Emperyalizme Hizmetin Şanlı Yıldönümü: 15 Temmuz
15 Temmuz Kutsal Meydanı,
15 Temmuz Askerlerin linç edildiği Köprü,
15 Temmuz Okulları,
15 Temmuz Propaganda Camileri,
15 Temmuz Parklar ve Millet Bahçeleri,
15 Temmuz Külliyesi,
15 Temmuz Ucube Anıtı,
15 Temmuz Otogar ve Durakları,
15 Temmuz Saray Medyası,
15 Temmuz Kutsanmış Mübarek Telefon ,
15 Temmuz Aziz ve Azizeleri,
15 Temmuz …
Saymakla bitmez. Listeyi sayfalarca uzatabiliriz ancak adına ister destan densin ister demokrasi şöleni; akıldışılıklarla dolu 15 Temmuz’un yaşatılmasında güçlük çekiliyor. Camilerden okunan selalarla halkı sokağa dökenler bugün aynı kamuoyu gücünü bulmakta zorlanıyorlar. Zorlama düzeyinde gerçekleştirilen anma törenleri, toplumun 15 Temmuz tiyatrosundan adım adım uzaklaştığını ortaya koyuyor.
Toplumsal tabanda karşılık bulmayan ve her yıl biraz daha sönümlenen 15 Temmuz sahte Tarih yaratma mayası neden tutmadı peki?
Tutmaz, tutamaz. Çünkü Laik Cumhuriyet Ganimetinin Paylaşım Savaşının kurgulayıcısı, yazarı, kuklalarının oynatıcısı Emperyalist Haydut ABD öyle istedi. Çünkü ABD Emperyalist Haydudu için amaç, Kuvayimilliye Gelenekli Türk Ordusu’na öldürücü darbenin vurulmasıydı, bu yerine getirilmiş oldu.
ABD yapımı iki Ortaçağcı hain, Laik Cumhuriyet yıkıcısı gücün Ganimet Paylaşım Savaşı, ABD’nin ülkemiz adına hain emellerine ulaşması için planladığı emperyalist politikasının önemli kilometre taşlarından biridir. Sözde darbe teşebbüsüne karşı Tayyip’i koruyup kahramanlaştıran ABD, her ne hikmetse Pensilvanyalı İblisten de vazgeçemiyor.
3’üncü yılını dolduran bu Ganimet Savaşı keşmekeşinde, Saray’ın talimatıyla alanlar zorla doldurulup şaşalı törenler oluşturulmaya çalışılıyor yaratılan korku ikliminde. Buna rağmen toplumsal desteği her gün biraz daha azalan ve artık kullanım süresi dolan AKP’giller’in FETÖ ile işbirliği yapmış üst kadrosu içinse her geçen gün çember daralmakta. Düne kadar beraber yürüyenler bugün tam aksine FETÖ aleyhinde atıp tutmaya başladılar. Yaratmaya çalıştıkları destan miti çerçevesinde kullanılan söylemler, gösterilen reaksiyonlar halkta karşılık bulamıyor. 2016 15 Temmuz’undan bu yana düzenlenen gösterişli “Milli İrade Mitingleri”, yurdun her bir köşesine 15 Temmuz adını vermeler, resmi tatil ilan etmeler vs. hiçbiri inandırıcı olmalarına yetmiyor artık. Olayın öncesi, olayın oluş şekli ve sonrasında yaşananlar asli faillerini gözden uzak tutmaya yaramadı çünkü.
