Biji Tayyip!
Hüseyin Ali
Evet, “Biji Tayyip!”
Denilecek ki, “İyi ama bak Tayyip PYD/YPG ile savaşıyor, ABD’yi bile Suriye’den çıkardı, haksızlık olmuyor mu?”
Kuşkusuz, Malum Kişi bu durumu seçim çalışmalarında kullanacaktır. Nitekim, Çavuş Mevlüt en son şöyle dedi:
“ABD’nin Suriye’den çekilme kararında en önemli faktör Türkiye’dir. Aldığımız kararlar sayesinde ABD çekildi.” (Hürriyet, 27 Aralık 2018)
Malum Kişi’nin bu olayı, ABD’nin; “Suriye’den çekilmesini”, seçim için kullanacağı kesin. Çok işine yarayacağı da…
Pekiyi, bu karar, Trump Delisi’nin kontrolsüz bir kararı mı?
ABD üst düzey bürokrasisinde bir sarsıntı olsa da, pek öyle değil. Trump, Irak’ta Amerikan Askerlerini ziyaretinde açık açık söyledi: “Dünyanın enayisi biz değiliz.” Haber şöyle:
“ABD’li askerlerin Noellerini kutlayan Trump yaptığı konuşmada, ABD’nin askeri gücünün diğer ülkeler tarafından “sömürüldüğü”nü savundu. Trump “Amerika dünya üstündeki her ulus için savaşmamalı, birçok örnekte bedeli de ödenmiyor. Eğer savaşı bizim yapmamızı istiyorlarsa bedelini de ödemeliler” dedi. Ve bazen bu bedelin parasal olduğunu söyleyen Trump “Dünyanın enayisi biz değiliz” ifadelerini kullandı.” (https://tele1.com.tr/donald-trump-dunyanin-enayisi-biz-degiliz-17669/)
Böylece Trump Delisi Malum Kişi’yi açık düşürdü!
Bu durumda “enayi” ya da taşeron kim oluyor?
ABD’nin taşeronluğuna kim soyunuyorsa o.
Aynı haber şöyle devam ediyor:
“Daha önce Suriye’deki “generallere” IŞİD’i yenmek için altı ay süre verdiğini söyleyen Trump, kendisinden daha fazla süre isteyen “generallere” hayır dediğini söyledi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de IŞİD’den kalanlarla baş etmek istediğini söyleyen Trump, “IŞİD’i yenmek istiyor, IŞİD’den geriye ne kaldıysa yere sermek istiyor” diye konuştu. Suudi Arabistan’ın Suriye’de “ekonomik kalkınma” için ödeme yapmaya hazır olduğunu belirten Trump “Bu harika, demek oluyor ki biz ödeme yapmak zorunda değiliz” diye konuştu.” (agy.)
ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”’nde en önemli stratejik hedefin, sözde “Özgür Kürdistan”ın kurulması olduğunu biliyoruz. ABD bunun için “Arap Baharı”nın yarattığı rüzgarı da kendi yönüne çevirerek; gerici amaçları doğrultusunda kullanarak, dünyanın dört bir yanından eli kanlı dinci katilleri devşirip Suriye topraklarına yığdı. O saat gelen emirle “Kardeş Esad”, “Düşman Esed” oluverdi. Dinci katillere maalesef ülkemizden mali, askeri ve lojistik destek verildi. Türkiye dinci katillerin uyguladığı terörü teşvik etti. Türkiye için yüz karasıdır!
Ve bu destek sürüyor. İdlib’deki dinci katillere destek veren Malum Kişi. Sanıyor ki, emperyalist taşeronluğuyla koltuğu koruyabilirim.
IŞİD’i yaratan emperyalizm, sözde “yok etmek” için Suriye Kürtlerini örgütledi, silahlandırdı, yönlendirdi, her türlü desteği sağladı.
Şimdi bu görev Malum Kişi’de… O halde; Biji Tayyip!
