Anla Tayyip!
M. Gürdal Çıngı
Suriye’de ve İdlib’de olaylar baş döndürücü bir hızla akıyor. Neredeyse her gün değil, her saat yeni bir durum ortaya çıkıyor. Fakat sürecin gidiş ana hattı değişmiyor: Meşru Suriye Yönetimi, işgal altındaki topraklarını santim santim kurtarıyor. Ortaçağcı çeteler; ÖSO’sundan El Nusra’sına, HTŞ’sine yenilgiye uğruyorlar. Ve hızla Türkiye sınırlarına doğru kaçıyorlar.
Biz bunları yazdığımızda AKP’giller ve Reisi ve onların “hülooğğcu”ları bize kızıyorlar. Tepki gösteriyorlar.
Ama; gerçek gerçektir ve bizim onları yok saymamızla, görmezlikten gelmemizle yok olmazlar. Üstelik de gerçekler; devrimcidir. Yeter ki biz onlardan gerekli mantıki, insanı, vicdani sonuçları çıkartalım ve başta kendi halkımız olmak üzere, tüm halklar yararına tutum alalım.
Kınalı kuzular, Mehmetçikler artık birer ikişer değil, 10’ar 20’şer, 30’ar şehit düşüyorlar. Aynı şekilde Suriye evlatları da… Ve Tayyipgiller; bizden şu kadar, onlardan misliyle diyerek, rakamlar veriyorlar. Ama verdikleri her rakam, evlere ateşler düşürüyor. Geride gözü yaşlı insanlar bırakıyor. Acı öfkeye, öfke kine dönüşüyor. Ve her ateş, halklar arasına düşmanlık tohumları ekiyor.
Ne için?
ABD Emperyalistlerinin ve AB Emperyalistlerinin aşağılık çıkarları için…
BOP için, petrol için, doğalgaz için… Yeraltı ve yerüstü servetlerimizin yağmalanması, talan edilmesi için…
Ve sonra aynı aşağılık, insanlıktan ve vicdandan nasibini almamış emperyalist haydutlar sürüsü, Suriye batağına soktukları Mehmetçiklerimiz için timsah gözyaşları döküyorlar.
İşte bu kadarı da fazla oluyor! Kaldırmıyor insan yüreği!
Geçtiğimiz günlerde, İdlib’de 33 kınalı kuzu can verdi. Ki sayının çok daha fazla olduğu söyleniyor. Ve yine o günden bu yana da önce 2, sonra 1 kınalı kuzu daha şehitler kervanına katıldı.
Şu dakikada, 4 Mart günü saat 09.56’da haber ajanslarına düşen bilgiye göre 2 şehit daha verdik.
Ve ne acıdır ki, düşen şehitlerin hepsi, istisnasız tümü, fakir halk çocukları. Bir tane parti yetkilisinin, bir tane zengin çocuğunun şehit olduğunu duymadık, görmedik şu ana kadar. Ki hiç kimse ölmesin isteriz elbette ama şehitlik de yoksul, çilekeş halkımızın kaderi oluyor.
Peki niye?
Başta Tayyip olmak üzere hiçbirisinin çocuğu askere gitmiyor da ondan!
Şu ya da bu hileyle askerlik yapmıyorlar. Yaptırmıyor babaları!
İşte ondan sonra gelsin “Şehitler Tepesi” edebiyatı…
Olmuyor! Olmuyor! Vicdanları kanatıyor bu gerçekler!
Ama, vicdanı olanların elbette!
Ki Tayyip, 36 şehit verdiğimiz şu günlerde, ABD Başkanı manyak Trump’la yaptığı görüşmeyi anlatırken, gülerek anlatıyor. Şimdi de kalkmış; “orada ironi var. İroniye gülüyordum”, falan diye savunuyor. Gülmesini eleştirenleri de “şeytani bir kampanya” diyerek eleştiriyor.
Güldün yahu! Güldün!
Üstelik damadın ve yanındaki kişi de güldü! Hem de gizli saklı değil, açıktan güldüler!
Burada şeytani olan sizsiniz yahu!
ABD ve AB Emperyalist leş kargalaarı
Bu acı olay üzerine başta ABD başhaydut devletinin yetkilileri; Başkanları, bakanları vb.leri ardı ardına açıklamalar yaptılar, Türkiye’ye baş sağlığı dilediler, Suriye ve Rusya’yı kınadılar. Aynı şekilde AB Emperyalistlerinin yetkilileri de benzer tavırlar sergilediler. Rusya’yla dost olursan böyle olur, dediler. S-400’lerden vazgeç, dediler.
