkınlıklar oldu ama bu, öncelikle Fransa’ya, devlete ama aynı zamanda tüm dünyaya Kanak halkının hâlâ ayakta ve hayatta olduğunu göstermek içindi. Bir Kanak hayatta olduğu müddetçe bağımsızlığı için savaşacaktır.” diye konuştu.

Forrest, Fransa’nın doğal kaynaklar nedeniyle ekonomik ve özellikle jeopolitik sebeplerden dolayı Ada’da kalmak ve Pasifik bölgesindeki varlığını sürdürmek istediğini kaydetti.” (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/yeni-kaledonyali-bakan-forrest-bir-kanak-hayatta-oldugu-muddetce-bagimsizligi-icin-savasacaktir/3232689)

***

Bağımsızlığı böylesine isteyen bir Halk, baskıyla, zorla, kurşunla, tüfekle, topla engellenebilir mi? Bağımsızlık istekleri yok edilebilir mi?

Elbette engellenemez ve yok edilemez!

 Fransızların, Bölge Halklarının Tutumu ve Dünya Kamuoyu Kimden Yana? İlerici Fransızların tutumu nedir?

Oylama sonucunun da gösterdiği gibi, gerici-faşist partiler Kanak Halkının sömürge statüsünde kalmasını istiyorlar. Devrimci, ilerici partiler ise Kanak Halkının Bağımsızlığını istiyor.  Kanak Halkından yanalar…

Örneğin Fransa Komünist Partisi (PCF) Genel Sekreteri Fabien Roussel, “İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in olağanüstü hal kararının durumu sakinleştirmeye yönelik bir yol olmadığını” belirtti ve hükümete anayasal değişiklik kararını askıya alma çağrısı yaptı.

Ada halkının kaderinin kendi ellerinde olması gerektiğini vurgulayan Roussel; “Yeni Kaledonya halkının istemesi halinde (bağımsızlık için) 4. referandumun da yapılması gerektiğini”, söyledi. Roussel, ada halkının sömürge karşıtı çabalarını desteklediğinin de altını çizdi.

Fransız devrimcileri-ilericileri Fransa’da yaşayan Kanaklarla da ortak eylemler yaparak Fransız Emperyalizmini protesto ettiler. Kanak Halkının Kendi kaderini Tayin Hakkını savundular aktif bir şekilde.

Ya gerici-faşist Fransızların tutumu ne oldu?

Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisinin Meclis Grup Başkanvekili Marine Le Pen, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Yeni Kaledonya’daki; “şiddet olaylarının vahametinin olağanüstü hal ilan edilmesini zorunlu kıldığını”, belirtti.

Merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi (LR) de yazılı açıklamasında; “Yeni Kaledonya topraklarının tamamında olağanüstü hal ilan edilmesini ve silahlı kuvvetlerin Ada’daki polis ve jandarma ekiplerine destek için seferber edilmesi çağrısı yaptı.”

Yani ha Macron ha bunlar… Aralarında sigara kâğıdı kadar bir fark var özünde. Tabiî bütün bunları yönlendiren de Fransız Emperyalistleri-Fransız Parababalarıdır. Bütün bu gerici-faşist partiler de onların çıkarlarını hayata geçirmek için vardırlar siyaset arenasında.

Peki Avrupa’nın diğer devletleri-ülkelerinin tutumu nedir?

“Avrupa’dan halen tepki yok

“Yerel halkın bağımsızlık taleplerine ket vurulacağı endişesiyle Fransa’nın yaptığı yasa düzenlemelerine tepki göstermesi ve ardından yaşanan şiddet dalgası karşısında Avrupa hükümetleri sessiz kalmayı tercih ediyor. Çoğu Avrupa ülkesi, 1940’larda sömürgelerinde başlayan halk hareketleriyle tetiklenen dekolonizasyon süreçlerine kadar birçok kıtada büyük kolonilere sahipti.” (https://gazeteoksijen.com/dunya/fransada-muhalefet-hukumetin-yeni-kaledonyayi-kolonilestirme-politikasina-tepkili-211742)

Yani, hepsi aynı b.kun soyu…

Burada da aynı şey geçerli: ha Macron ha herhangi bir Avrupa ülkesi lideri…

Yine söylediğimiz gibi hepsini oynatan aynı kurşuni güç; Emperyalizm

Bölge devletleri ve halklarının tutumu nedir bu olaylar karşısında?

