Et ve Süt fiyatları dizginlenemiyor, üreticinin yüzü gülmüyor
Sanayiye verilen sütün yaklaşık yüzde 15’ini üreten küçük, orta ve büyük ölçekli büyükbaş hayvancılık işletmelerini temsil eden Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD), üyelerinin tespit ve görüşlerini dikkate alarak hazırladığı kırmızı et ve süt üreticilerinin sorunlarını içeren 7 sayfalık bir rapor hazırladı. Tarım Editörü İrfan Donat’ın yazısından raporun detaylarına eriştik.
Raporda son bir yıllık kaba yem fiyatlarındaki artış ortaya konuyor. Buna göre, hayvancılıkta önemli girdilerden biri olan mısır silajı son bir yılda yüzde 64,7; yonca yüzde 69,7 ve saman yüzde 138,3 oranında artmış.
Kaba yemlerde yüzde 64,7 ile yüzde 138,3 arasında bir artış olurken, Ulusal Çiğ Süt Konseyi, 1 Ocak-31 Temmuz arasında litresi 8,5 TL olan çiğ sütün tavsiye fiyatını 1 Ağustos 2023 itibariyle yüzde 35 oranında artırarak 11,5 TL’ye çıkardı. Ocak 2023’ten önceki çiğ süt tavsiye fiyatı da 7,5 TL idi.
Bu ne demektir?
Çiftçi süt hayvanını beslemek için alacağı yemi geçen yıla göre yüzde 65-138 oranında bir artışla satın alacak. Ancak elde ettiği sütü yüzde 35-40 oranında bir artışla satabilecek. Yani külliyen zarar edecek.
TÜSEDAD, çiğ süt ve dana eti üretim maliyetlerinin her geçen gün artarken özellikle çiğ süt satış fiyatının sabit kaldığını hatta talepte düşüş olduğu gerekçesiyle süt işleyen firmalar tarafından oluşturulan tekelleşme ile baskılandığını da belirtiyor. Ayrıca Ulusal Süt Konseyi Başkanlığını uzun yıllardan beri yöneten aynı sanayicilerin Türkiye’de oluşan fiyatlar üzerinde orantısız güç sahibi olduğunu belirtiyor.
Yani Parababaları çiftçiyi-üreticiyi düşük ücretlerle çiğ sütünü satmak zorunda bırakıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin başkanlığını da yapan bu Parababaları AKP’giller’le birlikte fiyatları da kendi lehine belirliyor.
Bu durumda çiftçi maliyetin altında süt satmak zorunda kalıyor. Ürettiği sütü maliyetinin altında fiyatlarla satan çiftçi ne yapıyor?
Üretebilmek için alınan borçları ödeyemez hale geliyor. Geçimini sağlayamıyor. Bunları yapabilmek için son çareye başvuruyor ve üretiminin teminatı olan dişi hayvanlarını satmak-kesime göndermek zorunda kalıyor. Bu durum hem süt üretiminin hem de dana eti üretiminin düşmesine neden oluyor.
Peki Ulusal Süt Konseyi’nin başkanlığını da yürüten bu Parababaları “talep düşüklüğü” sözde gerekçesi ile çiğ süt fiyatlarındaki artışı çiftçinin aleyhine, maliyetlerin altında belirlerken raflardaki sütün fiyatı düşüyor mu?
Hayır! Yüz kere bin kere hayır!
Bugün markette bir litre sütün fiyatı 40 TL’ye yaklaştı. 1 kg kıyma 340 TL. Ağustos 2023 verilerine göre, Açlık Sınırı 12 bin 198 TL ve Yoksulluk Sınırı 39 bin 733 TL olarak tespit edilmiştir. Hal böyleyken Asgari Ücret 11 bin 402 TL’dir.
Asgari Ücret artık ülkemizde ortalama işçi ücretidir. Yani milyonlarca işçi kardeşimiz Asgari Ücret ile yaşam savaşı vermektedir. Çünkü bu sefalet ücreti Açlık Sınırının dahi altında kalmıştır. Asgari Ücretli bir işçi ve ailesi açtır, yoksuldur, beslenememektedir. Et ve süt ürünlerine ulaşmak Asgari Ücretli çalışan için hayal olmuştur. Türkiye Halkı Açtır.
Raporun bir başka başlığı da çitçiye-üreticiye verilen destekler hakkında. Yapılan desteklerin yetersiz olduğunu yukarıda da anlattığımız gibi, çiftçimizin süt ineklerini kesime göndermesinden anlıyoruz. Üreticiden gelen geri bildirime göre, bu desteklemeler üreticinin eline ihtiyacı olan dönemden çok daha sonra geçince amacına da ulaşmıyor, bir fayda sağlamıyor.
