Adana PTT Başmüdürlüğü’nde direniş devam ediyor!
Adana PTT Başmüdürlüğü’nde direniş devam ediyor!
Kurtuluş Yolu/Adana
DİSK Nakliyat-İş Sendikası, Adana PTT Başmüdürlüğü Taşeronu Mersin Çağdaş Turizm İnşaat Temizlik Oto iş yerinde örgütlenme faaliyetini tamamlayarak yetki için gerekli çoğunluğu sağlamış ve Çalışma Bakanlığına yetki için başvuru yapmış, ancak başvuruları kabul edilmeyip üye olan işçilerden 4 işçi işten çıkarılmıştır.
Oldukça basit gerekçeler göstererek sırf sendikalı oldukları için, işten çıkarılan işçiler, sendika yöneticileri ile birlikte Adana PTT Cemalpaşa Şubesi’nin önünde direniş başlatmışlardır. Bizlerde Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak günlerdir mücadele eden işçilerle röportaj yaptık. İşçiler sorunlarını, taleplerini gazetemize anlattı.
İşçileri, pamuk ipliğine bağlısınız diye tehdit ediyorlar!
Kurtuluş Yolu: Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak direnişinizde başarılar diliyoruz. Direnişinizi selamlıyoruz.
Tan Yavuz Doğan: Teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Kendinizi tanıtır mısınız?
Tan Yavuz Doğan: Yüksekokulu bıraktım. PTT’ye girdim. 7 yıldır dağıtıcı olarak çalıştım. PTT’nin kargo biriminde çalıştım.
Kurtuluş Yolu: PTT’de çalışma şartlarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Tan Yavuz Doğan: Son bir kaç yıldır, Sendikaya üye olduktan sonra ciddi gelişmeler oldu. Bizim tatmin eden belli sonuçlar alabildik. Fakat bundan önce tam bir muallâktaydık. Hiçbir güvencemiz yoktu. Çalışma şartlarımız olsun, iş güvencemiz olsun, dağıtıma giderken motorlu taşıtlar olsun, bütün hepsinde sıkıntılar vardı. Hatta müdürlerimizden, idari amirlerimizden; siz pamuk ipliğine bağlısınız. İki dudağımızın arasındasınız. Bugün varsınız yarın yoksunuz, gibi cümleler işitiyorduk. Sürekli ikinci sınıf muamelesi görerek rezil şartlarda çalışıyorduk.
Bir gün basından, televizyondan sendikaya üye olabileceğimize dair haberler duyduk. Hani bir çocuğa hediye alırsınız da sevinir ya, işte öyle sevindirdi bu haber bizi. Biraz geleceğe umutla bakmamızı sağladı. Ama daha sonra işin aslının farklı olduğu öğrendik. Biz haliyle bu durumda ilk gelen sendikayı kabul etmedik. Biraz seçici olduk tabiî. Diğer sendikaları da araştırdık. Önce Hak-İş’ten geldiler. Arkadaşlarla görüştüler. Bir toplantı düzenlendi. Sorduğumuz sorulara tatmin edici cevaplar vermediler. Daha sonra diğer sendikalarla görüşmek istediğimizi söyledik. “Biz diyeceğimizi dedik” dediler. Hak-İş Başkanı bize açıkça şunu dedi: “Babamın oğlu olsanız bir daha gelmem buraya”.
Kurtuluş Yolu: Peki, Sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz? Nakliyat-İş’te nasıl örgütlendiniz?
Tan Yavuz Doğan: Hak-İş’e gelmemesini söyledik. Diğer sendikalarla da görüşeceğiz, dedik.
Türk Haber İş geldi. Onlarla görüştük ve onlarında işkolunda olmadığımızı öğrendik. Bakanlığın belirlemiş olduğu sendikalar E-Devlet üzerinden görünüyordu. Türk İş de bunların içinde değildi.
Daha sonra Nakliyat-İş’ten arkadaşlarla tanıştık. Konya Bölge Temsilcimiz Ali Özçelik geldi. Onunla görüştük. Sendika ortamına biraz yabancı olduğumuz için çok fazla soru sorduk. Sorduğumuz bütün sorulara samimiyetle, içtenlikle cevap verdiler. Tabiî onları da tarttık. Belli bir süreç geçti. Geçen bu süreç içerisinde her hangi yalanlarına şahit olmadık. Bu aşamada daha bir güven kazandık.
