Site rengi

Tasarım

AKP’giller Ortaçağcı yüzlerini bir kez daha ortaya koydu

03.07.2020
1.053
A+
A-

Saygıdeğer Halkımız;

AKP’giller dur durak bilmiyorlar

Laik Cumhuriyet ile simgeleşen her şeye yönelik saldırıları hız kesmeden devam ediyor

Kuvayimilliye Hareketinin önderlerinden ve Cumhuriyet’in ilk Milli Eğitim Bakanlarından olan Mustafa Necati’nin adını taşıyan tarihi Kültür Evi’ne Cumhuriyet ve Mustafa Kemal düşmanlığı ile bilinen Nuri Pakdil’in ismi verildi.

 

Kimdir Mustafa Necati?

İzmir’in işgali üzerine Balıkesir’de Kuvayimilliye’ye katılarak Soma ve Bergama taraflarında çete savaşlarında bulundu. Anzavur’a karşı girişilen harekâtta görev aldı.

Mondros Mütarekesi’nin sonrasında İtilâf Devletleri’nin işine son verdiği Aydın-Kasaba demiryolu işçilerinin haklarını korumak üzere İzmir Demiryolları İslâm Memurini Teavün Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük ederek, cemiyetin hukuk müşavirliğini üstlendi.

İzmir’de öğretmenlik, Özel Şark Lisesi’nde müdürlük yaptı. Balıkesir’de “İzmir’e Doğru” gazetesini çıkardı.

25 Ocak 1920’de Balıkesir Barosu’nu kurdu ve ikinci başkanlık görevini üstlendi. TBMM’nin açılmasından sonra Saruhan milletvekili olarak Ankara’ya gitti. İstiklâl Mahkemeleri’nde görev aldı; sırasıyla Mübadele ve İmar-İskân, Adalet, Millî Eğitim Bakanlığı yaptı.

Mustafa Necati, TBMM’nin verdiği görev dahilinde Kastamonu’da İstiklâl Mahkemesi başkanlığının yanında, bölgedeki Kuvayimilliye Hareketini de düzenledi. Kastamonu’daki genç ve idealist kadroyu Açıksöz Gazetesi’nin etrafında topladı. Kastamonu’da Müdafaayı Hukuk, Kızılay Derneği, Çocuk Esirgeme Kurumu, Gençler Kulübü, Muallimler Cemiyeti ve İlim Derneği’nin çalışmalarına destek oldu.

6 Mart 1924 günü Adalet Bakanlığı, 21 Aralık 1925 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı görevine başladı. Bakanlığa öğretmen örgütü başkanı iken geldi ve hem bakanlığı hem de başkanlığı bir arada yürüttü.

Mustafa Necati, Milli Eğitim Bakanı olunca, Heyet-i İlmiye’yi toplayarak, yapılması gereken işleri planladı. İlk icraatı olarak, 789 Sayılı Maarif Vekâleti Teşkilât Kanunu 23 Mart 1926 tarihinde kabul edildi.

20 Mart 1926 tarihinde kesinleşen bu yasaya göre, eğitim politikasını oluşturmak için Eğitim Bakanlığı bünyesinde biri dil ve diğer bilimsel sorunlarla uğraşacak “Dil Heyeti”, diğeri ise eğitim-öğretim işleriyle uğraşacak olan “Talim Terbiye Dairesi” olarak iki bilimsel kurul oluşturuldu.  Türkçe sözler derlendi ve İmlâ Sözlüğü düzenlendi.

1929’da Arapça, Farsça dersleri eğitim programından çıkarıldı.

Öğretim Birliği Yasası’na karşı hareket eden yabancı özel okulları kapattı. Öğretmen okulunda Türkçe edebiyat bölümü açtı.

Mesleki eğitimi geliştirmek amacıyla il idareleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı meslek okullarını 1927’de 1052 Sayılı Meslek Mektepleri Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığına bağladı. Ankara, Aydın, Bursa, Diyarbakır, Edirne, İstanbul, Kastamonu ve Konya’da sanat okulları açıldı.

Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde; ilkokullar şehir ve köy olmak üzere ikiye ayrılarak; şehir okulları 5 yıl, köyler ise 3 yıllık düzenlendi. İlk ve orta öğretimin parasız gerçekleşmesi sağlandı. Dağınık yerlerdeki köylerin çocuklarını merkezî yerlerde toplamak üzere yatılı köy okulları açıldı. Kimsesiz çocuklar için yatılı şehir okullarında meslek sahibi olmaları düşünüldü.

Hem okuma yazma öğretmek ve hem de onlara temel vatandaşlık eğitimi kazandırmak amacıyla halk dershaneleri açılarak, buralarda 50 bin kişi eğitildi.

1928 yılında yeni harflerin kabulüyle Millet Mektepleri açılarak buralarda 42 bin dolayında kurs düzenlendi, bu kurslardan bir milyon dolayında vatandaş yararlandı.

