Site rengi

Tasarım

Filistin Davası; Savunanlar ve İhanet Edenler

12.12.2023
845
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Gazze yerle bir oluyor… 2 aylık süre içerisinde 900 kilometrekarelik Hiroşima’ya atılan atom bombasından 4-5 kat daha fazla etkili binlerce bomba (100 bin kadar deniyor) 360 kilometrekarelik Gazze Şeridi’ne atıldı Siyonist İsrail tarafından. İsrail savaş uçakları sadece bir günde 250 saldırı düzenledi Gazze’ye. Bunların içinde kullanılması Uluslararası Savaş Hukukuna göre suç olan Fosfor Bombası da var. Dolayısıyla neredeyse taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmadı Gazze’de.

Ki, “Kutsal” kitapları Tevrat’ta da bu emrediliyor RAB’ları tarafından Yahudilere-Siyonistlere.

Yani ne İnsancıl Hukuk ne de Savaş Hukuku tanıyor İsrail ve Batılı Emperyalist devletlerin yöneticileri.

Ve sonuç: Gazze kanıyor… Başta çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve erkekler; ölüyorlar.

Hem de; onlarla, yüzlerle, binlerle…

Her 8-10 dakikada bir çocuk ölüyor Gazze’de.

Toplamda ölü sayısı 16 bini geçmiş durumda. Kaldı ki bu, tespit edilen rakamlar. Ya henüz tespit edilemeyenler… O rakamın da en az 8-10 bin olduğu söyleniyor.

Ve sadece insanlar değil, diğer canlılar da yok oluyor; hayvanlar, ağaçlar, bitkiler.

Atılan bombalardan ötürü hava solunamıyor, nefes alınamıyor, sular içilemiyor…

Ve sözde Müslüman ülke devletleri ve onların yöneticileri ve ne yazık ki halkları, bir iki göstermelik eylem dışında, seyrediyorlar bu insanlık dışı katliamı.

AKP’giller’in İsrail Seviciliği

Ve yine ne yazık ki bizim ülkemizin iktidarı; AKP’giller de, onların Reisleri de sadece kuru gürültüden ibaret sözlerden başka bir şey yapmıyorlar, Filistin Halkına destek için.

Muhalefeti farklı mı?

Hayır. Onlardan da neredeyse, yine göstermelik bir iki açıklama dışında tık yok.

AKP İktidarı destek oluyor. Ama kime?

Filistin Halkına mı?

Hayır!

Kime?

Siyonist İsrail’e!

Evet, gün gibi açık bu gerçek. AKP’giller tarafından her gün 3-5 gemi kaldırılıyor limanlarımızdan. Ve bu gemiler; çelikten askeri malzemeye (askeri termal giysi vb.), jet yakıtından gıdaya İsrail’e yük taşıyorlar. Jet yakıtı İskenderun’dan, gıda Alanya’dan gidiyor… Kanıtlı. Belgeli… Şu ana kadar 350’den fazla gemi bu malzemeleri taşımış İsrail’e.

Bombalasın Gazze’yi, bombalasın Filistin’i, diye. Yıksın, yerle bir etsin Gazze’yi İsrail savaş uçakları ve kara savaşında da üşümesin İsrail askerleri diye termal giysiler gönderiyorlar, iyi beslensinler de daha çok Filistinli öldürsünler diye gönderiyorlar gıdaları…

Ve bu gemilerin sahipleri de aktif AKP’liler. Bu da açık ve net.

Konya’da İsrail askerlerine yıllardır (2001 yılından bu yana) verilen eğitim uçuşları, kesintisiz bir şekilde verilmeye devam ediliyor.

İsrail’i korumak için Malatya Kürecik’te kurulu Radar Üssü çalışmaya devam ediyor gün 24 saat. Ve bu üssün kullanımı konusunda hiçbir kontrolümüz söz konusu değil. Kontrol, yönetim tümüyle NATO’da.

Bu radar üssü, 2012 yılında NATO tarafından balistik füze saldırılarına karşı erken uyarı radarı olarak kullanılmak üzere kurulmuştur. Ana amacı, İsrail’e İran’dan vb. yerden olası bir saldırıyı erkenden öğrenme ve engelleme içindir, bildiğimiz gibi.