Aynı Kanaky-Yeni Kaledonya gibi “Fransa’nın denizaşırı topraklarından; Guadeloupe, La Reunion, Martinique ve Fransız Guyanası bölgelerinin başkanları, France Info’da yayımlanan ortak bildiride, Yeni Kaledonya’daki seçim organını değiştirmeyi amaçlayan anayasal reform kararının ‘derhal geri çekilmesi’ çağrısında bulundu.

“Guadeloupe, La Reunion, Martinique ve Fransız Guyanası bölgelerinin başkanlarının yanı sıra parlamento üyelerinin de aralarında bulunduğu yirmi kadar imzacı, ‘sadece siyasi yanıtın, şiddetin tırmanmasına son vereceğini ve iç savaşı önleyeceğini’ vurgulayarak, ‘mevcut baskıcı tepkilerin şiddetti artırabileceğini ve beklenen sükûnetin sağlanmasını tehlikeye atabileceği’ uyarısında bulundu.

“Pasifik ülkelerinden Kanak halkına destek

“Pasifik Adaları Forumu Genel Sekreteri Henry Puna, olayın ‘talihsiz olmakla birlikte beklenen bir şey olduğunu’ söylemişti. Cook Adaları Başbakanı Mark Brown, Kanak halkı için daha fazla bağımsızlığa ihtiyaç olduğunu belirterek, bu adalardaki insanlara daha fazla özerklik tanınması gerektiğini dile getirmişti.

“(…)

“İnsan hakları kuruluşları yerli halkın korunmasını istiyor

“Uluslararası Af Örgütü de Fransa’nın Hint-Pasifik’teki özerk bölgesi Yeni Kaledonya’da şiddet olayları sürerken yerli halk Kanakların haklarının korunması çağrısında bulunmuştu. Uluslararası Af Örgütü Pasifik Araştırmacısı Kate Schuetze, Fransız yetkililerin bölgedeki olayları, ‘duraksayan dekolonizasyon süreci, ırksal eşitsizlik, yerli Kanak halkının uzun süredir barışçıl şekilde dile getirdiği kendi kaderini tayin etme hakkı talepleri’ ışığında değerlendirmesi gerektiğini belirtmişti.” (https://gazeteoksijen.com/dunya/fransada-muhalefet-hukumetin-yeni-kaledonyayi-kolonilestirme-politikasina-tepkili-211742)

 

Fransız Emperyalistleri Kanaky’yi-Yeni Kaledonya’yı Neden Ellerinden Çıkarmak İstemiyorlar?

Siyasi-Askeri-Ekonomik nedenlerden.

Çünkü her şeyden önce zengin Nikel maden yataklarına sahip.

Sonra ve belki de Nikel’den daha önemli olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), Kıta Sahanlığı avantajları var.

Bölgedeki askeri varlığıyla bölgedeki devletlere hâkimiyeti ve Çin’e karşı avantajları var. Vb. vb…

 1- Ekonomik Açıdan: Nikel Madeni Etkisi

“Nikel’in taşıdığı kimyasal ve fiziksel özellikleri nedeniyle kullanım alanı oldukça geniştir ve giderek artmaya devam etmektedir. Dünyada üretilen nikelin %70’i paslanmaz çelik üretiminde kullanılmaktadır. (…)

“(…) Nikel, çok yüksek ve çok düşük ısılarda gösterdiği dayanıklılık nedeniyle, motor parçalarının (gaz türbinleri, jet motorları vb.) yapımında kullanılır. Günümüzde nikel; ulaştırma, havacılık, denizcilik ve inşaat sektörlerinde, mimari uygulamalar, tıbbi cihazlar ve madeni para yapımı gibi yaklaşık 300 bin çeşit üründe kullanılmaktadır.

