Özel İstihdam Büroları; Köle Pazarlarıdır
AKP’giller iktidarı; özlemini duyduğu ve toplumu hızla sürüklediği Ortaçağın karanlığına doğru bir adım daha attı.
6 Mayıs 2016 günü kabul edilen 6715 sayılı “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la, Özel İstihdam Bürolarının faaliyet alanlarını genişlettiler. Ayrıca “Çağrı Üzerine Çalışma ve Uzaktan Çalışma” gibi düzenlemeler getirdiler.
Böylece, Özel İstihdam Büroları (ÖİB), işverenlerle imzalayacakları “geçici işçi sağlama sözleşmeleri” ile bünyelerinde topladıkları iş bekleyen işçileri bu işverenlere devredebilecekler. Yani ÖİB; işveren ile işçi sağlama (kiralama), geçici işçi ile de iş sözleşmesi imzalayacak. Kiralık işçiyi çalıştıracak olan işveren ÖİB’ye bir bedel ödeyecek. ÖİB bu bedelden işçinin ücretini ödedikten sonra kalanını da komisyon olarak kendisi alacak.
Yine Holding bünyesinde veya Şirketler Topluluğuna bağlı bir işyerinde çalışan işçilerle de, başka bir işyerinde görevlendirilerek, geçici iş ilişkisi kurulabilecektir. Böylece AKP’giller, müttefikleri Finans-Kapitalistlere de geniş hareket olanağı tanımış oldular. Buralarda çalışan işçilerin, “holding bünyesinde” gerekçesiyle sürekli bir rotasyon halinde tutulmaları ve hatta patronların istemedikleri işçiyi bu işyeri değişiklikleriyle bıktırıp istifaya zorlamaları da söz konusu olabilecektir.
ÖİB aracılığıyla kurulacak geçici iş ilişkisi; kadın işçilerin doğum izni ve doğum sonrası kullandıkları süt izinleri süresince de; askerlik gibi, “iş sözleşmesinin askıda kaldığı diğer haller”de de olabilecektir.
Hemen belirtelim ki, “iş sözleşmesinin askıda kaldığı haller” sadece askerlikle sınırlı değildir. Örneğin, işçinin doktor raporu ile istirahatlı olduğu sürelerde de iş sözleşmesi askıda kalır. Yapılan bu değişiklikle raporlu olan işçinin yerine de geçici işçi çalıştırılabilecektir.
Yine işyerinde yıllık izine çıkan işçinin yerine de “geçici işçi” çalıştırılabilecektir.
Mevsimlik tarım işlerinde veya temizlik işlerinde, hasta, yaşlı ve çocuk bakım hizmetleri gibi ev hizmetlerinde, süre sınırı aranmadan geçici iş ilişkisi oluşturulabilecektir.
İşletmenin günlük işlerinden sayılmayan ve aralıklı olarak gördürülen işlerde, iş sağlığı ve güvenliği bakımından acil olan işlerde veya üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması halinde, işletmenin iş hacminin öngörülemeyen şekilde artması halinde ve mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları halinde, en fazla 4 ay süresince geçici iş ilişkisi kurulabilecek.
Görüldüğü gibi, getirilen bütün bu hükümler son derece soyut ve suiistimale açık düzenlemelerdir.
Çünkü; hangi işlerin “işletmenin günlük işlerinden” sayılıp sayılmayacağı, hangi işlerin “iş sağlığı ve güvenliği açısından acil” olduğu, “üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin” hangi hallerde ortaya çıktığı/çıkacağı ya da “işletmenin iş hacminin hangi durumlarda artacağı” kim tarafından nasıl belirlenecek?
İşverenlerin, bu tür soyut gerekçelerle kiralık işçi istihdam ederek kıdemi fazla ya da sendikalı olan işçiden kurtulmanın yollarını bulacağı açıktır. Çünkü uygulamada patronlar, ilk bakışta işçi lehine olan ve işverenin fesih hakkını daraltan bir düzenleme gibi görünen İş Güvencesi (İşe İade) müessesesini bile kendi çıkarlarına yorumlayarak, çeşitli hak kayıplarına neden olmaktadırlar. Hiçbir şey yapamazlarsa da işe iadeden doğan tazminatları ödeyerek, davayı kazanan işçiyi yine işsizlik cehennemine göndermektedirler.