Adına “darbe” dedikleri bu komedyaya sahip çıkanlar, aynı zamanda kirli ilişkilerinin ortaya saçılmasından rahatsızlık duyanlardır. Vatana ihanet suçlarının en büyüklerinden sorumlu olduğunu, tüm bunların açığa çıkarsa yargılanacağını çok iyi bilen Tayyip, Gezi Direnişi’nden sonra 15 Temmuz’u bahane ederek silahlandırdığı tabanına meşruluk kazandırma gayretleri içine düştü. Her 3 ayda bir uzattığı OHAL’le ülkeyi tam bir cehenneme çevirdi. Toplamda 7 kez uzatılan bu dönemde siyasi, ekonomik ve hukuksal tüm kararlar tek adamın keyfiliğine bırakıldı. Bu süreçte arka arkaya çıkartılan KHK’lerle binlerce insanın işinden ve özgürlüğünden olmasının önünü açan Kaçak Saraylı, yasadışılığı üzerine inşa ettiği saray rejimini sağlama almaya çalıştı. Ancak çürük temellere dayandırılan 15 Temmuz belgeseli, uydurulan sahte kahramanlık ve uydurma hikâyeler, ölü doğmuş çocuk kadar yok hükmündedir.
Bugün gelinen noktada AKP’nin kan kaybı önü alınamaz derecede artmış ve dev bir çatlağa dönüşmüştür. Artık hiç kimse Erdoğan’ın gerçekten FETÖ ile mücadele ettiğine inanmadığı gibi, bu oyunun gerçek sorumlularının da kendileri olduğunun bizzat farkında.
Tayyip, gerçekten Cumhurun Başkanı mı?
15 Temmuz’u “Allah’ın lütfu” olarak gören bir şahsın, çok uzun yıllara dayanan karşılıklı işbirliğini bitirdiğini söyleyip “kandırıldık” demesiyle de suç ortaklığının sona erdiğini ilan etmesi, FETÖ ile son tangosunun aslında hâlâ devam ettiğinin göstergesi. Devletin tüm kurumlarının ele geçirilmesinin önünü açan; “Ne istediler de vermedik”, diyen AKP’nin patronu, sürdürülen FETÖ operasyonlarının da açıktan yöneticiliğini yapmaktan çekinmiyor. Ülkenin geleceğini karartan bu iki Ortaçağcı yapının ortaklığı bugün de gizli bir şekilde devam ediyor. Öyle olmasa sürdürülen operasyonlarda AKP’giller’in tüm kadrolarının içeride olması gerekirdi. Oysa başta Tayyip ve sülalesi olmak üzere Saray’dan nemalanan yüksek akçeli maaşlara ve makamlara kavuşan kim varsa FETÖ’nün asıl ortakları oldukları halde bu işin kaymağını yemeye devam ediyorlar.
Pensilvanya’ya gidip elini eteğini öpmeden, ondan icazet almadan, toplantılarına katılıp boy boy fotoğraflar çektirmeden AKP’de siyasetin basamaklarında yükselmenin imkânsızlığını, basına düşen karelerden ve ortak anılarından biliyoruz. Gazeteci-yazar Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın yazdığı “Metastaz” adlı kitapta, FETÖ-AKP ittifakı çok net bir şekilde belgeleriyle ortaya konmuş. İkili arasındaki bağlantılar o kadar gerçek ve delillendirilmiş olmasına rağmen ayrıcalıklı AKP’giller’in suç çetesi yargı önüne çıkarılamıyor.
Neden mi?
Cevabı çok basit.
ABD yapımı, birbirini besleyen ve birbirinden doğan iki yapıdan söz ediyoruz. Yıllarca etle tırnak misali birbiri içine geçen son derece karmaşık ilişkiler ağına sahip kişilerin, birbirinden hesap sorması beklenebilir mi hiç?
Tabiî ki hayır.
İzlediğimiz, fillerin tepişip çimlerin ezilmesinden ibaret sadece. Tayyip de biliyor oysa, öyle “kandırıldık” deyip dokunulmazlık zırhına bürünmekle bu suçlardan kurtulmanın mümkün olmadığını. AKP’giller’in FETÖ sever başkanı, bu yüzden tüm ülkeyi kucaklayan ve temsil eden gerçek anlamda “Cumhurbaşkanı” hiçbir zaman olmadı, olamaz da… Üstelik var olan yasalara göre, Cumhurbaşkanı olunması için zorunlu 4 yıllık Üniversite diplomasının yokluğu, var olduğu söylenen diplomanın sahteliği de Kaçak Saraylı Reis’in hiçbir zaman “Cumhurbaşkanı” olmadığını ve olamayacağını gösteriyor.