Bu sırada Hak-İş Başkanı bizimle tekrar görüşmek istedi. “Babamın oğlu olsanız bir daha gelmem” diyen kişi tekrar tekrar görüşmek talep etti. İşte o zaman kafamızda şimşek çarktı. Kendimizin kıymetli olduğunu anladık. Sendikamız arkamızda durdu. Biz sendikamızın arkasında durduk. Daha sonra anladık ki bu işler bizim gördüğümüz gibi tozpembe değil. Yani idareciler, örgütlü işçileri sevmiyorlar. Karşılarında örgütlü bir topluluk istemiyorlar. Yani biz istediğimizi yaptıralım. İstediğimiz gibi davranalım. Korku politikası yürütelim, diye düşünüyorlardı. Biz bunları fark ettik. Fakat biz mücadelemize devam ettik. Çoğunluk sağladık işyerinde. Sendikamızla görüştük. Geçen yıl çoğunluğumuzu sağladık ve çoğunluk tespiti için gerekli başvuruları yaptık. Tekrar beklemeye başladık. Bu süre zarfında idarenin çeşitli baskıları oldu. Yani hükümet bize sendikaya üye olabilirsiniz diye izin verdi. Fakat işin altında başka işler vardı. Hükümet burada aslında şunu söylemek istiyormuş. Sendikaya üye olabilirsiniz ama bizim sendikamıza üye olabilirsiniz. Kendinden olmayanlara tahammül edemeyen bir anlayışları var. Biz ölçtük biçtik, kendi demokratik haklarımızı kullandık. Kendi güvendiğimiz, inandığımız sendikaya üye olduk. Ancak onlar bunu hazmedemediler.
Kurtuluş Yolu: Nakliyat-İş’e üye olduktan sonra işyerinde ne gibi baskılar gördünüz?
Tan Yavuz Doğan: İdare her fırsatta kendi yaptırımını kullanarak, işten çıkarmayla tehdit etti. Dağıtım alanlarımızı büyütmekle tehdit etti. Bu tehditle de kalmadı. Dağıtım alanlarımızı büyüttü. Olup olmadık yere tutanak tuttular. Haksız yere para kesintisi yaptılar. Kesilen paralarla ilgili sendikamızdan destek aldık. Bilgi istedik ve bu durumla ilgili Çalışma Bakanlığına şikâyette bulunduk. İş Teftiş Kurulundan bir Müfettiş geldi. Bizimle görüştü. Kesilen paraların haksız olduğuna ve paralarımızın bize iadesine karar verdi. Taşeron firmaya yüklü miktarda para cezası kesti. Bu durum bunları daha da rahatsız etmiş oldu. Bu firma, karşılarında örgütlü bir güç görünce, iyiden iyiye rahatsız olmaya başladı. Her fırsatta bize baskıları devam etti. Dağıtım alanlarımızı genişlettiler. Normalde PTT’de çalışan bir kişi en az bir bölgede (cihette) 2 yıl çalışır. Ama ben sendikaya üye olduktan sonra en az 20 tane cihet değiştirdim. Yani insanların emekli olana kadar yapmadıkları işi bana 1 yılda yaptırdılar. Benden haksız yere para kestiler. Çok ilginç bir detay var. Benden, cihetimde evrakları günlük dağıtmadım diyerek para kesildi. Daha sonra benimle beraber, cihet alanlarını belirleyen kişi benimle birlikte dağıtıma geldi. Sabah saatinde itibaren dağıtıma başladık. Mesai bitiminde bana verilen alanı dağıtarak PTT’ye döndük. Sorumlu olduğum alanın sadece yüzde 35’ni dağıtabildik görevli kişiyle birlikte. Ve bu durum kayıt altına alındı. Yani benim sorumlu olduğum bölgenin gün içerisinde sadece yüzde 35’i dağıtılabiliyor. Ben de bu olay sonrasında şunları söyledim. Bana verdiğiniz iş belliydi. Bana verilen işin bir günde ne kadarı yapılabiliyormuş, kayıt altında artık. Sizin vermiş olduğu rakam ise benim yapabileceğim işin çok çok üstünde. Bende, Başmüdür Yardımcısına dedim, siz bu yüzden bana para cezası kestiniz. Nasıl olacak, diye. Bana dediği ise, oldu bir defa, yapacak bir şey yok.