Zaten BOP’un Eşbaşkanı değil mi? Çıplak gerçeklik bunu gösteriyor.
Ya görünürdekiler?
Kısa vadeli küçük değişiklikler, emperyalizmin bu stratejisinde değişiklik anlamına gelmez, dolayısıyla Malum Kişi’nin konumunu da hiç değiştirmez. En baştan beri iştahlı taşerondur.
Tabiî, bu işler güçler dengesine bağlıdır. Başta Esad’ın böyle direnebileceği hesaplanmadı. Esad oyunu bozdu. ABD’nin “çekilme” açıklamasıyla doğan karambolde Münbiç’e Suriye bayrağını dikerek Trump’ı da, Malum Kişi’yi de şaşırttı. (Bu haber emperyalist kaynaklarca yalanlaydıysa da…)
Duruma Esad’ın başarısı diyebilir miyiz?
Elbette… Ancak, henüz kesin bir zaferden bahsedemeyiz. Trump Delisi, ABD’nin Ortadoğu’da kalacağını belirtiyor. Şu anda Irak’ta 5000 ABD askeri var. Suriye’dekiler de henüz çekilmiş değil. Ayrıca, Irak’tan Suriye’ye saldırabileceğini belirtiyor. Aynı haber şöyle aktarıyor:
“Suriye’den çekilme kararıyla ilgili olarak da konuşan Trump, gerekirse Irak’taki üslerinden Suriye’ye müdahale edebileceklerini söyledi. Trump “Aslında eğer Suriye’de bir şey yapmak istersek burayı üs olarak kullanabiliriz” diye konuştu.” (agy.)
Demek ki, ABD Ortadoğu’da ve Suriye’de varlığını koruyacak. Zaten çekiliyoruz demekle hemen pılısını pırtısını toplayıp gidecek değil.
Bu kararın geleceği kamuoyunda beklenmiyorsa da, aslında gidişat onu gösteriyordu. Çavuş Mevlüt bile; “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile birlikte çalışmayı düşünebiliriz” demişti kısa süre önce (15 Aralık). Aynı konuşmasında Çavuş, “Trump’ın askerlerini Suriye’den çekmeyi değerlendirdiğini” de belirtiyor.
Her şey açık. ABD karar vermiş. Bizim Malum Kişi, seçim öncesinde ucuz kahramanlık peşinde: Bak işte Amerika’yı bile ürküttük, PYD/YPG’yi hallettik, diyecek.
Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Yani, ABD’nin Suriye’den asker çekme kararı çok daha önceden gündemdeydi. Örneğin, ABD Emperyalizminin en önemli “düşünce” kuruluşlarımdan Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council of Foreign Relations) yayın organı Foreign Affairs dergisinde aylar öncesinden, “SDF’nin (Suriye Demokratik Güçleri, YPG – Hüseyin Ali) Amerika Sonrası Akıbeti” başlıklı yazıda şunlar yazıldı:
“Suriye Demokratik Güçleri (SDF), ABD destekli Kürt ağırlıklı Halk Koruma Birimleri (YPG) tarafından yönetilen milisler, içinde dünyanın en güçlü iki askeri varlığı Rusya ve ABD’nin yer aldığı riskli bir çıkmaza girdi. SDF, Suriye’de ABD’nin IŞİD’e karşı savaşında koçbaşıydı ama savaş IŞİD’in bölgede yenilgisinden sonra hız kesti ve bu da gündeme grubun varlığı bakımından zor sorular getirdi. SDF şimdi ABD güçlerinin çekilmesi, Suriye Başkanı Beşar Esad’ın iç savaşta olası zaferi ve komşu Türkiye ile süregiden düşmanlığa karşı hazırlanmak zorunda. Bu soruların henüz kesin cevabı olmamakla birlikte, basit gerçek şu ki, düşmanlarla çevrili SDF Esad rejimi ile bir modus vivendi’de (uzlaşma) karar kılmalı.” (Foreign Affairs, Syria Post-Conflict Recomnstruction, 31 Ağustos 2018)
Evet, emperyalizm Esad’ın zafere yürüdüğünü görüyor, resmi karardan çok daha önce ABD’nin askeri gücünü çekeceğini ve sonuçta PYD/YPG’nin Esad ile uzlaşma yoluna girmesini öngörüyor.