“Radar sisteminin kurulumu ABD askeri personeli tarafından gerçekleştirildi. Radar üssünün kurulması Şubat 2012’de tamamlandı. Radar istasyonunun kontrolü, Avrupa Aşamalı Adaptif Yaklaşımı (EPAA, European Phased Adaptive Approach) çerçevesinde NATO Komutanlığına devredildi.

“Kurulu radar, Raytheon Integrated Defence Systems tarafından geliştirilen, uzun menzilli, çok yüksek irtifa Aktif Faz Dizinli Radar içeren, İleri Tabanlı X-Bandı Taşınabilir (FBX-T, Forward-Based X-Band Transportable) bir gözetleme radarı olan bir Ordu Donanma / Taşınabilir Radar Gözetim (AN/TPY-2), sistemidir. Radarın komuta merkezi Kürecik’in doğusunda Diyarbakır Hava Üssü’nde konuşludur.

“Kürecik radar istasyonunun görevi, tespit ve takip verilerini, Romanya ve Polonya’da bulunan bir Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) sistemi olan uzak füze savunma sistemine iletmektir. Radar menzil verileri, AN/TPY-2’nin hem ileri tabanlı hem de terminal aşama tabanlı kiplerde kullanılması nedeniyle geniş bir yelpazede değişim gösterir. İleri tabanlı (forward-based) bir radar olarak Kürecik radarı, varsayılan füze fırlatma alanına makul bir mesafede konuşlandırılmıştır. Kürecik’in İran-Türkiye sınırına olan uzaklığı yaklaşık 700 km’dir (430 mil). Koruma ve iç güvenlik için radar istasyonuna yaklaşık 50 ABD askeri görevlendirilmiştir. Türkiye hükûmeti, yabancı sivil teknisyenlere istihbarat konularındaki endişeler dolayısıyla izin vermemiştir. Türkiye, izole bir bölgede bulunan radar sahasının, sabotaj saldırılarına karşı koruma sorumluluğunu üstlenmiştir. Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin (ERDC) Soğuk Bölgeler Araştırma ve Mühendislik Laboratuvarı’ndan (CRREL) bir ekip, kış mevsiminde sert hava koşullarının oluşabildiği yüksek irtifada bulunan Kürecik radar sahasında görevli askeri personele teknik çözümler sağlamıştır. Erken uyarı radarı ABD Ordusu’na aittir ve ABD Avrupa Ordusu tarafından işletilmektedir.” (https://tr.wikipedia.org)

İnsanın canını acıtıyor değil mi bu gerçekler?

Evet. Gerçekten insanın canını acıtıyor. Kahrediyor insanı. İnsanı, insanlığından utandırıyor.

Hem de bütün bunları Müslüman olarak yapıyorsunuz.

Hem de bunları Filistin Halkını desteklediğinizi söyleyerek yapıyorsunuz.

İşte en acı olanı da bu!

ABD Emperyalistleri, bir anlamda, neyseler o.

O emperyalist devlet yetkilileri açık söylüyorlar: İsrail=ABD’dir, diye. Gizlemiyor, saklamıyorlar…

Ya siz?

Türkiye Halkını kandırıyorsunuz bir kez daha. Televizyon ekranlarında esip gürlüyorsunuz. İsrail Başbakanı Netenyahu’ya “Gazze Kasabı” diyorsunuz. Bizim onlarla bir işimiz olmaz, diyorsunuz. Ama Siyonistlerle işbirliğine devam ediyorsunuz yukarıda gösterdiğimiz gibi açıkça, netçe.

Üstüne üstlük, dünyada Yahudi olmayan bir tek kişiye, yani Tayyip sana verilen “Yahudi Cesaret Madalyası”nı da boynunda taşıyorsun…

Ve bakın, aşağıda çeşitli sosyal medya mecralarında paylaşılan bir karikatür var. Ve bu karikatür, sizi tüm açıklığıyla deşifre ediyor. Yani siz içeride istediğiniz kadar meczuplarınızı kandırın, dışarıda kimse size kanmıyor…

Tayyip, olayların başlangıcında Hamas’ın sivillere saldırısını kınadı. Ardından tarafları itidale (sağduyuya) davet etti. Arabuluculuğa soyundu. Ancak meczuplarından tepki gelince, Mart 2024’teki Yerel Seçimleri de düşünerek, anında tornistan etti ve İsrail’i eleştirmeye başladı. Bunun üzerine, başta İsrail olmak üzere, kendisini kimse ciddiye almadı. Ve şimdi arabuluculuk görevini Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani gerçekleştiriyor.