Cumhurun Başkanı olamayan Tayyip’in temsil ettiği Devlet kimin Devleti?
Devletin tüm organlarını tarikatlara peşkeş çeken AKP’giller’in temsil ettiği devlet de bu anlamda halkın devleti olma özelliğini taşımıyor. 15 Temmuz’da açığa çıkan hesaplaşma, emperyalizme hizmet eden AKP-FETÖ işbirliğinin ipliğini pazara çıkarmıştır. AKP Devleti bu yüzden sürekli düşman yaratıp, daha çok kurban ister iktidarının bekası için. Tehdide dayalı yönetim anlayışlarıyla kendinden olmayanları hain ilan edip toplumu terörize etmeleri hiç bitmez.
AKP iktidarı hırsızları, tecavüzcüleri, vatan hainlerini, koruyup kollayan koskocaman bir çete devletidir.
Yurtlarında tecavüze uğrayan çocuklar için; “Bir kereden bir şey olmaz”, diyerek gerici Ensar Vakfı’nı savunanların, cezaevlerinde topluca ve defalarca ırzına geçilen çocuğa sahip çıkmayıp ona bu işkenceyi yapanları haberleştiren gazeteciyi; “devletin mahremiyetini deşifre etmekten” tutuklayarak cezalandıran tecavüzcü AKP devletidir.
Gerici zihniyetleriyle emperyalistlere uşaklık edenlerin devletinde, çocuklar değil tecavüzcüler korunur ve “iyi hal indirimi” alarak ödüllendirilirler.
Çocukların yaşama şansları da hiç yok bu katillerin yönettiği devlette. Bu ülkede çocuklar tecavüze uğramaktan kurtulduysa ölüme mahkûm edilirler eni sonu Ali İsmail ve Berkin gibi.
Alt ve üstyapısıyla AKP devleti sürekli provokasyonlar çıkartarak, halka umut yerine kaos vaat ediyor. Hastaneleri, yolları, köprüleri, havalimanları, okulları, fabrikaları, işyerleri, vakıfları, üniversiteleri; ele geçirdiği ne kadar yer varsa hepsi ölüm saçıyor. AKP’giller’in iktidarında kimse güvende değil ve geleceğe umutla bakamıyor. 19 yıldır halkımıza kan kusturan AKP Devleti de yasalarıyla, polisiyle bizi temsil etmiyor hiçbir durumda.
Milletvekilinden üniversite hocasına, gazetecisinden din adamlarına kadar halka yalan söylemeyi görev edinmiş yandaşlar korosunun söylemleriyle ömrünü uzatmaya çalışan Kaçak Saraylı için artık geriye gidiş başlamış durumda. AB-D Emperyalistleri tarafından kendine biçilen kullanım süresinin sonuna doğru yaklaşılıyor artık.
Zorbalık, yalan, linç, iftira üzerine kurulmuş hiçbir yönetim devrilmekten kurtulamaştır. Tarih boyunca, hukuk sisteminin diktatörlerin keyfine bırakıldığı, adalet sisteminin çöktüğü hiçbir yönetim halka refah dağıtmadığı gibi sadece kan ve gözyaşı akıtmıştır. Tıpkı ülkemizde yaşananlar gibi…
Eğitiminden tarımına, madenlerinden denizlerine, milli güvenliğinden adalarına, sağlık sisteminden ulaşıma, bağımsız yargıdan basın özgürlüğüne kadar her alanın, AB-D Emperyalistlerine, yerli yabancı Parababalarına bu denli paspas yapılıp çürümeye terk edildiği başka bir dönem olmamıştır.
15 Temmuz; ülkenin maddi ve manevi değerlerini pazara çıkarıp satan AKP-FETÖ ortaklığına kalkan görevini üstlenen koca bir masaldır.
Unutmamamız gereken, yöneticisi ABD olan bu masalda, ülkemiz demokrasi adına işgal edilmiştir.
Ankara’dan Bir Yoldaş