Savaşlar ve Parababalarının olağanüstü kârları… Batı Emperyalistlerinin ikiyüzlülükleri…
M. Gürdal Çıngı
Yanı başımızda, Ukrayna’da bir savaş var.
Görünürde Rusya ile Ukrayna savaşıyor. Ama gerçekte Rusya ile ABD-AB Emperyalistleri ve diğer bilumum emperyalistler arasında bir savaş sürüyor 1 aydır…
Savaş nedir?
Ünlü Alman generali Karl von Clausewitz’in söylediği gibi: “Savaş; Politikanın başka araçlarla devamıdır”.
Yani öncelikle ve genellikle de savaş araçlarıdır. Ordulardan, toplardan, tüfeklerden, tanklardan, uçaklardan, füzelerden, gemilerden ve yine diğer bilumum savaş araç gereçlerinden oluşan mekanizmadır.
Ancak savaş, bunun yanında ve bununla birlikte “başka araçlarla” da veriliyor artık bildiğimiz gibi.
“Başka araçlar” nedir pekiyi?
Ekonomidir, kültür sanattır, turizmdir, dindir, ahlâktır vb.leridir.
Peki Ukrayna’da savaş hangi politikaların sonucu ortaya çıktı?
Başta ABD Emperyalistleri olmak üzere AB Emperyalistlerinin Ukrayna’nın ırkçı, faşist, neonazi liderlerini-ordusunu Rusya’ya karşı kışkırtmasıyla.
ABD; Sosyalist Kamp’ın acıklı çöküşüyle birlikte, Sovyetler Birliği’ni oluşturan devletleri kendi yanına, safına çekmek için olağanüstü bir çaba içine girdi.
Yıllardır gerçekleşmesi için her türlü yolu deneyerek çalıştığı şey nihayet gerçekleşmiş, Sovyetler Birliği dağılmıştı. Böylece dünya tek kutuplu bir dünya haline dönmek üzereydi. Emperyalist Kamp’ın ve onun lideri, ağababası, jandarması, haydut devlet ABD’nin borusu ötecekti tüm dünya üzerinde.
Eski Sosyalist Kamp üyesi devletlerden; Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, Hırvatistan, Romanya değişik zamanlarda AB Üyesi oldular.
Ukrayna da bu sürece katılmak, AB ve NATO’ya girmek istiyordu. Ancak Rusya, buna güvenlik gerekçeleriyle karşı çıkıyordu. İşte ABD, yıllardır Ukrayna’yı kucağa almak için aradığı fırsatı bulmuştu.
Ukrayna’ya kesenin ağzını açtı ABD. Her anlamda bir açıştı bu. Ukrayna’yı NATO’ya alacağını ve Rusya’ya karşı her türlü korumayı sağlayacağını vadetti. Teknolojinin en son sözü silahları vermeye başladı Ukrayna’ya. AB devletleri de aynı tutum içine girdiler. Dolayısıyla Ukrayna’nın faşist yöneticileri; “tamam bu iş oldu. Rusya’nın baskısından kurtuluyoruz. Arkamızı sağlama aldık”, dediler.
Bildiğimiz gibi, bu yönetimler, Soros’un “Turuncu Devrimi”yle iktidara gelmişlerdi çok net ve çok açık bir şekilde.
ABD, Ukrayna savaşıyla birlikte bir taşla birçok kuş vurdu. Belli başlılarını görelim:
ABD; AB’nin de Patronu benim, dedi
1– AB’yi tahakkümü altına aldı. Bir kez daha patronluğunu ilan etti.
Rusya’ya karşı Yaptırımlar uygulamaya koydu ve AB ülkelerini de buna uymaya zorladı.
Örneğin Almanya, Ukrayna’ya silah gönderme konusunda tutuk davranıyordu geçmişinde yaşadığı olaylardan ötürü. Ancak ABD’nin de baskısıyla bunu aştı ve doğrudan silah yardımında bulundu Ukrayna’ya.
Ve; ABD liderliğindeki AB Emperyalistleri ve diğer emperyalist devletler ve onlara bağımlı dünyanın dört bir yanındaki uydu devletler bir bütün halinde Rusya’ya tavır aldılar. Onlar da yaptırımlar uygulamaya, silah yardımında bulunmaya başladılar. Belki de son on yıllardan bu yana Emperyalist Kamp ve uyduları ilk kez böylesine bir bütünlük içinde oldular.
Ukrayna’nın Rusya’ya karışı “güvenlik” nedenleriyle girmek istediği NATO’yu devreye sokmaya çalıştı ABD. Evet, NATO bir bütün olarak davrandı ama bu Ukrayna için yeterli olmadı. Kaç kez NATO’nun devreye girmesini, uçuşa yasak bölge ilan etmesini istemesine rağmen, Batılı Emperyalistler buna cesaret edemediler. Bugün için Rusya ile direkt savaşa girmeyeceğiz, dediler. Bir anlamda yemedi. Cesaretleri yetmedi buna…
Rusya’nın temel taleplerinden birisi ne Ukrayna’dan?