Reis ve AKP’giler

Niye Böyle Davranıyor?

Elleri mahkûm da ondan!

Niye elleri mahkûm?

Çünkü iktidara getirilmek için ABD, İngiltere ve İsrail’e verdikleri sözün, anlaşmanın gereğini yerine getirmek zorundalar.

Nedir anlaşma?

“Anlaşma şu:

“1. Biz sizi iktidara taşıyalım.

“2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim

“3. Size gerekli finansal destekleri getirelim.”

Sadece bu kadar mı anlaşma?

Olur mu hiç!

Almadan vermek sadece Allah’a mahsustur, bildiğimiz gibi.

Peki Necmettin Erbakan hocalarını satıp iktidara getirilmek karşılığında verecekleri nedir AKP’yi kuran kurucu kadroların? Yani Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve diğerlerinin? Ya da bunlardan istenilen nedir ABD, İngiltere ve İsrail tarafından?

“(…) Sonra biz bunları yapalım sizden de istediğimiz şu:

“1. İsrail’in güvenliğini arttıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız.

“2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi.

“3. İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.”

Bu aktardığımız bilgileri YouTube’daki (https://www.youtube.com/watch?v=m8GOgEiUdTQ ve https://www.youtube.com/watch?v=xEqbuwxXyRc adreslerindeki) videolardan da izleyebilirsiniz.

Röportajı yapan Cem Özer. Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı ile konuşuyor.

Peki, yukarıda aktarılanlar bugünü bire bir aydınlatıyor mu? Hiçbir gizli kapaklı yanı kalıyor mu olayların?

Hayır. Aynıyla vaki oluyor olaylar…

İşte AKP ve Reislerinin iktidara geldiklerinden bu yana yaptıkları hep bu anlaşmanın şartlarıdır. Yani Tayyip ve AKP’giller bir görev yapmaktadırlar:

“Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”un görevlerini!

Nedir bu görev?

Türkiye dahil Ortadoğu’daki 22 ülkenin sınırları değiştirilecek. Yeni devletçikler oluşturulacak. Böylece bir taşla birçok kuş vurulacak. Bu görevlerin kendine düşen kısmını da AKP’giller yerine getirecek.

BOP’u Görüp Kavrayamazsak

Bölgemizin ve Türkiye’nin

Hiçbir Gerçeğini Göremeyiz

Vurulacak kuşlardan birisi ve en önemlilerinden birisi; İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. Çünkü yukarıda da yazdığımız gibi; İsrail=ABD’dir. Ve anlaşmanın birinci maddesi de budur zaten.

İsrail’in güvenliğinin sağlanması için başta Irak, Libya, Suriye ve İran gibi devletlerin bölünüp parçalanması gerekmektedir. Bunların İsrail’e karşı bir güç olmaktan çıkarılması gerekmektedir.

İran dışındaki devletler, bildiğimiz gibi, Arap Ulusunun birliğini savunan BAAS ideolojisini savunmaktaydılar. Ve bu devletlerden Irak ve Libya yerle yeksan edildi Batılı Emperyalist devletler ve yerli işbirlikçi hainler tarafından.

Suriye tümüyle çökertilemedi. Beşşar Esad liderliğindeki Suriye Halkları birliklerini korudular ve Batılı Emperyalistlere kafa tuttular. Rusya, Çin ve İran’ın desteğiyle de tümüyle bölünüp parçalanmadılar. Ancak, geçici de olsa, şimdilik fiilen 3 parçaya bölünmüş durumdadır. Ancak bu geçici bir durumdur ve inanıyoruz ki Suriye Halkı toprak bütünlüğünü de en kısa sürede sağlayacak ve Batılı Emperyalistler ve işbirlikçisi Amerikancı Kürt Hareketini yenecek, kendisinin daha önce de önerdiği gibi Kürt Halkıyla birlikte kardeşçe bir birlik içinde federasyon çerçevesinde Kürt Sorunu’nu da çözecektir. Batılı Emperyalistler tarafından dünyanın dört bir yanından toplanıp getirilen Ortaçağcı çeteleri de yok edecektir. Topraklarında barındırmayacaktır.

