Her şeye zam, köprülere katmerli zam!
Ne hakkınız var sizin mazlum halkımıza bu acıları çektirmeye bir avuç vurguncu Parababasının çıkarı için ve onlardan kapacağınız yüzde 10-20 komisyon için bunları yapamaya?
İnanın ama inanın bunların hesabının tamamını, kuruşu kuruşuna, santimi santimine kadar soracağız sizden ve yedi sülalenizden. Hiç kaçarınız yok. Hiç kurutuluşunuz yok. Hiç affınız yok.
Buna aklınıza mıhlayın. Unutmayın çünkü biz unutmayacağız!
Niye?
Bu niye’nin iki cevabı var. Bir genel cevap, iki özel cevap.
Genel cevap şudur:
Ekonomik göstergelerin hangisini ele alırsanız alın, ekonominin batmakta olduğunu gösteriyor. İster döviz kurlarını alın, ister üretim rakamlarını alın, ister büyüme rakamlarını alın, ister işsizlik rakamlarını alın, ister geleceğe dönük beklentileri alın; yani hangisini alırsanız alın ortaya çıkan tablo korkunç. Alarm vermenin ötesinde… Alman Commerzbank, Aralık ayında yayımladığı bir raporda: “Türkiye: Ekonomi çöküyor” başlığını kullanıyordu. O yüzden de iğneden ipliğe zam yapılıyor. Üstelik bu zamlar her yılbaşında yapılan zamların ötesindeki zamlar. Onlar bütçe ayarlamaları kapsamında otomatik olarak yapılıyor zaten. Bu göze bile gözükmüyor. Oran şu olmuş, oran bu olmuş kanıksanmış durumda. Her yıl yapılıyor nasılsa, deniliyor…
Ama bir de henüz yapılmayan ve yapılacak olan zamlar var. Bütün ekonomistler diyorlar ki, döviz kurlarındaki artışın ekonomiye etkisi henüz başlamadı. Bu etki birkaç ay sonra ortaya çıkacak. O yüzden de ekonomik göstergeler bugünkünden çok daha kötü olacak. Dolayısıyla asıl zamlar geride. Gelecek aylarda yapılacak.
Dolar’ın, Euro’nun yüzde 20-30 değer kazandığı, tersten söylersek Türk lirasının bu kadar değer kaybettiği bir ekonomide başka türlüsü olabilir mi hiç?
Elbette olmaz.
Peki bu kayıplar nasıl karşılanmaya çalışılacak?
Bir; Ürünlere uygulanan vergilerin arttırılmasıyla yapılacak zamlar yoluyla,
İki; Başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere tüm çalışanların ücretlerinin düşürülmesiyle,
Üç; Elde avuçta kalan Kamu Mallarını yerli yabancı Parababalarına peşkeş çekerek.
Ve ne acıdır ki, bizim söylediklerimiz hep doğrulanıyor. İşte bu konuyla ilgili, insanın içini acıtan bir haber Hürriyet Gazetesi’nden. 26 Aralık 2016 tarihli:
“RUSYA’NIN EN BÜYÜK YATIRIM BANKASI VTB CAPİTAL İÇİN EN CAZİP PAZAR TÜRKİYE” imiş.
Niye?
Niye olacak:
“TL’DEKİ KAYIP YATIRIMCIYA FIRSAT” da ondanmış…
Gel de üzülme, gel de kahrolma bu ülke ve insanları için…
Haa diyeceksiniz ki, bunlarda, bu 6 bin yıllık sömürgenlerde oyun mu biter? Binbir türlü yol bulurlar bunlar. Tekeden süt sağarlar.
Doğru…
Örneğin Bireysel Emeklilik Sistemi (BES).
İşte size kullanılacak bir Fon.
İşte size İşsizlik Fonu.
Tepe tepe kullan.
Onlar da kullanmışlar zaten. 20 Ekim 2016 tarihli Yalçın Bayer’in haberine göre, Fon’un kasasında 100 milyar TL birikmiş. Bunun da sadece yüzde 10’unu İşsizlere ödenmiş.