Yani Rusya’yla olan “işbirliği”nin sonlanması için bir vesile olarak gördüler acı olayı.
Yahu, bu Suriye batağına kim itti Türkiye’yi? Kim emir verdi Tayyipgiller’e? “Kardeşten de öte” dost oldukları Beşşar Esad’la Tayyip’i kim karşı karşıya getirdi?
Siz!
Bu gerçek! Bu somut bir gerçek!
Kim dünyanın dörtbir yanından topladı bu Ortaçağcı çeteleri Suriye’de?
IŞİD’i kim yarattı?
HTŞ’yi kim yarattı?
Kim eğitti-donattı bu canavarları?
Kim lojistik destek verdi?
Kim sınırları açtırdı Tayyipgiller’e?
Siz!
Ne hakkınız var sizin şimdi Mehmetçikleri ağzınıza almaya?
Siz kim, insanlık kim, insan hakları kim…
Siz ki; dünyanın hangi bölgesine gittiyseniz ölüm meleğini de beraberinizde götürdünüz. Halklara acıdan, kandan, gözyaşından, ölümden, zulümden, göçten başka bir şey vermediniz. Tarih bunu yazıyor! Tarih bunu söylüyor!
Tayyip ve şürekâsı, kendi Ortaçağcı emelleri gereği, iktidarda kalabilmek, şan ve şöhretlerini sürdürebilmek için, Emevi Camii’nde namaz kılma, Halep’e Vali atama hayalleri için baştankara daldılar ABD emirlerinin üstüne. Battılar Suriye batağına. Ve çıkamıyorlar kişicil hırsı yüzünden Tayyip’in.
Bu gerçek! Bu maddi bir gerçek!
Bütün aklı başında askerler, siyaset bilimciler uyardılar. Biz, başta Genel Başkan’ımız olmak üzere ilk günden itibaren uyardık, eleştirdik, gerçekleri gösterdik ki; bu batağa dalmak vatan evlatlarının şehitliklerinden başka bir şey getirmez. Suriye meşru bir devlettir ve meşru bir yönetimi vardır. Ve o yönetim, o halk topraklarına sahip çıkacaktır. İşgal edilmiş topraklarını kurtaracaktır er ya da geç, diye. Onların savaşı, bizim Birinci Kuvayimilliye Savaşı’mızla aynıdır, diye.
Ama Tayyip, siyasi hırsı ve kini yüzünden bütün bu doğru önerileri elinin tersiyle itti. Dinlemedi kimseyi.
Geldiğimiz nokta ne?
3 Mart Salı sabahı itibarıyla söyleyelim; Şam’ı Halep’e bağlayan iki otoyol var Suriye’de. İki ana eksen: M4 ve M5 otoyolları. Bu otoyollar İdlib’de ve Türkiye-Suriye sınırına da yakın bölgede. Suriye’de ABD Emperyalistlerinin emriyle Ortaçağcı çeteler harekete geçince ele geçirmişlerdi bu bölgeleri ve yıllardır onların kontrolündeydi. Son 1 aydır Suriye güçleri, Rus Ordusu ve Hizbullah milislerinin havadan-karadan aktif desteğiyle bu otoyolu kontrol altına aldılar ve ülkenin en önemli bağlantısını tekrar sağladılar. Cihatçılar, korkuyla ve panikle Türkiye sınırına yöneldiler. Sayılar farklı olsa da yüz bin civarında insan yola düştü.
Ve emperyalist dünya bağırmaya başladı: İdlib’de insani felaket var, diye. 21. Yüzyıl’ın felaketi, diye. Müdahale edilmeli, diye.
İşte bu aşamada Tayyip, Türk Ordusu’nu aktif savaş içine soktu Suriye Rejimine ve Rus Ordusu’na karşı.
Kullandığı argüman da şu oldu:
Soçi Mutabakatı’na göre, rejim girmemesi gereken İdlib Çatışmasızlık Bölgesine girdi. Geri çekilmelidir. İnsani kriz önlenmelidir. Sınırlarımıza 1 milyondan fazla kişi gelmektedir. Kaldıramayız…
Altını bir kez daha çizelim. Bir kez daha Soçi Mutabakatı’nın maddelerini yazalım. Netçe anlaşılsın ki, Soçi Mutabakatı, Tayyip’i değil, Suriye ve Rusya’yı doğrulamaktadır.
