Hikmet Kıvılcımlı – Üç Türlü Sosyalizm
İnsanlık için bir Tarihöncesi vardır. Tarihöncesi, bundan ortalama 7000 yıl önceleri, kendi kendini inkâra başlamıştır. Ondan sonra Antika Tarih başlamıştır: İsa’dan Önceki: 4-5000 yıl ile İsa’dan Sonraki 1500 yılları arasında dönüp gelmiştir. Ardından Modern Tarih belirmiştir: 1500 ile 1900 yılları arasında gelişmiştir. İnsanlık serüveninin tıpkı bu üç çağı gibi, başlıca üç türlü, daha doğrusu üç basamaklı bir Sosyalizm olmuştur.
1- Tarihöncesinde İlkel Sosyalizm,
2- Antika Tarihte Antika Sosyalizm,
3- Modern Tarihte Modern Sosyalizm.
İlkel Sosyalizmi, insanlar düşünmeden yaşamışlardır. Antika Sosyalizmi insanlar yaşamadan düşünmüşlerdir. Ancak Modern Sosyalizmdir ki, önce düşünülmüş sonra yaşanılmaya başlanmıştır. Antika Çağ’da insanlık Sosyalizmi inkâr etmiştir. Modern Çağ’da insanlık, Sosyalizmin inkârını inkâr etmiştir. İnsanın insan oluşu, Sosyal oluşudur. Antika Çağ’da, köleler toplum dışı, sosyal olmayan yaratık durumuna sokulmuştur. Yıkılan medeniyetler, az kalsın insanlığın sonunu getireyazdılar. Alt sınıf, sosyal olmayan insan gibiydi. Kapitalistler, alt sınıf iken Sosyal devrimle iktidara gelince, insanın insan yerine konulmayabilmesi imkânsızlaştı. Bunun üzerine, İşçi Sınıfının da kapitalistler kadar insan olduğu inkâr edilememiştir. İnsanlığın inkârından ise Sosyalizm kabul edilmiştir.
İlkel Sosyalizm: Medeniyetten önce, insanların kendiliğinden yaşadıkları hayattır. Orada, Özel Kişi Mülkiyeti nedir bilinmez. Aynı Topluma giren herkes Eşit Kan Kardeşidirler. Aralarında kişi mülkü bulunmadığı için Hırsızlık yoktur; herkes eşit bulunduğu için Korku yoktur. Çalma ve Korku bulunmadığı için Yalan yoktur.
İlkel Sosyalizm, Çobanlık denilen Sürü besleniminden beri aşınmaya başlamıştır. Ona rağmen 50-100 bin, belki milyonlarca yıl bütün Tarihöncesi boyu sürmüştü. Onun için, İlkel Sosyalizm alışkanlıkları kolay kolay silinememiştir. Medeniyete en son giren İslavlarda “MİR” denilen yaşantı, Türkiye’de alevi köylerin dayanışması, Sünni köylerin imecesi İlkel Sosyalizm kalıntılarıdır.
Burada “Sosyalist olmayan” bir hayat bilinmediği için, ayrıca Sosyalizm diye bir anlam da düşünülmemiştir. İnsanın tabiî yaşayışı Sosyalizm sayılmıştır.
Antika Sosyalizm: Medeniyet insanlar arasına ikilik, sınıf ayırımı ve imtiyazlılık soktuğu günden beri, insanlık içinden çıktığı ilkel de olsa Sosyalist hayatı anmıştır. Medeniyetin icat ettiği Özel kişi mülkiyeti: mülksüzleri çalmaya, egemen sınıf baskısı korkuya, bu iki rezillik yalana yol açınca öyle şeylerin bulunmadığı toplum anılarda dirilmiştir. Yitirilen İlkel Sosyalizm Çağı, masallarda aranan “Altın Çağ” sayılmıştır.