“(…) Bilinen en önemli nikel yatakları; Avustralya, Brezilya, Rusya ve Yeni Kaledonya, Küba, Filipinler ve Endonezya’da bulunmaktadır (USGS,2023);  (World Mining Data, 2020).

“Amerikan Jeoloji Araştırmaları Kurumunun (USGS, Mineral Commodity Summaries, 2023) raporunda yer alan 2023 yılı verilerine göre; ilk sıralarda yer alan ülkelerden, Endonezya’da 21 milyon ton, Avustralya’da 21 milyon ton, Brezilya’da 16 milyon ton, Rusya’da 7,5 milyon ton ve Yeni Kaledonya’da 7,1 milyon ton metal nikel rezervi mevcuttur (USGS, 2023).

“Son yıllardaki dünya nikel üretimlerine bakıldığında üretimin sürekli artış gösterdiği görülmektedir.

“Dünyada toplam nikel üretimi 2022 yılında 3,3 milyon tondur.” (https://enerji.gov.tr/tabii-kaynaklar-nikel)

Fransız sanayisi için çok değerli bir hammadde olan Nikel Fransa’da bulunmuyor. Dolayısıyla Fransa için Kanaky-Yeni Koladonya elden çıkarılmaması gereken bir hammadde kaynağıdır. Ne yapıp edilmeli bu kaynak Fransız sanayisine hizmet etmeye devam etmelidir. Bu madenden sürekli olarak kâr elde etmektedirler çünkü. İster kendi kullanımlarından dolayı maliyetlerin düşük olması, ister ihraç ettiklerinde elde ettikleri kârlardan dolayı…

Fransa için nikel neyse, ister istemez Kanaky-Yeni Kaledonya için de öyle olmaktadır. Fransa nikelsiz yapamazsa, ki yapamaz, Kanaky de yapamaz. Çünkü Kanaky’nin de temel sanayi, işgücü kaynağı ve ihraç ürünü nikeldir. Böylesine iç içe geçmiş bir durum yaratmaktadır Nikel.

Vale Nouvelle-Calédonie (şimdi Prony Resources tarafından işletiliyor), Eramet ve Glencore gibi büyük madencilik şirketleri, Yeni Kaledonya’da nikel madenciliği yapmaktadır.

Yani nikel; hem Kanaky-Yeni Kaledonya için hem Fransız Emperyalistleri için ilişki ve çelişki kaynağıdır. Ve bu ilişki ve çelişki mutlaka bir gün Kanak Halkı lehine çözümlenecektir. Çünkü mücadeleleri o mücadeledir. Ve halklar mücadele ettikleri, savaştıkları müddetçe yenilmezler. Ve Kanak Halkı da Bağımsızlığını kazanarak Nikel madenlerini kendisi işletecek ve elde edeceği gelirlerle kendi ülkelerinde refah içinde yaşayacaklardır.

Kaldı ki, “Matignon” ve “Nouméa” Anlaşmalarının en önemli konularından birisi de bu madenin durumu, kullanımı olmuştur.

Şimdi bu gerçekliği bir de Andre Viltchek adlı, Çek doğumlu Amerikalı bir yazardan, namuslu bir aydından okuyalım. Andre Viltchek, bu kitabı yazabilmek için 5 yıl bu bölgede; Pasifik-Okyanusya bölgesinde çalışmalar yürütüyor:

“Her yolculuğun bir başlangıcı ve sonu vardır. Ama benimkisi beş yılı aşkın bir süredir bir döngü şeklinde devam eden bir yolculuktu. Okyanusya’da gazetecilik yaptım ve uluslararası örgütlerde çalıştım. Fotoğraflar çektim, raporlar hazırladım, kitaplar yazdım ve küresel ısınma yüzünden batmakta olan ada ülkelerinden, Mikronezya’daki ABD üslerinin yarattığı tahribata kadar birçok konuyu kaleme aldım.” (Andre Viltchek, Okyanusya-Pasifik Adalarındaki Vahşi Batı Sömürgeciliği, s. 5.)