Ancak, bu durum henüz Esad’ın kesin zaferi ya da BOP’un rafa kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Tersine ABD hâlâ sahada. Gene ortalığı karıştıracak, kan dökülmesine yol açacaktır.
ABD’nin şu anda ikisi Fırat’ın batısında, diğerleri doğusunda olmak üzere 22 askeri üssü var. Bu üslerde 2000 ABD askeri var. Ek olarak bölgede 4 havaalanı ve 1 radar üssü var (Bakınız harita). Üstelik 70 bin kişilik YPG gücünü eğitti, ağır silahlarla donattı. Bu güç de azımsanamaz.
ABD “çekilme” kararıyla seçim öncesinde Malum Kişi’nin eline büyük bir koz verdi. Bunun farkında olduğu ve seçimden sonra karşılığını alacağı kesin. Zaten bu yönde “İkinci Çözüm Süreci” mi geliyor, sorusu kaçınılmaz olarak akıllara düştü. Çünkü Akiller, “iyi saatte olsunlar”, yani emperyalizm tarafından Oslo’da bir araya getirildi.
Fırat’ın doğusuna operasyona gelince, bu da göstermeliktir. Bağıra çağıra, günler öncesinden girdik, giriyoruz, diyerek savaş olmaz. Bu iç politikaya yönelik kandırmacalar kapsamında düşünülmelidir.
Girer mi?
Girer ama bu YPG’ye değil Esad’a karşıdır. Tıpkı İdlib’de ve Afrin’de olduğu gibi.
Yakın zamanda CHP milletvekili, eski diplomat Ünal Çeviköz çok önemli bir açıklama yaptı ama üzerine gidilmedi, hatta örtbas edildi. Şöyle deniliyordu haberde:
“PYD bir siyasi oluşum, YPG ise onun askeri boyutudur. YPG bir terör örgütü olarak görünse bile Afrin’de Türkiye’nin, Rusya ile birlikte PYD ile çalıştığına dair bazı duyumlar alıyoruz.” (Hürriyet, 8 Kasım 2018)
Herhalde gene iyi saatte olsunlar “Hişt, hoop!” diyerek susturdular. Bu sözlerin üstüne tek söz edilmedi muhalefet tarafından. Malum Kişi ise kulağının üstüne yattı.
Gene aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Suriye Danışmanı olarak görev yapan bir yarbay (Richard Outzen) de ABD ve Türkiye arasındaki amaç birliğini açıkladı:
“İster inanın ister inanmayın günün sonunda biz Türkiye’nin istediğini istiyoruz. Suriye’de aynı şeye çok yakınız. İkimiz de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasını istiyoruz. Bu, anayasal reform ve seçimler demek. Bu, rejim ve insanları arasındaki iletişimle, Suriye’nin komşularıyla ilişkisinin değiştiği birleşik bir Suriye devleti demek. Bu, bizimle Türkiye’nin çıkarına. Ve bu bize başlangıç için çok güçlü bir el sağlıyor.” (https://odatv.com/ister-inanin-ister-inanmayin-gunun-sonunda-turkiyenin…-16121809.html)
Adam daha ne desin? ABD ile Türkiye’nin Suriye politikası aynı diyor. “Birleşik Suriye”, yani aslında Bölünmüş Suriye diyor.
Demek ki, YPG ile savaş hikaye!..
Tersine, şu anda YPG’nin elinde tuttuğu Suriye coğrafyasının emperyalistlerin amaçları doğrultusunda stabilize edilmesidir istenen.
Kaldı ki, bu yarbay aynı konuşmasında ABD – YPG – Türkiye arasındaki organik ilişkileri açıkça ortaya koyuyor.