Gerisi?
Devletin kasasına faizsiz para girmiş, Parababalarına sermaye olmuş…
Yani daha neler neler, maydanozlu köfteler…
Alım gücümüz sürekli olarak düşüyor
Biz yaşadığımızı biliyoruz. Alım gücümüzün yapılan zamlar karşısında hiçbir kıymetinin olmadığını yaşayarak biliyoruz. AKP’giller’in Asgari Ücrete yaptığı 104 TL’lik artış, Kamu Çalışanlarımıza reva gördüğü % 3’lük, emeklilerimize % 4.73’lük artışlar, hayat pahalılığı karşısında yıllar önce kullandığımız sloganı akla getiriyor: “Ücret pire, fiyat deve”.
Ki AKP’giller bir elden verir görünürken diğer eliyle de alıyor asgari ücretteki artışı.
Neyle?
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile!
O yüzden Hürriyet şöyle haberleştiriyor durumu:
“Asgari Ücrete 104 TL zammın 53 TL’si Bireysel Emeklilik İçin kesilecek
“Elde kaldı 51 TL”. (Hacer Boyacıoğlu, Hürriyet, 31 Aralık 2016)
Gördünüz mü yukarıda söylediğimiz nasıl gerçekleşiyor?..
Alım gücümüz sürekli olarak düşüyor. Her gelen yıl bir öncekini aratıyor. Öylesine düşük ücretlerle çalıştırılıyoruz, öylesine büyük zamlar yapılıyor ki tüketim, giyim, kira, su vb. zorunlu harcamalarımız için hep bir şeylerden, genellikle de sağlığımızdan, kısmak zorunda kalıyoruz. Zaruri olmayan ihtiyaçlar mı?
Yani tasarruf etme, kitap, tiyatro, gezme vb. giderlerimiz mi?
Onlar zaten yok gider kalemlerimiz içinde…
İşte bir zam haberi. Hem de temel bir alana yapılan zam haberi:
“SGK hasta muayene ücretlerine yüzde 20 ile yüzde 60 oranında zam yaptı.
“Emeklilerin maaşından kesilen, çalışanların eczanelerde ödedikleri muayene katılım paylarına SGK zam yaptı. Hastaların daha önce 5 lira verdikleri devlet hastanelerine ait muayene ücreti yüzde 20 arttırılarak 6 liraya, eğitim araştırma hastaneleri için verdikleri 5 lira, yüzde 40 artış yapılarak 7 liraya, üniversite hastanelerindeki muayene katılım payı ise yüzde 60 artışla 5 liradan 8 liraya yükseltildi.” (http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2017/01/02/hastane-muayene-ucretlerine-zam)
İletişim çağındayız. İletişim araçlarına bir dünya para veriyoruz her ay. Yok akıllı telefon, yok internet, yok spotify, yok netfilx, yok bilmem ne diyerek ha bire ödüyoruz. Üstelik de bütün bunlar yabancı tekellerin elinde. Konuştuğumuz her an, internete girdiğimiz her an yabancı Parababalarının kasasını dolduruyoruz durmadan. Ve bunları da, özellikle akıllı cep telefonlarını da, ithal ediyoruz dövizle. Dolayısıyla döviz arttığında, bunların fiyatları da artıyor. İşte bir haber:
“Dolar kurunun artmasından dolayı Apple şirketi İphone telefona yüzde 30 zam yapacağını açıklamıştı. Türkiye’de Ekim 2016’da satışa çıktığında dolar kuru’nun 2.99 TL olması sebebiyle İphone 7 ve 7 Plus 3 bin 250 TL ile 4 bin 600 TL arasındaki fiyatlarda satılıyordu. Doların kurunun son zamanlarda 4 TL’ye kadar çıkmasından dolayı Apple şirketi ürüne % 30 zam yapacağını belirtti. Zam’dan sonra İphone taksitli satışta kur bahanesiyle 8 bin lira civarına kadar çıkmış olacak.