Kurtuluş Yolu: Sizin yaşadığınız bu olay aynı, Ferhan Şensoy’un “Pardon” filmine benzemiş.
Tan Yavuz Doğan: Haklısınız tam da öyle oldu. Bir süre sonra bize daha fazla baskı yaptılar. Bundan bir buçuk ay önce PTT Genel Müdürü illeri geziyordu. Adana’ya da uğradı. Taşeron işçilerinin sorunlarını dinlemek istemiş. Geldiği zaman iki arkadaşımızla görüşmüş. Bu arkadaşlarımız sendikamızın işyerindeki temsilci kişileridir. Arkadaşlarımız müdürün samimiyetine güvenerek dertlerini anlatmışlar. Haksız para kesintilerini anlatmışlar. Şimdi biz, bizden büyükleri kendi yakınımız gibi görürüz. Çünkü biz burada yıllardır çalıştığımız için burası bizim evimiz gibi olmuş. Burada evimizden fazla zaman geçiriyoruz. Böyle kurumda, yüzlerce kişiyle birlikte çalışıyorsanız, elbette ki o yerin yöneticisi ile arasında bir bağ oluşuyor. Arkadaşlarımızda bu şekilde düşünerek, müdürü samimiyetle dertlerini anlatmışlar. Ama bu durumun bize dönüşü, buradaki idarecilerden dolayı bize dönüşü farklı oldu. Yani onların istediği sendikaya üye olmadığımız için bunu fırsat bildiler, iftiralar attılar.
Kurtuluş Yolu: Hangi gerekçeyle işinize son verildi? Onların söylediği sebep dışında sizce gerçek sebep nedir?
Tan Yavuz Doğan: Dağıtıma çıkarken kullanılan takip cihazları var. Bu takip cihazları da yurtdışında Alzheimer hastalarına takılıyor, kaybolmamaları için. Bu cihazları üstümüzde taşımamızı istediler. Arkadaşlarımız bu cihazları bir gün dağıtıma götürmemişler. Bu sebepten dolayı işten çıkarıldık. Ama gerçek sebep bizim Nakliyat-İş’e üye olmamızdır. Sadece yazılı tutanakta, bunları sendikadan dolayı işten attık diyemedikleri için, böyle bir neden bulmuşlar.
Kurtuluş Yolu: İşten çıkarıldıktan sonra, sendikanızın doğru öngörüsüyle, sendika yöneticilerinizin önderliğinde Direniş ve Mücadele kararı aldınız. İşyerinin önünü terk etmiyorsunuz. Direnişinizin talepleri, amaçları nedir?
Tan Yavuz Doğan: Tabiî işten çıkarıldıktan sonra sendikamız yöneticileri ile görüştük, sendika Avukatlarımız geldi. Basın açıklaması yaptık. Suç duyurusunda bulunduk. Direnişin amacı işe geri dönmek. Ama eski koşullarda çalışmak istemiyoruz. Çünkü aynı şartlarda işe geri dönersek, bu olay bir ay sonra tekrar başımıza gelecek. Biz öncelikle istediğimiz sendika tercihini yapabileceğiz bir iş istiyoruz. Bize bu baskıları yapan insanların ceza almasını istiyoruz. İçerideki sendikalı olan arkadaşlarımızın işten çıkarılmamaları için burada bekliyoruz.
Kurtuluş Yolu: Direnişte bir gününüz nasıl geçiyor? Halkın ve esnafın size karşı yaklaşımı nasıl, destek oluyorlar mı?
Tan Yavuz Doğan: Sabah buraya geliyoruz. Postanenin önünde bir kaç tur atıyoruz. Malum hava soğuk, vücudumuzu ısıtmaya çalışıyoruz. Çevre esnafı bize her konuda destek oluyorlar. Halkın ilgi ve alakası bize daha bir güven verdi. İşte “İmza Kampanyası” başlattık. İmza masası açıyoruz, insanlar destek veriyorlar. İşten çıkarılan 4 kişiyiz, sendikacı arkadaşlarımız var yanımızda. Hep birlikte burada sabahtan akşama kadar direniyoruz.