Ve vardığı sonuçlar-elde ettiği gerçekliklerin bir kısmı şudur Andre Viltchk’in:

“Avustralya ve Yeni Zelanda’yı hariç tutarsak Okyanusya’da çoğunluğu yoksul 10 milyon insan yaşamaktadır. Oysa kendi halklarının faydalanabildiği zengin doğal kaynaklara sahipler. Uluslararası ormancılık şirketleri –özellikle Malezyalı- Okyanusya’nın en değerli ağaçlarını kesip çaldılar ve Solomon Adaları ile Papua Yeni Gine’nin büyük kesimini ormansızlaştırdılar. ABD, Avustralya ve Kanada da dahil olmak üzere birçok küresel madencilik firması, dişlerini bağımsız olsa da aslında sömürgeleştirilmiş bu ada ülkelerinin boğazına geçirmiş, Solomon Adalarını, Nauru’yu, Yeni Kaledonya’yı ve Fiji’yi harap etmeye devam ediyorlar.” (Andre Viltchek, age, s. 5, 11-12.)

Evet, başta Fransız ve ABD Emperyalistleri, sonra Kanada, yeni Zelenda ve Avustralya Pasifik ve Okyanusya’yı, onların yeraltı ve yerüstü servetlerini talan etmeye devam ediyorlar…

 

2- Pasifik’te-Okyanusya’da batmayan Stratejik Askeri Üsler:

Akdeniz’de Kıbrıs Adası Siyasi-Askeri-Ekonomik açıdan neyse, Pasifik ve Okyanusya’da var olan Ada ülkeleri de aynıdır. Aynı Stratejik öneme sahiptirler. Hem Siyasi, hem Askeri hem de Ekonomik açıdan…

Bu bölgeler, bu denizler, bu okyanuslar dünya güç stratejisinde çok önemli bir noktada bulunmaktadır. “Denizlere-Okyanuslara hâkim olan Dünyaya da hâkim olur”, denir. Dolayısıyla bu bölgelerin elde tutulması-elde edilmesi çok çok önemli bir meseledir, Batılı Emperyalistler açısından. Hayati öneme sahiptirler. Hele de günümüzde yükselen ve gittikçe Batılı Emperyalistleri yakalayan ve kimi alanlarda geçen Çin gibi yeni emperyalist bir ülkenin bölgedeki varlığı durumunda…

“Yeni Kaledonya, Fransa’nın denizaşırı bir bölgesi olarak, Fransa’nın Pasifik Okyanusu’ndaki varlığını ve etkisini sürdürmesini sağlar. Bu bölgesel olarak Fransa’nın küresel askeri ve siyasi stratejisinin bir parçası olarak ön plana çıkmaktadır. Fransa, Yeni Kaledonya’da askeri üsler bulundurarak, Pasifik bölgesindeki askeri varlığını güçlendirmektedir. Bu üsler, bölgede özellikle Çin’in artan etkisi karşısında stratejik bir denge unsuru olarak görülmektedir. Yeni Kaledonya, Pasifik Topluluğu’nun (Pacific Community) bir üyesidir ve bu organizasyon aracılığıyla bölgesel iş birliğine katkıda bulunmaktadır. Fransa’nın Yeni Kaledonya’daki varlığı, ABD ile olan stratejik ortaklıklar açısından da önemlidir. Bu, bölgedeki deniz güvenliği ve askeri işbirliği konularında önemli bir rol oynar. Bu bağlamda ABD-Fransa ilişkilerini de önemli katkı sağlamaktadır.

“Amerika-Fransa dostluğu derin bağlara sahip olmakla birlikte iş birlikleri de birçok konuda devam etmektedir. Bu iş birliği içerisinde bulunduğu bölgelerden biri de Pasifik Okyanusu bölgesidir. Fransa, Yeni Kaledonya, Fransız Polinezyası, Wallis ve Futuna gibi denizaşırı bölgeleri ile Pasifik’te stratejik varlığını sürdürmektedir. Bu bölgede ABD ile işbirliği [yaparak] birçok tatbikat düzenlenmektedir. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) nüfuz mücadelesi verdiği Pasifik bölgesinde, Fransa bölgedeki bu stratejik önemini kaybetmek istemeyecek, Yeni Kaledonya üzerindeki baskıyı daha arttıracaktır.” (https://www.turksam.org/detay-fransiz-kolonisi-yeni-kaledonya-da-isyan-hareketi)

Gördüğümüz gibi, Fransa Pasifik Topluluğu’nun da üyesidir. Oysa ne ilgisi var, değil mi?..