“(…)
“Son dönemlerde Apple ve Samsung başta olmak üzere markaların her an zam yapabileceği konuşulurken ilk adım Apple’dan geliyor. (…)” (http://www.sabah.com.tr/teknoloji/2017/01/18/iphone-telefonlar-8-bin-liraya-gelecek)
Sadece telefon mu?
Bilgisayar, tablet vb. vb…
Telefonda öyle de araçların sigorta ücretlerinde farklı mı?
Hayır. Orada da an az yüzde 15 ila 30 arası zam bekleniyor.
Saymakla bitmez bu zamlar. Hangi alana, hangi sektöre bakarsanız bakın yapılan bir zamla karşılaşırsınız.
Bir kez daha köprüler ve tüneller üzerine
Yine mi denecek, belki. Çok yazdınız bu konuyu…
Ama ne yapalım, bizim elimizde değil. Bu konu bizlerin, halkımızın, ülkemizin canını yakmaya devam ediyor ve ne yazık ki de hep edecek. Öyle görünüyor.
Ne zamana kadar?
Partimiz HKP önderliğinde Demokratik Halk iktidarını kurana kadar!
Başlığımızda dedik ya; “her şeye zam, köprülere katmerli zam” diye. Aynen öyle.
Önce bir haber Hürriyet Gazetesi’nden:
“OSMANGAZİ’YE İNDİRİM, YAVUZ HARİÇ BOĞAZ KÖPRÜLERİNE % 48 ZAM YAPILDI”.
Yanlış okumadınız: Yüzde 48 zam!
Osmangazi’ye indirim.
Niye?
Çünkü işletmeci Parababalarına verilen garantiler var nasılsa…
Yani?
Yanisi şu: Hükümet bildiğimiz gibi, köprüler, tüneller ve üçüncü havaalanı gibi çok büyük rakamlar tutan yapımları, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli kapsamında yaptırdı. Sözde, yapım aşamasında devletin kasasından para çıkmadı. Ama ya sonra?
Devlet yani biz, yani halkımız her gün, her saat, her dakika bu yerli yabancı Parababaları ortaklığına para ödüyoruz. Geçen zaten ödüyor, işin kötüsü geçmeyen de ödüyor. Bir de buna şimdi, Boğaz köprülerine yaptıkları yüzde 48 zammı eklediler. Yani bir yerden alamadıklarını, başka yerlerden almaya davrandılar. Dedik ya, bunlar da oyun bitmez, diye. Bulurlar bir hinoğluhinlik, diye. İşte bulmuşlar bile…
“GEÇEN, GEÇMEYEN, BAŞKA KÖPRÜ VE YOLDAN GEÇEN DE ÖDEYECEK
“Yüzde 48 zammın PERDE ARKASI
“Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli çerçevesinde yapılan Osmangazi ve Yavuz sultan Selim Köprüsü ile Avrasya Tüneli projelerinin bedelini, devletin verdiği garanti nedeniyle, geçmeyen de ödüyordu. Ama şimidi eski mevcuda yüklenen zamlarla, başka köprülerden geçenler de ilaveten ödeyecek! Eski köprü ve otoyollara yapılan zamla net 180 milyon TL ilave kaynak yaratılacak.”
Böyle yazıyor Hürriyet yazarı Uğur Gürses, 4 Ocak tarihli yazısında.
Son cümlesinde; “yapılan zamla net 180 milyon TL ilave kaynak yaratılacak”, diyor.
Ne için “yaratılacak” bu kaynak?
Bu köprülerin, otoyolların ve tünellerin masraflarını yerli yabancı Parababalarına ödemek için! Sözümüzü yerine getirmek için!
Osmangazi Köprüsü’nde devlet günlük 40 bin araç geçiş sözü vermişti. Günde kaç araç geçiyor şu anda?
Ortalama 10-12 bin.
Bunu biz söylemiyoruz biliyorsunuz, Gazetemizin 106’ncı sayısında da aktardığımız gibi, bizzat buranın patronlarından, sahiplerinden Makyol’un Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Çebi söylüyordu, “Osmangazi’den günlük geçiş 10 binin üzerinde” diyerek.