NATO’ya girmeyeceksin! Silahlanmayacaksın! Bana tehdit oluşturmayacaksın!
Ukrayna’nın faşist ırkçı lideri Zelensky ne diyor bu konuda?
NATO üstüne düşeni yapmadı. Bizi kışkırttı ama bizim arkamızda durmadı, diyor değil mi?..
Yani açıkça itirafta bulunuyor.
Dolayısıyla NATO’ya girmemeyi konuşuruz, kabul edebiliriz Rusya’nın bu talebini, diyor.
Kuzey Akım 2 Projesi rafa…
2- ABD, yıllardır isteyip bu zamana kadar başaramadığı şeyi bu vesileyle gerçekleştirdi: Rusya’dan çıkıp Almanya üzerinden Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayacak olan “Kuzey Akım 2” Projesi iptal edildi.
Bildiğimiz gibi, Avrupa’nın yıllık doğalgaz ihtiyacı 400 milyar metreküp. Avrupa, bir anlamda Rusya doğalgazına bağımlı. Rusya, “Kuzey Akım 1” Projesiyle, Almanya üzerinden Avrupa’ya 110 milyar metreküp doğalgaz sevkiyatı gerçekleştiriyor. Ancak Yıllık 110 milyar metreküplük doğalgaz yetmiyordu Avrupa’ya. Miktarı arttırmak için de Kuzey Akım 2 Projesi başlatılmıştı. Bu boru hattıyla ikiye yani 200 küsur milyar metreküpe katlanacaktı doğalgaz sevkiyatı. Bu da tabiî ki ABD’nin işine gelmiyordu hem siyasi hem ekonomik hem de askeri olarak. Ve Almanya’ya bu projeyi iptal etmesi için baskı yapıyordu. Almanya, Ukrayna savaşına kadar direndi ABD’nin bu baskısına. Ama gelinen aşamada artık direnme gücünü yitirdi ve “Kuzey Akım 2” Projesini iptal ettiğini duyurdu savaşın başlamasıyla birlikte.
ABD kazanmıştı!
Hem de ne kazanma!
Kaya Gazı ve ABD’nin üretimde açık ara üstünlüğü…
3- Yine bildiğimiz gibi, ABD, 1981 yılından bu yana çıkarmaya başladığı “Kaya (Shale-Şeyl) Gazı” ile birlikte, petrol ithalatçısı bir devlet olmaktan çıkıp, net olarak petrol-doğalgaz ihracatçısı bir devlet konumuna girdi.
“KAYA GAZI NEDİR?
“Son yıllarda petrol ve doğalgazın alternatifi olarak adından sıkça söz ettirmeye başlayan kaya gazı 4-5 bin metre derinlikteki kaya katmanlarının arasına sıkışmış gaz anlamına geliyor. Gazın açığa çıkması için istenilen derinliğe inildikten sonra kaya katmanları içinde yatay kırılmaların yapılarak yüzeye katkı maddeli basınçlı suyun enjekte edilmesi gerek. Kaya gazı sondajı, klasik petrol ve doğalgaz aramaya göre daha kolay ancak yüzde 50 oranında daha maliyetli bir iş. Bir kuyunun toplam maliyeti 500 bin doları bulabiliyor.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/tum-dunyanin-gozu-bu-gazda-28773#:~:text=%C3%9Clkede%20kaya%20gaz%C4%B1%20%C3%BCretimi%20yap%C4%B1lan,gaz)%20bini%20Amerika’dayd%C4%B1.)
Bir başka anlatımla kaya gazı, doğalgazın kayaçlar içinde oluşmuş halidir.
Kaya gazı rezervleri dünyanın birçok bölgesinde var. 2014 yılı rakamlarına göre, 1.217 trilyon metreküple en çok Çin’de bulunuyor. Sonra 862 milyar metreküple ABD’de bulunuyor. Sonra onları sırasıyla Arjantin, Meksika, Güney Afrika, Avustralya takip ediyor. Türkiye’de de 63,5 milyar metreküp rezerv var. Ancak henüz çıkartılamıyor.
(19.01.2022 tarihli bir habere göre ise Çin açısından son durum şöyle: “ABD Enerji Bilgi İdaresi (EIA) verilerine göre, Çin’in 31,6 trilyon metreküp ile dünyanın en büyük kaya gazı rezervine sahip olduğu tahmin ediliyor.” https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/cin-petrol-sirketi-sinopec-hubey-eyaletinde-105-milyar-metrekup-kaya-gazi-buldu/2479131)
Ancak hem teknolojisinin yeni hem de çıkartma maliyetinin yüksek olması dolayısıyla en çok kuyuya sahip olan ülke ABD. Yine 2014 yılı rakamlarına göre, ABD’nin 1000 kuyusu var. Çin’in ise sadece 10. Avrupa’da 187 milyar metreküple en çok Polonya’da var. Burada açılan kuyu sayısı ise 34. (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/tum-dunyanin-gozu-bu-gazda-28773)
Kaya gazı üretiminde öncü olan ABD’nin 2000 yılındaki 9 milyar m³ üretimi, 2011 yılında 222 milyar m³ olmuştur. 2014 yılında da 230 milyar m³ üretimle en büyük paya sahip ülke konumuna yükselmiştir.” (http://www.geoced.org/arsiv/sayi8/ – 8. SAYI (KIŞ/ARALIK 2020)
E, bu kadar yüksek maliyetlerle yatırım yapılıp üretiliyorsa, kaya gazı çıkarılıyorsa, bu satılacak demektir…
Satılmayacak, kâr getirmeyecek bir ürünü hangi Parababası üretir babası hayrına?