Köle pazarlarını tanımaya devam edelim;
Getirilen bu düzenleme ile geçici işçiyi çalıştıran işveren, hukuken bu işçinin işvereni olmayacaktır. Ancak, geçici işçiye emir ve talimat verebilecektir. Ancak, geçici işçi çalışırken verdiği zararlardan işverene karşı sorumlu olacaktır. Kiralanan işçinin ücreti ve sosyal hakları ile vergi, sosyal güvenlik ve benzeri diğer ödemeleri ÖİB tarafından ödenecektir. ÖİB’nin işveren olarak yükümlülüğü işçinin kiralık çalıştığı süreyle sınırlı olacak. Yani işçinin yeni bir işte çalışmayıp iş bekleyerek geçirdiği günler sigortasından sayılmayacak, bu günlerin ücreti ödenmeyecektir.
Bir aydan fazla süreyle geçici işçi çalıştıran işveren, ÖİB’nin işçinin ücretini ödeyip ödemediğini her ay kontrol edecek ve ÖİB de her ay ödeme belgelerini işverene vermekle yükümlü olacaktır. İşçinin ücretinin ödenmemesi durumunda işçi kiralayan işveren, ÖİB’in alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok üç aya kadar ücretlerini ödemekle yükümlü olacaktır.
Bu düzenleme ilk bakışta işçiyi koruyucu bir hüküm gibi görülmektedir. Ancak ülkemiz gerçeğinde, aylarca ücreti ödenmeyen işçiler bulunmaktadır.
Örneğin; Zonguldak Kilimli’de ve Ermenek’te yeraltında çalışan maden işçileri aylarca ücretleri ödenmediği için çareyi açlık grevi yapmakta buldular. Kilimli’de işçiler 12 gün açlık grevi yaptıktan sonra dört aylık ücretlerinin ödenmesi ile eylemlerine son verdiler. Fakat kıdem tazminatlarını hâlâ alabilmiş değiller. Ermenek’tekilerin eylemi halen devam etmektedir. Bunlar gibi yüzlerce örneğin bulunduğu ülkemizde, işçi kiralayan işverenin, işçinin en fazla üç aylık ücretini ödemekle sorumlu tutulması açık bir suiistimaldir.
Çıkartılan yasa ile sözde işçi kiralamanın çerçevesi, koşulları ve sınırları da belirlenmiştir.
Geçici işçi ilişkisi, mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları haricinde, toplam 8 ayı geçmemek üzere en fazla iki defa yenilenebilecek. Sürenin sonunda aynı iş için 6 ay geçmedikçe geçici işçi çalıştırılamayacak. Yani, mevsimlik işlerde ve belli dönemlerdeki iş artışlarında, örneğin turizm sektöründe sınırsız bir şekilde geçici işçi çalıştırılabilecektir. Dolayısıyla bu sektörlerde “kiralık işçi” uygulaması zorunlu bir iş ilişkisi haline gelecektir.
Toplu işçi çıkarılan iş yerlerinde 8 ay geçmeden geçici iş ilişkisi kurulamayacak.
Kiralık işçi sayısı toplam işçi sayısının dörtte birini geçemeyecek. Ancak on veya daha az işçi çalıştırılan işyerleri için on kişiye kadar kiralık işçi çalıştırılabilecek. Yani küçük işyerleri kiralık işçi cenneti haline gelecek
Kamu kurum ve kuruluşları ile yeraltında maden çıkarılan iş yerlerinde ve grev ve lokavtın uygulandığı yerlerde geçici işçi çalıştırılamayacak.
Geçici işçi ile yapılacak iş sözleşmesinde, işçinin ne kadar süre içerisinde işe çağrılmazsa haklı nedenle iş sözleşmesini feshedebileceği belirtilecek, bu süre üç ayı geçemeyecek.
Görüldüğü gibi ÖİB ile iş sözleşmesi yapan işçi, üç aya kadar çalıştırılmadığı ve ücreti ödenmediği, sigorta primleri yatmadığı halde başka bir yerde iş bulsa dahi iş sözleşmesini feshedemeyecek, üç ayın dolmasını bekleyecek.