Yani günde en az 28-30 bin geçmeyen aracın parasını ödüyoruz bu vurguncu Parababalarına.
O yüzden de hükümet, Osmangazi Köprüsü’nden geçişleri çoğaltmak için geçiş ücretlerini düşürüyor.
Peki bu patronlar açısından bir kayıp yaratıyor mu?
Asla! Onlar sözleşmedeki garantiler nedeniyle her gün alacakları ücretin tamamını alıyorlar. İster geçsin ister geçmesin…
Bu arada, haberde Yavuz Sultan Selim’e zam yok deniyor. Yalan söylüyorlar. Var. Hem de yüzde 20:
“Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde geçiş ücreti 11.95 TL oldu. Bu otomobiller için olan rakam” dedi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde otomobiller için eski ücret 9.90 liraydı. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden yapılan bilgilendirmede de, İstanbul Kuzey Çevre Otoyolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü geçiş ücretlerinin yüzde 20 oranında artırıldığı belirtildi.” ( http://www.hurriyet.com.tr/kopru-ayari-40323212)
Gördüğümüz gibi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne de zam yapılmış.
Gelelim işin bir diğer yönüne. Ya da yüzde 20, yüzde 48 zamma:
“TAKSİMETRE ÇALIŞIYOR
“Osmangazi Köprüsü’nden sonra, günlük 135 bin geçiş garantili Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve otoyolu, günlük 68 bin 500 geçiş garantili Avrasya Tüneli gibi YİD projeleri hayata geçti. Dolayısıyla ‘taksimetre’ çalışmaya başladı. Asıl ilginç olan, ilk defa 2016 yılbaşında ikincisi de bu yılbaşında mevcut otoyol ve İstanbul’daki iki köprünün ücret tarifesindeki ‘fiyatlama’ dikkat çekiyor. 2016 yılbaşında hem yüzde 16 zam yapılıyor, hem de HGS ve OGS geçişlerine uygulanan yüzde 20 indirim geri çekiliyordu. Böylece bir gecede köprü ve otoyol geçişleri yüzde 39 zamlanıyordu.
“İşte ikinci büyük artış bu yılbaşında yapıldı; otoyollarda yüzde 15, köprülerde yüzde 48’lik bir artış. İstanbul’da yılda 150 milyon adetlik geçiş yapılan iki köprünün ücretinde son iki yıllık artış yüzde 105’i geçiyor.
“2016’da 2015’e göre iki köprüden geçen araç sayısı kabaca 5.5 milyon azalmış görünüyor. Bu yüzden 2016 hasılatında artış olmayacak gibi görünüyor. Olasılıkla 2017 hasılatını artırmak için yüzde 48 zam yapılmış.
“2016’daki fiili yüzde 39’luk zam, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün otoyol hasılatına da yansımış; otoyollardan sağlanan hasılat zam oranı kadar yüzde 39’a yakın artacak görünüyor. Henüz açıklanmamış Aralık ayı hasılatı için ortalama bir değer girilerek yapılacak hesapla; Karayolları’nın 2016’da elde edeceği brüt hasılatın kabaca yüzde 39’luk bir artışla 266 milyon TL daha fazla olacağı anlaşılıyor. Böylece 2016 yılı 1.2 milyar TL’lik bir gelirle kapatılmış olacak.
“3 PROJEYE FİNANSMAN
Şimdi 2017 için her ikisi de enflasyonunun çok üzerinde olmak üzere, köprülere yüzde 48, otoyollara da yüzde 15 zamla beklenen şu olmalı; geçen araç sayısında artış olmayacağı gibi muhafazakar bir varsayımla, toplam hasılat kabaca 1.5 milyar TL civarında olacak. Bu yüzde 23’lük artış demek. Enflasyondan arındırırsak; net 180 milyon TL ilave kaynak demek. Böylece, İstanbul’da iki köprüden geçenler ile tüm Türkiye’de paralı devlet otoyollarını kullananlar; ödedikleri vergilerin yanında bir de bu köprü ve otoyollara enflasyonun çok üzerinde ödedikleri geçiş ücretleri ile şimdilik üç YİD projesini de finanse ediyor olacaklar; 2017 zamları ile sağlanan, Osmangazi Köprüsü’nün bir aylık kamu taahhüdüne ancak yetecek kadar olsa da!”
