Site rengi

Tasarım

Bir başka İnsan’ın eğitimi

13.05.2019
1.021
A+
A-

Prof. Dr. Özler Çakır

Kurtuluş Yolu Gazetesi’nin Nisan sayısında, insana yaraşan bir eğitimin temel değerler bakımından namuslu ve onurlu bireyler yetiştirmek olduğuna vurgu yapmıştık. Bu doğrultuda ilerici, vatansever, demokrat, devrimci eğitimcilerimize seslenmiş; “(…) duruşumuzla, bakışımızla, kurduğumuz iletişimle, insan ilişkilerine yaklaşımımızla, dürüstlüğümüzle, cesaretimizle, bunca sevgisizliğin yaşandığı şu ortamda onlara göstereceğimiz gerçek insan sevgisiyle, ‘bir başka İnsan’ın mümkün olabileceğini, insan onurunun her şeyden üstün olduğunu gösterebilmekle yükümlüyüz. Onlara bu değerleri kazandırmayı görev bellemeliyiz”, diye yazmıştık.

Yazıda, Sovyet devrimci ve devlet adamı M. İ. Kalinin’in ve Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut’un görüşlerini aktarmıştık.

Bu yazıda, yukarıdaki seslenişteki temel noktalar, 17 Nisan’da 79. Kuruluş yıldönümünü kutladığımız, mimarı İ. H. Tonguç olan Köy Enstitüleri programından ve Kalinin’den alıntılarla biraz daha açılacaktır. Bu bağlamda günümüzde devrimci eğitimcilere, öğretmenlere düşen temel görevler de vurgulanmaya çalışılacaktır.

Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ardından kurulan Cumhuriyet’te, Cumhuriyet devrimcilerinin başlattığı eğitim seferberliğinin ürünü olan, 1940 yılında çıkarılan yasayla yokluklar içinde var edilen, Cumhuriyetin eğitim devrimcileri Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un temelini attığı Köy Enstitüleri’nin programında, enstitü öğrencilerinin kazanmaları beklenen özellikler ve değerlerin bazıları:

“Enstitü öğrencilerinin vasıfları ve kazandıkları değerler: (1944)

“1. Çocuklara sade, mütevazı, memleket uğruna harcanmış emeklerle dolu bir hayat sevdirilmekte ve benimsetilmektedir. Böyle insanlar gösterişten, şarlatanlıktan, tembellikten nefret etmektedirler…

“(…)

“6. Enstitü öğrencileri doğru ve adalete uygun emirlere uymayı ana ilkelerden biri sayarlar. Haklı ve yerinde tenkitlere dayanırlar. Haksızlığa, kötülüğe boyun eğmez, bunları gidermek için gerekirse savaşırlar…

“7. Enstitülü çocuk ailesini, köy adlı yuvasını, yurdunu, mensup olduğu ulusu çok sever. Bu sevgiyi lafla değil fiille her zaman, her türlü şartlar içinde ve her yerde ispat eder. Onların uğruna harcadığı emeklerle yaptığı fedakârlıklar bunun en büyük delilini teşkil eder. On altı, on yedi yaşında bir enstitülü çocuk yurdun türlü bölgelerindeki enstitülerde, köy eğitimi alanında araştırmalar yapar, bunları yayınlamaya çalışır, müspet işler başarır ve ‘Bu binada, şu tarlada, karşıki yolda, yamaçtaki su kanalında, derenin içindeki çeşmenin akışında, köydeki kooperatifin kuruluşunda, gençlerin ulusal oyunları öğrenmelerinde benim alın terim var’ diyebilir.

“8.    (…) Jurnalcilik, iftira yoluyla iş gördürmekten nefret ederler. Açık yürekli olmayı, mertliği ilke bilirler.

“Köy Enstitüleri ve onların mensupları vasıtasıyla yaygın bir hale getirilmek istenen eğitim ilkelerinin başlıcaları bunlardır.” (Köy Enstitüsü Programları, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, 2004, s. 6-8)

Cumhuriyet devrimcilerinin eseri olan ve Finans Kapital+Tefeci Bezirgân Sermaye Sınıfının ittifakının tahammül edemeyip, hedef tahtasına oturttuğu Köy Enstitülerinde bu insani değerlere sahip öğrenciler yetişmesi hedefleniyordu. Başarılı da oluyorlar, hedeflenenler gerçekleşiyordu. “Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı bir ders koyardım” diyen, insanın insanı sömürmesine karşı duracak Tonguç’un öğretmenlerine tahammül edemedi iktidardaki iki gerici sınıf ittifakı.

Peki, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza silah ve para yardımı yaparak büyük destek veren Sovyetler Birliği nasıl bakıyordu eğitime ve öğretmenin görevlerine?