Soçi Mutabakatı nedir?
İşte mutabık kalınan konular:
Muhataplar:
1- Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılığını teyit ederler.
2- Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.
3- Bu çerçevede Tel Abyad ve Rasulayn’ı içine alan 32 kilometre derinlikteki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki statüko muhafaza edilecektir.
4- Her iki taraf Adana anlaşmasının önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana anlaşmasının uygulanmasını kolaylaştıracaktır.
5- 23 Ekim 2019 öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekâtı alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının, Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 kilometrenin dışına çıkarılmasını temin etmek için çıkarılacaktır. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır. Aynı saat itibariyle mevcut Barış Pınarı Harekâtının alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 kilometre derinlikte, Kamışlı hariç, Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.
6- Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.
7- Her iki taraf, terörist unsurlarının sızmalarının önlenmesinin için gerekli tedbirleri alacaktır.
- Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.
- Bu muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir.
- Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini destekleyecektir.
Yani tüm dünyanın bildiği ve Rusya’nın sürekli olarak güçlü bir şekilde dile getirdiği ve asla geri adım atmadığı gerçek buydu.
Soçi Mutabakatı’na göre; Otoyolların güvenliğini sağlamakla Türkiye görevliydi. Ortaçağcı çeteleri buradan uzaklaştıracak, ağır silahlarını alacak ve onları kontrol altında tutacaktı.
Tayyipgiller bunların hiçbirisini yapmadılar. Aksine anlaşmanın şartlarını zamana yayarak yerine getirmemek için davrandılar. Ama ne Rusya, ne Suriye bu durumu argo deyişle, yemedi!
Ve Türkiye’nin yerine getirmek için söz verdiği görevi yerine getirmeye başladılar. İşte o zaman şafak attı Tayyipgiller’de.
Mutabakat’ın 7. Maddesi uyarınca Türkiye, “Gözlem Noktaları” kuracaktı bu bölgede. Kurdu da. 12 adet “Gözlem Noktası” oluşturdu İdlib civarında.
Yine 4 Mart yani bugün, ajanslar son dakika olarak şu haberi aktarıyorlar:
“Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib’deki muhalif mevzilerin Türk gözlem noktalarıyla birleştiğini ve “siviller ile Rus hava üssü Hmeymim’in bulunduğu bölgelerin her gün topçu atışı altında olduğunu” iddia etti.
“Reuters’ın Rus Ria ajansına dayandırdığı habere göre Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov yazılı açıklamasında Türkiye’yi “İdlib’de asker ve silahtan arındırılmış bölge oluşturulması konusunda Moskova’yla yapılan anlaşmalardaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle ve anlaşmaya uymak yerine Esad karşısı muhalif birliklere yardım ettiğini” söyledi.
“Konaşenkov, Türkiye’nin İdlib’e “mekanize birlikler oluşturmaya yetecek kadar asker yığdığını”, bunun da uluslararası hukukun ihlâli olduğunu ifade etti.” (https://cumhuriyet.com.tr/haber/rusyadan-idlibdeki-gerilimi-artiracak-aciklama-1724913)
Sonuç olarak önce 9 nolu, sonra 8 nolu ve nihayetinde tam 10 “Gözlem Noktası” Suriye Ordusu’nun kurtardığı bölgeler içinde kaldı. Türk askeri esirdi artık. Her türlü ihtiyaçları, rejimin onayıyla sağlanabiliyordu. Havadan zaten erişim sağlanamadığı gibi, karadan da erişim sağlanamıyordu.
Bu durum da Tayyipgiller’de şafağı arttırdı. Ne oluyordu? Ne olacaktı?
İşte yine bu yüzden İdlib’in Ortaçağcıların elindeki bölgelerine asker yığmaya ve onlara aktif destek vermeye başladı. Gözlem Noktaları kurtarılmalı, Türk askerlerinin güvenliği sağlanmalıydı. Her an bir saldırıya uğrayabilirlerdi ve kimse de kurtaramazdı onları. Tabiî ki bu görünürdeki gerekçeydi. Altta yatan gerekçe ise Tayyip’in gönlünden geçendi: Bu bölgede bir İhvan bölgesi oluşturmak ve onun hamisi olmak…
Nihayetinde de öyle oldu. Saldırıya uğradılar ve şehitler verdik.
Ama bu kimin hatası? Kimin suçu?
Suriye’nin mi? Rusya’nın?