Ne kadar acı, ne kadar üzücü!
Bre hainler!
Bre utanmazlar arlanamazlar!
Ne hakkınız var sizin mazlum halkımıza bu acıları çektirmeye bir avuç vurguncu Parababasının çıkarı için ve onlardan kapacağınız yüzde 10-20 komisyon için bunları yapamaya?
İnanın ama inanın bunların hesabının tamamını, kuruşu kuruşuna, santimi santimine kadar soracağız sizden ve yedi sülalenizden. Hiç kaçarınız yok. Hiç kurutuluşunuz yok. Hiç affınız yok.
Buna aklınıza mıhlayın. Unutmayın çünkü biz unutmayacağız!
Bakın utanmadan ne diyor Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olacak Yavuz Arslan:
“Müjdeli haberi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan verdi. Arslan, “Osmangazi Köprüsü’nde geçiş ücretlerinde yüzde 20 indirime gidildi. Böylece köprü ücreti 89 liradan 65.5 liraya düşmüş oldu” dedi. Karayolları Genel Müdürlüğü ise yaptığı açıklamada 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde geçiş ücretlerine yüzde 48 zam yapıldığını duyurdu. (…)
“(…)
“KURAL DEĞİŞTİREMEYİZ
“Arslan’a, dövizle yapılan mega projeler için firmalarla tekrar masaya oturulup oturulmayacağı da soruldu. Arslan bu konuyla ilgili olarak da, “Dövizle yaptığımız işlerde tekrar pazarlık yapma söz konusu değil. Böyle bir şey yapmanız mümkün, ama birçok proje yapacaksanız ve hedefleriniz varsa, maçın içinde kural değiştirmemeliyiz. Böylece ülkemize olan güven devam etsin, sair alanlarda da yatırımlar devam etsin” açıklamasında bulundu.” (http://www.hurriyet.com.tr/kopru-ayari-40323212)
Ahh Ahmet Arslan ahh!
“Kural değiştireme”zsiniz, öyle mi?
Siz ki, kural değiştirmenin, yasaları değiştirmenin, arkasından dolanmanın, vurmanın, çalmanın, çırpmanın ustasısınız. İşinize gelse nasıl yaparsınız. Ama bu olayda işinize gelmez. Gelemez daha doğrusu.
Çünkü karşınızda işgücünden, alınterinden başka bir şeyi olmayan mazlum İşçiler, Kamu Çalışanları, Köylüler yok. Yerli yabancı Paraababaları var. Onlar asla izin vermezler kârlarının azaltılmasına. İzin verirlerse yol olur, bir başka ülke daha uygulamaya kalkar, diye düşünürler. O bakımdan tabiî ki, “kural değiştiremez”siniz…
Ama hiç olmazsa yeme bizi be! Yeme bizi!
Gelelim yeni vurgun alanı Avrasya Tüneli’ne…
Büyük Reis, “Ey Batı, sizin bu dünyada özgürlük diye bir derdiniz yok, sıkıntınız yok. Özgürlük bu değil ya. Özgürlük, bu insanlara insanca yaşama erdemini huzurlarına getirmek. Özgürlük Marmaray’dan geçer, Avrasya Tüneli’nden geçer, Özgürlük Osmangazi Köprüsü’nden geçer, Özgürlük inşallah dünyanın en büyük havalimanından geçer” demiş, Avrasya Tüneli’nin açılışında.
Der… Çünkü O’nun hülooğğ’cuları var! Ne derse yer onlar çünkü.
“Ey Batı” boş efelenmesini geçelim de, gerçek ne?
Köprülerle ilgili olanlarını yukarıda anlattık. Şimdi gelelim Avrasya Tüneli’ndeki gerçeklere.
