Site rengi

Tasarım

Yolun sonu göründü Tayyip…

13.09.2024
352
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Eee, doğa kanunu bu. Hiçbir şey sonsuz değil. Ne insan hayatı sonsuz, ne de yanlış, haksız politikalar sonsuz.

Bir gün geliyor, insan ömrü de sonlanıyor, yanlış politikalar da sonuçlanıyor.

Senin ki de öyle Tayyip. İnsan ömrün henüz sonuçlanmadı. Ne zaman sonuçlanır, onu bilmiyoruz. O ne bizim ne senin elinde. Azrail gelip can talep eyleyince yapacağın bir şey yok. Onu geri çeviremiyorsun… Yaptığın haksızlıklar, hukuksuzluklar, vicdansızlıklar, acımasızlıklar, zalimlikler hırsızlıklar, vurgunlar, yalanlar dolanlar ortada dururken; Allah gecinden versin de diyemiyoruz işin doğrusu…

Ama ya siyasi ömrün?

İşte o, uyguladığın yanlış politikalar nedeniyle sonuna geliyor. Hem de bağıra çağıra geliyor. Ve o da Azrail gibi; geri çevrilemeyecek… Bunu biliyorsun sen de. Ama artık elinden bir şey gelmiyor. Gelemiyor. Rüzgâra yakalanmış kuru bir yaprak gibi gelen sonunu bekliyorsun.

Son aylarda yapmak zorunda kaldıkların bunun somut göstergesi. Gerçi medya gücün sayesinde bunları kısmen da olsa gizlemeyi başarıyorsun ama; senin de çok iyi bildiğin gibi; Gerçeğin, bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Ve o gerçek oportada duruyor…

Birinci gerçek ne?

Irak’la İmzalamak Zorunda Kaldığın ve İçeriğini Gizlediğin Anlaşma

Tamam, 15 Ağustos’ta, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı internet sayfasında, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in de katıldığı toplantıda; “Türkiye ve Irak, güvenlik iş birliği ve terörle mücadeleye dair mutabakat zaptı”nın “iki ülkenin savunma bakanları tarafından imzalandığını ve bunun tarihi önemde olduğunu” söyleyerek böyle bir “Mutabakat”ın varlığını, üstelik de “Tarihi” diyerek, duyuruyorsun. Ama “Mutabakat Zaptı”nın tümünü yayımlamıyorsun. İçeriğinin en önemli maddelerini yayımlamıyorsun. Gizliyorsun. Yerli yabancı medyayı taradığımızda da bu konuyla ilgili haberler var. Ancak en önemli maddesi yok, olanlar da bölük pörçük var.

Irak’taki Barzanilerin yayın organı Rudaw, bu anlaşmanın açılımları hariç, 10 maddeden oluşan tamamını yayımladı. Okumak isteyenler; https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/2008202411 internet adresinden okuyabilirler.

Biz, yayımlanmayan, gizlenen en önemli maddelerini aktaracağız aşağıda:

***

Rûdaw, Türkiye-Irak arasında imzalanan ‘güvenlik zaptı’nın içeriğine ulaştı: İşte maddeler…

20-08-2024

Erbil (Rûdaw) – Rûdaw, Irak ve Türkiye hükümetleri arasında bu ayın 15’inde imzalanan “Askeri, Güvenlik Koordinasyonu ve Terörle Mücadele”ye İlişkin Mutabakat zaptının ayrıntılarına ulaştı.

Irak Savunma Bakanı Sabit Muhammed Said Rıza Al Abbasi ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 15 Ağustos’ta Ankara’da “Askeri, Güvenlik Koordinasyonu ve Terörle Mücadeleye İlişkin Mutabakat Zaptını” imzaladı.

