Site rengi

Tasarım

İnsan canı sudan ucuz…

08.08.2019
1.134
A+
A-

 

M. Gürdal Çıngı

Gün geçmiyor ki, medyada ölüm haberleriyle karşılaşmayalım; bir-iki, üç-beş, on-yirmi, yüz-üç yüz rakamlarıyla sıradan bir habermiş gibi yazılan. Yazılı basında 3 ve 4’üncü sayfa haberi olarak yer alan…

İşte 11 Temmuz tarihli Hürriyet Gazetesi’nin 3’üncü sayfa haberlerinden iki başlık:

1- “Kanalizasyondan çıkamadı”,

2- “O suda elektrik çarptı”.

3- 29 Haziran tarihli Hürriyet’ten:

“FABRİKA RUHSATSIZ İŞÇİLER SİGORTASIZ”.

4- “KOCAELİ’DE ÖLEN İŞÇİLER DE SİGORTASIZ”.

5- 20 Temmuz tarihli Hürriyet’ten:

“YİNE DERE YATAKLARI YİNE FACİA”.

Bu listeyi çok daha uzatabiliriz. Sayfalar yetmez bu tür haberleri yazmaya.

Nedir bu haberlerin özelliği?

Merkezi ve yerel yönetimlerin denetimsizliği, yasaların ya yetersiz oluşu ya da uygulanmayışı sonucu ortaya çıkan ölümler…

İşverenlerin, biraz daha fazla kâr dürtüsüyle hiçbir yasal kuralı yerine getirmeyişi, gerekli ve zorunlu güvenlik önlemlerini almayışı sonucu meydana gelen katliamlar. Ve bu katliamlar sonucu yüzlerce, Soma Maden Katliamı’nda olduğu gibi, 301, işçinin yaşamını yitirişi…

Yukarıdaki birinci haberin özeti şöyle:

“Ankara’nın Mamak ilçesindeki semt pazarına atık meyve ve sebzeleri toplamak için ailesiyle gelen 6 yaşındaki Suriyeli çocuk kapağı açık bırakılan kanalizasyon kuyusuna düştü. Çocuklarının bir anda kaybolduğunu fark eden anne-babanın çevredekilerden yardım istemesi üzerine olay yerine sevk edilen çok sayıda polis ve itfaiye ekibi arama çalışması başlattı. Saatlerce süren çalışmalar sonrası küçük çocuğun cansız bedeni yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta kanalizasyon suyunun aktığı Hatip Çayı’nda dalgıç polisler tarafından bulundu.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/ankarada-6-yasindaki-cocugun-korkunc-olumu-41269196)

Gel haberi nerden verek?..

Vatanını terk etmiş Suriyeli aile, semt pazarından akşam vakti atık meyve ve sebze topluyor. Kanalizasyon kapağı açık. Ve kaçınılmaz son: 6 yaşında bir çocuk vatan topraklarından uzakta kaybolup gitti…

İkinci haberin kısa ayrıntısı da şu:

“BURSA’nın İnegöl ilçesinde, inşaatın asansör boşluğunda biriken suya basınca kaçak elektrik akımına kapılan işçi İsmail Albayrak (28) hayatını kaybetti.” (https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/bursa/inegol/insaatta-elektrik-akimina-kapilan-isci-oldu-41269338)

Bir işçi daha geride gözü yaşlı ana-baba, eş, çocuk ve yakınlarını bırakarak hayatının baharında yaşamdan kopuyor…

29 Haziran tarihli haberlerin ayrıntıları ise şöyle:

“Büyükçekmece’de dört işçinin yanarak öldüğü kaçak fabrikanın, faciadan iki ay önce Büyükçekmece Belediyesi tarafından yangın merdiveni, ikinci acil çıkış kapısı, yangın dolabı, acil çıkış yön levhası ve aydınlatma koyması için uyarıldığı ortaya çıktı. Eksikliklerini gidermeyen fabrikanın ruhsatsız şekilde çalışmaya devam ettiği anlaşıldı. Ölen işçilerin de sigortasız olduğu tespit edildi.” (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/fabrika-ruhsatsiz-isciler-sigortasiz-41258597)

Bu fabrikanın nesi yasal? Nasıl çalıştırılıyor? Bu nasıl denetim?..

Soruları uzat uzatabildiğin kadar…

Sonuç?

Dört işçi öldü… Dört hayat söndü. Dört aile dağıldı…

Ya alttaki haber?

