Site rengi

Tasarım

Canları İçin Can Veren Necla Teyze’nin Anısına! Patili Can Dostlarımız İçin Mücadeleye Var Gücümüzle Devam!

07.03.2025
365
A+
A-

Prof. Dr. Özler Çakır

Sait Faik’in 1952 yılında yazdığı “Son Kuşlar” öyküsü şöyle biter:

Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.

“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”

Ülkemizin, halkımızın tepesine bir karabasan gibi çökecek AKP’giller iktidarının taşlarını o günlerden döşemeye başlayacak olan Demokrat Parti’nin, ABD Emperyalistleri tarafından iktidara getirildiği yıllar o yıllar.

İşte hep söylediğimiz gibi 1950’lerden beri Türkiye’yi Türkiye yönetmiyor. Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşlarının önderliğinde, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mız ile kazandığımız bağımsızlığı kerte kerte kaybettik.  Ülkemiz yeniden ABD Emperyalistlerinin yarısömürgesi haline getirildi.

Yıl, 2025.  Sait Faik’in betimlediği o günlerden katbekat kötü günleri yaşatıyor bizlere vatan düşmanı, halk düşmanı, doğa düşmanı, hayvan düşmanı zalim AKP’giller.

ABD-AB Emperyalistleri tarafından devşirilip, bir proje partisi olarak 2002 yılında tepemize çöreklendirilen ve 23 yıldır da iktidarda tutulan hainlerin haini, vicdansızların vicdansızı, Ortaçağcı, gerici AKP’giller, katledilmedik hiçbir güzellik bırakmadılar, bırakmıyorlar.

Uyguladıkları ekonomik politikalarla, zamla, zulümle, İşsizlik-Pahalılık Cehenneminde insanlarımızın kanını kurutuyorlar,

Kadın düşmanı politikalarla kadın katliamını körüklüyor, kadınlarımızı Ortaçağ karanlığının dipsiz kuyularına göndermeyi hedefliyor, “Bir kereden bir şey olmaz” diyen bakanlarıyla yandaş tarikat, cemaat ve kurslarda körpecik yavrularımıza tecavüzü meşrulaştırıp, ömürlerini talan ediyorlar.

Cennet ormanlarımıza, binlerce ağacımıza hiç acımadan kıyıp, yerli yabancı Parababalarına peşkeş çekiyorlar,

Göllerimizi, nehirlerimizi kurutuyor,

Kıyılarımızı yağmalıyor, yağmalatıyorlar,

Sağlık sistemini yerle yeksan edip, sağlığı parayla alınır-satılır hale getirip, Yeni Doğan Çeteleri’yle körpecik bebelerimizi katledip, anaların yüreklerini ve süt dolu memelerini sızı içinde, babaların kucaklarını boş bırakıyorlar.

Her işi yalan dolan, hile, vurgun, Vatan satıcılık olan, bizim tabirimizle “Yüzyılın Felaketi” AKP’giller iktidarı, şimdi de bir soykırım yasası olan Kanlı Yasa ile en insani duygu olan karşılıksız sevgiyi bizlere yaşatan sahipsiz, korunmasız, savunmasız, çaresiz, ağzı var dili yok Patili çocuklarımıza, can dostlarımıza acımasız biçimde soykırım yapmayı hedefliyor.

İnsan olanın aklı almıyor değil mi değerli okurlar? İnsan nasıl bu kadar zalim, bu kadar acımasız, bu kadar hain olabilir diye?

Bunun yanıtı içinde yaşadığımız düzende, yani insanı insanlığından çıkaran Sınıflı Toplum düzeninde!

Gerçek insan, gerçek devrimci, gerçek bir doğa dostu, militan bir hayvansever olan, Patili dostlarının tek bir tüyü için “belaya atlar giderim” diyen ve bunların gereğini mahallesinde yaşayan doğa ve hayvan düşmanı Ortaçağcı gericilere karşı yerine getirdiği için 17 aydır ev hapsinde olan Sayın Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut, “İnsan nasıl çıkar insanlığından?” sorusunun yanıtını, hayvan hakları üzerine yazdığı birçok yazısında çok güzel anlatıyor. Yalnızca birinden bazı bölümleri paylaşmak isterim:

***

Bilindiği gibi herkes insan doğar. Ama insan olarak ölmez herkes.

Ne diyordu şairimiz Edip Cansever dizelerinde?

 

Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak,

bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir.

 

Çok doğru tespitler bunlar. Bir ömrü insan gibi tamamlamak çok güç iştir.

