Site rengi

Tasarım

Nedir bu pankart korkusu böyle?

01.02.2017
713
A+
A-

Bilindiği gibi; siyasi mücadelede, bazen, ideolojik mesajlarımızı, tezlerimizi, eleştirilerimizi, hedeflerimizi vb. sloganlarla ifade ederiz.

Slogan ise; kısa-çarpıcı sözlerdir.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) de; bu yöntemi pratik mücadelenin bir parçası olarak görmekte ve uygulamaktadır.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 35’inci yıldönümünde kurulduğu günlerde  ülkenin dört bir yanı “Türkiye’nin Eneski İdeoloji Partisi Kuruldu!” sloganlı afişlerle donatıldı.

Zira Sosyalist Kamp’ın çöküşünden sonra “ideolojiler öldü” edebiyatı yapan, Sosyalizmin yenildiği yalanını yayan sağlı-sollu her türden gericiye karşı; Marksist-Leninist İdeolojinin ölmediğini, bu ideolojinin başta İşçi Sınıfı gelmek üzere tüm emekçi halkı sömürü ve soygundan kurtaracak yol ve yöntemlerini sunduğunu ve halen geçerli olduğunu, insanlığın Ortaçağın karanlığına götürülmesinin önüne geçecek ve Dünya Halklarının özgür, eşit, mutlu bir aile olarak yaşamasının biricik yolunun Sosyalist İdeolojiyle mümkün olacağını savunan, kitlelerle yaratıcı ilişkiler kuran, parti içinde eleştiri-özeleştiri metoduna uygulayan, gerici rüzgârların etkisine kapılmadan Marksist-Leninist İdeolojiye ortodoksçu bağlı kalan ve inancından taviz vermeden bu ideolojinin gereklerini yerine getiren, bu ülkenin Eneski Sosyalizmin en büyük, en önemli temsilcisi Hikmet Kıvılcımlı’nın devamcısı devrimcilerin olduğunu halka anlatmak gerekti.

Bu çıkış bir hayli etkili oldu, dikkat çekti.

Ardından, ülkemizin AB Emperyalizmine pazarlanmasına karşı; “AB Yolu Sevr’e Çıkar! Savunanlar Ya Haindir Ya Gafil!” sloganımızın yazılı olduğu ve Kaçak Saraylı Reis, Pensilvanyalı İblis ve ülkemizi emperyalistlerin önüne atan diğer burjuva siyasetçilerin görsellerinin de yer aldığı afişlerle donatıldı caddeler, sokaklar, meydanlar…

Bu slogan “iyi saatte olsunlar”ı ürkütmüştü.

Hemen “devlet büyüklerine hakaret” suçlamasıyla afişlerimiz hakkında toplatma kararı verdiler. Bu afişleri asan bazı yoldaşlarımızı yargıladılar.

(Bu pankartımızı Kartal İlçe binamızdan indirmeye gelen polislere direnen ve ömrünün son günlerinde yargılanan, diğer yoldaşlarımızla birlikte mahkemedeki onurlu duruşuyla örnek tavır alan Kartal İlçe Yöneticilerimizden Perihan Yoldaşımızı anmadan geçmeyelim.)

Halkımızı “Allah’la aldatan” AKP’gilleri teşhir etmek için; 1200 yıl önce yaşamış Abdullah Bin Mübarek’in altın değerindeki sözü olan;  “İnsanların En Alçağı Din Kisvesi Altında Dünya Menfaati Sağlayandır.” sözünü pankart haline getirip parti binalarımıza astık.

Bu söz de; din alıp satan ve bu yolla dünya menfaati sağlayan hırsızların yüreğine bir hançer gibi saplandı. Önce fiili saldırılarla parti binalarımızdan indirmek istediler, bu pankartlarımızı. Beceremeyince, kendi hukuk bürolarına döndürdükleri yargıdan yıldırım hızıyla toplatma kararları çıkarttılar. Yoldaşlarımızı “hakaret” suçundan yargıladılar.

Tabiî duruşmalarda kendileri yargılandı.

İşledikleri suçlar yüzlerine tek tek vuruldu. Her ne kadar bizzat kendileri gelmese de duruşmalara gönderdikleri avukatlarının yüzüne söylendi ve duruşma tutanaklarına geçti bu suçları…

Ülkemizde “Hırsızlar İmparatorluğu” kuranların kendilerince “sorumsuz” makamlara çıkmalarına karşı da veciz sloganlarımızla karşılık verdik.