“(…) Kocaeli’de 6 Haziran’da bir tekstil fabrikasında çıkan yangında ölen dört işçiden üçünün Suriyeli, birinin de Afgan olduğu belirlendi. Ölen işçilerin sigortasız olduğu tespit edildi. Akkan Tekstil’in sahibi Fatih Akpınar ve paketleme firmasının sahibi Mahmut Genç tutuklandı. İşçileri temin eden iki kişi serbest bırakıldı. Bilirkişi raporunda, patronların asli kusurlu oldukları vurgulandı.” ((http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/fabrika-ruhsatsiz-isciler-sigortasiz-41258597)

Haa, bu arada, yukarıdaki haberlerde ölen işçilerin sekizi de Türkiyeli değil. Yabancı uyruklu. Suriyeli, Afganlı…

“75’i ağır 375 bina hasar gördü 100 bina yıkıldı. Akçakoca ve Cumayeri ilçelerinde bin 687 çiftçi zarar gördü. Selde ayrıca 5 bin 562 dekar fındıklık, 621 dekar mısır tarlası, 200’ü boş 643 arı kovanı, 25 balıkçı teknesi, 43 balık ağı, 14 ahır, 2 kümes, 2 alabalık tesisi ve 2 traktör hasar gördü. Sel sularına kapılan 160 bin 500 etlik tavuk, 177 küçükbaş ve 72 büyükbaş hayvan öldü.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/hasar-raporu-41282560)

17-18 Temmuz günü, Düzce’nin Akçakoca ve Cumayeri İlçelerinde meydana gelen selin yol açtığı hasarın bilançosu yukarıdaki rakamlar.

Bunlar mal. Ya yitirilen canlar?

3’ü çocuk 7 kişi…

Yağmur niye bu kadar hasara yol açmış?

Çünkü dere yataklarının rotası değiştirilmiş. Çünkü dere yataklarına evler, işyerleri yapılmış. Çünkü ağaçlar kesilmiş. Orman yok edilmiş ve sular direkt köylere ulaşmış. Çünkü… daha fazlası gereksiz. Som gerçek, acı gerçek yukarıdaki insan kayıpları, mal kayıpları…

Ya Soma’da yitirdiğimiz 301 can? Ya Adana Aladağ’da yitirdiğimiz 11’i çocuk 12 can?.. Ya başkaları?..

Hepsinin ortak noktası, Devletin, devletlik görevini yerine getirmeyişidir. Devletin, Parababalarının kârlarına kâr katmaları için her türlü ortamı yaratmasıdır. Ve sonuçta Devletin, Parababaları Devleti olduğu gerçeğidir.

Bu devlette, daha doğrusu bu devleti yaratan bu Parababaları düzeninde, bu zalim, bu kan içici, bu vahşi düzende, insanın insanı ezdiği, sömürdüğü, zulmettiği bu düzende, bu tür küçük ve büyük katliamlar kaçınılmazdır.

Çünkü bu düzende biricik ölçü; ne kadar çok kâr ettiğindir. Dolayısıyla ne kadar sömürü yapabildiğindir. Hem de acımasızca, hem de soğukkanlılıkla…

İster Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfından olsun, ister Modern Finans-Kapitalist olsun, hiç fark etmez. Devlet onlara hizmet etmek için vardır. Onların kârlarına kâr katmaları için yasalar çıkartmak, çıkartılan yasaları ertelemek, uygulamamak vb.leri için vardır.

Ya insan?

Bu düzende insana yer yoktur!

Bu düzende, insan canı sudan ucuzdur!

İnsan sadece Antika-Modern Parababalarının servetlerine servet kattıkları ölçüde vardır. Ondan ötesi insan yoktur. Ve yokluğu onlar için hiçbir şey ifade etmez… Bir eksilmiş, iki eksilmiş, 301 eksilmiş… Ne fark eder ki… Nasılsa daha fazlası vardır. Türk olmazsa Kürt olur, Kürt olmazsa Suriyeli olur. Libyalı olur. Afgan olur. Nijeryalı olur…

Bu düzen sürgit gider mi? İnsanlarımız hep bu acıları yaşar mı? Bu acıları çeker mi? Zalimler, mazlumlara her istediklerini yapar mı? Yaptıkları yanlarına kâr kalır mı?

Hayır! Asla ve kata hayır!

Bu düzen, bu düzenin yaratıcıları, devam ettiricileri, savunucuları er ya da geç yıkılacaklar, yok edilecekler.

Yerine, insanın insanı ezmediği, zulmetmediği, sömürmediği; insanın, insanca yaşadığı, çalıştığı, mutlu ve huzurlu bir ömür sürdüğü ülkeyi mutlaka yaratacağız!

Demokratik Halk İktidarını mutlaka kuracağız!

Er ya da geç ama mutlaka kuracağız!

And olsun kuracağız!