Kurtuluş Yolu: Peki, ziyaretinize gelen siyasi partiler, dernekler oluyor mu?
Tan Yavuz Doğan: Bütün çevrelerden destek geliyor. Bütün kurumlar destek veriyor.
Kurtuluş Yolu: Bu mücadele size neler kazandırdı?
Tan Yavuz Doğan: Ben Üniversite okudum. Üniversite insana hayatta tek başına yaşamayı öğretiyor. Bu mücadele bana hayata farklı bakmamı sağladı. Haksızlığa karşı mücadele etmeyi öğrendim.
Kurtuluş Yolu: Siz son olarak neler söylemek istersiniz?
Tan Yavuz Doğan: Son olarak eklemek istediğim bu yazıyı okuyan insanların bizim yanımızda olmalarını istiyoruz. Sesimizi duyurmamıza yardımcı olmalarını istiyoruz.
Kurtuluş Yolu: Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak teşekkür ediyoruz.
Tan Yavuz Doğan: Sesimizi duyurma imkânı verdiği için, Kurtuluş Yolu Gazetesi’ne teşekkür ediyorum.
“Yapabileceğimiz işin daha fazlasını verdiler”
Kurtuluş Yolu: Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak direnişinizde başarılar diliyoruz. Direnişinizi selamlıyoruz.
Cumali Arıç: Teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Kendinizi tanıtır mısınız?
Cumali Arıç: 2008 yılında PTT’de işe başladım. Yaklaşık 8 yıldır PTT dağıtımda çalışıyorum.
Kurtuluş Yolu: PTT’de çalışma şartlarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Cumali Arıç: Aslında saat bakımından bakacak olursanız iyi diyebiliriz. Ama hak yönünden bakacaksak buna iyi demek yalan söylemektir. Buradaki memurlardan daha fazla çalışıyoruz ama onlar 3000 lira alırken biz 1000 lira maaş alıyoruz. İş yükünü bize yüklüyorlar.
Kurtuluş Yolu: Peki, Sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz? Nakliyat-İş’te nasıl örgütlendiniz?
Cumali Arıç: Anayasal hakkımızın olduğunu anladık. Ama her zaman böyle sendikalı olursanız işten atılırsınız gibi söylemler duyduk. Ama artık bize yapılan bu zulme dur demek gerekti. Onun için yetki belgesi olan sendikaya üye olup sendikalı olarak çalışmak istedik. Bu süre zarfında belirli sendikalar geldi gitti. Hak-İş, Öz Taşıma-İş ve Nakliyat-İş sendikası geldi. İlk olarak Hak-İş geldi ve bize şunu söylediler. “Ben sizi üye yapmaya geldim. Eğer üye olmazsanız bir daha gelmem.” Sanki biz kararımızı vermişiz gibi. Ama burada çalışan biziz yani biz ona destek verirsek olur. Yoksa olmaz. Ama o buraya geldi. İktidar partisinden aldığı güçle tehdit savurdu.
Kurtuluş Yolu: Nakliyat-İş’e üye olduktan sonra işyerinde ne gibi baskılar gördünüz?
Cumali Arıç: Nakliyat-İş’ten arkadaşlar geldiler. Anlattılar bizlere, biz sorunlarımızı anlattık. İki üç soru sorduk. Mesela sendikal açıdan bizi sıkıştırırlarsa, siz Nakliyat-İş’e üye oldunuz sizi işten atarız tehditleri savururlarsa siz ne yaparsınız, dedik. Direniş yaparız, dediler. Her zaman sizin yanınızda oluruz, dediler. Ama bunu Hak-İş söyleyememişti. Biz de şunu anladık. Hak-İş gelirse, burada yönetim ne derse onu uygulayacak. Ama Nakliyat-İş’ten yöneticiler çalışma saatlerimizi olsun, diğer şartlarımızı olsun daha iyi konuma getireceklerini söylediler. Aldığımız ücreti daha yukarı çekebileceklerini söylediler. Biz bu güveni gördük ve Nakliyat-İş’e üye olduk. Özellikle dağıtım alanlarımızı fazlalaştırdılar. Mesela benim yanımda memur arkadaş vardı, o memur arkadaşı aldılar. Bana, sen yaparsın, dediler. Ben kimseye işi yapamam diye yalvarmam ama yaptıkça yüklendiler. Sonra farkına vardık ki, bu olay bizi sendikal açıdan bir yanlışa zorlamakmış. Ona rağmen ben tutanak falan yemedim ve ben yanlışa her zaman yanlış dedim. Nakliyat-İş’in bizim yanımızda olduğunu bildiğimiz için daha rahat konuşmaya başladık. Bizim her zaman yanımızda olacağına adımız gibi emindik. Emin olmasak biz de onların yanında olmazdık.
