Genç bir doktorun intiharı…
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Bölümünde asistan doktor olarak çalışan Dr. Mustafa Yalçın, Bursa Uludağ’da kendini karların üzerine bırakarak intihar etti. Arkasından bıraktığı notlarda çalıştığı klinikte mobbinge uğradığına ilişkin ayrıntılar ortaya çıktı. Bu konuda pek çok asistan doktor, çoğunlukla isim vermeden, medyada yansıyan konuşmalar yaptı.
Doktorluk kolay bir meslek değil. Pek çok aşaması var. Her aşamada pek çok güçlükler var. Sorumluluk düzeyi yüksek olan bir meslek. Ülkemizde meslek seçiminde sıkıntılar olduğu için, gençler istedikleri mesleği seçemiyorlar. Üniversite olarak puanı en yüksek olan bölüm, yüksek puan alan bir öğrenci için uygun olmayabiliyor. Bu, olayın bir yönü.
Daha önemli olan yönü, doktorlar arasındaki mesleki dayanışma ruhunun, meslektaşlık duygusunun son yıllarda büyük yara almasıdır. Performans düzeni doktorlar arasındaki mesleki dayanışmayı bitiren bir süreç yarattı. Bunun üzerine Sağlık düzeninde aşırı özelleşme, özel sağlık kuruluşlarının yaygınlaşması bu süreci hızlandırdı. Şehir hastaneleri, ülkemizdeki yerleşmiş, geleneksel asistan doktor yetiştirme düzenini bozdu. Bunun da üzerine doktorların mesleki dayanışma örgütü olan Tabip Odaları ve TTB’nin, doktorlar üzerindeki etkinliği, bir araya getirici özelliği iyice azaldı. Tüm bu süreçler, doktorları yalnızlaştırmış oldu.
İntihar eden genç doktor arkadaşımız doktorluğun en zor aşaması olan asistanlık aşamasında ve cerrahi branşta çalışıyor. Cerrahi branşlarda hiyerarşi daha yoğun olarak yaşanır. Bu doğal bir durumdur. Önemli olan insani değerlerimizi kaybetmeden, meslektaşlık ruhu ile usta-çırak ilişkisi içinde asistanların öğrenim süreçlerini tamamlamalarıdır. Son yıllarda Kalp-Damar Cerrahisi, Beyin Cerrahisi ve Ortopedi gibi pek çok branşta, öğretim üyeleri, daha iyi maddi koşullar için Üniversite dışında çalışmayı tercih etmekte ya da erken emekli olarak dışarda çalışmayı seçmektedir. Bu yüzden de bu branşlarda uzman doktor yetiştirmek zorlaşmaktadır.
Doktor Mustafa Yalçın arkadaşımızın intiharı bize Deontoloji kavramlarını anımsattı. Eskiden Tıp Fakültelerinde ders olarak okutulurdu. Şimdilerde okutulmuyor. Deontoloji, bir mesleği uygularken mutlaka uyulması gereken ahlâki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalıdır. İnsanın belirli ödevleri olduğunu varsayan ahlâk öğretilerini temel alır ve bu öğretilerden kaynaklanan görev ve kuralların çeşitli mesleklerdeki somut izdüşümlerini inceler. Deontoloji denince ilk önce hekimlik akla geliyor. Sağlığın bu kadar ticarileşmediği yirmi yıl önce Hekimler deontolojiye çok daha fazla önem verirdi.
Doktor Mustafa Yalçın arkadaşımızın durumu, çalışma arkadaşlarınca mutlaka fark edilmiştir. Fakat herkes kendi derdinde olduğu için, anladığımız kadarıyla kimse doktor arkadaşımızı anlamak, sorunu görmek çabası içinde olmamış. Bu olay tüm asistanlar arasında ve onları yetiştiren öğretim üyeleri arasında, asistanların sorunlarının değerlendirilmesi ihtiyacını doğurdu. Sağlık düzeninde yaşadığımız karmaşa, sorunları gerçek boyutlarıyla ortaya koymayı, tartışmayı ve çözüm bulmayı engelliyor. Tüm sorunlarımız üzerine eklenen Koronavirüs salgını da, sorunları daha sıkıntılı hale getirdi. Bu salgın sırasında Sağlık Emekçileri özveriyle çalıştılar ama çalıştıklarının karşılığını alamadılar. Diğer ülkelere göre Sağlık Çalışanları olarak, daha çok Koronavirüse yakalandık ve daha çok arkadaşımız hayatını kaybetti.
Doktor Mustafa Yalçın arkadaşımızın intiharı, pek çok gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Biz doktorlar neden sonuç ilişkisi içinde, hastaları değerlendirip tedavi ederiz. Burada da sorunlarımızı çok açık olarak ortaya koyup tartışmamız gerekiyor. Meslektaş olarak birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Bunu da örgütlü yapılarda, mesleki dayanışma örgütümüz olan Tabip Odalarında yapmamız gerekiyor.