Ama öyle işte. Kanaky-Yeni Kaledonya Fransa’ya bağlı ya… Sömürgesi ya… Dolayısıyla o hakkı kendisinde görüyor Fransız Emperyalisti…

Bildiğimiz gibi, “Pasifik Topluluğu (İngilizce: Pacific Community; Fransızca Communauté du Pacifique), uzman ve danışmanlık faaliyetleri yoluyla üye devletlerinin sosyal ve ekonomik kalkınmasını amaçlayan uluslararası bir kuruluştur.

“6 Şubat 1947’de Avustralya, Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından Güney Pasifik Komisyonu olarak kurulan dünyanın en eski bölgesel kuruluşlarından biridir. Kurucu anlaşma, Canberra Anlaşması olarak bilinir.

“(…)

“Pasifik Topluluğu’nun merkezi Yeni Kaledonya’nın başkenti Nouméa’dadır; eğitim merkezi ve tarım ve ormancılık merkezi Fiji’nin başkenti Suva’dadır. Avustralya’dan Stuart Minchin örgütün mevcut genel sekreteri konumundadır.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Pasifik_Toplulu%C4%9Fu)

Hakeza, Fransa “Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN)’da da hak iddia etmekte, orada da bulunmak istemektedir.

Oysa ASEAN’ın aslı şudur:

“8 Ağustos 1967’de Vietnam Savaşı’ndan kaynaklanan komünist genişlemeye karşı olarak Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur arasında kurulan uluslararası örgüt.

“(…) 8 Ocak 1984’te Bruney Darussalam, 28 Temmuz 1995’te Vietnam, 23 Temmuz 1997’de Lao PDR ve Birmanya ve 30 Nisan 1999’da Kamboçya örgüte dahil olmuştur.” (https://bit.ly/4ehH0HQ)

ABD, Fransa ve İngiltere nükleer denemelerini bu bölgedeki adalarda gerçekleştirirler. Bu bölgelerde denediler yeni Atom ve Hidrojen bombalarının etkilerini…

“Mikronezya’da ABD tarafından sayısız nükleer deneme yapıldı. 1946-1958 yılları arasında Bikini Atolü’nde 23 nükleer bomba patlatıldı.” (Andre Viltchek, agy., s. 68.)

ABD’nin Füze Deney Atış Yeri, Marshall Adalarında…

“(…) Uzun menzilli füzeler burada test ediliyor. Kaliforniya Vandenberg hava üssünden fırlatılan füzeler 6.000 mil yol kat ederek Meck Adası’ndaki durdurucular yardımıyla burada patlatılıyor. Bazı füzelerin körfeze düşmesine izin veriliyor.” (Andre Viltchek, agy., s. 83.)

Ve tabiî ki bunların sonunda insanlar ölüyor yaşanan nükleer serpintiler yüzünden…

Ama umurlarında mı Batıl Emperyalistlerin?

Değil. Hem de hiç umurlarında değil. Bakın ne diyor, ünlü ABD Dışişleri Bakanı ve ABD Derin Devletinin baş aktörlerinden Henry Kissinger, Marshall Adaları Halkını kastederek:

“Burada sadece 90.000 kişi yaşıyor. Kimin umurunda olur ki?” (Andre Viltchek, agy., s.75)

Bu bölümde sözü daha fazla uzatmayalım. Aktarma yaptığımız namuslu aydının-Andre Viltchek’in kitabını salık vererek tekrar konumuza dönelim…

 

3- Pasifik ve Okyanusya’daki denizaşırı sömürgeleri sayesinde elde ettiği MEB ve Kıta Sahanlığı avantajları:

Fransa’nın toplam yüzölçümü denizaşırı sömürgeler ve ortak topraklar da işin içine katıldığında 674.843 kilometrekaredir. (Antarktika, Adélie Toprağı hariç.) Fransa’nın denizaşırı sömürge topraklarının yüzölçümü de 120 bin 369 km2 ve buralarda yaşan toplam nüfus da yaklaşık 2.5 milyondur. Bu rakamlara göre; Denizaşırı sömürgelerin topraklarının Fransa topraklarına oranı yüzde 17.9’dur. Fransız nüfusuna oranı da yüzde 4’tür.