“(…)

Mutabakat Metni:

Irak Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri, Güvenlik Koordinasyonu ve Terörle Mücadeleye İlişkin Mutabakat Zaptı

Önsöz

Bu Mutabakat Zaptı’nda “Taraflar” olarak anılan Irak Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, egemenlik, güvenlik, siyasi ve toprak bütünlüğüne saygıya dayanan güçlü tarihi ortaklığı vurgulamaktadır. Her iki taraf da BM Güvenlik Konseyi kararları ve mevcut yasalar ışığında terör örgütleri hakkında bilgi paylaşarak güvenliklerini ve ulusal çıkarlarını korumayı, güvenlik, askeri ve istihbarat koordinasyonunu geliştirmeyi kabul etmiştir.

Madde 1: Amaç

1-Her iki taraftaki güvenlik risklerini ele almak. Temel amaç, terör ve yasaklı örgütlerin her iki tarafın egemenlik, güvenlik ve istikrarına yönelik tehditlerini ortadan kaldırmaktır.

2-Birbirlerinin egemenliğine saygı gösterilmesi ve Türk askeri güçlerinin Irak topraklarındaki varlığının sona erdirilmesi.

“(…)

Madde 6: Gizlilik

1.Bu Mutabakat Zaptı uyarınca paylaşılan tüm bilgi ve belgeler, güvenli bir şekilde korunacaktır.

2.Gizli bilgi ve belgelerin üçüncü taraflara açıklanması yasaktır.

“(…)” (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/2008202411)

***

Gördüğümüz gibi, Rudaw’ın yayımladığı daha doğrusu Irak ve Barzaniler tarafından yayımlatılan metin resmi. Resmi olduğu konusunda en küçük bir tereddüt taşınamaz. Yani gerçek.

Ve “Irak Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri, Güvenlik Koordinasyonu ve Terörle Mücadeleye İlişkin Mutabakat Zaptı”nın 1 nolu “Amaç” maddesinin 2. Fıkrası ne diyor netçe?

“2-Birbirlerinin egemenliğine saygı gösterilmesi ve Türk askeri güçlerinin Irak topraklarındaki varlığının sona erdirilmesi.”

İşte bu kadar!

Yani, Irak topraklarından çekileceksin er ya da geç. Yaptığın harekâtlarla kurduğun üs bölgeleri, kontrol noktaları vb.lerini terk edeceksin. Ve nihayetinde izin tozun kalmayacak.

Geride kalan ne olacak biliyor musun?

Orada, başarıya ulaşması mümkün olmayan, haksız bir savaş sonucu yok yere kaybettiğimiz gepegenç çocuklar… Onların aileleri, çocukları…

Ve tabiî ki halkımızın alınterinden harcanan milyarlarca lira…

Mutabakat Zaptı”nın yayımlanmayan bir diğer önemli maddesi ise şuymuş:

“İki önemli merkez kurulacak

“Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, anlaşma uyarınca Türkiye ve Irak, Irak’ın topraklarında iki önemli merkez kuracak ve anlaşma içeriğinde yer alan işbirliklerini buradan uygulamaya koyacak.

“İki ülke Bağdat’ta Ortak Güvenlik Koordinasyon Merkezi kuracak. Bu merkez ‘sadece terörizmle değil, Irak Dışişleri Bakanı’nın da ifade ettiği gibi insan kaçakçılığı, narkotik gibi sınır ötesi organize suç örgütleriyle de ortak mücadeleye’ odaklanacak.

“İkinci merkez ise Musul yakınlarında yer alan ve 2015’den bu yana Türk askerinin kontrolünde olan Başika Üssü’nde kurulacak.

“Türkiye, bu üsse IŞİD’in Irak’ın önemli bir bölümünü ele geçirdiği dönemde Irak silahlı kuvvetlerine eğitim ve destek amaçlı asker göndermiş ancak daha sonra buradaki varlığı kalıcı hale gelmişti.

“Geçmişte Irak yönetimleri, Türkiye’nin üssü boşaltmasını talep etmiş ancak olumlu yanıt alamamışlardı.

“Bu anlaşmayla Başika Üssü’nde Türkiye-Irak Ortak Eğitim ve İşbirliği Merkezi kurulacak. Ancak Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin basın toplantısında, bu üssün kontrolünün Irak Silahlı Kuvvetleri’ne devredileceğini kaydetti.

“Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Arapça’dan Türkçe’ye çevrilen açıklamasında bu konuda, “Başika Kampı, eğitim kampına dönüşecektir. Başika konusunda bir anlayışa varacağız ve sorumluluk da Irak Silahlı Kuvvetleri’nin elinde olacaktır” ifadelerini kullandı.

“Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da kurulacak merkezlerle ilgili konuşurken, ‘Tüm bu merkezler iki ülkenin başta PKK olmak üzere terörle mücadelesinde ortak çalışmasına imkan sağlayacak’ dedi.” (https://www.bbc.com/turkce/articles/ce38v83v7g1o)

Bak, Başika Üssü’nü de teslim ediyorsun özünde. Boşaltıyorsun yani.

Orada üssün olsun mu?

Olmasın tabiî ki.

Senin sözlerinle söylersek; “Türkiye’nin ne işi var Irak’ta?”

Öyle değil mi?..

Yani Tayyip, uluslararası alanda uyguladığın politikalarının tamamını neredeyse yalayıp yuttun. Olmamışa çevirdin.

Ya Suriye’de son durum ne?

Orada da geri döndürülemez bir biçimde Suriye’nin öne sürdüğü isteklerini karşılamaya başlıyorsun. Sen-siz bir şey söylemiyorsunuz. Bu konudaki haberleri de başka mecralardan, başka ülkelerin yetkililerinden öğreniyoruz. Çünkü gizliyorsunuz. Özelikle Allah’la aldattığınız kitlelerin göstereceği tepkiden korktuğunuz ve iktidardan tekerlenmenizin hızlanacağını bildiğiniz için süreci açıklıkla paylaşmıyorsunuz halkımızla. Kapalı kapılar ardında işler çeviriyorsunuz. Buna çalışıyorsunuz. Ama dedik ya yukarıda, gerçekler sonsuza kadar gizlenemez, diye. İşte bu konu da onlardan biri…

Gazetemizin son sayılarında bu konuyla ilgili güncel gelişmeleri aktarıyor ve değerlendirmelerde bulunuyoruz.

Konuyu, süreci özetlersek; Suriye politikanız tümüyle çöktü. ABD Emperyalistlerinin emirleri doğrultusunda davrandınız, iki kardeş halkın arasına kan davası soktunuz. Ama sonuçta politikanızın yanlışlığı, uygulanamazlığı somutça ortaya çıktı.

ABD Emperyalistlerinin BOP’u için, aynı zamanda BOP’un Eşbaşkanı olarak, Ortadoğu’da sınırları değiştirilecek 22 ülke arasında en başta gelenlerden olan Suriye’yi bölüp parçalamak istediniz. Ve bu arada kendinize de bir pay kapmak istediniz. Suriye’de toprak elde etmek istediniz. Emevi Camii’nde namaz kılmak, Halep’e Vali atamak istediniz. Ama olmadı. Olmuyor. Olmayacak… Bunu siz de gördünüz olayların zorlaması sonucu.

Onca Harekât yaptınız. Yüzlerce şehit verdiniz. Yüz milyarlarca dolar harcadınız, ama sonuçta elde var sıfır.

Ha bir de Suriyeli istilacıları getirip doldurdunuz ülkemize. Yine BOP’un bir amacı olarak. Suriye’de işgalci konumdasınız. İdlib çevresinde kurduğunuz üslerle, belli bir bölgeyi kontrolünüzde tutuyor, oradaki Ortaçağcı çeteleri koruyup kolluyorsunuz. Ama artık yolun sonuna geldiniz. Sözde, Suriye Lideri Beşşar Esad’la görüşmek istiyorsunuz ama bir yandan da şartlar öne sürüyorsunuz. Fakat Suriye liderliği bunu yemiyor tabiî ki. Yiyen siz oldunuz. Bütün gelişmeler bunu gösteriyor.

 

E zaten “Ne işiniz var Suriye’de” Tayyip?

Bakın bu konuyla ilgili olarak Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ne diyor?