Örneğin düve alım desteğinde yurtdışından alınan düveler için ödenen %40 düve alım desteği çiftçimize mi hizmet ediyor, ithalatı mı teşvik ediyor?
TÜSEDAD raporunda öne çıkan önemli bir konu da, köylerde süt üretiminin azalmış olmasıdır. Ancak bu konuda 2001 yılından bu yana resmi hiçbir sayım yapılmadığını ve bu sebeple gerçek rakamın bilinemediğini öğreniyoruz. TÜSEDAD, üyelerinden gelen geri dönüşlerden üretimin radikal bir düşüş içinde olduğunun sahada gözlendiğini belirtmektedir.
Raporun çiftçiler-üreticilerden aldığı bilgilere göre, süt hayvancılığının bu denli küçülmesinin temel sebebi süt fiyatının düşük tutulmasıdır. Zarar eden üreticinin işi bırakma eğiliminde olması ve gençlerin zarar eden bir işe girmek istememesi hem köyden kente göçü arttırmakta hem de ülkemizin üretimde dışa bağımlılığını arttırmaktadır.
İş o noktaya gelmiştir ki, AKP’giller iktidarı çiğ süt alım fiyatlarını arttırmak ve çiftçiye yapılan destekleri arttırmak yerine, damızlık dişi varlığındaki azalışı engellemek adına 2022 yılında 17 bin 507 baş gebe, 5 bin 336 baş boş düve; 2023 yılında ise 12 bin 229 baş gebe, 2 bin 204 baş boş düve ithalatı yapmıştır. Tabiî ki bu ithalatlar da soruna çözüm olmaktan ziyade üretimden çekilen çiftçilerin daha fazla artmasına sebep olmuştur.
Çözüm ithalatta değil, kendi yemimizi kendimiz üretmekte, hayvan varlığımızı arttırmaktadır. Çiftçimizin borç içinde yüzen, geçimini sağlayamayan kişiler durumundan refah içinde yaşayan insanlar seviyesine yükseltilmesindedir. Böylece üretim artacak, ülkemiz hayvancılıkta sayılı ülkeler arasında girerek ihracatta hak ettiği yere gelebilecektir.
Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda Köylü Meselesi başlığı altında, gerek üreticinin gerekse tüketicinin sorunlarının gerçek çözümü ortaya konur. Nasıl mı?
“9- SERBESTLİK: (…)Bugünkü gibi insanlarımız, açlıktan dolayı köylerini terk ederek büyük şehir varoşlarına iş bulma ümidiyle, sırtlarında yorganlarıyla gelmek zorunda kalmayacak. Bugün, tarım ürünlerinin fiyatları yerinde sayarken, mazot, gübre, zirai ilaç, tohumluk fiyatları sürekli artmaktadır. O yüzden köylümüz üretemez duruma düşürülmüştür. Ekip ürettiği zaman bir şey kazanamadığı gibi, eline geçen para girdi maliyetlerini bile karşılayamadığı için bir de borçlu duruma düşmektedir. Bu sebepten, doğup büyüdüğü köyünü, toprağını bırakarak, ne olursa olsun deyip büyük şehir varoşlarına akın etmektedir. Ne yazık ki buralarda da onu yeni felaketler beklemektedir.
Kurtuluş Partisi bu duruma son verecektir. Köyler, insanca yaşanılan yerler haline getirilecektir.”
“4- KREDİ: (…)Devlete olan borcun 12 misli, banka borcunun 6 misli olan faizci borçlarıyla, köylünün sömürülmesi önlenecek. Üretim Kooperatifleri kanalıyla verilen ödünçlerin taksitleri, ürün alınınca tahsil olunacak. Kredi, güçlü çiftçilerden ziyade, güçsüz köylüye sağlanacak. İpotek ve teminat yerine, kooperatif ve köylü örgütlerinin kefaleti ve sorumluluğu geçecek.
“15- FİYAT POLİTİKASI: Tarım ürünleri aleyhine, sanayi ürünlerinin fiyat artışı durdurulacak. Köy ürünlerinin gerçek köylü kooperatifleri eliyle ihracatı kolaylaştırılacak, Ofisin yönetim ve kontrolü köylü örgütlerine bırakılacak. Modern üretim küçük ekincilere kadar götürülerek tüm tarım ürünlerinin maliyet fiyatları indirilecek.” (HKP Tüzük ve Programı’ndan)