Yukarıda da yazdığımız gibi, Fransız Batı Hint Adaları Paris’e 6 bin 800 km, Fransız Polinezyası 16 bin km ve Yeni Kaledonya 17 bin km uzaklıktadır…

Vay babam vay…

Ey Emperyalizm, sen nelere kadirsin…

17 bin kilometre uzaklıktaki toprak, o topraklardaki yeraltı ve yerüstü servetlerinin tamamı da senin. Ne güzel bir dünya, ne güzel bir düzen değil mi?..

Niye savunuyorlar canla başla bu aşağılık düzenlerini Batılı Emperyalistler? Ve neden hiçbir şekilde geri adım atmamaya çalışıyorlar elde ettikleri servetlerden?

İşte bunun için…

Hele bir de Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıta Sahanlığı uygulaması-gerçekliği-oyunu vardır ki değme gitsin…

“Münhasır Ekonomik Bölge kısaltılmış adıyla MEB nedir?

“1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca;

“Kıyı devletin kapalı veya yarı-kapalı deniz statüsünde olmayan denizlerinde, kara sularının başladığı hattan itibaren; 200 deniz millik -yaklaşık (370,4 km)- alanda kıyı devletinin sahip olduğu; deniz yatakları, deniz yatağı üzerinde yer alan sular ve bu alanda yer alan canlı cansız doğal kaynaklarının araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile; aynı şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgarlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlerde bulunabileceği alan olarak ifade edilebilir.

“Kısaca; kıyı devletinin deniz kaynaklarının kullanılması ve araştırmasında rüzgar ve su enerjisi de dahil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz alanlarıdır.” (https://mavivatan.net/munhasir-ekonomik-bolge-meb-ne-demek/)

Kıta Sahanlığı ne demektir?

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDH)’nin 76. Maddesinde göre Kıta Sahanlığı:

“(…) Bir kıyı Devletinin Kıta Sahanlığı, kara ülkesinin doğal uzantısı boyunca Kara sularının ötesinde kıta kenarının dış sınırına kadar uzanan veya kıta kenarının dış sınırının (200 mile kadar uzanmadığı) yerlerde, Kara sularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 mile kadar uzanan su altı alanlarının deniz yatağı ve toprak altını kapsar. Kıta kenarı, kıyı Devletinin kara kütlesinin su altında kalan uzantısını kapsar ve kıta sahanlığının, kıta yamacının ve kıta yükseliminin deniz yatağı ve toprak altından ibarettir. Kıta kenarı, okyanus sırtına sahip olan okyanus tabanı ile toprak altını kapsamaz.” şeklinde tanımlanmıştır.

Peki Fransa’nın MEB’i ne kadar?

11 milyon km2’nin üzerinde!

Bu rakamlar da Fransa’nın ABD’den sonra dünyanın ikinci en büyük MEB’e sahip olmasını getiriyor. Sağlıyor…

Ya Fransa’nın Kıta Sahanlığı ne kadar?

579.000 km2.

Denizlerdeki ekonomik servetleri (balıkçılık, doğalgaz, su kaynakları başta olmak üzere diğer servetleri) düşündüğümüzde Fransız Emperyalistlerinin Kanaky-Yeni Kaledonya’daki ve diğer sömürgelerindeki çabaları bir kez daha anlaşılır olmaktadır, değil mi?..