Avrasya Tüneli’nde de köprülerde olduğu gibi devlet garantisi var. Hem araç geçiş sayısı hem de alınan krediler bakımından. Devlet yıllık 25 milyon, günlük 68.500 araç geçiş sözü vermiş.
Ya geçmezse bu kadar araç?
Hep dediğimiz gibi, devlet yani siz, biz, kısacası halkımız cebimizden bu parayı ödeyeceğiz patronlara. Olay bu kadar net. Bu kadar açık. Bu kadar acı!
Peki şu anda günlük geçiş sayısı ne?
Tünelin yapımcısı ve işleticisi ATAŞ ve Yapı Merkezi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu’nun verdiği rakamla: 20-25 bin…
68.500-22.500 (Biz ortalamayı alalım)= 46 bin.
Yani her gün 46 bin aracın geçiş parasını cebimizden ödüyoruz. Ve uzun müddet de ödemeye devam edeceğiz.
“68 BİN 500 ARAÇ AŞILIRSA DEVLET PAY ALACAK
“BAŞAR Arıoğlu, Hazine’nin Avrasya Tüneli’nde yıllık 25 milyon araç geçişini garanti ettiğini vurguladı:
“- Günlük 68 bin 500 araç geçiş garantisi söz konusu. Şu anda günde 20-25 bin araç geçiyor. 68 bin 500’ü aşınca fazla olan kısmın yüzde 30’unun ücretini devlet alacak.
“Örnek hesap yaptı:
“- Günde 100 bin araç geçerse, garantiyi aşan 31 bin 500’ün 9 bin 500’ü devlete, 22 bini bize kalıyor.
“Ardından ekledi:
“- Şimdilik açığı Hazine’nin kapatacağı dönemdeyiz. İnşallah kısa sürede günlük 68 bin 500 araç geçişine ulaşırız. Hazine’den fark almaya gerek kalmaz.” (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/vahap-munyar/avrasya-tunelinde-5-6-kapali-ortam-vakasi-oldu-cozduk-40342876)
Yani sevimli filozofumuz, Akşehirli Nasrettin Hoca’mızın söylediği; “ölme eşeğim ölme…” durumu…
İşe bak! Günlük 68.500’ü geçerse de devlet artanın tamamını alamıyor. Ancak yüzde 30’unu alabilecekmiş. O da alabilirse…
İşte durum, işte somut gerçeklik bu!
Yeni toplumu kuracağız, “Yeni İnsan”ı yaratacağız!
Büyük Reis, istediği gibi efelensin, köpürsün. İstediği kadar hülooğğ’cuları olsun.
Gelecek bizim!
Çünkü, ağababalarının ve onun gibilerin ruhları; insancıllıkları, insanseverlikleri, hayvanseverlikleri, doğaseverlileri yok. Ahlâk yok, vicdan yok. Ar namus yok.
Oysa biz geleceği temsil ediyoruz. Kahraman Gerilla Che’nin söylediği gibi: “Yeni İnsanı” yaratacağız Demokratik Halk İktidarımızla birlikte. İlkel Komünal Toplumun yalan, hile bilmediği, eşit kankardeşleri halinde yaşadığı o Altın Çağı ve Altın Çağın düzenini, yeniden ve daha yüksek aşamasıyla kuracağız. Yenileyeceğiz toplumu ve o toplum insanlarını. Yücelteceğiz, gerçek değerine kavuşturacağız. Daha çocuklukta, “kritik eşik”te yükleyeceğiz insancıl ve toplumsal değerleri. Ve İnsanlık bir aileden doğmuşçasına Fidel’in söylediği gibi; “Sosyalist bir aile” olarak yaşayacak. Kuracağız o düzeni. Yıkacağız bu zulüm düzenini.
Kim Tarihin çarklarını geriye döndürebilir, Firavun’lar, Muaviye’ler, Yezid’ler çağına döndürebilir?
Kim durabilir Tarihin; ileriye, güzele, eşitliğe, kardeşliğe gidişinin karşısında? Kim?..