“Şu anda Rusların, Türklerin, Amerikalılar ve diğer tarafların yer aldığı süreçte Birleşmiş Milletler aracılığıyla anayasa komisyonu konusunda ilerleme sağlama şansına sahibiz. 2254 süreci. Bu Afrin’deki bütün yaraları da sarıyor. Eğer Suriyelilere istikrar sağlarsak, ateşkes sağlarsak ve rejime iyi niyetle müzakere etmesi konusunda baskı yaparsak… Ve bana inanın bütün bunlara Türkiye önemli bir rol oynamadan çözüm bulunmuyor. Türkiye’nin güçlü bir müttefiki olarak bunun bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum ama hepimizin yararına olacak şekilde diplomatik bir ortayol için yerel konseylerle de açık ilişkilere sahibiz.” (agy.)
Konseylerden kasıt CIA güdümlü PYD – Dinci kırması organizasyonlar.
İki farklı kaynaktan gördük: Türkiye PYD ile işbirliği yapıyor. O halde “Bir gece ansızın geleceğiz” martavalı ne?
Emperyalizm, Kukla Kürt Devleti hedefinden zerre kadar sapmış değil. PYD/YPG’nin bu amaçla örgütlenmesine çanak tutuyor, hatta yönlendiriyor. Etnik temizlikse etnik temizlik, Kürtçenin yaygınlaştırılmasıysa, o… Acımasızca… Hürriyet’ten Sedat Ergin uzun uzun anlattı:
“Yer New York, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi salonu. Tarih, 29 Kasım 2018 Perşembe. Konsey’de Suriye’deki gelişmeler tartışılırken gündeme gelen bir konu, Fırat’ın doğusunda yaşayan Arap ailelerin çocuklarının Arapça eğitim veren okullara intikallerinin YPG/PYD tarafından engellenmesi.
“Birleşmiş Milletler’e bağlı İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar Direktörü Reena Ghelani, kuruluşun Suriye’deki faaliyetleri üzerinde yaptığı sunumda, ülkenin kuzeydoğusunda eğitim alanında yaşanan sıkıntıları da anlatıyor, “Aldığımız raporlardan ciddi bir rahatsızlık duyuyoruz” diye konuşuyor.
“Ghelani, bu bölgedeki devlet okullarında okuyan toplam 100 bin öğrencinin yaklaşık yarısının okullarına ulaşmada engellerle karşılaştığını, bu sorunun özellikle Kamışlı ve El Haseke’de yaşandığını anlatıyor.
“BM tutanaklarına göre, Ghelani sözlerinin devamında şöyle konuşuyor:
“Tahminen 10 bin çocuk, geçen eylül sonundan bu yana okula hiç gidememiştir. Ulusal müfredatı öğreten okullara giden çocukları taşıyorlarsa, okul otobüsleri ve özel otomobiller de dahil olmak üzere araçların kontrol noktalarından geçişi engellenmektedir.”
“Ghelani, BM olarak çocukların kendi tercihleri olan okullara gidebilmelerinin sağlanması için ilgili bütün taraflar nezdinde çaba gösterdiklerini de anlatıyor.
“OCHA temsilcisinin sunumu dışında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bu toplantıya sunulan raporunda da bu engellemelere ek olarak, ”Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt Özerk Yönetimi’nin eylül sonunda 250’den fazla devlet okulunda Arapça dilinde eğitimi yasakladığı” belirtiliyor.
“Toplantıda Ghelani’nin sunumundan sonra söz alan ABD’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Jonathan Cohen, bu konuya hiç girmemeyi tercih ediyor.
“Buna karşılık, ABD temsilcisinin ardından konuşan Rusya’nın Daimi Delege Yardımcısı Dimitry Polyanskiy ise Ghelani’nin gündeme getirdiği konunun üzerinde geniş bir şekilde duruyor.