Üretmez tabiî ki. O zaman satılacak.
Nerede?
Başta, üretimin yapıldığı ABD’de.
Satılıyor da. Böylece ABD’de petrol fiyatları ucuzladı eskiye göre. Ve bu üretim dalında binlerce işçi çalışmaya başladı. Tabiî sadece üretimde değil, depolama ve dağıtımda da işçiler çalışmaya başladı. ABD’nin yeni bir üretim alanı doğdu böylece. İşsizlik bir nebze de olsa azalmış oldu.
Tabiî bu dünya petrol piyasasını da etkiledi. ABD, Ortadoğu petrollerine bağımlı, petrol ithal eden bir ülke olmaktan çıktı. Tam aksine, yukarıda da söylediğimiz gibi petrol-doğalgaz-kaya gazı ihraç eden bir ülke konumuna girdi ya da yükseldi.
Peki sadece ABD pazarı yeter miydi bu alanda milyarlarca dolarlık yatırım yapan ABD Parababalarına?
Yetmezdi tabiî ki.
O zaman yeni pazarlar bulunacaktı!
En büyük Pazar neresiydi şu anda?
Avrupa.
Dolayısıyla başta en büyük Pazar olan Avrupa’ya girilmesi lazımdı.
Ama Avrupa pazarını, yakın coğrafya olması nedeniyle yani daha ucuza satın alınabildiği için Rusya kapatmış durumdaydı.
O zaman ne yapılıp edilecek, Rusya pazardan uzaklaştırılacaktı, uzaklaştırılmalıydı.
Bu o kadar kolay mıydı?
Değildi tabiî ki.
Avrupalı Parababaları da aptal değildi ya… Onlar da yaptıkları üretimi daha kârlı hale getirmek için ucuz olanı tercih ediyorlardı ve edeceklerdi.
Buna bir çare bulmalıydı ABD’li Parababaları, kendi çıkarlarını koruyan ve sağlayan bir araç olan Devletleri eliyle.
İşte Ukrayna Savaşı’yla ABD Parababaları bunu başardı.
ABD, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başladı birçok alanda. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi, Rusya gazının Avrupa Devletleri tarafından alınmasının engellenmesi ve buradan ortaya çıkacak ihtiyacın ABD gazıyla tamamlanması oldu. ABD, zaten yılda 22 milyar metreküp gaz satıyordu Avrupa’ya. Şimdi bir anda 15 milyar metreküp gaz daha satmak üzere anlaşma yaptı. Tabiî ki bu miktarlar artarak devam edecek. Bu 15 milyar metreküplük satım, Avrupa’nın Rusya’dan aldığı LNG miktarını da karşılamış olacak.
Uluslararası Gaz Birliği’nin (IGU) verilerine göre, Rusya, geçen yıl Avrupa’ya toplam 155 milyar metreküp doğalgaz sevkiyatı yaptı. Bunun 140 milyar metreküpü boru hatlarıyla iletildi. Geriye kalan 15 milyar metreküplük kısım ise gemilerle LNG (Liquefied Natural Gas-Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) olarak sevk edildi.
Bu şekilde (doğalgazın içerisindeki kirliliği arındırarak atmosferik basınçta yaklaşık olarak -163 derecede yoğunlaştırılmasıyla) sıvılaştırılan gazın hacmi 600 kat azaltılmış olur. Böylece de gemilerle taşınması olanaklı hale gelir.)
Bu söylediklerimizin özetini şimdi ABD’nin yeni Başkanı Biden’dan okuyalım. Biden 8 Mart günü, şunları söyledi:
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, ABD’nin Rusya’dan petrol ithalatını yasakladığını duyurdu. Biden’ın bu açıklamasının ardından gözler küresel piyasalara çevrildi, Brent tipi ham petrolün varil fiyatı 132 dolara yükseldi.
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar zincirine yeni bir halka daha ekledi. ABD Başkanı Joe Biden bugün TSİ 19:25’te başlayan konuşmasında, ülkesinin Rusya’dan petrol ithalatını yasakladığını duyurdu. Yasağa petrolün yanı sıra sıvılaştırılmış doğalgaz da dahil edildi.