Çarlık rejimini devirerek, Sosyalizmi kuran Sovyet devrimcileri, eğitime ve “yeni insan”ın yetiştirilmesine büyük önem vermişlerdir. Yoksul bir köylü çocuğu olarak doğan ve yaşamını işçi olarak sürdürürken devrimcileşen, devrimci önderlik yapan, Ekim Devrimi’ne katılan, daha sonrasında ise partide çeşitli görevler üstlenen Kalinin de, devrim sonrasında eğitim sorunlarına ve gençliğin siyasal eğitimine yönelik çalışmalar yürütmüş, bu konuda önemli katkılar getirmiştir. Aşağıda, kendisinin çeşitli yazı ve konuşmalarının derlendiği “Devrimci Eğitim Devrimci Ahlâk” kitabından ilgili aktarımlar sunulmaktadır:

“(…) Bilirsiniz ki çocuklar çok yönlüdürler. Eğer ben öğretmen olsaydım ve çocuklar yaramazlık etselerdi, ama bu yaramazlıkta yüreklilik göze çarpsaydı, ben bu yürekliliği şu ya da bu şekilde teşvik eder, yaramazlıkları için ise onları biraz azarlamakla yetinirdim… Eğer bana öğretmenden istenen başlıca şeyin ne olduğu sorulsaydı, “yeni insanı yetiştirmektir” derdim… Bizde sosyalist toplumun yeni insanı yaratılmaktadır.

“Bu yeni insanın en iyi insancıl nitelikleri nasıl alması gerekir?

“Çünkü sosyalist yeni insan, insancıl niteliklerden yoksun bir insan olamayacaktır. İnsan insandır. İşte buradan hareket etmek gerekir.

“Öyleyse ne gibi insancıl nitelikler aşılanmalıdır?

“Birincisi sevgidir. Halkına emekçi kitlelere karşı sevgidir. İnsanın insanları sevmesi gerekir. Eğer o insanları severse daha iyi yaşayacaktır. Hayatı daha neşeli geçecektir. Çünkü dünyada hiç kimse, insandan kaçan ve nefret eden kadar kötü yaşayamaz. Onun hayatı herkesten daha kötüdür.

“İkincisi dürüstlüktür. Çocuklar dürüst olmaya alıştırılmalıdır. Bence öğretmen, buna ulaşabilmek için tüm pedagojik yöntemleri kullanmalıdır. Çocuklar yalan söylememeli, aldatmamalı, dürüst davranmalıdır.

“Üçüncüsü yürekliliktir. Sosyalist insan emeğin insanıdır. O dünyayı fethetmeyi istemektedir. Hem de yeryüzünde var olan dünyayı değil, insani zekâsıyla evreni de açıklamak istemektedir.

“Dördüncüsü arkadaşlık bağıdır. Çocuklar arasında arkadaşlık bağları olmalıdır. Bu ayrıca kapitalist kuşatma içinde bulunmamızdan ötürü de zorunludur.

“(…)

“Beşincisi emek sevgisidir. Emeği yalnızca sevmek yetmez, ona karşı dürüst olmak gerekir. Çünkü şunu kesinlikle akılda tutmak gerekir ki; insan yaşıyor, besleniyor ve çalışmıyorsa bu, onun bir başkasının emeği ile var olduğu anlamına gelir… Biz ikide bir “Emek onur davasıdır” demekteyiz… Fakat siz bu sloganı yalnızca tekrarlarsanız bu yetmez… Çocukların, emeğin gerçekten “onur davası” olduğunu somut olarak görmeleri zorunludur. Çocuğu aldatamazsınız. Eğer hayatınızda biraz olsun düzmece bir yan bulunursa çocuk artık pek çok şeye kolayca inanmaz.” (M. İ. Kalinin, Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak, Sorun Yay., 2006, s. 46-47)

Devam edelim:

“(…) Öğretmenlik mesleğinde pek çok güçlükler vardır, sorumluluğu da büyüktür. Kuşkusuz asıl görevi, üzerine aldığı dersi öğretmektir. Fakat bunun yanı sıra öğrenciler öğretmenini taklit ederler. Bu nedenle öğretmenin dünya görüşü, davranışı, hayatı, olaylara yaklaşım biçimi öğrenciler üzerinde şu ya da bu biçimde etki yapar. Bu etki çoğu kez fark edilmez.

“(…)

“Öğretmenin tüm sorunları çözmesinde doğallık ve dürüstlük şarttır.

“(…)

“Çocuklara karşı dürüst davranmanız, kendinizi dikkatle gözlemeniz gerekir. Esas olan, çocuklarımızı gerçekten iyi, sosyalist bir vatandaş olarak, dürüst, mert, gelişmiş arkadaşlık duygusuyla, çocuk psikolojisinin ve çocuk olanaklarının çerçevesi içinde disiplinli olarak eğitmektir.

“En sonunda yoldaşlar, çocuklarda uzun yıllar okula ilişkin canlı izlenimler, güzel anılar kalmalıdır. Eğer siz öğrencilerinizin öğrencilik yıllarını en iyi yıllar olarak ömürleri boyunca anmalarını sağlarsanız, işte bu başarının belirtisidir.” (age., s. 47-48)

Neye vurgu yapıyor Kalinin?