Öyleyse nedir insan olarak yaşayıp bir ömrü tamamlamak?

Öncelikle bir toplum varlığı ve toplum yaratığı olduğumuzun bilincine varacağız. Yani insan olduğumuzun bilincine varıp onun sorumluluğunu taşıyacağız. Onun için de kendimizi toplumdan ayrı görmeyeceğiz. İçinde yaşadığımız toplumumuzun ve insanlığın bir parçası olduğumuzu asla unutmayacağız, hep aklımızda tutacağız.

Öyleyse, içinde yaşadığımız toplumun tüm insanlarını ve genelde insanlığı; kendimizi ve ailemizi sevdiğimiz gibi, sevdiğimiz kadar seveceğiz. Nasıl kendimizin iyiliğini, mutluluğunu istiyorsak, halkımızın tamamının da mutluluğunu istemeyi en öncelikli ahlâki kural haline getireceğiz.

Sadece insanlarımızı değil, bizden daha alt derecede canlılar olan hayvanları da düşünüp onların da bu dünyanın bir parçası olduklarını hiç gözden ırak tutmayan bir anlayışa sahip olacağız. Çünkü İlkel Komünist Toplum Düzeninde yaşayan Amerikan Yerlilerinden Suqwamish ve Duwamish Kabilelerinin Şefi Seattle’ın altın değerindeki şu özdeyişi gibi bir düşünceye sahip olacağız.

Ne demişti bu şef?

“Bütün hayvanlar yok olsa, insan muazzam bir ruh yalnızlığından ölürdü.”

Onlar bizim de dahil olduğumuz canlılar âleminin bir bölümünü oluşturur ve bizim kadar rahat, mutlu yaşamaya hakları vardır. Özetçe; onları da düşüneceğiz, mutlu yaşamaları için programlar oluşturacağız. Çünkü biz insanız; canlılar âleminin en gelişkin varlıklarıyız. Ve bilinç sahibi varlıklarıyız.

Ve tabiî hem kendimizin hem de hayvanlar âleminin içinde yaşadığı, bize can, kan ve hayat veren doğayı da gözümüz gibi korumakla ve gelecek kuşaklara tertemiz bir şekilde devretmekle görevli olduğumuzun bilincine sahip olmalıyız.

İşte böyle bir anlayışta oldunuz muydu; yalan, dümen, kandırmaca, iftira, mal mülk hırsı, koltuk, makam, ün, poz hırsını siz, insana asla yakışmayan, insanlıkla bağdaşmayan haller olarak algılarsınız, değerlendirirsiniz ve kesinkes bunlardan uzak durursunuz. Dünyaları kazanacağınızı bilseniz bile asla yalana, hileye, dümene, kandırmacaya başvuramazsınız o zaman. Çünkü bilirsiniz ki, başvurduğunuz anda insanlıktan çıkmış olursunuz. Hayvandan bile daha aşağı bir düzeye inivermiş olursunuz.

İşte insancıl bir dünyayı kurmanın, tüm canlıların mutluluk içinde yaşadığı bir toplumu ve insanlık âlemini oluşturmanın, hayvanları düşünmenin, doğayı korumanın en iyi yolu, yöntemi, biçimi nedir, diye düşünmemiz gerekir.

Biz, daha önce de belirttiğimiz gibi sadece siyasi savaş vermiyoruz. Biz aynı zamanda ahlâk savaşçısıyızdır da.

***

Değerli okurlar, hayvanseverler,

İçinde yaşadığımız Sınıflı Toplum düzeninde, Parababalarının zulüm, sömürü ve vurgun düzeninde İnsan kalmak kolay değil.

Çünkü insanın insanı ezmesi, sömürmesi, kandırması ve her türlü zulmü kendi çıkarı için yapması üzerine kurulu olan Sınıflı Toplum, doğası gereği insanları insanlıktan çıkarır, çamurlara bular, bencilleştirir, ahlâksızlaştırır, vicdansızlaştırır.

İnsanlık hep böyle mi yaşadı?

Elbette hayır!

İnsanlık bir milyon sekiz yüz bin yıl, farkında bile olmadan eşit, insanın insanı ezip, sömürmediği, kankardeşler topluluğu olarak, İlkel Sosyalist Toplum biçiminde yaşadı. Ancak günümüzden 6 bin yıl önce, ilk kez Sümer’de toplumun sınıflara ayrılmasıyla birlikte yani ezenlerin ve ezilenlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, zalimler ve mazlumlar da oluştu. Ve bu durum 6 bin yıldan bu yana da hep süregelmiştir.