Hayır. Tayyip’in.
Rusya ne diyor?
Ruslar netçe ve kararlıca; Türkiye Soçi Mutabakatı’nın gereklerini yerine getirmiyor. Getirmek zorunda. Eğer getirmezse, biz getireceğiz, daha fazla bekleyemeyiz, diyorlar.
“Kremlin: Putin, İdlib’deki aşırılık yanlılarının eylemlerinden duyduğu endişeyi dile getirdi
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la telefon görüşmesinde, Suriye’nin İdlib bölgesindeki aşırılıkçı grupların agresif eylemlerinden duyduğu endişeyi dile getirdiği belirtildi.
“Kremlin’den yapılan açıklamada, Türkiye tarafının girişimi üzerine Putin ve Erdoğan arasında telefon görüşmesinin gerçekleştiği bildirildi.
“Açıklamada, “Odakta bir kez daha İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki durum vardı. Vladimir Putin, aşırılıkçı grupların devam eden agresif eylemlerinden duyulan ciddi endişeleri dile getirdi. Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne koşulsuz saygı duyulması gerektiği vurgulandı” dendi.
“Rusya ve Türkiye liderlerinin, İdlib’deki gerilimin azaltılması, ateşkesin sağlanması ve terör tehdidinin yok edilmesi için bakanlıklar arası ikili görüşmeleri yoğunlaştırma kararı aldığı ifade edildi. Liderler ayrıca savunma bakanlıkları arasındaki temasların yoğun biçimde devam ettiğini de doğruladı.” (https://tr.sputniknews.com/rusya/202002211041452497-kremlinden-putin-erdogan-gorusmesine-dair-aciklama/)
Ve Rusya yönetimi, İdlib’deki olaydan sonra yaptığı açıklamada, kuru gürültülere pabuç bırakmadan, yine şunları söyledi netçe:
“Peskov: Rusya dışındaki tüm ülkelerin askerleri, Suriye’de uluslararası hukuka aykırı olarak bulunuyor
“Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, (…), “Suriye’de meşru hükümetin talebi doğrultusunda meşru olarak askerlerini bulunduran tek ülke Rusya. Tüm diğer ülkeler Suriye’de uluslararası hukuk kuralları ve prensiplerine aykırı olarak bulunuyor” dedi.
‘Türkiye, teröristlerin aktif olmamasını sağlamakla yükümlüydü’
“Peskov, Suriye askerlerinin son günlerde gerçekleştirdiği tüm eylemlerin teröristlerle mücadele etmeye yönelik olduğunu, Soçi mutabakatı gereği, özellikle de Türkiye’nin bu terörist unsurların aktif olmamasını sağlamakla yükümlü olduğunu vurguladı.
“Peskov, “Türkiye ne yazık ki bu sorumluluklarını yerine getirmedi. Teröristler Suriye ordusuna taarruza geçti” dedi.
“Suriye’deki teröristlerin Rus askeri mevzilerine de saldırı gerçekleştirdiğini belirten Peskov, “Bu nedenle gelen bazı açıklamalara rağmen bu terörist unsurlarla mücadele devam edecek” dedi.” (https://tr.sputniknews.com/rusya/202003011041512424-peskov-rusya-disindaki-tum-ulkelerin-askerleri-suriyede-uluslararasi-hukuka-aykiri-olarak-bulunuyor/)
Yani, siz ne derseniz deyin, biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak için gerekeni yapacağız, diyor.
Yine 3 ve 4 Mart tarihli haberlere bakın, Rusya’nın aynı gerekçeleri daha da üstüne basa basa dile getirdiğini okursunuz.
Rusya ne yapıyor?
Türkiye, Suriye Ordusu’na karşı savaş açtıktan sonra, hava sahasını kullanamadığı için, Rusya ve Suriye izin vermediği için diyor ki: hava sahasını aç.
“Akar: İdlib’de hava sahasının İHA ve SİHA’lara açılması için Ruslarla görüşüyoruz
“Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İdlib’de hava sahasının İHA ve SİHA’lara açılması için Rus yetkililerle görüştüklerini duyurdu.” (https://tr.sputniknews.com/turkiye/202002271041494310-akar-idlibde-hava-sahasinin-iha-ve-sihalara-acilmasi-icin-ruslarla-gorusuyoruz/)
Buna karşılık Suriye Hükümeti anında açıklama yapıyor ki: Hava sahamıza izinsiz giren her uçak düşman muamelesi görecek ve vurulacak.