***

Rusya’dan Türkiye iddiası: ‘Askerlerini çekmeyi görüşmeye hazır…’

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin, “Suriye’deki askerlerini çekmeyi görüşmeye hazır olduğunu ancak henüz belirli şartlar üzerinde anlaşmaya varılmadığını” iddia etti.

01.09.2024 –

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Russia Today (RT) televizyonuna Türkiye-Suriye ilişkilerinin olası normalleşmesine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Lavrov, Türkiye’nin, “Suriye’deki askerlerini geri çekmeyi görüşmeye hazır olduğunu ancak henüz belirli şartlar üzerinde anlaşmaya varılmadığını” iddia etti.

Lavrov, “Türkler buna (Suriye’den Türk askerlerinin çekilmesi) hazır ama henüz belirli parametreler üzerinde anlaşmaya varılmadı. Mültecilerin geri dönüşü, Türk birliklerinin varlığını gereksiz kılacak terör tehdidini bastırmak için gerekli önlemler hakkında konuşuyoruz. Bütün bunlar çalışmalarda var” dedi.

Lavrov, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasındaki 2010 öncesindeki sıcak ikili ilişkilerin, normalleşme sürecinde olumlu bir rol oynayabileceğini savundu.

Lavrov, Şam yönetiminin, “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi için Türk askerlerinin Suriye’den nihai olarak çekilme sürecine ilişkin net bir karar alınması gerektiğini söylediğini” ifade etti.

Rusya, Türkiye, Suriye ve İran’ın yakın gelecekte Ankara ve Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini görüşmek üzere bir toplantı daha yapmayı planladıklarını açıklayan Lavrov, şunları kaydetti:

“Geçen yıl hem savunma hem de dışişleri bakanlıkları ve özel kurumların katılımıyla toplantılar düzenlemek için büyük çaba sarf ettik. Bu toplantıları Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yol açabilecek koşulları görüşmek için kullandık. Bu toplantılara Suriye, Türkiye, Rusya ve İran temsilcileri katıldı. Şimdi yeni bir toplantı hazırlamanın makul olacağına inanıyoruz. Öngörülebilir bir gelecekte bunun gerçekleşeceğinden eminim.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/rusyadan-turkiye-iddiasi-askerlerini-cekmeyi-gorusmeye-hazir-2243292)

***

Gördüğümüz gibi, olay bitmiş. Siz, kimi şartlar öne sürmeye çalışıyorsunuz, kuyruğu dik tutmaya çalışıyorsunuz ama yemiyor Suriye Halkı ve Liderliği. Senin şartlarında değil, benim şartlarımda görüşeceğiz, diyor netçe. Hatta bunları “bir koşul değil, sürecin başarısı için gereklilikler” olarak ortaya koyuyoruz, diyor. Bakın Suriye Lideri Beşşar Esad bu konuda en son ne söyledi, okuyalım:

***

Cumhurbaşkanı Esad, Halk Meclisi Önünde:
Halkın Güveni, Eylemle Desteklenmediği Takdirde Hızla Tükenen Bir Kaynaktır

25/08/2024

(…)

Cumhurbaşkanı Esad, Halk Meclisi önünde yaptığı konuşmada Suriye-Türkiye ilişkileri konusuna da değindi.  Cumhurbaşkanı Esad bu konuda şu ifadeleri kullandı:

“İçinde bulunduğumuz küresel kriz durumu ve bunun üzerimizdeki yansımaları, üzüntü duygularından, bir kardeşin bıçaklanması ya da bir dostun ihanetinden kaynaklanan yaraların acısından uzak, düzeltilebilecekleri düzeltmek için bizi daha hızlı çalışmaya itiyor. Bu ruhla, Türkiye ile ilişkilere ilişkin olarak birden fazla tarafın (Rusya, İran ve Irak) ortaya koyduğu girişimleri ele aldık. Bu girişimlerin ilki yaklaşık beş yıl veya daha uzun bir süre önceydi ve farklı düzeylerde pek çok toplantı içeriyordu ancak sahada kayda değer bir sonuç elde edilemedi. Başlatanların ciddiyetine ve her şeyin normale dönmesi konusundaki samimi istekliliğine rağmen, her geçen gün ilerleme kaydedilmediğinde sadece Suriye tarafında değil, Türkiye tarafında da hasar birikiyordu… Böylece artık göz ardı edilemez veya reddedilemez bir duruma geldi. Bu girişimlerle ilgilenirken ilkelerimizden ve çıkarlarımızdan yola çıktık. Bu ilkeler ve çıkarlar, eğer niyetler zararsızsa, genellikle komşu ülkeler arasında çatışmaz. Egemenlik ve uluslararası hukuk, sorunun çözümü konusunda ciddi olan tüm tarafların ilkeleriyle tutarlıdır, ancak geri çekilme ve terörizmin ortadan kaldırılması sonucunda normal ilişkilerin yeniden tesis edilmesi, herhangi iki komşu halkın ortak çıkarıdır. Ama nedene yönelmeden sonuç alamazsınız… Savaştan önce de, savaştan sonra da politikalarımızı değiştirmedik, tam tersine, biz bu savaşın on üç küsur yılı boyunca Türk halkının yönelimlerini, komşu halk olmayı, Türk yetkililerin politikalarını ve niyetlerini hep ayırmaya çalıştık. Demek ki yönelimlerimizde, niyetlerimizde, politikalarımızda hiçbir şeyi değiştirmediğimiz için değişen şeyin sebebi biz olamayız. Aynı zamanda bugün geri çekilelim diye komşu ülkenin topraklarını işgal etmek için kuvvet göndermedik, komşu halkları öldürsün diye teröre destek vermedik… Biz onu kardeşimiz olarak gördük…

İlk çözüm uzlaşma başlığı altında nezaket değil açık sözlülüktür.  İlk çözüm kibir değil, hatanın yerini tespit etmektir… Gerçek nedenlerini göremediğimiz bir sorunu nasıl çözebiliriz? …

İlişkilerin normale dönmesi için samimi istek, öncelikle bu ilişkiyi bozan nedenlerin ortadan kaldırılmasını gerektirir. Bu da mevcut duruma yol açan politikaların geri alınmasını gerektiriyor ve bunlar bir koşul değil, sürecin başarısı için gereklilikler. Bu gereklilikler pek çok önemli unsuru bünyesinde barındırmaktadır, ancak bunların en başında devletlerin hakları gelmektedir. Ülke olarak hiçbir hakkımızdan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğiz. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz ve başkalarının da haklarından vazgeçmesini talep etmeyeceğiz. Bu da bir mantıktır.”

Cumhurbaşkanı konu ile ilgili konuşmasına şu ifadeleri de ekledi:

“Dolayısıyla girişimlerin başarısını sağlayan temellerden biri de budur… Temelleri de politikalardan sadık bir istek ve politikalardan vazgeçmek veya politikalardan vazgeçmeye yol açan sadık istek… Formül önemli değil…

“Prensiplere gelince, herhangi bir müzakere sürecinin başarılı olabilmesi için bir referansa ihtiyacı vardır. Başarılı olmak için güvenebileceğiniz bir referansa ihtiyacınız var. Daha önce yapılan toplantılardan sonuç alınamamasının çeşitli nedenleri var. Ancak en önemli sebeplerden biri bu toplantıların referansının olmayışıdır.

“Bu referans birkaç şeye dayandırılabilir. Çeşitli taraflar arasında mutabakata varılan şeyler… Uluslararası hukuka dayalı olabilir, Birleşmiş Milletler Şartı’na dayalı olabilir, tarafların her birini ilgilendiren bir takım başlıklara dayalı olabilir; Mesela Türk yetkililerin sürekli dile getirdiği konu mülteciler ve terör meselesi. Suriye’nin sürekli dile getirdiği şey ise, Suriye topraklarından çekilme meselesi ve aynı zamanda terör meselesidir. Bu başlıkların dördünde de bir sorunumuz olduğuna inanmıyoruz, ister Suriye başlıkları olsun, ister Türkiye başlıkları. Bazı Türk yetkililerin Suriye başlıklarında duyurduğuna göre, kötü niyet olmadığı sürece sorun olmaması gerekiyor.”