Kurtuluş Yolu: Hangi gerekçeyle işinize son verildi? Onların söylediği sebep dışında sizce gerçek sebep nedir?
Cumali Arıç: İşimize 25. Maddeden dolayı son verdiler. 25. Madde ise yüz kızartıcı suçlar anlamına geliyormuş. Ben burada hırsızlık yapmamışım, küfür etmemişim, kimseye karşı gelmemişim. PTT Genel Müdürü geldi, denetledi burayı. Sıkıntılarınız var mı? dedi. Kimse sesini çıkartmadı. Biz de kendisini yakın gördük. Sıkıntılarımızı, taşeron arkadaşlarımızın sıkıntılarını anlattık. Ücretlerimiz kesiliyor, dağıtım alanlarımız büyütülüyor, dedik. Bizim sırtımıza çok yük yükleniyor, bundan dolayı bizim çalışma verimimiz düşüyor, dedik. Böyle bir şey olamaz, dedi. Bize tepki koydu. Ama araştırılsın, dedi. Başmüdürümüz de araştırmayı bizi, dört kişiyi işten çıkartarak yaptı. Bizim işten atılmamızdaki tek sebep, bizim Nakliyat-İş’e üye olmamızdır. Onlar bizim Hak-İş’e üye olmamızı istiyorlar. Ama biz işçinin hakkını korumayan bir sendikaya üye olmak istemiyoruz. Mademki bizim sendikaya üye olmak Anayasal hakkımız, işkolumuzdaki bizim hakkımızı savunacak sendikaya üye oluruz.
Kurtuluş Yolu: İşten çıkarıldıktan sonra, sendikanızın doğru öngörüsüyle, sendika yöneticilerinizin önderliğinde direniş ve mücadele kararı aldınız. İşyerinin önünü terk etmiyorsunuz. Direnişinizin talepleri, amaçları nedir?
Cumali Arıç: Bizim burada amacımız sesimizin duyulması, Genel Müdürlük duymuyorsa, Ulaştırma Bakanlığına duyurmak, onlar da duymazsa Başbakanlığı duyurmak. Burada Anayasa çiğneniyor. Çiğneyenler içeride, uygulayanlar dışarıda. Bizim bir diğer amacımız halka burada bir haksızlık olduğunu anlatmak. Nakliyat-İş her zaman bizim yanımızda oldu. Genel Başkanımız Ali Rıza Küçükosmanoğlu geldi, bize direniş yapar mısınız dediler. Biz de dedik, yaparız. Biz burada bu mücadeleyi kazanacağımıza inanıyoruz. Her türlü hakkımızı alacağımızı biliyoruz.
Kurtuluş Yolu: Direnişte bir gününüz nasıl geçiyor? Halkın ve esnafın size karşı yaklaşımı nasıl, destek oluyorlar mı?
Cumali Arıç: Adana halkı çok sıcakkanlılar. Bize her türlü destek veriyorlar. Benden bundan dolayı gurur duyuyorum ve Adana halkına teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Peki, ziyaretinize gelen siyasi partiler, dernekler oluyor mu?
Cumali Arıç: Sivil toplum kuruluşları oluyor. Mesela KESK, DİSK Genel-İş geliyor. Halkın Kurtuluş Partisi geliyor. Eğitim Sen destek veriyor.
Kurtuluş Yolu: Bu mücadele size neler kazandırdı?
Cumali Arıç: Benim içimde bir direnme duygusu vardı. Bu mücadele ile sönen kül tekrardan alevlenmiş oldu. Biz burada Nakliyat-İş ile bir aile gibi olduk.
Kurtuluş Yolu: Siz son olarak neler söylemek istersiniz?