“Biden, ABD’nin Putin’in savaşını hiçbir şekilde desteklemeyeceğini ve saldırılara karşı adımlar attıklarını söyledi ve Rusya’dan hem petrol hem de doğalgaz ithalatını yasakladığını açıkladı:
“Avrupa’daki müttefik ve ortaklarımız belki bu noktada bize katılamayabilir. Avrupalı ülkeler bu kaynağa daha bağımlı. Biz aksine net ihracatçı pozisyonundayız. Onlar bu adımı atamasa bile bizim Rusya enerjisinin üstünde çalışmalarımız devam edecek.” (https://medyascope.tv/2022/03/08/abd-rusyadan-petrol-ve-dogalgaz-ithalatini-yasakladi/)
Ancak Biden, bu yaptırımla birlikte yükselen petrol fiyatlarını dengelemek, Avrupalıların sızlanmasını ve tavır almasını önlemek için, zaten bol miktarda bulunan petrol ve doğalgazlarının stoklarından günlük 1 milyon varilin satışını serbest bırakarak fiyatların düşmesini sağladı geçici olarak, geçtiğimiz günlerde.
Kısacası, ABD, Avrupa’ya doğalgaz satışını arttırdı. Böylece Avrupa bu kez de ABD gazına bağımlı hale geldi…
Bu konuyu şimdilik bu kadarla noktalayalım. Konumuz açısından yeterlidir yazdıklarımız sanırız.
Silah Tekelleri varsa, Savaşlar Kaçınılmazdır!
3- Silah şirketleri, satışlarında patlama yaşadılar. Dünyanın açık ara en fazla silah üreten ve satan ülkesi ABD’nin Silah Tekelleri, kârlarına kâr kattılar.
Yani Ukrayna savaşı durup dururken Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlamadı.
Aksine, Rusya’yı kuşatmak için her türlü yolu deneyen, uygulamaya sokan ABD’nin-ABD Parababalarının (silah-petrol-kaya gazı, banka vb. vb… Tekelleri tarafından) kışkırtmaları sonucu bu savaş başlamış oldu.
Ve her savaşta olduğu gibi bu savaşta da silahlar kullanılıyor. Hem de en acımasız bir biçimde. Yüzlerce kilometre uzaktan, uçaklardan ya da gemilerden ateşlenen füzeler, omuzdan ateşlenen füzeler, Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA’lar), tanklar, toplar, tüfekler vb.leri…
Antika Tarihteki “Kahramanlık Çağı” artık geride kaldı…
Bildiğimiz gibi, ünlü Rus yazar Anton Çehov’un tiyatro oyunlarına ilişkin bir kuralı vardır: Eğer bir tiyatro oyununda sahnede silah varsa, o silah mutlaka patlamalıdır, diye. Yani oyunun şu ya da bu sahnesinde ama mutlaka o silah patlar!
Eğer Silahlar, savaş araç gereçleri üretiliyorsa ve bunları üreten ve bunlardan devasa kârlar elde eden Silah Tekelleri varsa, o silahlar mutlaka patlar ve Silah Tekelleri o patlamayla birlikte kârlarına kâr katarlar. Hem de her savaştan daha da büyüyerek, güçlenerek ve yeni yeni silahlar üreterek çıkarlar. Bu, eşyanın doğası gereğidir.
Bakın Almanya Başbakanı ne diyor:
“Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Federal Meclis’te düzenlenen özel oturumda yaptığı konuşmada, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından savunma harcamalarını artırma kararı aldıklarını belirterek, ‘Savunma harcamaları için 100 milyar euroluk özel bir fon kuruyoruz. Fonları gerekli yatırımlar ve silahlanma projeleri için kullanacağız.’ dedi.” (https://tr.euronews.com/2022/02/27/almanya-savunma-harcamalar-icin-100-milyar-euroluk-ozel-fon-kuruyor)
Peki dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısı ülke hangisidir?
Tek sözcükle: ABD!
ABD’nin sadece 5 şirketinin 2019 yılındaki satış rakamı: 166 milyar dolar!
Önce sadece birkaç başlık aktaralım medyadan:
“ABD istediğini alıyor; AB’ye gaz ve silah satışında rekor artış”,
“Amerikan ‘silah tüccarları’ Avrupa’da bayram etti: ‘ABD kazanç sağladığı krizin uzamasını ister’”,
“Savaşın kazananı silah tüccarları”,
“ABD, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizi sürekli pompalıyor, Silah tüccarlarının avuçları kaşınıyor”.
Okuduğumuz bu başlıklar bile aslında yeter artar. Ancak söylediklerimizi somutlamak için birkaç rakam verelim:
“Dünyada silah satışları arttı: ABD birinci sırada
“(…)
“Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan yıllık rapora göre küresel silah satışları 2019’da yüzde 8,5 oranında artış gösterdi.
“SIPRI dünyanın önde gelen 25 silah üreticisi şirketin verilerini mercek altına aldı.
“Buna göre söz konusu 25 şirketin toplam cirosu 361 milyar dolar (yaklaşık 300 milyar euro) olarak belirlendi.