Sevgi, dürüstlük, cesaret, gibi değerlere. Ve diyor ki; aslında bunlar her insanda bulunması gereken niteliklerdir. Ve sosyalist eğitim, insanlarda insana özgü nitelikleri geliştirmeyi, sağlamlaştırmayı amaçlar. Bunların başında da “sevgi” gelir. Ve öğretmenin bu niteliklere önce kendisinin sahip olması gerekir, diyor. Çocuk somutlamalar yoluyla öğrenecektir ve sizin öğretmen olarak davranışlarınızı gözlemler somutluklar olarak. Söylemlerinizle eylemleriniz tutarlı olmalıdır, yoksa öğrencilerinizi ikna edemezsiniz, diyor.

Öğretmenin, devrimci aydın olarak iletişimde kullandığı dile de, özel bir önem vermesi gerektiğini vurguluyor:

“Öğretmen konuşmasına devrimci ruh ve düşünce katmalıdır.

“(…) Hazır cümleler konuşmak düşüncenin değil, yalnızca dilin çalıştığını gösterir. Siz hazır cümlelerle insanların ilgisini çekemezsiniz. Çünkü onlar bu sözleri siz söylemeseniz de bilmektedirler. Siz kendinize özgü cümlelere başvurduğunuzda, bunun gerektiği kadar güzel olmayacağından korkuyorsunuz. Oysa öyle düşünmekle aldanıyorsunuz. Sizin kendi sözünüz her zaman daha iyi dinlenecek ve daha yerinde olacaktır.

“(…) Eğer öğretmen insanlara yalnızca hazır cümleler iletmeye başlarsa bunun sonu iyi olmaz.

“(…)

“Her şeyden önce dilin doğal olması gerekmektedir. Çocukları basmakalıpçılığa, hazır sözlere alıştırmayın. Eğer bir şey anlatıyorsan kendi sözlerinle konuş… Göreceksin ki insanlar da biraz daha dikkatli dinleyeceklerdir.

“(…)

“Hazır formüllerle konuşmaktan kaçınmak zorundayız. Bu tarz konuşmaların insan beynine işlemediği, bellekte kavranmadığı görülür. Halkla ilişkilerinizde konuştuğunuz dili yalın ve kendine özgü bir düzeye getirin, ona doğal bir üslup verin.” (age., s. 51-54)

Yazımızı son bir alıntıyla noktalayalım:

“(…)

“Eğitim ne demektir?

“Bu, öğrencinin psikolojik ve manevi yönünü etkilemek, öğrenimi süresince onu belli yönde ve insan olara biçimlendirmek demektir.

“(… ) Birçok öğretmen, pedagog olmaları gerektiğini unutmaktadır. Pedagog ise insan ruhunun mühendisidir.

“(…) Açıktır ki öğretmenlerin bir yandan yüksek derecede tahsilli, diğer yandan da kristal gibi temiz ve namuslu olmaları gerekir. Çünkü namus, kelimenin tam anlamıyla karakterin satın alınamaz niteliği; çocuklarda yalnız iyi bir etki yapmakla kalmaz, onlara bulaşır, yaşamları boyunca derin izler bırakır.

“Şu halde yoldaşlar, biz çocuklarımızın sosyalist ruhta eğitilmelerini, onlara sosyalist ilkelerin aşılanmasını istemekteyiz. Şöyle bir soru sorabilirsiniz: “Sosyalist ilkeler ne demektir?”

“Sosyalist ilkeler, basit anlamda ele alınırsa, yüksek derecede tahsilli, namuslu, arkadaşlığa, insanseverliğe, namusa, sosyalist emeğe ve herkesin bildiği bir sürü yüksek niteliklere karşı sevgidir. Bu özelliklerin, buyüce niteliklerin aşılanması sosyalist eğitimin en önemli birleştirici bölümüdür.” (age., s. 56-57)

“Yeni insan niteliklerini daha da çoğaltabiliriz. Fakat ben sadece bu kadarla yetineceğim. Bunlar Marksist-Leninist niteliklerdir. Fakat her akılcı ve dürüst insandan da bu nitelikler beklenmektedir. Teorimizin değeri, insanlardan insana özgü özellikleri istemesinde aranmalıdır.” (age., s. 47)

Görülüyor ki devrimci-sosyalist eğitimin değerler bakımından temel amacı, sınıflı toplum rezilliğinin unutturduğu, ortadan kaldırdığı ama insanlık tarihinde 1.700 bin yıl boyunca süregelen İlkel Sınıfsız Toplum İnsanında var olan ahlâki değerlerin (sevgi-dürüstlük-hakyemezlik-onur-cesaret vb.) inşasından, kısacası modern toplum insanını yeniden insanlığına kavuşturmaktan başka bir şey değildir. En temel insani duygu ise sevgidir. Bu anlamda “yeni insanı”’ yetiştirecek olan öğretmenin en temel özelliklerinden birisi her şeyde, her işinde önce kendisinin sevgi dolu olması, sevgiyle yaklaşması; öğrencilerine de bu değeri kazandırmasıdır.

Çünkü; “Sevgi olmayan yürekte, devrimci duygular yaşamaz.” (Nurullah Ankut)