İşte ülkemizde, iktidardaki AKP’giller’in de kökeni 6 bin yıl önce Sümer’de ortaya çıkan, Tarihin en eski, en asalak sermaye sınıfı olan ve ideolojisi din bezirgânlığı olan Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfıdır.  O nedenle yaptıkları tüm kötülükler de onların sınıf karakterleri gereğidir.

Çünkü bunların tek Tanrı’sı vardır o da “Para Tanrısı”dır.

Vatanları da yoktur bunların, Ümmet Toplumu özleminde oldukları için. O nedenle çıkarları için Vatan satarlar. Nitekim Kuvayimilliye yadigârı vatanımızı gözlerini kırpmadan, ülkemiz için Yeni Sevr demek olan BOP çerçevesinde ABD Emperyalistlerine satmaktadırlar.

Tüm mazlum halklara örnek olmuş Antiemperyalist Kuvayimilliye zaferimiz üzerine kurulan Laik Cumhuriyet’in tüm kurumlarını, tüm değerlerini yerle yeksan ederek, özlemini çektikleri Ortaçağcı Faşist Din Devletini inşa etmektedirler günbegün.

Kendi hukuk bürolarına çevirdikleri yargı eliyle, kadınlarımıza, çocuklarımıza, halkımıza, doğaya ve hayvanlara karşı işledikleri binbir suçu aklamaktadırlar.

6 Şubat Deprem Felaketinde 200 bin insanımızın buz gibi havada, beton yığınları altında, acılar içinde günlerce inim inim inleyerek ölmelerine, halkımıza mezar olan kumdan kaleleri yapan yandaş müteahhitlerin elini kolunu sallayarak dolaşmalarına,  Narin kızımızın katledildikten sonra o küçücük bedenin üzerine olanca taş döşenerek gömüldüğü suların içinde çürümesine neden olan, insanlığa karşı böylesine suçlar işleyen zalim iktidar, sahipsiz sokak köpeklerini diri diri toprağa gömdürme suçunu, hayvan soykırımı suçunu son derece fütursuzca işliyor elbette. Ardı arkası kesilmiyor barınak vahşetlerinin. En son katliam görüntüleri Erzincan ve Osmaniye barınaklarından geldi. Memeleri süt dolu hamile olanından tutun da henüz daha yavru olanına varıncaya, canlı canlı toprak altından kurtulmaya çalışarak can veren köpeciklerin içimizi sızlatan, isyan ettiren görüntüleri.

Ama iş patili dostlarımızın katliyle kalmıyor. İş çığırından çıkıyor. Kanlı Katliam Yasası yalnız sokak köpeklerini değil, onlara sahip çıkan insanlarımızı da katlediyor. 82 yaşındaki Necla Teyze, tüm varlığı olan tüylü, kuyruklu canları için canını veriyor. 18 Şubat günü can dostu Banban’ı belediye ekiplerine vermemek için yaptığı mücadele sosyal medyaya yansıyan ve büyük yankı uyandıran yüce yürekli bu yoksul kadın, AKP’giller’in tetiklediği hayvan düşmanları tarafından hedef gösterilip, gün boyu sosyal medyada kin, nefret söylemleriyle hakarete uğratıldı. Altındağ’daki yoksul gecekondu evinde tüylü dostlarına bir zarar gelmesin diye soba bile yakmadan yaşayan Necla Teyze, her ne hikmetse! aynı gece evinde çıkan yangında tüylü can yoldaşlarıyla birlikte yanarak can verdi.

Değerli okurlar,

Gördüğümüz gibi, Kadın Cinayetlerinin, İş Cinayetlerinin, Hayvan, Çevre, Doğa katliamlarının, Çocuk taciz ve tecavüzlerinin, tüm bu kötülüklerin, ahlâksızlıkların hepsinin temeli sınıfsaldır, içinde yaşadığımız Parababaları düzenidir!

Şu anda da bu düzenin bekçiliğini, 23 yıldır yaşadığımız gibi tepemize çökertilen, halkımıza gün yüzü göstermeyen Ortaçağcı, gerici AKP’giller iktidarı yapmaktadır. Tüm diğer katliamların olduğu gibi Hayvan katliamlarının da baş sorumlusu onların topluma yaydıkları kendi rezil ahlâklarıdır.

Bir lokma ekmek için insanların peşinde koşan zavallı sokak köpeklerini, sokak canavarları ilan ederek genelgelerle toplatma emirleri veren, onların insan yüreğinin dayanamayacağı acı sonlarına ne insafa ne vicdana sığmayacak söylem ve uygulamalarla karar veren, Katliam Yasasını çıkartan Yüzyılın Felaketi siyasi iktidardır.