“Pazartesi günü Stockholm’de açıklanan raporda, dünya genelinde en fazla silah satışını 12 şirket ile ABD’nin gerçekleştirdiğine işaret edildi. Buna göre 2019 yılında dünya genelinde satılan toplam silahların yüzde 61’i ABD’de üretildi. Sadece Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon ve General Dynamics fabrikalarında üretilen silahların toplam satış bedeli 166 milyar dolar (136 milyar euro) oldu.
“(…)
“SİPRİ’nin hazırladığı listede yer alan 6 Batı Avrupalı silah üreticisinin ise silah piyasasındaki yerinin yüzde 18 olarak saptandığı belirtildi. Bu şirketler İngiltere, İtalya ve Fransa’da bulunuyor. Almanya’dan silah üreticileri ise 25 şirketin sıralandığı listede tek başına yer almadı. Alman iştirakli Airbus listede bulunuyor. Buna karşın Almanya’nın en büyük silah fabrikası Rheinmetall 2019’da cirosunu 3,9 milyar dolar (yaklaşık 3,2 milyar euro) artırdı.” (https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnyada-silah-sat%C4%B1%C5%9Flar%C4%B1-artt%C4%B1-abd-birinci-s%C4%B1rada/a-55842497)
Rusya’yı şeytanlaştıran ABD’nin kışkırtmaları sonucu, AB ülkeleri de hızla ve çok büyük rakamlarda silah alıyorlar ABD’li şirketlerden. Bu gerçekliği, somut rakamlarla 18 Mart tarihli haberden okuyalım:
***
“Amerikan ‘silah tüccarları’ Avrupa’da bayram etti: ‘ABD kazanç sağladığı krizin uzamasını ister’
“Rusya’nın Donbass bölgesinde bulunan Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin talebiyle başlattığı operasyonu fırsata çeviren ABD, Avrupa …
“Rusya’nın Donbass bölgesinde bulunan Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin talebiyle başlattığı operasyonu fırsata çeviren ABD, Avrupa ülkelerine milyarlarca dolarlık silah satışı yapmaya hazırlanıyor. Avrupa ülkeleri savunmalarını güçlendirmek isterken ABD’li savunma sanayii firmaları siparişleri yetiştirme derdine düştü.
“150 milyar euroluk rekor savunma bütçesi açıklayan Almanya’nın Savunma Bakanı Christine Lambrecht, ABD’nin silah devi Lockheed Martin’den 35 adet F-35 satın alınacağını duyurdu. Bu uçakların, Alman Hava Kuvvetleri’nin Amerikan atom bombalarını taşıma kabiliyetine sahip olan Tornado savaş uçaklarının yerini alması bekleniyor. Savunma Bakanı Lambrecht de “nükleer katılım görevini ifşa etmek üzere” F-35’lerin satın alım sürecinin başlatıldığını açıkladı. NATO’nun nükleer caydırıcılık ilkesi uyarınca “nükleer katılım”, üye ülkelerin gerekli durumlarda atom bombası taşıma kapasiteli savaş uçaklarıyla harekete geçebilmesini öngörüyor. Almanya’nın almayı planladığı 35 adet F-35 savaş uçağının maliyetinin yaklaşık 4 milyar euro olacağını belirtiyor. Bunun yanı sıra işletme maliyetleri ve askeri tesisleri uyumlu hale getirme faaliyetleri için de yüksek bir bütçe gerekiyor.
“Öte yandan Reuters’in kaynaklarına dayandırdığı haberine göre Berlin, ABD’nin sadece F-35’leri ile ilgilenmiyor aynı zamanda balistik füzelere karşı savunma sistemleri de almak istiyor. Bu kapsamda yine Lockheed Martin’in Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemi (THAAD) gündemde. Öte yandan İsrail’in Iron Dome (Demir Kubbe) sistemi de konuşuluyor. Bunun yanı sıra Almanya’nın ağır sınıf yük taşıma helikopteri ihtiyacı için de Lockheed Martin’in CH-53K King Stallion’u ve Boeing’in BA.N H-47 Chinook’u başı çekiyor.
“Doğu Avrupa, ABD kapısında
“Polonya Savunma Bakanlığı Silahlanma Dairesi Sözcüsü Yarbay Krzysztof Platek de önceki gün ABD’li General Atomics üretimi MQ-9 Reaper insansız hava sistemlerinin ilk partisini acilen tedarik etmeyi planladıklarını açıkladı. Ayrıca ABD, Polonya’ya 250 adet M1A2 SEPV3 Ana Muharebe Tankı (AMT) satışını içeren olası bir yabancı askeri satışı onaylama kararı aldı. Edinilen bilgiye göre satış bedeli yaklaşık 6 milyar doları buluyor.
“Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Werner Iohannis de ABD’nin F-35 uçaklarıyla yakından ilgilendiklerini açıkladı.
“Reuters ise haberinde pek çok Doğu Avrupa ülkesi’nin ABD’nin Ukrayna’ya verdiği Stinger uçaksavarı ve Javelin tanksavarıyla ilgilendiğini yazdı. Stinger’ı ABD’li Raytheon, Javelin’i Raytheon ile Lockheed Martin ortak üretiyor. Raytheon yöneticisi Tom Laliberty, şirket olarak, Javelin ve Stinger’ın tükenen stoklarını yenilemek için acil ihtiyacın farkında olduklarını söyledi.