Salt bu bile, kişinin Temel Haklarından olan Çalışma Hakkını ortadan kaldıran bir düzenlemedir.
Oysa Anayasa’nın “Çalışma Hakkı ve Ödevi”ni düzenleyen 49’uncu maddesinde; Çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu, Devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı yazılıdır.
Diğer yandan, ülkemizin imzaladığı çeşitli Uluslararası Sözleşmelerde de benzer düzenlemeler bulunmaktadır ve bu sözleşme hükümleri de Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince iç hukuk normu halindedir, bağlayıcıdır. Hal böyle olunca, yukarıdaki “kiralık işçi”lik düzenlemesinin Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğu çok açıktır.
Kaldı ki, AKP’giller bu düzenlemeleri 2009 yılında da yasalaştırmışlardı. O zaman üç işçi konfederasyonu bu ihanet yasasına birlikte karşı çıkmışlardı. Bunun üzerine dönemin Cumhurbaşkanı A. Gül; (biraz da AKP’giller arasındaki çelişkide ön almak için) “İşçinin emeğinin istismarı, insan onuruna yakışmayan durumlara yol açabilir” gerekçesiyle yasayı veto etmişti.
Ancak bu “kölelik yasaları” sermaye sınıfının ve Ortaçağcı AKP’gillerin sürekli gündemlerindeydi. Süreç içinde Türk-İş’i iyice kendilerine bağladılar. Hak-İş zaten arka bahçeleriydi. DİSK ise beceriksiz, korkak ve mücadele kaçkını yöneticiler elinde “muhtac-ı himmet dede” haline getirilmişti. Bu sendikalar 1 Mayıs’ta Taksim Mücadelesini de terk etmişken, kendileri açısından uygun olan bu ortamda ÖİB düzenlemelerini 1 Mayıs’tan beş gün sonra yasalaştırıverdiler.
Özcesi AKP’giller; ÖİB ve kiralık işçilik düzenlemeleriyle Ortaçağdan kalma; “amele pazarı”, “dayıbaşılık”, “elçilik” gibi köle pazarlarını meşrulaştırmış oldu.
Bu düzenlemelerle İşçi Sınıfının kazanılmış hakları da ortadan kaldırılacaktır. Kiralık işçilerin sendika, toplu iş sözleşmesi hakları yoktur. Kıdem ve İhbar Tazminatı almaları, Yıllık İzin kullanmaları mümkün olmayacaktır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ücretlerinin dahi garantisi yoktur. Oysa ÖİB açan bir işveren ise hiçbir işletmesel riske girmeden, gazete ilanları ile temin edeceği işçileri kiralayarak, onların sırtından haksız kazanç elde edecektir.
Sonuç olarak; yaşadığımız Kapitalist sömürü ve soygun düzeninde İşçi Sınıfımız, içine atıldığı İşsizlik ve Pahalılık Cehenneminde zaten Ortaçağın Köleleri gibi yaşarken, artık bundan sonra iş bulmak ve evine birkaç lokma ekmek götürmek için işçi simsarlarının elinde tutsak edilecektir. Örgütsüz, sendikasız, güvencesiz bir şekilde; üç gün bir işyerinde, beş gün başka bir işyerinde dolaşıp duracaktır.
Bu yasa ile kişinin temel haklarından olan, çalışma, beslenme, sosyal güvenlik, örgütlenme gibi temel hakları ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle bu yasa uygulanamaz kılınmalıdır. Sendikaların ve diğer İşçi Sınıfı örgütlerinin bu yasaya karşı mücadelesi yürürlükte olduğu sürece de devam etmelidir. Eğer uygulamada bu yasa kabullenilirse, şimdilik getirdikleri dört aylık, sekiz aylık süreleri daha da uzatacakları gibi, süresiz hale de dönüştüreceklerdir. Hatta Kamu işyerleri ve madenleri de bu kapsama alacaklardır.
Bu nedenle yaşamın her alanında örgütlenip bu işçi düşmanı yasalara ve uygulamalara karşı mücadele etmek zorundayız.
Unutmayalım; Örgütsüz Halk Köle Halktır. Örgütlü Halk Yenilmez!