Medeniyetler, içlerindeki kısır sınıf ve imtiyaz çekişmeleri yüzünden aşınıp çökerlerken, çevrelerinden henüz İlkel Sosyalizmi yaşayan Barbarlarla karşılaşınca, onlardaki yüksek insan karakterlerine hayranlık duymayan kalmamıştır. Ne var ki, insanlık Medeniyeti bırakıp geri Barbarlığa dönemezdi. Atina’da Solon’ların, İsparta’da Lükürg’leri, Mekke’de Muhammed’lerin İlkel Sosyalizm geleneklerini yeni bezirgân ilişkilerine adapte edebilmek için ortaya koydukları kutsal kurallar bir süre sonra bozuldular. “Altın Çağ” geri gelmemecesine gitti.
Yunan Medeniyeti çökerken, Eflatun’ların düşündükleri “Komünizm”ler, yalnız insan sayılan hür kişiler için kuruntu oldu. İslam Medeniyeti çökerken, Karmıt’ların kurdukları Devletler, köleliği kaldıramayıp devrildi. Kampanella’ların düşündükleri “Güneş Kenti” kendilerine tükenmez işkence ve zindan hayatı getiren bir Hıristiyan ülkülü Yukarı Barbarlık Kenti ülküsünden öteye geçemedi. Greko-Latin Medeniyeti’nde Komünizm, İslam Medeniyeti’nde “İştrakiyyün” adları verilen sosyalizm ne düşünce, ne davranış alanında tutunamadı.
Çünkü, Toplumun temelinde Sosyalizmi tutacak Üretici Güçler yoktu. Kent Medeniyetlerinde, üretmen hür iken, küçük üretim sosyalizme el vermiyordu: büyük imparatorluk medeniyetlerinde; Roma Latifundia’ları yahut Bağdat atölyeleri gibi büyük üretim varken, üretmen köle idi, canlı üretici güç sosyalizm bilincine el vermiyordu.
Modern Sosyalizm: 15’inci Yüzyıl’da kapitalistler türerken, para beyliğini toprak beyliğine çevirip köle-efendi çağını yeniden hortlatması beklenebilirdi. Bu mantıktı. Gerçekte Coğrafya ve Tarih ve İnsan üretici güçleri el ele vererek, Derebeyi ve Lonca elindeki yarı köle üretmeni işçi olarak hür üretmen yaptı. Kapitalistin Manifaktür (el imalathanesi) içinde bir araya getirdiği hür işçiler, Teknik üretici güçleri inanılmaz çabukluk ile yeni ve sosyalleşmiş aygıt demek olan makineleşmeye doğru götürdü.
Kadim küçük (Köylü-Esnaf) üretimlerindeki dağınıklığın yerine insanıyla, tekniğiyle, metoduyla Sosyalleşmiş büyük üretim geçmişti. Bu üretimde işleten özel müteşebbis de, işleyen işçi de hür ve serbesttiler, Kapitalist, paralı olduğu için kendi hürriyetini satın aldı. Köle çalıştırmaktan daha olağan ve kârlı bulduğu için hür işçi kullandı. Büyük üretim çok verimli olduğu için, eskisine oranla hayat standardını yükselttiği için, yığınları kapitalist düzeninde yaşamaya çekebildi. Sosyal bir devrim olan burjuva ihtilalini başardı.
Böyle Toplum ölçüsünde gittikçe artan ve kolektifleşen büyük üretim adına Kolektivizm (Biraradacılık) dahi denilen Sosyalizmin temeli oldu. Sosyalistleşmesi her gün artan üretim üzerinden tek tek kapitalistlerin aslan payı alışı hür işçilerin ve düşünürlerin gözüne battı. Medeniyeti yıkmadan, haksız ve güçsüz duruma düşmüş bir üst sınıfı devirmek olanağını (Sosyal Devrimi) Kapitalistler icat etmişlerdi. Bu olanağın bilincine varan İşçi Sınıfı, Sosyalizm’e erdi. Sosyalizmin anası kapitalizm, babası İşçi Sınıfı oldu.
(Sosyalist Sayı: 5, 20 Mayıs 1967)