Cumhurbaşkanı Suriye-Türkiye ilişkileri konusuna değinirken de,

“Bu başlıklar üzerinde anlaşmaya varıldığında, her iki tarafın yetkilileri arasında daha sonra belirlenecek düzeyde bir toplantı yapılarak ortak bir açıklama yapılması gerekiyor. Bu ortak açıklama, ilişkinin geliştirilmesi, geri çekilme, terörle mücadele veya her iki tarafı da ilgilendiren diğer konularda daha sonra atılabilecek adımlara temel teşkil eden ilkeler belgesini oluşturan bir belgeye dönüşüyor” diye devam etti.

“Bu Belgenin ve bu atıfın önemi, müzakereleri düzenlemesi, herhangi bir tarafın manevra yapmasını veya karamsarlığını önlemesidir. Aynı zamanda girişimcilerin çabalarında başarılı olmalarına yardımcı olmak için güvendikleri bir araç oluşturur. Yani Suriye’nin şu anda bahsettiği aşama, temeller ve ilkeler aşamasıdır çünkü Suriye’nin başarısı, daha sonra alınacak tedbirlerin başarısına hazırlıktır” ifadelerini kullanırken Cumhurbaşkanı Esad, “Dolayısıyla bazı Türk yetkililerin zaman zaman Suriye’nin çekilme olmazsa Türklerle görüşmeyeceğiz demesi doğru değil. Bu gerçeklikten uzaktır. Bu konu üzerinde sistematik ve gerçekçi bir şekilde çalışıyoruz. Önemli olan hedeflerimizin net olması ve bu hedeflere doğru nasıl ilerleyeceğimizi bilmemizdir. Atılacak adımlar ne olursa olsun bunların temeli egemenlik olacak, sınırları egemenlik olacak, ölçütü de egemenlik olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

“(…)” (https://www.sana.sy/tr/?p=307290&fbclid=IwY2xjawE4jBNleHRuA2FlbQIxMQABHUb364OjzqZHGbCX9cpmeKuu9nY-IBlS9Do7D4RXGlVbN1mmBrhOl_4_bQ_aem_4xQPsk6JrLjGP1M3nMOHGw&sfnsn=scwspmo)

***

Gördüğümüz gibi, ne kadar da yapıcı yaklaşıyor. Çözüm odaklı yaklaşıyor yiğit Beşşar… Üsttenci konuşmuyor. Ezici konuşmuyor. Haklı olanın, kazananın kendisi olduğunu bilmenin verdiği özgüvenle, sakince, mantıklı, akıllı ve iyi niyetli bir yaklaşımla konuşuyor.

Ama aynı zamanda haklarından da asla feragat etmeyeceğini açıkça, netçe, kararlıca dile getiriyor:

“Ülke olarak hiçbir hakkımızdan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğiz.”, diyor.

Daha ne desin Esad?..

Ve sen Tayyip, tıpış tıpış çıkacaksın Suriye’den. Yapabileceğin hiçbir şey yok. Hiçbir çözüm yolun yok. Olsa olsa süreci biraz daha uzatırsın. Biraz daha direnirsin ama sonuçta Suriye’den çıkacaksın!

Bu kadar net! Bu kadar kesin! Bu kadar kaçınılmaz bu gerçeklik!

Yani Tayyip:

Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor…

Ya Amerikancı Kürt Hareketi
Ne Yapıyor Suriye’de?

Yaptığı şu: Hırsızlık! Kaçakçılık! Vurgunculuk! Halklar arasına kan davası sokmak!

Başhaydut ABD’ye uşaklık yapmak. Onun Ortadoğu’da “Kara Gücü” olmak…

***

Suriye’de PKK/YPG ile ABD askeri kuyu nöbetinde

Eylül 04, 2024 Fransız haber ajansı AFP, dün terör örgütü PKK/YPG’nin işgal ettiği Suriye’nin Haseke bölgesindeki petrol sahalarında devriye gezen Amerikalı askerlerin fotoğraflarını servis etti.

