Emperyalistlerin “kara altın” iştahları bu kez Venezuela’da kabardı…
Av. Tacettin Çolak
Yetmiş yıl önce, Arap Halkının bağrına sapladıkları İsrail kamasıyla Ortadoğu’daki petrol bekçisini yarattılar.
On yıllardır, başta Filistin Halkı olmak üzere Ortadoğu Halklarına kan kusturuyorlar.
Irak, Libya petrollerini paylaştılar. Bu ülkelerin egemen devletlerini ortadan kaldırdılar.
Irak’ı üçe böldüler, Libya’da ise aşiret devletçikleri oluşturdular.
Şu anda bu ülkelerin petrolleri Batılı Emperyalistlere akıyor. Arap Ulusu’nun birliğini savunan Saddam ve Kaddafi gibi liderlerden de kurtulmuş oldular. Irak ve Libya Halkı şimdi eski liderlerini arıyor.
Öyle ki, ABD işgali sonrasında Bağdat’ta Saddam heykelini elindeki balyozla yıkmaya çalışan Kadim Şerif Hasan el Jaburi isimli Irak’lı işgalin ağır faturasını görünce; “Elim kırılsaydı da bunu yapmasaydım. Elimde olsa heykeli yeniden dikerdim ama öldürülmekten korkuyorum. Saddam zamanında daha mutluyduk.”, dedikten sonra; “Bush ve Blair yalancı, eğer bir mücrim olsaydım onları kendi ellerimle öldürürdüm.”, diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Irak’tan sonra Suriye’ye saldıran Emperyalist sırtlanlar, bu ülkede de yüz binlerce insanı katlettiler. Savaşın en yoğun yaşandığı günlerde bile (uluslararası gözlemcilerin dahi meşru saydıkları) seçimlerde halkının yüzde sekseninin oyunu alan Beşşar Esad’ı gayrimeşru ilan ettiler.
Dünyanın birçok ülkesinden topladıkları kiralık katiller eliyle Suriye’ye sözde demokrasi getirmek istediler.
Suriye Halkına getirdikler ise; kan, gözyaşı, mültecilikten başka bir şey değil. İlkin fiilen üçe böldükleri Suriye’de; Rusya ve Çin’in sahaya inmesiyle dengeler değişti ve Esad’ın zaferini kabul etmek zorunda kaldılar. En azından şimdilik Esad’la uğraşmayı bıraktılar.
Ama Batılı Emperyalistler boş durur mu?
Şimdi de Latin Amerika’nın petrol zengini ülkesi Venezuela’yı gözlerine kestirdiler.
Esasen, tâ Chavez döneminde bu ülkenin işini bitirmek istiyorlardı. Ancak, Bolivarcı Devrimin önderleri, şimdiye kadar horlanmış, dışlanmış, işsiz, aç bırakılmış Venezuela Halkı ile bütünleşince, yerli hainler-işbirlikçiler eliyle tezgâhladıkları darbelere rağmen başarılı olamadılar.
CIA’nın planladığı 12 Nisan 2002 darbesiyle umutlandılar, ancak Ordu Gençliği’nin ve emekçi halkın Bolivarcı Devrimi sahiplenmesiyle başarısız oldular.
Venezuela Halkı, ordu içindeki “Yüzbaşılar Hareketi” ile bütünleşerek, iki gün sokaklardan ayrılmayarak, Chavez’i tekrar iktidara getirdi.
Venezuela’daki bu darbenin yıldönümünde, (11 Nisan 2009’da) düzenlediğimiz etkinlikte Küba Büyükelçisi ve Genel Başkan’ımızla birlikte konuşmacı olan zamanın Venezuela Büyükelçisi Betencourd Yoldaş bakın ne diyordu:
“Biz Venezuelalıların daha önce de birçok devlet başkanı oldu, ama bu devlet başkanları her zaman üst düzey emirleri, Amerika Birleşik Devletleri tarafından aldığı emirleri, ülke iç politikasına yansıtan devlet başkanlarıydı. Ama Başkan Chavez’in göreve gelmesinin ardından, biz Venezuelalılar olarak kendimizi çok tatmin olmuş ve çok gururlu hissediyoruz. Başkan Chavez’in göreve geldikten sonra söylemiş olduğu ilk şey: “Bu andan itibaren Venezuela hava sahasında uçmaya yeltenen ilk Amerika Birleşik Devletleri bandıralı uçak düşürülecektir.”, oldu.
“Başkan Hugo Chavez’le birlikte, Venezuela kendine saygı duyulmasını sağladı. Her ne şartta olursa olsun, Venezuela diğer ülkeler tarafından sayılacaktı ve o tarihe kadar da hiçbir Venezuela devlet başkanı, ülkesini uluslararası kamuoyunda böyle saydırmayı başaramamıştı.
“Kardeş cumhuriyet Küba sayesinde ülkemizde, ki bunu büyük bir gururla söylüyoruz, okuma yazma bilmeyen hiç kimse bulunmuyor. Onların sayesinde gerçekleştirmiş olduğumuz okuma yazma seferberliği planımız son derece güzel işledi ve 2005 yılında, Venezuela, UNESCO tarafından okuma yazma bilmeyenin bulunmadığı bir ülke olarak ilan edildi. Aynı şekilde Kübalı doktorlardan oluşan birçok grup da Venezuela’da çok da ulaşılması mümkün olmayan yerlere sağlık hizmeti götürmüş durumda. Açıkçası bu grupların çok yatacak yerleri de söz konusu değil. Tek amaçları sadece Venezuela ile işbirliği içinde olup, Venezuela Halkına hizmet etmek.”