“ABD’li şirketlerin hisseleri değer kazandı
“Bu süreçte Almanya, İsveç ve Danimarka gibi ülkeler savunma bütçelerini katlarken silah satış potansiyelinin artmasından ötürü, ABD’li şirketler Lockheed Martin’in hisseleri yüzde 8.3, Raytheon hisseleri yüzde 3.9 oranında değer kazandı. Reuters’ın haberinde Avrupalıların taleplerine yetişebilmek için ABD üretimi silahların satışını ve tedarikini hızlandırmak amacıyla Pentagon’un Edinme ve İdame Ofisi’ni yeniden kurduğu da belirtildi.
“Avrupa’nın silah ithalatındaki artış
“Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yayınladığı rapora göre dünyada silah ithalatında en büyük artış Avrupa’da gerçekleşirken, 2017-2021’de Avrupa devletlerinin silah ithalatı 2012-2016’ya kıyasla yüzde 19 arttı ve küresel silah transferlerinin yüzde 13’ünü oluşturdu. Avrupa’nın en büyük silah ithalatçılarını ise İngiltere, Norveç ve Hollanda oluşturdu. Almanya’nın ABD’den alacağı bu sistemlerle 2022’de ilk sıralara yerleşmesi bekleniyor.” (https://hepcanli.com/amerikan-silah-tuccarlari-avrupada-bayram-etti-abd-kazanc-sagladigi-krizin-uzamasini-ister/)
***
Sadece ABD’li silah tekelleri değil kârlarına kâr katan. Örneğin 18 Mart tarihli habere göre:
“Alman silah üreticisi Rheinmetall, “sipariş patlaması” için hazırlanıyor
“(…)
“Ukrayna-Rusya arasındaki savaş, Avrupa’daki hükümetlerin savunma harcamalarını artırmaya teşvik ederken, Alman silah üreticisi Rheinmetall, satışlarının bu yıl organik olarak yüzde 15 ile 20 oranında artmasını beklediğini bildirdi.
“(…)
“Rheinmetall Üst Yöneticisi (CEO) Armin Papperger, artan siparişleri üretebilmek için Almanya, İngiltere ve Avustralya’da gelecek yılın ortasına kadar 1.500 ile 3 bin kişinin daha istihdam edileceğini bildirdi.
“Almanya’da 5 fabrikaya sahip Rheinmetall, yaklaşık 24 bin kişiye istihdam sağlıyor. Ayrıca, Alman şirket Kanada, ABD, İngiltere, Avusturya, İsviçre, İtalya, Macaristan, Güney Afrika ve Avustralya’da üretim yapıyor.
“Rheinmetall, mühimmatın yanı sıra, tank, zırhlı nakliye araçları, silahlar ve uçaksavar sistemleri üretiyor.
“(…)
“Bu arada, Rheinmetall hisseleri Ukrayna -Rusya savaşında yüzde 60’tan fazla değer kazancıyla 164,10 avroya çıkarak zirveye ulaştı.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/alman-silah-ureticisi-rheinmetall-siparis-patlamasi-icin-hazirlaniyor-1917076)
Gördüğümüz gibi, başta ABD’li Silah Tekelleri olmak üzere, Avrupalı Silah Tekelleri de kârlarına kâr katıyorlar. Hem üretimlerini hem de satışlarını katlayarak arttırıyorlar.
Dünyanın en büyük 100 silah şirketinin silah ve askeri hizmet satışları, 2020’de bir önceki yıla göre reel olarak yüzde 1,3 artışla 531 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaşıyor.
Savaş esnasında atılan sadece bir füze, yüz binlerce dolar kazanç demektir, silah tekelleri için. Öreğin Javelin füzesinin bir atımı 175 bin dolara mal oluyor.
Bu ne büyük bir rakamdır… Bu ne büyük bir kâr kapısıdır… Dolayısıyla hangi silah tekeli, bu kapının, bu kâr kaynağının kapanmasını ister?
Elbette istemez.
Ve elbette daha çok savaş çıkmasını ister bu tekeller. Sadece istemekle kalmazlar, gizli-açık her yolu kullanarak, her aracı mubah sayarak savaşları kışkırtırlar. Çünkü onların gözü, kârdan, vurgundan başka bir şey görmez. Savaşlarda binlerce, on binlerce, milyonlarca insan ölmüş yaralanmış, sakat kalmış, ülkeler harap olmuş, yanmış yıkılmış, milyonlarca insan mülteci durumuna düşmüş; onları asla ilgilendirmez. Onlar sadece kendi aşağılık çıkarlarını düşünürler…
Medyada görüyoruz, Emperyalist Kamp ülkeleri başta ABD ve AB olmak üzere Ukrayna’ya sürekli olarak her türden silah araç gereçleri gönderiyorlar.