İkincisi; BOP’un Türkiye ayağı da hayata geçirilecektir kaçınılmazca. Bunun için de ülkemizde bütün hazırlıkları yapılmış, yol temizlenmiştir. Ve yaşayarak gördüğümüz gibi, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla kurduğumuz Laik Cumhuriyet yerle bir edilmiş ve yerine adım adım Ortaçağcı Faşist Din Devleti inşa edilmektedir.

Muaviye-Yezid İslamı, CIA-Pentagon İslamı hâkim kılınmıştır ülkemizde bugün.

AKP’giller tarafından; Ordu, Yargı, Eğitim, Kültür, Medya vb. bütün alanlarda yol temizliği yapılmıştır.

Suriye’den sonra ve İran’la birlikte sıra Türkiye’dedir. Bu, kesin ve acık bir gerçekliktir.

Filistin Topraklarının

 ABD ve İsrail için önemi

Çok büyük. Öncelikle Müslüman Arap Halkının böğründe, bağrında bir kama İsrail. Kanatıp duruyor Arap Halkını. Topraklarına el koyuyor sürekli olarak. Sonra Ortadoğu ve Akdeniz’deki siyah altın petrolün ve doğalgazın güvenliğini sağlayan bir ülke. Gazze Şeridi’ni ele geçirerek petrol ve doğalgaz boru hatlarının da güvenliğini sağlayacak bu vesileyle.

Şimdi, Jeopolitikçi ve Stratejist Dr. Nejat Tarakçı’nın tâ 2012 yılında yayımladığı makalesinden okuyalım konuyu:

“İki binli yılların başında Doğu Akdeniz çanağında petrol araştırmaları ile başladı. ABD Irak’ı işgal ederken bölgedeki potansiyel enerji kaynakları (hidokarbon) da yavaş yavaş belirleniyordu. (…)

“2009 yılına gelindiğinde İsrail’in kuzey sahili açıklarında Dalit ve Tamar olarak adlandırılan alanlarda trilyon metre küplük doğal gaz yatakları keşfedildi. 2010’da ise Leviathan diye adlandırılan alanda da yüksek miktarda doğal gaz ve petrol bulundu. Aynı dönemde Kıbrıs’ın etrafındaki deniz alanlarında da petrol ve doğal gaz yatakları tespit edildi.

“Bu bağlamda bölgede Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) olarak Deniz Hukuku Sözleşmesine giren ve 200 deniz miline kadar genişleyebilen deniz alanları tartışma ve anlaşmazlık konusu haline geldi. İsrail’in Lübnan ile deniz sınırı anlaşmazlığı var. KKTC’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile anlaşmazlıkları var. Bu alanlar çok değerli. Tüm Avrupa’nın petrol ve doğal gaz gereksinimlerini karşılayabilecek bir potansiyelin doğu Akdeniz çanağında olduğu anlaşılmıştır. Bu gelişmelerin ışığında 40 kilometrelik kıyı şeridine sahip Gazze’nin ne kadar stratejik ve değerli olduğu ve İsrail’in Gazze’den neden vazgeçmediği daha kolay anlaşılabilir. Suriye de aynı pozisyondadır. 2011 Temmuz ayında Çin-Irak-İran-Suriye arasında imzalanan anlaşma gereğince İran gazı bir boru hattı ile doğu Akdeniz’e akıtılacaktır. Bu proje ile Çin İran üzerinden doğu Akdeniz’e bağlanacak ve bölgede söz sahibi bir ülke konumuna gelecektir. Bölgedeki İran ve Suriye karşıtı gerginlikler bağlamında bu projenin kâğıt üzerinde kalma olasılığı artmıştır. Bu noktada, Suriye’nin Batı yanlısı bir eksene kaymayı reddetmesinin ardından geçen yıl başlayan ve hâlâ devam eden iç karışıklıkların tesadüf olup olmadığı tartışılabilir. Libya’yı kaybeden Rusya da Akdeniz’deki son tutunma noktası olan Suriye’ye destek vermektedir.