Gördüğümüz gibi, Venezuela; Chavez’in liderliğindeki Bolivarcı Devrim sayesinde kısa sürede nereden nereye geldi.
Aynı toplantıda, (şimdi bedence aramızdan ayrılmış olan) Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal Yoldaş da şunları söylemişti;
“Venezuela’daki emperyalist-oligarşik darbe girişimine karşı alınan Nisan Zaferi’ni ve Amerika Birleşik Devletleri’nin düzenlendiği paralı asker işgaline karşı Domuzlar Körfezi’ndeki Küba Halkının zaferini anarken; hiç olmadığı kadar çok büyük bir gururla, Bolivar’ın kılıcı ve Marti’nin fikirlerinin hâlâ yaşadığını ve artık çok yakın olan Latin Amerika’nın gerçek bağımsızlığına erişinceye değin yılmayacaklarını söyleyebiliriz.”
“Bolivar’ın kılıcı” ne için çarpışıyordu?
“Özgürlük adına Latin Amerika’ya eziyet etmeyi ilahi bir görev gibi kabul etmiş görünen Kuzey Amerika Birleşik Devletleri’ne” karşı Latin Amerika’nın birliğini sağlamak için…
Küba’nın desteği ile bu hedefi gerçekleştirmek için yola çıkan Chavez’i kanser illeti aramızdan aldı.
Yerine geçen Maduro; Chavez’in politikalarını devam ettirerek Bolivarcı Devrimi sürdürmek için çalıştı.
Ancak yeterli olamadı. Esasen Chavez’de yeterli değildi.
Yani iktidara gelir gelmez, siyaseten yenilen bir avuç Parababasının ortadan kaldırılmasında ve karşıdevrimcilerin tasfiye edilmesinde, Sosyalist ekonominin örgütlenmesinde somut adımlar atmadılar. Yukarıda belirttiğimiz toplantılarda Genel Başkan’ımızın Kübalı yoldaşlarla birlikte Venezuelalı yoldaşlara yaptığı somut uyarılara karşın bunu yapmadılar.
Batılı Emperyalistler, son olarak da Maduro’ya karşı darbe yapma girişiminde bulundular.
İlkin ABD Emperyalistleri; Meclis başkanı, CIA ajanı Guiado’yu devlet başkanı olarak tanıdıklarını ilan ederek, ordu içinde de askerlere çağrı yapıp darbenin vurucu gücü olmasını sağlamak istediler.
Hemen ardından AB Emperyalistleri ve birkaç uydu devlet bu saldırıya destek açıklaması yaptılar.
Venezuela’nın seçilmiş, meşru başkanını akıllarınca “gayrimeşru saymaya” kalktılar.
Venezuela Ordusu, bu hain girişime alet olmadığı gibi “vatanı savunmak boynumuzun borcudur” diyerek, ABD Emperyalizminin saldırısına karşı direneceklerini gösterdi.
Dileriz bu morallerini savaş alanında da gösterirler ve emperyalist çakallara meydan okumaya devam ederler.
Batılı Emperyalistlerin yaptığı darbe girişimi çok açıkken, Venezuela Halkının çoğunluğunun desteği Chavez’in Bolivarcı Devriminden yana olduğu kesin iken, bizdeki bazı aklı evvellerin Maduro şahsında Bolivarcı Devrime saldırdıklarını görüyoruz.
Neymiş, Maduro; “diktatörmüş”, “zengin petrol yatakları olan ülkesinde halkını aç, işsiz bırakmış, hayat pahalıymış” gibi yalanlarla saldırıya geçtiler.
Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan gibi satılık kalemşorların CIA propagandası gereği yazdıkları yazılara bazı burjuva, küçükburjuva liberallerin de sarıldığını, tam bir kara propaganda ürünü olan, Venezuela hakkında tamamen yalan ve yanlış bilgiler içeren yazılar servis edildiğini görmekteyiz.
Yani her yerde yaptıkları aynı.
Yirmi yıldır Emperyalizm tarafından Venezuela’ya uygulanan ambargoya, CIA’nın, tıpkı Küba’daki “Domuzlar Körfezi” baskını gibi provokasyonlarına hiç değinen yok.
Bolivarcı Devrim’in, Küba’nın da yardımıyla ülkede ne gibi değişiklikler yaptığı, horlanan, dışlanan emekçi halkı nasıl ayağa kaldırdığı Büyükelçi’nin yukarıdaki anlatımlarında görülmekte.
Maduro, son açıklamalarının birinde; “Venezuela dünyanın seçim şampiyonu bir ülkesi”, diyor. Yirmi yılda 25 seçim yapmışlar, hepsinde de muhaliflere, Batılı Emperyalistlerin açıktan destek olmalarına rağmen, 23’ünü Bolivarcılar kazanmış.
Fakat CIA güdümlü yerli-yabancı Parababalarının ekonomik ve siyasal varlığına son vermedikleri için başları bir türlü beladan kurtulamadı.
Kurtulamıyor da…
Bizdeki CIA yalanlarını dolma niyetine yutanlara; Latin Amerika ve CIA’nın tezgâhladığı darbeler tarihini iyi öğrenmelerini öneririz.
Bir de Arap Birliğini gerçekleştirmek isteyen BAAS’çı hareketlerle, Latin Amerika’nın birliğini savunan Bolivarcı hareketin tarihini…
Bu son darbe girişiminin gizi burada…