Rusya’nın bu olaydaki tutumu ne oldu?
“Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Oleg Juravlyov, (…) “Bu koşullarda, Rusya’nın Suriye’deki ordu grubu komutanlığı, Türk savaş uçaklarının Suriye semalarındaki uçuşlarının güvenliğini garanti edemez” diye ekledi.
“Suriye ordusu, İdlib üzerindeki hava sahasının kapatıldığını, bölgede görülecek tüm hedeflerin düşman olarak algılanıp hava savunma sistemleri tarafından vurulacağını duyurmuştu.” (https://tr.sputniknews.com/rusya/202003011041513154-rusya-savunma-bakanligi-suriye-idlib-hava-sahasini-kapattiktan-sonra-turk-ucaklarinin-guvenligini/)
Yani Rusya, bir kez daha ve netçe, anında yaptığı açıklamayla Suriye’nin arkasında olduğu mesajını Tayyipgiller’e ve başta ABD Emperyalistleri olmak üzere tüm NATO ülkelerine verdi.
Ki, ABD Savunma Bakanı: “İdlib için Türkiye’ye hava desteği sağlamayacağız”, diyerek, Tayyipgiller’in imdat isteklerini reddetti:
“Ankara’nın Suriye’nin İdlib vilayetindeki operasyon için Patriot uçaksavar füze sistemlerinin Suriye sınırına geçici konuşlanması ve benzeri talepleriyle ilgili Pentagon’dan olumsuz yorum geldi.
“ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Suriye’nin İdlib vilayetinde Türkiye’ye hava desteği sağlamayacaklarını söyledi.
“Washington’da Pentagon’da basın toplantısı düzenleyen Esper, “ABD, Suriye’deki kişilere daha fazla insani yardım sağlamakla ilgileniyor. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile ele aldığım konulardan biri bu” dedi.” (https://tr.sputniknews.com/abd/202003021041520458-abd-savunma-bakanligi-suriyenin-idlib-vilayetinde-turkiyeye-hava-destegi-saglamayacagizf/)
Yani benden bu kadar, dedi ABD. Biz sana Patriot da vermeyiz Suriye’de kullanman için, hava sahasının açılmasına da yardımcı olmayız. Biz, “insani yardımla” ilgileniyoruz…
Sevsinler sizin “insani yardım”ınızı”…
İran ve Hizbullah ne diyor, ne yapıyor?
Aynen şunu:
“Ruhani’den Türkiye’ye çağrı: Soçi mutabakatından vazgeçilmemeli
“İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Türkiye yönetimine seslenerek Suriye konusunda imzalanan Soçi Mutabakatı’ndan vazgeçilmemesi gerektiğini, ayrıca Suriye çözüm süreci ile ilgili müzakerelerin devam etmesi gerektiğini vurguladı.
“(…)
“Basın mensuplarına konuşan Ruhani, “Bize göre, Soçi Mutabakatı’ndan ve sürecinden vazgeçmemeliyiz. Türkiye yönetiminin, birlikte imzalamış olduğumuz anlaşmalara saygı göstermesini çok isterim” dedi.
“Ruhani, “Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tüm toplantılarda iki şeye açıkça vurgu yapmıştı, ilki Suriye’nin toprak bütünlüğü, ikincisi de ülkenin tüm topraklarının Suriye yönetiminin kontrolünde olması gerektiği” ifadelerini kullandı.” (https://tr.sputniknews.com/ortadogu/202002161041415611-ruhaniden-turkiyeye-cagri-soci-mutabakatindan-vazgecilmemeli/)
Bildiğimiz gibi, İdlib’deki stratejik öneme sahip Serakib bölgesini Suriye yönetimi ele geçirmişti geçtiğimiz günlerde yoğun çatışmalardan sonra. Ve M4-M5 karayolunun güvenliğini sağlamıştı böylece. Ancak Türk Ordusu’nun devreye girmesiyle Ortaçağcılar tekrar işgal etmişlerdi Serakib’i. Ama 2 Mart gecesi sosyal medyaya düşen bir habere göre, Lübnan Hizbullah’ına bağlı 500 kişilik Özel Kuvvet, Serakib’e gelerek müdahale etti ve kısa bir çatışmadan sonra Serakib tekrar Suriye yönetimine girdi. Bu gerçek. Çünkü ardından açıklama yapıldı ki Rus askeri Polisi Serakib’te devreye girdi ve güvenlik önlemleri aldı. Rusya Dışişleri Bakanlığı bu bilgileri teyit etti ve resmi açıklama yaptı bu konuyla ilgili olarak.