“Dördüncü Kırılma: Basra Körfezi’nin alternatifsiz tek çıkış yolu olan Hürmüz Boğazı’nın kapanma olasılığının ortaya çıkmasıdır. ABD-İran-İsrail ilişkilerinin giderek gerginleşmesi bu olasılığın gerçekleşmesini her an beklenebilir hale sokmuştur. Bölgedeki ABD ve müttefikleri ile İran’ın askeri yığınaklanması artmaktadır. Bu olasılık, doğu Akdeniz çanağını endirekt olarak etkilemektedir. Hürmüz Boğazı’nın petrol trafiğine kapanma olasılığı bundan 9 yıl öncesinde ilk defa ciddiye alınmış ve alternatif çözümler devreye sokulmuştur. Bu bağlamda 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali ile birlikte S. Arabistan’dan Akdeniz’e ulaşan İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma Trans-Arabistan Petrol Boru Hattının (TAP) onarımı başlatılmıştır. Bu hattın onarımı tamamlanmak üzeredir. Böylece, Hürmüz Boğazı baypas edilerek Katar, Kuveyt, BAE, Bahreyn ve S. Arabistan petrolü İsrail’in Hayfa Limanı’na akıtılacaktır. Ayrıca Kerkük ve Musul petrolleri mevcut boru hatları tadil edilerek aynı limana taşınacaktır. Hayfa doğu Akdeniz’in Rotterdam’ı olacaktır. Petrol, buradan Aşkelon üzerinden Akabe Körfezi’ndeki Eliat Limanı’na ulaştırılacak ve Uzak Doğu’ya ihraç edilebilecektir. Böylece Batı’nın Asya’daki en önemli müttefiki ve % 70 oranında bölgeye bağımlı Japonya ile % 10 oranında Orta Doğu petrollerine bağımlı olan Çin’in petrol tedariki daha güvenli bir güzergâha kavuşturulmuş olacaktır.” (https://tasam.org/Files/Icerik/File/Gazze%E2%80%99nin_Gizemi_-_Yeni_Basra_K%C3%B6rfezi_Do%C4%9Fu_Akdeniz_pdf_87da13ff-2184-4cfe-aa78-451d562b63f4.pdf)

Okuduğumuz gibi,  her şey görünenden ibaret değildir. Altta yatan nedenleri de aramak, bulmak, görmek ve kavramak gerekir. Ona göre politikalar oluşturmak gerekir eğer kendimize devrimciyiz diyorsak.

Yani İsrail’in Gazze’ye saldırısı sadece intikam amaçlı değildir yüzeyde göründüğü gibi. Ki zaten bu saldırıyı İsrail’in bilemiyor, göremiyor, öngöremiyor olması olasılığı düşüktü tâ baştan itibaren. Yani uzun vadeli hesaplar var işin içinde. Bunlar er geç ortaya çıkacak…

BOP’un hayata geçirilmesinin sonuçları:

Göçmenler-Mülteciler

ya da İşgalciler…

Bugün ülkemizde, 13-15 hatta 17 milyona varan bir göç hareketinden söz ediyoruz. Önce Irak’tan, sonra Suriye’den, daha sonra da Afganistan’dan geldi-getirildi bu milyonlarca insan. Bir de Afrika ülkelerinden gelenler var…

Afrikalıları saymayalım. Onlar BOP’un direkt sonuçlarından birisi değiller. Onlar Batılı Emperyalistlerin ülkelerini yağmalamalarının sonuçlarını yaşayan insanlar…

Tek tek insanların yokluğu, yoksulluğu, acınacak halleri, vahşice sömürülmeleri… Bunlar ana konumuzun dışında olan şeyler. Ve sadece Parababalarının acımasızlığının göstergelerindendir. Kendi ülkesinin İşçi Sınıfını ve Emekçi Halkını acımasızca soyan, sömüren, zulmeden Parababası, yabancı İşçiye, Emekçiye mi acıyacak…

Olmaz öyle bir şey. Parababası için sömürüsünde arayacağı şey; ırkı, dili, cinsiyeti, ülkesi; kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı vb. değildir. Bu insanlar artıdeğer sömürüsüne yarıyor mu yaramıyor mu? Ona bakar Parababası…

Bu Afrika’dan gelenler için de böyledir, Suriye’den, Irak’tan, Libya’dan, Afganistan’dan gelenler için de böyledir.

Ama milyonlarca insandan ve genç, eli silah tutan ve tutmuş insanlardan söz ediyoruz. Konumuz onlar.