Cumali Arıç: Son olarak ben sendikamdan memnunum. İçerideki arkadaşlarımıza çok baskı yapıyorlar. Ben bu memurlardan şikâyetçiyim. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar bizi yıldıramayacaklar.
Kurtuluş Yolu: Teşekkürler.
Cumali Arıç: Desteğinizden dolayı ben teşekkür ederim.
Hakkını arayan işçiye “Çıbanbaşı” dediler!
Kurtuluş Yolu: Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak direnişinizde başarılar diliyoruz. Direnişinizi selamlıyoruz.
Mustafa Akçakaya: Teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Kendinizi tanıtır mısınız?
Mustafa Akçakaya: 2008 yılından itibaren Cemalpaşa Postanede çalışıyorum. Haksızlığa göz yummayan, yeri ve zamanı geldiğinde dakikasında konuşan bir insanım.
Kurtuluş Yolu: PTT’de çalışma şartlarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Mustafa Akçakaya: Baskı üzerine baskı var. Dağıtım alanları her zaman genişliyor. Bunlarda az kişiyle çok iş yapma düşüncesi olduğu için, bizler sesimizi çıkarttığımız zaman gözlerine daha farklı gözüküyoruz. Hakkımızı aradığımız için, dikbaşlılık, çıbanbaşı gibi kelimeler işitiyoruz.
Kurtuluş Yolu: Peki, Sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz? Nakliyat-İş’te nasıl örgütlendiniz?
Mustafa Akçakaya: Tek başına bu ülkede bir şey olmayacağını anladım. Yani, bir elin nesi var iki elin sesi var, diyerek sendikaya üye olmaya karar verdik. Buraya gelen sendikalar oldu. Bizler de sorular sorduk ama aldığımız cevap bizim güvenimizi yıprattı. Sorduğumuz soru, bizim arkamızda durabilir misiniz, oldu. Onlar ise biz sizin arkanızda duramayız, dediler. Böyle bir sendikada kimse örgütlenmek istemez. Benim yanımda olmayacak bir sendikaya niye üye olayım ben? Bu yüzden gelen sendikalar içinden benim her zaman yanımda olacağını bildiğim sendikaya yani Nakliyat-İş’e üye oldum. Bundan gayet memnunum.
Kurtuluş Yolu: Nakliyat-İş’e üye olduktan sonra işyerinde ne gibi baskılar gördünüz?
Mustafa Akçakaya: Cihetlerin (dağıtım alanlarımızın) fazlalaşması oldu. Üye olduğun sendikadan istifa et diğer sendikaya geç diye baskı yaptılar.
Kurtuluş Yolu: Hangi gerekçeyle işinize son verildi? Onların söylediği sebep dışında sizce gerçek sebep nedir?
Mustafa Akçakaya: Onların sunmuş olduğu gerekçe takip cihazlarını geçmiş aylarda yanımıza almadığımız oldu. Ama bizim sözleşmemizde bununla ilgili maddede, bu cihazları yanımıza almazsak 30 lira kesileceği yazıyor. Bu bile bizim haksız yere çıkartıldığımızın göstergesidir. Bizim, Genel Müdüre sorunlarımızı anlatmamız ve Nakliyat-İş’e üye olmamız işten atılmamızın sebebi olmuştur. Bunlar bizi küçük balık olarak gördüler. O yüzden bizi kolay harcayabileceklerini düşündüler ve bunların işine son verelim gitsinler, dediler. Ama öyle olmadı. Biz burada kararlıca direniyoruz.
Kurtuluş Yolu: İşten çıkarıldıktan sonra, sendikanızın doğru öngörüsüyle, sendika yöneticilerinizin önderliğinde direniş ve mücadele kararı aldınız. İşyerinin önünü terk etmiyorsunuz. Direnişinizin talepleri, amaçları nedir?
Mustafa Akçakaya: Sendika denilence bir şey bilmezdim. Ama yaşayıp gördüğüm için artık sendika denilence bir birlik, beraberlik olduğunu anladım. Biz haksız yere çıkarıldık ve bunun yanında önümüze duvar örüldü. Yani tazminatlarımız verilmedi. Biz eski koşullarda çalışmak istemiyoruz. Sendikalı olarak ve düzgün şartlarda çalışmak istiyoruz.