İşte bizler, bu ülkenin Gerçek Devrimcileri, Halkseverleri, Vatanseverleri, Hayvanseverleri, Doğaseverleri olarak genel ve yerel seçimlerde tüm içtenliğimizle işçi-emekçi halkımıza seslendik:

“Ey Halkımız, 2002 yılından bu yana başına gelen felaketlerden kurtulmak için birincil görev, Yüzyılın Felaketi AKP’giller iktidarından kurtulmaktır”, dedik.

“Bunlar, Hz. Muhammed’in ezilenlerin sesi olan Mekke İslamı’nın değil, zalim egemenlerin yörüngesine girmiş olan Medine İslamı’nın, Muaviye-Yezid, günümüzde CIA-Pentagon İslamı’nın dincileridir, kanma bunlara”, dedik.

Ve tüm devrimci namusumuz ve dürüstlüğümüzle, hem genel hem de yerel seçimlerde halkımızın, ülkemizin başına musallat olan bu hain iktidarın defolup gitmesi için üzerimize düşen görevleri amasız ve fakatsız, hiçbir pazarlığa girmeden yerine getirdik. Ve hep uyardık vatansever, doğasever, hayvansever namuslu, dürüst insanlarımızı.

Ve, “Bunlara muhalefet rolü oynayarak 23 yıldır payandalık yapanlara da kanma”, dedik.

“Yürürlükteki Anayasaya göre asla Cumhurbaşkanı olamayacak birisine masayı devirecek olan ‘Diploma Nerede?’ sorusunu soramayan, sormak bir yana “Sayın Cumhurbaşkanı” diyerek meşrulaştıran sözde muhalefete de kanma”, dedik.

Başta Genel Başkan’ımız Nurullah Efe olmak üzere uyarmaya ve mücadeleye de kararlı biçimde devam ediyoruz!

Genel Başkan’ımız diyor ki; “Ne Kadar Çok Vicdanlıysanız Sınıflı Toplumda O Kadar Zahmet ve Acı Çekersiniz.”

Bizler, Programının temelinde sevgi olan tek parti HKP’nin, yılmaz neferleri olan HKP’liler, bu insanlıklarından çıkmış iktidarın halkımıza, hayvanlarımıza, ağaca-börtü böceğe ettiği zulümler karşısında en derin acıları çekiyoruz. Çünkü bizler, bu ülkenin; “Ne zalimler insafa geldi ne de biz vicdanımızı terk ettik” şiarıyla mücadele eden Gerçek Devrimcileriyiz.

Kadınlarımızın, çocuklarımızın, hayvanlarımızın, dağları, dereleri, ormanlarıyla tüm doğamızın katledilmesinin, tarumar edilmesinin nedeninin içinde yaşadığımız pislik, ahlâksızlık, çürümüşlük yuvası olan sömürü düzeni olduğu aklımızdan hiç çıkmıyor.

O nedenle her gün daha bir bileniyoruz zalim Sınıflı Toplum düzenine! Ve var gücümüzle mücadelemizi sürdürüyoruz. Kuşların boğulmadığı-vurulmadığı, çimenlerin sökülmediği, köpeklerin katledilmediği sevgi toplumunu kurmak için sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Çünkü bizler biliyoruz ki insanlığın asla kaderi değildir böylesine acımasız bir düzende yaşayıp gitmek. İçinde yaşadığımız Sınıflı Toplum düzeninde hayvan olmak kolay değil. İnsan olmak ve insan kalabilmek ise hiç kolay değil.

Bunun bilincinde olan bizler, Halkın Kurtuluş Partililer, tüm sosyal eşitsizliklerin son bulacağı, insanın insanlığını yeniden kazanacağı ve doğanın bir parçası olarak hayvanlarla ve tüm canlılarla uyum içinde yaşayacağı o güzel günler için, her türlü sömürünün son bulacağı bir dünya için mücadele ediyoruz!

Halkımızı bu mücadelede Partimiz çatısı altında örgütlü mücadeleye çağırıyoruz!

Böylesine yüce bir mücadeleyi sürdürme azmimizi bileyecek sevgiyle yüreğimizi dolduran, böylesine engin insani bir duyguyu bizlere tattıran, Kızılderili Reisinin söylediği gibi “bizleri muazzam bir ruh yalnızlığında ölmekten” kurtaran Patili canlarımızla yaşamımızı paylaşmak ne büyük bir şans!

27 Şubat 2025