Onlar açık ve net bir biçimde; İşgalci. BOP’un ülkemiz için söylersek Yeni Sevr’in amaçlarını yerine getirmek üzere sahaya sürülmüş milyonlar…

Bilerek mi yapıyorlar bu işi?

Elbette büyük bir çoğunluğu bilmeyerek. Anlamayarak. Ama yapıyorlar…

Suriye olayları daha başlamadan, Türkiye’de Kamplar kuruldu Suriye’den gelecekler için. Ve olaylar başlar başlamaz binlercesi, on binlercesi ülkemize girdi açılan sınırlardan. Bir kısmı “Eğitildiler-Donatıldılar” ve Suriye’de savaşa sürüldüler. Kendi ülkelerine yabancılaştılar, düşmanlaştılar ve ABD ve AB Emperyalistlerinin piyonu oluverdiler. Arkası geldi… Yüz binlercesi, milyonlarcası geldi.

Sonra ABD ve Batılı Emperyalistler Afganistan’dan çekiliverdiler. Taliban iktidara geldi. Böylece de Afgan göçü başladı ülkemize. Afgan-İran sınırı, İran-Türkiye sınırı açıldı, binlerce kilometrelik mesafeler aşıldı ve Türkiye’ye eller kollar sallanarak gelindi…

Babası hayrına mı?

ABD, ülkesine götürmediği, götüremediği Afgan işbirlikçilerini ülkemize gönderdi. Ve bunlar, kendi ülkelerine ihanet etmiş insanlar.

Rudaw’ın 16.11.2023 tarihli haberine bir bakın:

“Esad, Suriye’de genel af ilan etti

“Esad’ın imzaladığı kararname ile idam cezaları ömür boyu hapse çevrilecek, ömür boyu hapis cezasına çarptırılanların ise cezaları 20 yıla indirilecek.

“Genel af 16 Kasım’dan önceki suçları kapsıyor.

“Esad savaş nedeniyle ülkeyi terk eden vatandaşlarının ülkeye geri dönmeleri için af çıkarmaya devam ediyor.

“Daha önce 24 kez Suriye halkına yönelik af ilan eden ve halkından geri gelmelerini isteyen Esad, bu çağrılarında başarılı olamamıştı.” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/syria/16112023)

Bu haber de gösteriyor ki, Suriye’den gelenler belli bir proje dahilinde gelmemiş-getirilmemiş olsalar ülkelerine dönerler, döndürülürler bugün. Ama dönmüyorlar, döndürülmüyorlar. Çünkü görevleri var. Günü gelince kullanılmak üzere tutuluyorlar ülkemizde.

Yoksa dünyanın hangi ülkesi 1, 5, 10 değil; 15-17 milyon insanı, “İnsanlık” adına “Mülteci-Göçmen” diye, ülkesine alır?

Almıyorlar işte Batılı Emperyalistler. Kendi ülkelerine almadıkları gibi, bunları bizim ülkemizde tutmak için de bizim AKP’giller’e rüşvet veriyorlar “Göçmen Kabul Anlaşması” adıyla. Siz bunları ülkenizde tutun, bizim ülkelerimize göndermeyin, biz size sadaka kabilinden para verelim, diyorlar. Eğer alırlarsa da en çok ihtiyaç duydukları mesleklere sahip olanların en kalifiye elamanlarını alıyorlar, kendi üretimlerinde kullanmak üzere.

Haberde bir de; “Esad, başarılı olamadı”, deniliyor. Kazın ayağı öyle değil, onlar ülkelerine dönmek istemediler ve istemiyorlar. Yabancılaştılar artık ülkelerine. Ve büyük bir kısmı da düşmanlaştı.

Ne demişti Esad?

“Kimliğini taşımak insanları vatandaş yapmaz. Ancak vatanını savunursan vatandaş olursun.”

Bunlar, Suriye vatandaşı değiller artık gördüğümüz, yaşadığımız gibi…

Kendi öz vatanını satan, bulunduğu başka ülkeleri haydi haydi satar.

Ol mahiler ki,

derya içredirler deryayı bilmezler.

Bizim Sevrci Soytarı Sahte Sollar da bu kapsam içindedir.