Liselerde dindar ve vatansever öğretmen yetiştirilmediği gerekçesiyle karma eğitim aleyhtarı protestolarda bulunulduğu, öğretmen okulu öğrencilerinin de boykot yaptığı bir dönemde karma eğitim kararından vazgeçmedi. Önce ortaokullarda, 1928-1929 eğitim-öğretim yılında ise tüm liselerde karma eğitime geçildi.

İlkokullar, köy ve şehir olarak iki gruba ayrılarak; köylerde 3, şehirlerde 5 yıllık eğitim esas alındı.

Okullarda ders veren din adamlarının görevlerine son verildi.

Kısa yaşamına bakıldığı zaman Mustafa Necati’nin; o bir Kuvayimilliye önderidir, örgütçüdür, kararlıdır, Laiktir, Aydındır, gerçek bir insandır ve Emekçi Halkın dostudur.

AKP’giller Laik Cumhuriyet’in Laik Eğitiminin mimarlarından Mustafa Necati’nin adını, izini işte bu yüzden silmek isterler. Çünkü AKP’gillere atalarının sonunu hatırlatan her isim yok edilmesi gereken isimdir.

 

 

 

Peki AKP’giller’in çok sevdiği Nuri Pakdil Kimdir?

 

***

“Edebiyat ve Eleştiri dergisi yıllarında bu zatı eleştirecek kadar dikkate hiçbir zaman almadığımız için bizim dikkatimizi Cumhurbaşkanlığı Necip Fazıl Kısakürek Ödülleri 2015 tarihinde canlı yayında göz ucuyla tesadüfen izlerken çekti.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük şahsiyeti Cumhurbaşkanı’nı “kıramayarak” söylediği sözler inanın çoktan terk edildiğini sandığım en tuhaf sözlerdi.

“İçeriği en küçük bir bilimsel gerçeği barındırmayan ve Türkiye Cumhuriyetinden vazgeçtim, “Türk” adının içinde geçmediği bu konuşma tamı tamına şöyleydi:

“Sayın Cumhurbaşkanı ünlü selamlamamı yapmamı istedi. Onu kırmayarak tekrar ediyorum. Sevgili arkadaşlar hepinizi antiemperyalist, antikapitalist, antisosyalist, antinazist, en önemlisi de Türkiye üzerine ait olmak üzere antifiravunist girişle selamlıyorum! Ne mutlu ebedi ezeli ulu önderimiz Hz. Muhammed’in şefaatinde olanlara. Şimdi bir slogan atacağım, çok yoğun bir alkış istiyorum. Sloganım şudur: Ne mutlu Müslümanım diyene!” diyerek kürsüden indi.

“Tümüyle Atatürk’ü hedef almış, tümüyle “Türkiye Cumhuriyeti”ni hedef almış bakışın egemen olduğu bu sözler bu zat için sanırım pek anlamlı sözlerdi.

“Daha sonra çıktığı TV111’de ‘Medeniyet Tasavvurları’ programında rahmetle andığı ‘Bediüzzaman’ı tanımlarken ‘anti’li yukarıdaki sözlerin tıpkısıyla tanımlamıştı.

“Söylediği sözler kendinin değil ‘Bediüzzaman’ındı!

“NURCULUĞU

“Pakdil, Prof. Sabahattin Zaim’in kurduğu İlim Yayma Vakfı ve Cemiyeti’nin de yakın militanlarından.

“Sabahattin Zaim’in kim olduğu ve ‘Moon’ tarikatıyla yaptığı toplantılar Yaşar Nuri Öztürk tarafından dile getirilmişti.

“Şöyle ya da böyle, görülüyor ki Nuri Pakdil, Cumhurbaşkanının karşısında tüm Türkiye’ye,  ‘Bediüzzaman’ın propagandasını yapmıştı!” (https://odatv4.com/kim-bu-nuri-pakdil-3101171200.html)

***

 

Uzun sayılacak yaşamına bakıldığı zaman, Nuri Pakdil bir Kuvayimilliye, Mustafa Kemal ve Laik Cumhuriyet düşmanıdır. Ortaçağcı bir gericidir. Halk düşmanıdır.

İşte AKP’giller Nuri Pakdil’in adını bunun için afişe etmek, yaşatmak isterler. Çünkü Ortaçağ karanlığının her mimarı AKP’giller için değerlidir, önemlidir ve muteberdir.

Bu devran hep böyle dönmeyecek. Bu geriye gidiş durdurulacak. Halkın iktidarında belli olacak kim halk kahramanı, emekçi halkın dostu; kim halk düşmanı, insanlık düşmanı.

Halkın iktidarında gerçek değerine kavuşacak Birinci Kuvayimilliyeciler!

 

Ankara’dan Bir Genç Yoldaş