Kurtuluş Yolu: Direnişte bir gününüz nasıl geçiyor? Halkın ve esnafın size karşı yaklaşımı nasıl, destek oluyorlar mı?
Mustafa Akçakaya: Bizim direnişimize, esnaf ve halk desteğini her zaman veriyorlar. İmza kampanyamıza destek oldukça iyi durumda, destek veren herkese teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Peki, ziyaretinize gelen siyasi partiler, dernekler oluyor mu?
Mustafa Akçakaya: Gelen siyasi partiler oluyor. Sağ olsunlar bizi yalnız bırakmıyorlar.
Kurtuluş Yolu: Bu mücadele size neler kazandırdı?
Mustafa Akçakaya: Bu mücadele bana birlikte olmayı öğretti.
Kurtuluş Yolu: Siz son olarak neler söylemek istersiniz?
Mustafa Akçakaya: Bu şartlar içerisinde çalışamayacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Kurtuluş Yolu: Teşekkürler.
Mustafa Akçakaya: Geldiğiniz için ben teşekkür ederim.
“Haksızlıklar Organize bir şekilde yapılıyor”
Kurtuluş Yolu: Kurtuluş Yolu Gazetesi olarak direnişinizde başarılar diliyoruz. Direnişinizi selamlıyoruz.
Mustafa Kahraman: Teşekkür ediyorum.
Kurtuluş Yolu: Kendinizi tanıtır mısınız?
Mustafa Kahraman: 8 yıldan beri Adana Cemalpaşa PTT dağıtım servisinde görev yapıyorum. Taşeron işçisiyim. Defalarca şirket değiştirdik. Taşeron firmada çalışmak Türkiye’nin acı bir gerçeği.
Kurtuluş Yolu: PTT’de çalışma şartlarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Mustafa Kahraman: Çalışma şartlarımız çok vasat durumda. Son 2-3 aydır bize servis geliyor. Toplamda 135 taşeron işçisi var. Fakat bunun sadece 35’ine dağıtım aracı olarak motor geldi. Normalde 135 işçinin hepsine sıfır motorlar gelmesi gerekiyordu. Fakat ikinci el motorlar geldi. Gelen bu motorları arkadaşlarımıza tehditle kullandırttılar. Şu an burada 100 arkadaşımız yaya ve bisikletli olarak dağıtım yapmaktalar. Çalışma şartlarımız çok zor. Biz Adana halkına hizmet götürüyoruz ancak bu hizmeti götürürken bizi fazlasıyla ezmeye çalışıyorlar. Bizler 2 kiloya yakın evrakı sırtımızda taşıyoruz. Adana PTT fazlasıyla yolsuzluk var. Biz Taşeron firmayı görmüyoruz. İşçinin ekmeği, onuru ile oynayan, haksızlık yapan kişiler şu an PTT’de hâlâ görev yapan kişilerdir. Burada işçilere küfürler ediyorlar. Hatta bir kadın arkadaşımızı taciz ettiler. Biz bunları her yerde dile getiriyoruz.
Kurtuluş Yolu: Peki, Sendikalı olmaya nasıl karar verdiniz? Nakliyat-İş’te nasıl örgütlendiniz?
Mustafa Kahraman: Bizim yanımıza ilk olarak Hak-İş geldi. Öz Taşıma-İş geldi. Bizleri sendikalı yapmak istediler fakat bir sıkıntı olduğu zaman ise bizim yanımızda olamayacaklarını söylediler. Sizi sahiplenmeyiz, dediler. Biz de bir diğer sendika olan Nakliyat-İş’le görüştük ve üye olduk. Üye olanların hiçbirine baskı yapılmadı. Hepsi kendi isteği ile üye oldular.
Kurtuluş Yolu: Nakliyat-İş’e üye olduktan sonra işyerinde ne gibi baskılar gördünüz?