Ülkemiz, BOP-Yeni Sevr kapsamında en az 3 parçaya bölünecek, ama onlar bunu göremiyorlar bir türlü. Çünkü onlar bilimden, Marksizm-Leninizmden ve hayatın gerçeklerinden kopuklar. Sol geçinenler, Marks’tan, Lenin’den apayrı olaylar için yazılmış pasajları paylaşıp dururlar. O pasajların hangi dönemde ve hangi olay için yazıldığını bile anlayamazlar. Keskin devrimcilik yaptıklarını sanırlar. Vah onların zavallılığına!

Bu gerçeği göremezseniz, şimdi yaptığınız gibi, Suriye’de ABD’nin emrinde, onun komutanlığında, onun bayrağı altında ABD’nin “sahadaki ortağı”, “kara gücü” olarak Amerikancı Kürt Hareketinin önderliğinde Suriye Halkına karşı savaşırsınız. ABD’nin askeri olursunuz fiilen…

Hrant Dink cinayeti sonrası düzenlenen törene “Ev sahipliği” yapan ABD Büyükelçisinin ifadesiyle Türkiye’nin “demokrasi güçleri”, “umut kaynağı” olursunuz. Başka da bir şey olmazsınız. Olamazsınız bu anlayışlarınızla… NATO’nun genişlemesi oylamasında “Hayır” oyu veremezsiniz… Vb. vb…

Ülkeleri Batılı Emperyalistler tarafından 22 parçaya bölünmüş Arap ülkelerinin ihanete batmış, Amerikan uşaklığını benimsemiş ve geleceklerini onlara bağlamış liderleri de aynı durumdadırlar. Oysa 22 Arap Devletine yeni yeni devletçiler eklendi fiilen, daha da eklenecek… ABD’nin bunlarla işi bittiği gün krallıkları, emirlikleri, şeyhlikleri çökertilecek.

Ve işte bugünün gerçeği

İsrail, Gazze’de Filistin Halkını bir kez daha kanatmakta, acılara boğmakta ve Arap topraklarını ele geçirmektedir. Böylesi her savaşta, İsrail topraklarını kademe kademe büyütmekte, Arz-ı Mev’ud-Vaad Edilmiş Topraklara ulaşmak için ilerlemektedir.

İsrail, bu olaydan önce; Mısır’la ve Ürdün’le, en son olarak da Birleşik Arap Emirlikleri ile; İsrail Barış Anlaşması veya İbrahim Anlaşması adıyla bir antlaşma yapmıştı. Benzer bir anlaşmayı da Suudi Arap Krallığı ile yapmak üzereydi. Bu olaylar üzerine bu anlaşma şimdilik askıya alınmıştır.

Şimdi Beşşar Esad’ın, Filistin Davasının ve Halkının kurtuluşu için 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nde yaptığı somut, net tahlil ve önerileri görelim. Ve gerçekleri nasıl dile getirdiğini okuyalım. Ve bir bizim yerli satılmışlara bakalım, bir de Suriye liderine bakalım…

***

Beşar Esad’dan İsrail için Arap ülkelerine çağrı

11-11-2023

Haber Merkezi – Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Suudi Arabistan’da düzenlenen 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “Filistin halkının insani yardıma değil, yapılan soykırıma karşı korunmaya ihtiyacı var” dedi. Esad, Arap ülkelerinden İsail’le normalleşme adımlarını gözden geçirmelerinin istedi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde düzenlenen 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nde konuştu.

Esad, Gazze Şeridi’nin asla sadece bir dava olmadığını belirterek, “Filistin bir davadır. Gazze ise Filistin halkının acılarının açık bir göstergesidir” dedi.

Gazze Şeridi’nin bir bütünün parçası olduğunu söyleyen Esad, “Siyonistler tarafından Gazze Şeridi’ne yönelik düzenlenen saldırılar, 75 yıllık bir sürecin parçasıdır” şeklinde konuştu.

Arap devletlerinin saldırılar karşısındaki duruşuna değinen Esad, “Daha fazla Arap hoşgörülüğü, daha fazla Siyonist vahşeti ve katliamına eşdeğerdir” ifadelerini kullandı.

Suriye Devlet Başkanı, Filistin’e, halkına ve davasına destek vermek için yapılabilecek en iyi şeyin “gerçek siyasi araçlardan yararlanmak” olacağının altını çizdi.

Esad, olanları açıklama ve kınama yerine İsrail ile her türlü siyasi normalleşme sürecini durdurmak gibi pratik adımlar atılması gerektiğini söyledi.

