TTB Kongresi’nde olumlu bir değişim olamadı…
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Türk Tabipleri Birliği (TTB), doktorların meslek örgütü. Ülkemiz tarihinde doktorlar, ülkemizin önemli aydın kesimlerinden birini oluşturmuştur. TTB kuruluş amaçları itibarıyla doğrudan halkın sağlığı ile İlgilidir. Doktorların mesleki uygulamalarını esas olarak TTB ve Tabip odaları düzenler. 12 Eylül 1980 Faşist Darbesinden sonra kamuda çalışan hekimlere üyelik zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu durum, TTB’nin yetki ve sorumluluklarını ortadan kaldırmamıştır. TTB kendisine üye olmayan doktorlardan sorumludur. Onların uygulamalarını kamu adına denetlemekle yetkilidir.
12 Eylül Faşist darbesi öncesinde, TTB öne çıkan demokratik kitle ve meslek örgütlerinden biriydi. 12 Eylül yönetimi iki yıl TTB’nin faaliyetlerini sınırladı. Daha sonra kamuda çalışanlara üye zorunluluğunu kaldırdı. Burada hedef, TTB örgütlülüğünü zayıflatmak dağıtmaktı. O yıllarda TTB Başkanı olan Nusret Fişek idam cezalarının kaldırılması için büyük bir mücadele vermiştir. 1980 sonrası demokrasi ve hak arama mücadelesinde TTB hep en önlerde olmuştur. TTB, 1991 ve 2001’de AB-D Emperyalistlerinin Irak’a saldırısına karşı çıkan kitle örgütlerinin en önde olanlarından biridir.
Ülkemizin sol cephesinde olan ciddi savrulma, bu yıllardan sonra TTB’yi de etkilemiştir. 2010 yılında yargı bağımsızlığını kaldıran anayasa halk oylamasında, “Yetmez Ama Evet”çilerin baskısı nedeniyle, TTB “Hayır” cephesinde yer alamamıştır. Sonraki süreçte “Sahte Barış” sürecine destek verilmiştir. CIA tezgâhı olan Ergenekon ve Balyoz Operasyonlarında AKP iktidarı yanında saf tutulmuştur. Vesayet rejimi diye diye, elde olan demokratik kazanımların adım adım ortadan kaldırılmasına ses çıkartılmamıştır. Suriye Savaşının başından beri AB-D Emperyalistlerinin Suriye Halklarına saldırısına karşı bir duruş gösterilmemiştir. Genel bir savaş karşıtı söylem, barış istiyoruz söylemleri geliştirilmiştir. Kezlerce eleştirmemize rağmen, “Savaş kimin savaşı?”, “Barış kimlerin barışı?” sorularının cevabını alamamışızdır. Anladığımız; Ortadoğu’da istenen barış Amerikan Barışı (Pax-Americana)’dır.
Son 20 yılda, TTB yönetimi kendini hep solda tanımlamasına rağmen AB-D Emperyalizmine eylem ve söylem olarak tek laf edemez durma gelmiştir. TTB kongrelerinde, yönetime karşı muhalif olarak, Bin Kalıplı Perinçekgiller önderliğinde, kendini TTB yönetimi çizgisinde görmeyen fakat soldayım diyenler, MHP ve AKP çizgisindekiler ortak listeler çıkartmışlardır. Seçim sırasında bir araya gelen bu gruplardan meydana gelen 2018 seçimlerinde bu grup 200 oy, Yönetim grubu da 250 oy almıştır.
TTB içinde yönetimi yalnızca biz Halkçı Doktorlar cepheden eleştirdik. TTB yönetimlerinin antiemperyalist ve antifeodal ilkelerden vazgeçtiğini açıkça ortaya koyduk. TTB Laikliği de açıktan savunamıyor. Eylül 2012’de KESK ile ortak yapılan 4+4+4 medrese eğitimi düzenine karşı yapılan mitingde, bildiriler ve afişlerde laik eğitimi savunan cümleler bile yoktu. Sloganlardan laiklik çıkarılmıştı.
Halkçı Doktorlar olarak 2016 ve 2018 kongrelerinde, fikirlerimizi grup olarak ortaya koyarak liste oluşturduk. Çok oy alamasak bile doğrudan eleştirilerimizi yaptık.
Geçen hafta TTB 74. Büyük Kongresi yapıldı. Kongrede üç grup yarışmış oldu. İllerde yapılan seçimlere göre zaten yönetimde olan “Etkin Demokratik TTB” Grubunun kazanması kesindi. Etkin Demokratik TTB Grubu kendi içinde önseçim yapmıştı. Bu grup içinde önseçim yönteminden rahatsız olanların bir kısmı, kongreye gelmedi. Grup içinden yönetimin yanlışları üzerine yazılar yazan, konuşmalar yapanlar oldu. AKP, MHP ve Perinçekgiller’in desteklediği “Bağımsız Hekimler” Grubu 2. oldu.
Bizler de bu kez, Perinçekgiller, AKP ve MHP ve Etkin Demokratik TTB dışındaki doktorların oluşturduğu “Çağdaş Hekimlik” Grubuyla birlikte davrandık. Grup olarak 3. olduk. Böyle bir üçüncü grubun oluşturulması önemliydi. Antiemperyalist, Antifeodal ilkleri savunan bir grup olarak kongrede yer almış olduk.
TTB’nin geleceği açısından Çağdaş Hekimlik Grubunun sürekliliği önemli. Hekimler kendilerini örgüt içinde hissetmiyorlar. Sendika ve TTB örgütlülüğü arasındaki farklar da pek çok doktor arkadaşımız tarafından değerlendirilmiyor. Doktorları mesleki anlamda bir araya getirecek, ekonomik-demokratik haklarını savunacak bir örgüt olmalı TTB. Tüm doktorların zorunlu üyeliği mutlaka sağlanmalı. Doktorluk özünde sosyal bir meslek. Doktor halkını, memleketini, dünyayı bilmek, değerlendirmek zorunda. Bireycil hırslardan kurtulup, toplumcul davranan doktor mesleğini en iyi yapan doktordur.
Meslek Örgütümüz dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu koşullardan çok ciddi etkilenmektedir. Ekonomik ve sosyal sıkıntılar doktorları zora sokmaktadır. Tüm bu koşullar içinde meslek örgütümüze sahip çıkmak zorundayız. TTB yönetimi her geçen yıl, doktorlardan ve memleketin asıl sorunların uzaklaşmaktadır. Bu kongrede olumlu bir değişim yaşanmamıştır. Bundan sonra il tabip odalarından başlayarak, mesleğine sahip çıkan, laikliği açıktan savunan, AB-D Emperyalizminin bölgemizdeki operasyonlarına karşı duran bir TTB yaratmalıyız.