“Polyanskiy, OCHA temsilcisinin söz ettiği engellemeleri “barbarca” olarak nitelendiriyor ve “Suriye’nin kuzeydoğusunda belli bölgeleri kontrol eden silahlı gruplar üzerinde nüfuzu olanların, uydularını okul çocuklarının karşılaştıkları bu duruma çözüm bulmaları hususunda ikna etmeleri gerekiyor” diye konuşuyor.
“Rus diplomatın ”Uydu” ifadesi ile kastettiği PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD örgütü ve onun askeri kanadı YPG. “Nüfuz sahibi olanlar” ise Suriye’de sahada YPG ile ittifak kurmuş olan ABD’den başkası değil.” (Hürriyet, 6 Aralık 2018)
Ne yapılmak istendiği çok açık. Etnik temizliğin parçası olarak PYD-YPG, ABD’nin yönlendirmesiyle Kürtçe dışındaki dillerde eğitimi, özellikle Arapça eğitimi yasaklıyor. Çocukların okula gitmesini engelliyor. Bu ne vahşettir!
IŞİD ile mücadele, Trump’ın deyişiyle “IŞİD’den geri kalan ne varsa yere serme” ya da “IŞİD’i harcama” meselesine gelince, bunun zaten oyun olduğunu biliyoruz.
IŞİD’ci katiller sürüsünden hiçbir farkı olmayan yağmacı ÖSO sürüsü mü IŞİD’i bitirecek?
Her ikisinin de, IŞİD’in de, ÖSO’nun da emperyalizm tarafından yönlendirildiğini biliyoruz. (Bu arada, bu yağmacı, tecavüzcü emperyalist uşağı katilleri kutsal Kurtuluş Savaşı’mızın Kuvayimilliye’si ile eş tutmak bir başka vatan hainliğidir.) Amaç, Esad dışı hangi güç varsa onu kullanarak, ne varsa Esad’ın etkisinden kurtarmak.
Bu amaca en teşne isimse bizim Malum Kişi… Hazır seçim öncesinde “PKK’yı bitiriyoruz” çıkışı, tanklar, komandolar vb. çok işine yarayacaktır. Türkiye’nin bütünlüğü tehlikedeymiş, önemli değil.
Başlıca amaç Esad’ın gücünü kırmak, Suriye’den olabildiğince büyük bir toprağı koparabilmektir. Türkiye burada taşerondur. Bölgenin en büyük silahlı gücü olarak emperyalist oyunda “esas oğlan” rolüne soyundurulmaktadır ama aslında figürandır.
Malum Kişi mi?
O kesin durumun farkında. Ama koltuk derdi ona her türlü vatan hainliğini yaptırabilir. Düştüğü an yargılanacağını biliyor. Bu yüzden hep iktidarda olmak durumunda.
Basit gerçeği bir kez daha vurgulayalım:
BOP nedir? Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi, Türkiye dahil pek çok ülkenin bölünmesidir.
IŞİD nedir?
Emperyalizmin BOP amacı için kullandığı dinci katiller sürüsüdür.
IŞİD’i kim desteklemiştir?
ABD, İsrail ve Türkiye.
ÖSO nedir?
IŞİD’cilerden farkı olmayan çapulculardan oluşan katiller, yağmacılar, tecavüzcüler sürüsü.
PYD-YPG nedir?
Emperyalizmin kendilerine “Devlet” bahşedeceğini uman Amerikancı Kürt Hareketi.
Bütün bu emperyalist cepheye karşı olan ana güç kimdir?
Esad!
Baştan beri Esad’a en büyük zarar veren kişilerden birisi kim?
Malum Kişi!
Amerikancı Kürt Hareketi Biji Tayyip demesin de ne desin?
Bu bütüne bakıldığında bugün Esad ile işbirliği yapmayan her hareket, her güç emperyalizme uşaklık yapıyor, kendi halkına ihanet ediyordur.
Elbet bu vatan hainliğinin hesabı sorulacaktır.