“Siyonizm barbarlık ve cinayette kendini aştı” diyen Esad, bu durumun İslam ülkelerine benzeri görülmemiş sorumluluklar yüklediğini belirtti.

“Filistin halkının bizim insani yardımlarımıza değil yapılan soykırıma karşı korunmaya ihtiyacı var” ifadelerini kullanan Esad, “Cesur Filistin direnişi, bölgemize yeni bir gerçeklik getirdi ve bu gerçeklik sayesinde artık denklemleri değiştirmeye olanak sağlayan siyasi araçlara sahibiz” dedi.” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/111120232)

***

İşte biz, Suriye Arap Cumhuriyeti’ni ve lideri Beşşar Esad’ı bunun için destekliyoruz. Filistin Davasını sözde değil özde savunduğu için destekliyoruz. O, ülkesinin çektiği bütün acılara, yaşadığı yokluklara, saldırılara karşı hem Vatanını hem de Filistin Davasını savunuyor. BOP’a bu yüzden karşı çıkıyor.

Ve İsrail, bu yüzden habire saldırıyor Suriye’ye bütün Uluslararası Hukuk kurallarını hiçe sayarak. O yüzden bombalıyor Suriye şehirlerini, havaalanlarını. Yukarıda da değindiğimiz gibi ABD bu yüzden kurt dalamış sürüye çevirdi Suriye topraklarını…

 Bugün Filistin Davasını

ve Halkını kimler savunuyor?

Başta Küba Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti, Suriye Arap Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti olmak üzere kimi ülkeler ve dünyanın dört bir yanından bizim de içinde olduğumuz Komünistler ve Halklar destekliyor. İsrailli komünistler destekliyor.

Dünya, ezeli bir savaş meydanıdır. Bu gerçekliğe gözlerini kapayan Marksist-Leninist Teori ve Pratikten yoksun, bihaber ahmaklar; “bıkmadan usanmadan bir yandan uluslar arasındaki her türlü savaşa karşı çıkar”, “Dünyanın neresinde olursa olsun savaşa hayır!”, boş ve kof yanlış sloganını atar, bu anlayışı savunur, devrimcilik adına…

Oysa gördüğümüz gibi, olaylar birbirine zincirleme bir gidişle kopmaz bir biçimde bağlıdır. Biz bunu göremezsek hiçbir sosyal olayı da göremeyiz, kavrayamayız, anlayamayız.

İşte Beşşar Esad, bize bu gerçekliği gösteriyor yukarıdaki sözleriyle. Ancak görmek isteyenlere tabiî… Bir Rus atasözünün dediği gibi; “Kimse görmek istemeyen göz kadar kör olamaz”. Bunlara yapacak hiçbir şey yoktur. Bırakalım onlar soyut, sınıflarüstü “Savaşa Hayır!” sloganlarıyla bataklığa gitsinler. Biz, “Emperyalist Yağma Savaşlarına Hayır!”, “Ulusal ve Sosyal Kurtuluş Savaşlarına Evet”, “Antiemperyalist, Antifaşist Yurtsever Savaşlara Evet!” sloganlarımızla dünyanın ve ülkemizin somut gerçeklerini ve çözüm yollarını dile getirmeye devam edeceğiz.

Az önce, dünya, ezeli savaş meydanıdır, dedik. Ama ebedi savaş meydanı olmayacaktır. Bu da kesin bir gerçekliktir.

Zaten içinde yaşadığımız toplum da Sınıflı Toplum düzenidir ve bu düzen 6 bin 500, 7 bin yıldır sürüp gelmektedir. Ve Sınıflı Toplumun zembereği de adı üstünde; Sınıflar Savaşı’dır. Ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen, İşveren ve İşçi Sınıfı arasındaki savaştır bu. Ve nihayetinde son bulacaktır bu savaş.

Niye?

Çünkü başta Dünya İşçi Sınıfı ve Ezilen Halklar birer ikişer kendi zalim Parababaları devletlerini yıkacaklar, yerlerine Demokratik Halk İktidarlarını, Sosyalist İktidarlarını kuracaklar ve ülkelerini tüm insanlarının bir aile gibi yaşadığı bir yere dönüştüreceklerdir. En sonunda da sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya yaratacaklardır. Buna da inancımız tamdır.

7 Aralık 2023