Bu devletler, bu silahları babalarının hayrına vermiyorlar elbette. Rusya’ya karşı olan tutumları, düşmanlıkları ayrı şey. Bu silahların karşılığını Ukrayna’dan mutlaka alacaklar. Dün aldılar, bugün yardım diye veriyorlar, yarın yine alacaklar karşılığını… Hem de her türlü alacaklar…
İkiyüzlü ABD, ikiyüzlü AB
ve kandırılan halklar
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi, Emperyalist Kamp, Rusya’ya karşı askeri alan dışında tümüyle bir saldırıya geçti. Siyasi, ekonomik, kültür, spor, bilim, müzik vb. akla gelebilecek bütün alanlarda.
O ABD ve Avrupa ki, “Demokrasinin ve İnsan Haklarının Beşiğiyiz” diye övünür; “Demokrasiyi ve Hukuk normlarını esas alırız” der; “Özgürlükler ülkeleri” olduklarını söylerler. Görünürde bu kutsal değerlere sahip çıkarlar. Oysa gerçekte yaptıkları, tüm bu kutsal değerlerin karşıtıdır. Dünyadaki tüm kötülükler bunlardan kaynaklanır. Sömürü ve zulüm bunlardadır, işgal ve yağmacılık bunlardadır, halkları soykırıma uğratmak bunlardadır…
Ve işlerine geldiğinde, hukuku da, demokrasiyi de, insan haklarını da, eşitlik ve özgürlükleri de ayaklar altına alırlar. Sadece şu günlerde Rusya’ya uyguladıkları “yaptırım”lara bakar mısınız bir…
Ekonomik yaptırımları saymayalım. Aşağı yukarı ekonominin her dalında (bankaların, şirketlerin ve kişilerin mal varlıklarının ve faaliyetlerinin dondurulmasından kredi kartlarının kullanılmasına, neredeyse her türlü ürünün; otomobilden cep telefonlarına vb.lerinin ihracatının ve ithalatının, her alandaki teknoloji transferinden kargoların gönderilmesine ve alınmasına, giyim mağazalarından oyuncak mağazalarının kapatılmasına kadar) yaptırım uyguladılar.
Putin ve üst düzey yöneticilerin, Duma Üyelerinin Batı ülkelerindeki mal varlıkları donduruldu, vizeleri iptal edildi. Seyahat yasakları getirildi.
Batı ülkelerinin hava sahaları Rus uçaklarına kapatıldı.
Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı olarak bilinen büyük hadron çarpıştırıcısına ev sahipliği yapan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN), Rusya’nın gözlemci statüsünü askıya aldığını ve Rusya ile olan tüm işbirliğini sonlandırdıklarını duyurdu.
Almanya ile Rusya arasındaki ortak projenin bir ürünü olan uzay teleskobu eROSITA Almanya tarafından güvenli moda alındı. Yani teleskop şu an veri almıyor.
Rus medyasının Batı ülkelerindeki faaliyetleri durduruldu.
Batılı film şirketlerinin filmlerinin Rusya’daki gösterimleri durduruldu.
Avrupa Yayın Birliği (EBU), Mayıs ayında düzenlenecek 2022 Eurovision Şarkı Yarışması’na Rusya’nın katılamayacağını duyurdu.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) ve Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA)’sına, Uluslararası Paten Birliği (ISU)’dan Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB)’sına, Uluslararası Kedi Federasyonu’na kadar bütün spor kurumları yasaklar getirdiler Rus sporcularına. Rus kedilerinin yarışmalara katılması yasaklandı.
Bunlar; hani neyse, olabilir denilecek şeylerdi.
Ama aşağıda okuyacaklarımız asla olmaması gereken şeylerdi. Ama oldu. Yaptılar. Uyguladılar yasakları. Ve böylece de bütün o kültürlü, özgürlükçü, eşitlikçi Avrupa cilası döküldü. Gerçek, iğrenç içyüzleri ortaya çıktı.
Münih Filarmoni Orkestrası şefi Valery Gergiev’e işgali kınaması için süre verildi. Sürenin sonunda tepki göstermeyen Gergiev, görevinden alındı.
İtalya’daki Milano-Bicocca Üniversitesi, Yazar Paolo Nori’nin Dostoyevski üzerine vereceği dersi iptal etti. Üniversite, kararın gerekçesini “polemiklerden kaçınmak” olarak açıkladı.
Bazı ülkeler Dostoyevski’nin kitaplarını müfredatlarından çıkardı. Netflix, Anna Karenina romanını filme çekmeyi durdurdu. Yunanistan, Bolşoy’un Kuğu Gölü Balesi’ne yasak getirdi.
İngiltere, başkenti Londra’da yer alan Kraliyet Operası (Royal Opera House), dünyanın en eski ve prestijli bale topluluklarından biri olan Moskova Bolşoy Balesi’nin planladığı gösterileri iptal ettiğini açıkladı.