Sözümüzdür: Nereye Gidersen Git, Nereye Çıkarsan Çık, Çelik Bilezikle Tanışacaksın, Tarihe de Hırsız, Katil, Hain ve ABD Uşağı Olarak Geçeceksin!” pankartımızı da parti binalarımızdan mahkeme kararlarıyla indirttiler.

Fakat her ne dense bu pankarta dava açmadılar, açamadılar.

Çünkü açtıkları her dava kendilerinin yargılanmasına dönüyor ve suçları mahkeme dosyalarındaki tutanaklara birer birer geçiriliyordu.

Derken, 13 Mayıs 2014 günü öğleden sonra, Soma’da AKP’giller’in ücretsiz kömür dağıtım kaynağı olan maden ocağında yaşanan iş cinayetinde, 301 Maden İşçisi katledildi. Akşam saatlerinde katliam yerine ulaşan parti yöneticilerimiz, cinayeti yerinde incelediler, katliamdan sağ kurtulan işçilerle görüştüler.

Olay açıktı.

“Soma’nın Katili; Tayyipgiller’in Bekçiliğini Yaptığı Sömürü Düzeni”ydi.

Bu katliamın görünürde sorumluları; işçileri “yük hayvanı” yerine koyan ve azgın kâr hırsı ile hiçbir teknolojik yatırım yapmayan patron ve üst düzey yöneticileriyse, gerçek sorumluları da; bu sömürü çarkının oluşmasını sağlayan ve teşvik eden, ocaklarda iş güvenliği önlemleri alınmamasına karşın, yaptıkları denetimlerde olumlu raporlar veren, ocağın yandaşlarına devrini sağlayan siyasilerdi.

Asıl bunların da yargılanmaları gerekirdi.

Ama nerede…

Yaptığımız suç duyurularımız hep sonuçsuz bırakıldı.

Gerçek sorumlular hakkında hâlâ dava açılmadı.

Ancak, şu anda altısı tutuklu 51 kişi olarak görünürdeki sorumluların yargılandığı Akhisar Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaları ilk günden itibaren, duruşma salonunda avukatlarımız dışarıda yoldaşlarımız yukarıdaki pankartımız ve bayraklarımızla birlikte takip etmekteler.

Bu pankartımız da; birilerini daha doğrusu “durumdan vazife çıkaran” polis şeflerini ve savcıları rahatsız etti. Her duruşmada; pankartı asan, indiren, toplayan ve taşıyan yoldaşlarımız hakkında “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçundan soruşturmalar başlatıldı. Toplam soruşturma sayısı altıyı buldu.

Üçünden davalar açıldı. Birisinde aralarında Halk Kurtuluşçu Liseli bir yoldaşımızın da bulunduğu 10 yoldaş’ımızı yargıladılar.

Aslında ilk duruşmasında beraat kararı verilmesi gereken her davada üç-dört yargıç değişti. Bir buçuk yıl boyunca yapılan yargılamalarda yine yargılanan kendileri oldu.

Sonuçta yoldaşlarımız; “suçun unsurlarının oluşmadığı, işlenen fiilin suç olarak tanımlanmadığı” gerekçeleriyle her üç davadan da beraat ettiler.

Peki, nedendir bunların bu pankartlardan rahatsızlıkları?

Çünkü pankartlardaki sloganlar hedefi on ikiden vuruyor da ondan…

Çünkü bizim pankartlarımız; kuru ajitasyondan öte propagandif içerikli ve kitlelere bilinç taşıyan içeriktedir.

İşte bu nedenle korkuyorlar.

Özel olarak da Soma Katliamı’nın gerçek sorumlularının gösterildiği pankartımız hakkında açtıkları davalarla, bu davaya olan ilgi ve dayanışmayı azaltmayı amaçlamaktadırlar.

Ama yanılıyorlar.

Nitekim yanıldıkları yargılama boyunca da görüldü.

Gerek Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden Soma Duruşmalarında, gerekse pankart duruşmalarında; Akhisar yerelinde mücadele eden devrimci-demokrat arkadaşlarla tam bir devrimci dayanışma örneği sergilendi. Yakınlaşıldı, kardeşleşildi.

Unutmayalım, devrimciler iş içinde birbirini daha iyi tanır.

Kimin samimi, kimin vitrine oynadığı pratiğin mihenk taşında kendini gösterir.

Yeter ki ön ve bön yargılardan arınalım.