Yani Fransız Emperyalistleri MEB ve Kıta Sahanlığı aracılığıyla kendi ülkelerinin sahip olduğu ekonomik ve askeri kazanımların çok çok ötesinde kazanımlar elde ediyorlar. Tabiî ki kaçınılmazca başka ülkelerin de zararına olarak…

Kanak Halkı Kazanacak! Fransız Emperyalistleri Yenilecek!

Yaşanan son olayların başlangıcı gördüğümüz gibi 250 yıl öncesine; Adanın Batılılarca Fethine-Adalılarca İşgaline dayanmaktadır.

Ama artık bıçak kemiğe dayanmış görünüyor. Kanak Halkı, Fransız Emperyalistlerinin ülkelerini istedikleri gibi sömürmelerine, kendilerine yaptıkları eziyetlere, aşağılamalara, eşitsizliklere, adaletsizliklere karşı mücadeleyi yükseltiyorlar. Yükselteceklerdir de. Ve mutlaka zaferle de taçlandıracaklardır. Yeter ki doğru Devrimci Önderliği yaratabilsinler.

Doğru Devrimci Önderliği var mı Kanak Halkının?

Araştırmalarımız sırasında gördüğümüz çeşitli halkçı örgütler var Kanaky’de.

Bunlar;

1946 yılında kurulan Kaledonya Komünist Partisi (Kaledonya’daki mevcut partiler içerisinde yer almıyor. 1948’de faaliyetine son vermiş gibi gözüküyor. https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/002233400445779),

1956 yılında kurulan Kaledonyalıların Birliği Partisi (Union Calédonienne),

UNI,

İşçi Partisi,

1984 yılında kurulan Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS),

FLNKS (Ulusal Kanak ve Sosyalist Kurtuluş Cephesi) Dört ana partiden oluşan bir koalisyon:

Kaledonya Birliği (UC), Palika, Okyanusya Demokratik Birliği (RDO) ve Melanezya’da İlerleme Birliği (UPM).

***

Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (Fransızca: Front de Libération Nationale Kanak et Socialiste-FLNKS), Fransa’ya bağlı bir bölge olarak Melanezya ada öbeği içerisinde bulunan Yeni Kaledonya’nın bağımsızlığı için siyasi partilerin oluşturduğu militan bir sosyalist ittifaktır.

1975 yılında farklı partilerin (Front Uni de Libération Kanak (FULK), Parti de Libération Kanake (Palika), Union Calédonienne (UC)) katılım gösterdiği kongrede kurulmuştur. Örgüt kendisini Kanak halkının “devrimci bir temsilcisi” olarak görmektedir. Jean-Marie Tjibaou kuruluş yıllarında yeni partiye liderlik etmiştir.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kanak_Sosyalist_Ulusal_Kurtulu%C5%9F_Cephesi)

***

CCAT (Eylem Sahalarının Koordinasyon Hücresi-Saha Eylem Koordinasyon Hücresi): Kasım 2023’te kurulan, seçim organının yeniden açılmasına karşı protestoları organize eden yeni bir grup.

Hükümet, son olaylarda CCAT’ı şiddet olaylarına karışmakla suçladı ve üyelerine yönelik bir soruşturma başlattı. CCAT ise suçlamaları reddetti ve kendilerini şiddet yanlısı değil, bağımsızlık yanlısı olarak tanımladı.

CCAT ayrıca bağımsızlık yanlısı hareket içindeki diğer gruplara açılmak istediğini, ancak FLNKS’nin buna izin vermediğini savunmuş.

Bu örgütlerin ideolojik-siyasi nitelikleri konusunda bir bilgi edinemedik. Marksist-Leninist Örgüt-Parti var mı, bilmiyoruz.

Ancak görünen o ki; Birleşik-Merkezi Marksist-Leninist İdeolojiyi benimseyen ve Kanak Halkının Sömürge kurtuluşuna önderlik eden bir parti yok, ne yazık ki…

Peki Kanak Halkının, Fransız Emperyalistlerini ülkelerinden kovmaları için bir 250 yıl daha geçecek mi?

Asla!