Mustafa Kahraman: Son iki yıldan itibaren sendikaya üye olduk. Sendikaya üye olduğumuzdan beri buradaki haksızlığa karşı çok yol kat ettik. Sendika sayesinde, Nakliyat-İş sendikası sayesinde çok şey başardık. Eskiden çok baskı vardı. Şu anda da, Nakliyat-İş’e üye olduğumuz için baskılar yapılıyor. İçerideki baskılar halen devam etmektedir. Mobbing, baskılar sürmektedir. İçerideki arkadaşlarımıza yönelik baskılar ise bizlerin yanına gelmemeleri yönünde oluyor. Hak-İş, Öz Taşıma-İş, yetkili olmayan sendikalar baskı yapmaya çalışıyor. Biz burada 2 yıldır sendikalıyız. Çoğunluğu sağladık. Başvuru yaptık. Burada yetkiyi alacak tek sendika Nakliyat-İş’tir. Biz, çok büyük baskılara maruz kaldık. Maaşlarımız geç yatıyor diye basın açıklaması yaptık. Bundan dolayı bize para cezası kestiler.
Kurtuluş Yolu: Hangi gerekçeyle işinize son verildi? Onların söylediği sebep dışında sizce gerçek sebep nedir?
Mustafa Kahraman: PTT Genel Müdürü geldiği zaman sorunlarımızı anlattık. Bizim amacımız ekmeğimiz, başka bir derdimiz olmadı bugüne kadar. Tek derdimiz evimize, çocuğumuza daha fazla nasıl ekmek götürürüz oldu. Para kesintilerin önüne geçilmesi gerektiğini söyledik. Burada görevli olan bütün herkesin bu işin içinde olduğunu, burada her şeyin organize olarak yapıldığını anlatmak istedik. Burada yapılan haksızlıklar organizedir. Bizleri, siz bizim elemanımız değilsiniz, diye dışladılar. Ama iş para kesintisine geldiği zaman anında işlem yaptılar. Biz de bunları Genel Müdüre anlattık. Genel Müdürümüz araştırılsın, dedi. Biz de, buranın müfettişi olan Yusuf Önder Bahçeci’ye savunma verdik. Savunmamızın karşılığı gelmeden işten çıkarıldık. Bizim işimize son verilmesindeki gerçek sebep ise bizim sendikalı olmamızdır. Biz sendikalı olduktan sonra hakkımızı aramaya başladık.
Birlik olmayı öğrendik, Direnmeyi öğrendik
Kurtuluş Yolu: İşten çıkarıldıktan sonra, sendikanızın doğru öngörüsüyle, sendika yöneticilerinizin önderliğinde direniş ve mücadele kararı aldınız. İşyerinin önünü terk etmiyorsunuz. Direnişinizin talepleri, amaçları nedir?
Mustafa Kahraman: Sendikamız Genel Başkanı, Şube başkanlarımız hepsi burada bizlerin yanındalar. Her zaman destek oldular. Bizim amacımız hizmet götürdüğümüz Adana halkının sesimizi duymasıdır. İşimize geri dönmek istiyoruz. Haklarımızın verilmesini istiyoruz. Bu idarecilerin kanun karşısında yargılanmasını istiyoruz. Bizim istediğimiz tek şey burada dönen yolsuzlukların, haksızlıkların bir an önce çözüme kavuşturulması.
Kurtuluş Yolu: Direnişte bir gününüz nasıl geçiyor? Halkın ve esnafın size karşı yaklaşımı nasıl, destek oluyorlar mı?
Mustafa Kahraman: Biz sabahtan akşama kadar burada bekliyoruz. Direnişimizi sürdürüyoruz. Buradaki esnaf sağ olsunlar destek veriyorlar. Adana halkı imza kampanyamızı destekliyorlar.
Kurtuluş Yolu: Peki, ziyaretinize gelen siyasi partiler, dernekler oluyor mu?
Mustafa Kahraman: Tabiî desteğe gelen kurumlar oluyor. Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), DİSK Genel İş, KESK, Eğitim Sen gibi birçok parti ve sendika destek veriyorlar. Bizler de desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Kurtuluş Yolu: Bu mücadele size neler kazandırdı?
Mustafa Kahraman: Birlik olmayı öğretti. Bu mücadele ile içerideki arkadaşlarımıza cesaret geldi. Direnmeyi öğrendik.
Kurtuluş Yolu: Siz son olarak neler söylemek istersiniz?
Mustafa Kahraman: Biz taşeron cehenneminde yanmamak için direniyoruz. İşimizi geri istiyoruz.
Kurtuluş Yolu: Teşekkürler.
Mustafa Kahraman: Ben teşekkür ediyorum.