Yani bundan sonra Serakib’te çatışmaya girmek demek, Rus Ordusu’yla çatışmak, savaşmak demektir. Yani Serakib işi bitti!
Yine geçtiğimiz günlerde, İdlib’deki olaylar olmadan önce; Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, yaşanan gelişmelerle ilgili olarak şunları söyledi:
“(…) Türkiye’nin Soçi anlaşmasını yerine getirmediğini iddia eden Büyükelçi, “Soçi’de Türkiye’nin varlığı konusunda anlaştığımızda, bu noktaların anlaşmada belirtilen ateşkesi ve anlaşmanın yerine getirilmesini gözlemleyeceği kastedilmişti. Ama anlaşma yerine getirilmedi” dedi.” (https://odatv.com/dogrudan-tehditler-aliyorum–14022049.html)
Gördüğümüz gibi, Rusya lideri Putin de, İran Cumhurbaşkanı da, Rus Büyükelçi de vd.leri de aynı şeyi söylüyorlar:
Türkiye Soçi Mutabakatı’nın gereklerini yerine getirmedi. Getirmiyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyacağını söylemişti. Bunun da gereğini yerine getirmiyor, diyorlar ısrarla. Hatta Ruhani; “Türkiye yönetiminin, birlikte imzalamış olduğumuz anlaşmalara saygı göstermesini çok isterim”, diyerek kibarca, diplomasi diliyle Tayyip’in imzasına uymadığını, daha açık deyişle saygısızlık yaptığını söylüyor.
100 yıl önceki devlet değiliz
Evet değiliz. Ne yazık ki değiliz!
Tayyip, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen “43. Muhtarlar Toplantısı”nda; “Karşınızda ne Osmanlı’nın ‘hasta adam’ı, ne cumhuriyetin ‘çömez devlet’i, ne 1970’lerin, 1990’ların güçsüz ülkesi var. Artık karşınızda cumhurbaşkanından muhtarına kadar 2023 hedeflerine kilitlenmiş, 2053 ve 2071 vizyonuna inanmış bir millet var.” demiş.
Eyy Tayyip!
Senin işin gücün yalan dolan. Birinci Kuvayimilliye’nin önderlerine düşmanlığın hiç bitmiyor. Sürekli Cumhuriyet’e saldırıyorsun. Onun Önderlerine ve değerlerine saldırıyorsun. Sürekli kininin peşinde koşup duruyorsun.
Senin “cumhuriyet’in ‘çömez devlet’i” dediğin devlet; Batılı Emperyalist Yedi Düvele meydan okumuş ve onları unutamayacakları bir yenilgiye uğratarak küllerinden yaratılmış bir devlettir. Dünyanın en saygın devletidir o ve onun önderleri. Onlar, Sovyet Rusya ile birlikte el ele, Lenin ve Mustafa Kemal’in müttefikliği ve Soyvetler’in maddi-manevi her türlü desteği ile emperyalist devletleri yurdumuzdan kovmuşlar ve yepyeni bir saygın devlet yaratmışlardır. Ama sen bilerek ve isteyerek Tarihi çarpıtmaya kalkıyorsun. Yemek yer su içer gibi söylediğin yalanlarına bir yenisini daha ekliyorsun.
Ama boşuna çabalıyorsun. Senin çapın yetmez o önderlere dil uzatmaya. Sen onların tırnakları bile olamazsın. Milyon Tayyip olsan bir Mustafa Kemal etmezsin sen.
Sözün özü!
Sıkışınca; bir ABD’yi, bir NATO’yu çağırırsan, ardından Rusya’dan ateşkes dilenirsen, olacağı bu…
Yolun yol değil! Hedefin hedef değil! Amacın amaç değil!
Yanlış yoldasın. Çıkmazdasın! Bitmek üzeresin!
Bak, Rus Büyükelçi ne diyor sana. Yolunu nasıl gösteriyor:
“Burada sabır tükendi ve Suriye ordusu kendi topraklarının her bir karışını geri alma kararı verdi. Altını çizerek söylüyorum, kendi egemen topraklarını. Suriye ordusu kendi topraklarında, kendi halkı için savaşıyor.” (https://odatv.com/dogrudan-tehditler-aliyorum–14022049.html)
Anladın mı Tayyip!
Ya sen ne için savaşıyorsun?..