Kanak Halkı, çıktığı bu Sömürge Kurtuluş Mücadelesini zaferle sonuçlandıracaktır en kısa sürede. Fransız Emperyalistleri ve onların adadaki torunları, adanın gerçek sahibi yerli halkın isteklerini kabul etmek zorunda kalacaklardır. Tarih bunu böyle söylüyor. Böyle yazıyor.

Ha, adada yaşayan bu insanlar da, 250 yıldır yaşadıkları bu ülkede, ezen ve sömüren, zulmeden olarak değil de yerli halkla birlikte kardeşçe, eşit şartlar altında yaşamayı kabul ederlerse, elbette Kanak Halkı buna bir şey demeyecektir. Ama onlar kendi emperyalist uygulamalarına devam etmek isterlerse de izin verilmeyecek ve elbette özgürce kendi atalarının ülkelerine ya da başka bir ülkeye gidebileceklerdir…

Sonra, inanıyoruz ki Fransız Halkı da kendi anavatanlarında bu insanlık düşmanı emperyalistleri iktidardan alaşağı edeceklerdir er ya da geç.

Fransız Emperyalistleri Afrika’da da Yenilmeye ve Oraları da Terk Etmeye Mahkûmdur!

Kaldı ki, Fransız Emperyalistleri son bir yıldır, yenilgi üstüne yenilgi alıyorlar sömürgelerinde, denizaşırı bölgelerinde ve Afrika’da kontrolleri altında tuttukları ülkelerde.

Mali, Nijer, Burkina Faso’da, Politik Devrimler gerçekleştiren yurtsever, antiemperyalist Genç Askerler- bizdeki Jöntürk Geleneğine benzer bir geleneğe ve cesarete sahip askerler, kendi halklarının da desteğiyle ülkelerindeki Fransız işbirlikçisi iktidarları “darbeyle” devirdiler. İktidara geldiler. Ve Fransız Emperyalistlerine açıktan, yekten tavır aldılar. Ülkelerinde bulunan ve kendilerine baskı uygulayan Fransız askerlerinin ülkelerinden gitmelerini istediler. İlişkilerini askıya aldılar Fransa’yla.

Yani Fransız Emperyalistleri, yeni bir Antiemperyalist, Yurtsever dalgayla karşı karşıyalar. Afrika’dan Melanezya’ya Fransız sömürgeciliği çatırdıyor…

 Batılı Emperyalistler Yenilecek Halklar Kazanacak! Sosyalizm Kazanacak!

Ve Kanaky’de-Yeni Kaledonya’da Andre Viltchek’in inancı, hayali gerçekleşecek.

Nedir inancı, hayali Andre Viltchek’in?

“Pasifik Adaları’nda yaşananalar deniz ve ada insanlarına duyduğum sevgi kadar dünyanın geleceği adına duyduğum endişeleri de arttırdı. Pasifik insanlarının yaşadıkları sıkıntıların büyüklüğü karşısında kendimi çaresiz ve hatta ezilmiş hissettim.

“Yine de buradaki insanların bilgeliğine ve kültürlerinin zorlukları yenme gücüne (kendini yenileyebilme, hayatta kalma ve koruyup kurtarma) olan inancım tamdı. Biliyordum ki Okyanusya’nın hayatta kalması ve ilerlemesi için bölgesel birliğin sağlanması, sömürgeci güçlerin ve yerel yöneticilerin yaratmış olduğu hayali sınırların ve duvarların ortadan kalkması gerekmekteydi. Tek bir ses aynı okyanus üzerinde yaşayan çeşit çeşit insanlarıyla binlerce adayı bir araya getirebilir. Bu hedefe erişilebileceğine inancım tam!” (Andre Viltchek, Okyanusya-Pasifik Adalarındaki Vahşi Batı Sömürgeciliği, s. 11-12.)

Bu hedefi, bu inancı, bu hayali (sözcük olarak ifade edilmese de) gerçekleştirecek biricik şey: Sosyalizm’dir. Sosyalist Düzendir.

Çünkü Halkaların; eşit, özgür, adaletli, kardeşçe, barış içinde bir arada yaşayacağı düzenin adıdır Sosyalizm!

Yoktur başka kurtuluş yolu!

9 Haziran 2024