İngiltere’deki Wolverhampton Grand Theatre ve Royal & Derngate tiyatroları, Sibirya Rus Devlet Balesi’nin gösterilerini iptal etti.
İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti Dublin’deki Helix Tiyatrosu, Ukrayna halkıyla dayanışmak için Moskova Kraliyet Balesi’nin Kuğu Gölü performansını iptal etti.
Kısacası, müzikten edebiyata, heykelden tiyatroya, sinemaya insanlığın ortak mirası haline gelen eserler, yazarlar yasaklanabildi.
Bunların yaptığını Hitler yapmadı. Mussolini yapmadı. Onlar bile bu kadarına cesaret edemediler. Bu kadar açık düşmediler. Ama bunlar gözlerini öyle kararttılar ki, ABD’si, Fransa’sı, İngiltere’si, Almanya’sı, Hollanda’sı, Kanada’sı, politik liderleri, ekonomik örgütleri, sanat kurumları, spor kurumlarıyla hepsi birden ve tek cepheden harekete geçtiler. Yasaklar koydular. Abluka uyguluyorlar.
Dostoyevski’yi yasaklamak, Çaykovski’yi yasaklamak ne demek yahu!
Bir yazarın Dostoyevski üzerine vereceği dersi iptal etmek ne demek yahu!
“İşgali kına”, “kınamazsan defol!” demek ne demek yahu!
Hangi kitapta yazıyor bu!
Gözlerini karartarak bütün bunları nasıl yapabildiler?
Çünkü siyasi ve ekonomik çıkarları tehlikeye girdi. O yüzden yüzlerindeki maskeleri çıkartıp atmak zorunda kaldılar. İçyüzlerini ortaya seriverdiler…
Ukraynalı Göçmenlerin görüntülerini sürekli yayımlıyorlar medyalarında.
Peki Irak’taki, Libya’daki, Suriye’deki göçmenler için ne yaptılar bu emperyalist devletler?
Sınırlarına tel örgüler, duvarlar çektiler. Onları Akdeniz’in soğuk sularına ittiler. Polonya’da 240-300 arası göçmeni öldürdüler daha geçtiğimiz aylarda.
Derilerinin rengine baktılar, ırklarına baktılar, dinlerine baktılar…
Daha gerilere, tarihlerine gitmeyelim, Afrika’da, Amerika’da, Asya’da, Ortadoğu’da yaptıklarına gitmeyelim; Irak’ta, Libya’da, Suriye’de işgalleri kim gerçekleştirdi?
Bir tek Yugoslavya’yı 7 devlete kim böldü?
Uzatmayalım. Batılı Emperyalistlerin yüz yıldır dünya üzerinde yaptıkları, gerçekleştirdikleri katliamlarını, haksızlıklarını, adaletsizliklerini, zalimliklerini, zulümlerini saymaya kalksak ciltler doldurur…
Neyse ki, aşağıda okuyacağımız gibi, onların yüzlerine suçlarını haykıran namuslu, cesur insanlar da var yeryüzünde, tıpkı bizler gibi…
Okuyalım 22 Mart tarihli haberi:
“Yazar, Bakan’ın toplantısını bastı: Utanın
“Kanadalı solcu yazar Yves Engler, Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly’nin toplantısını bastı. Yazar, “NATO’ya hayır! Savaşa hayır!” sloganları attı ve “Nazileri eğitmeyi bırakın! Utanın kendinizden!” dedi.
“Kanadalı solcu yazar ve aktivist Yves Engler, Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly’nin düzenlediği toplantıyı bastı. Yves Engler, o anları videoya kaydetti. Melanie Joly’nin korumaları, yazara müdahale etti.
“Yves Engler, Kanada Dışişleri Bakanı’na şunları söyledi:
“Savaşı kışkırtmayı bırakın. Silah göndermeyi bırakın. Neden Kiev’i, Minsk anlaşmasına uymaya zorlamadınız? NATO’ya hayır. Utanın kendinizden. Bizi 3. Dünya Savaşı’na itekliyorsunuz. Utanın kendinizden. Savaşa hayır. Kışkırtmaya hayır. Silah göndermeyi bırakın. Nazileri eğitmeyi bırakın. Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı vekâlet savaşında kullanmayı bırakın. NATO’ya hayır. (Fransızca savaşa hayır diyor) Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı kukla olarak kullanmayı bırakın. Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı vekâlet savaşında kullanmayı bırakın! Savaşa hayır! NATO’ya hayır.” (https://odatv4.com/dunya/yazar-bakan-in-toplantisini-basti-utanin-233119)
Böyle insanlar olduğu için umutluyuz gelecekten biz!
Böyle insanlar bizim umudumuzu her zaman diri tutmamıza neden oluyor!
Ve bir gün, ama mutlaka bir gün bu kanlı zalimlerin düzenini yeryüzünden kaldıracağız. Onları bütün kötülükleriyle Tarihin tozlu sayfalarına göndereceğiz!
Ve büyük bir sosyalist aile olarak; eşit, özgür ve kardeşçe yaşayacağız bu güzelim dünyada!