ABD ordusu DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası olarak ana unsurlarını terör örgütü PKK/YPG’nin oluşturduğu SDG’ye Suriye’de destek vermeye devam ediyor. Terör örgütü Suriye’nin doğusundaki petrol kuyularını kontrol altında tutarken, ABD ordusu da bölgedeki yaklaşık 900 askeri personeliyle terör örgütü için petrol kuyularının korunması görevini yürütüyor. AFP haber ajansının dün yayımladığı fotoğraflarda ABD askerlerinin, Suriye’nin doğusundaki Haseke’nin Türkiye sınırı yakınlarındaki Kahtaniyeh kırsalında yer alan petrol sahalarında devriye görevi icra ettiği görülüyor.

IRAK VE REJİME SATIYOR

Anadolu Ajansı’nın haziran ayındaki bir derlemesine göre SDG, Suriye’deki petrol sahalarının yüzde 70’ini kontrolü altında tutuyor. Deyrizor’daki El Ömer, İzbe, Tanak ve Konoko petrol sahaları ile Haseke bölgesindeki Suveydiya ile Rumeylan gibi büyük petrol sahalarını da kontrol altına alan SDG’nin buradan yıllık yaklaşık 2.5 milyar dolar gelir elde ettiği tahmin ediliyor. İşgal ettiği bölgelerde günlük 150 bin varil petrol çıkaran terör örgütü, teknik altyapı yetersizlikleri ve lojistik sorunları aşabilmek adına her gün binlerce varil ham petrolü Kuzey Irak’a taşıyor.

TERÖRÜN FİNANS KAYNAĞI

Kuzey Irak’ta rafine edilen petrolün bir kısmı SDG’nin işgal ettiği bölgelere geri getirilirken, bir kısmı ise varil başına 30 dolara buradan satılıyor. SDG, günlük yaklaşık 35 bin varil petrolü ise Suriye rejimine satıyor. SDG’nin tüm bu ticari faaliyetlerden yıllık yaklaşık 1.2 milyar dolar gelir elde ettiği tahmin ediliyor. Örgütün bölgedeki diğer satıcılara ve kaçakçılara sattığı petrolden de 1.3 milyar dolar gelir elde ettiği öngörülüyor.” (https://www.hurriyet.com.tr/dunya/suriyede-pkk-ypg-ile-abd-askeri-kuyu-nobetinde-42520271)

***

Kuyu Nöbeti, Kuyu Bekçiliği!

Öyle mi?

Yani size de helal olsun Amerikancı Kürt Hareketi! Helal olsun!

ABD’nin sapık generallerinin emrinde, ABD bayrağı altında “Devrimcilik”, “Yurtseverlik” oynuyorsunuz ya, size de helal olsun…

Hiç mi utanmıyorsunuz?..

Size de bir Devlet kuruverecek ABD, öyle mi?

Beklentiniz bu, öyle mi?

Oysa ABD bu! Satar kişileri de halkları da! Hem de hiç düşünmeden satar!

Yarın, eğer çıkarları öyle gerektirirse, hiç acımadan sizi de, Barzanileri de, Talabanileri de, Tayyipgiller’i de satar.

Sattı sizi de kaç kez; Irak’ta sattı, Suriye’de sattı. İran’da sattı, Türkiye’de sattı… Satar…

“Amerika, uzaklardan gelen dost” değildir.

Biricik gerçek çözüm nedir?

Devrimci çözümdür.

Devrimci çözüm, Kardeşçe bir arada yaşamanın yollarını bulmaktır. Bu kısa vadede Özerklik olur, Federasyon olur. Devrimci Halk Cumhuriyeti olur. İstenirse uzun vadede Bağımsızlık olur… Ama bir yol olur.

Olmayacak tek şey: Amerika babasının hayrına kimseye Devlet kuruvermez! Almadan asla vermez!

Aldığı; tüm dünyanın yeraltı ve yerüstü servetleridir.

Verdiği; kan, gözyaşı, ölüm, zulümdür.

Tayippgiller de, siz de bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.

10 Eylül 2024