Kadın Düşmanı AKP’giller İktidarının 22. Yılında Veriler Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı ve İstihdamı Konusunda Ne Diyor?
Prof. Dr. Özler Çakır
Çocuk düşmanı, doğa düşmanı, hayvan düşmanı AKP’giller’in, 22 yıldır halkımıza uyguladığı zulüm düzeninde, 2024 yılını da geride bırakacağımız günleri yaşıyoruz. Bir yılı daha geride bırakıyoruz ama acılar, yokluklar, yoksulluklar artarak sürüyor vurguncu, talancı, vatan satıcıların iktidar olduğu sömürü düzeninde.
Ve Tarihin en eski ve en asalak sermaye sınıfı olan Tefeci-Bezirgân Sermayenin iktidardaki siyasi temsilcisi Ortaçağcı, gerici AKP’giller’in uyguladığı halk düşmanı ekonomik politikalar sonucunda, acıların en büyüğünü yaşayanlar işçi-emekçi kadınlarımız ve çocuklarımız oluyor, hep dile getirdiğimiz gibi.
Bu sömürü düzeninde, Muaviye-Yezid dinciliğinin, din bezirgânlığının ilk ve en çok vurduğu, kadınlarımız ve doğal olarak da çocuklarımız oluyor. Onlar; kadınlarımız, kız çocuklarımız okula gitmesin, meslek sahibi olmasın, çalışmasın, üretim sürecinde yer almasın, ekonomik özgürlüğü olmasın ki 1400 yıl öncesinin Köleci Arap toplumunun kör karanlıklarında debelenen, gün yüzü görmeyen, mutfak ile yatak odası arasına hapsedilmiş ev köleleri kadınlar gibi olsunlar istiyorlar. İşte iktidara geldikleri ilk günden beri bu hain emellerini gerçekleştirecek uygulamalar, düzenlemeler getiriyor, politikalar üretiyorlar.
Örnekler çok ama bu kadın düşmanı iktidarın kadına biçtikleri rolü perçinleyen ve birbiri ile yakından ilişkili iki örnek vermekle yetinelim. İlk örneğimiz Diyanet Aile Dergisi, Mayıs 2024 sayısından.
Söz konusu sayıda, Prof. Dr. ünvanlı İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi tarafından yazılmış olan “Kaybolan Erkeklik Azalan Kadınlık: Değişimin Sosyal Psikolojik Analizi” başlığını taşıyan yazıdan alıntılar verelim:
“Baba, çocuğun hem ruh sağlığının korunmasında hem de sağlıklı sosyalleşmesinde yaşamsal öneme sahip. Bu nedenle zayıflayan babalık ister istemez çocukları olumsuz etkilemekte.
“(…)
“Kaybolan erkeklik, çocuk eğitimini de olumsuz etkilemektedir.
“Başarı; iş hayatına atılma, kariyer yapma ve sürekli ilerleme olarak kabul görmeye başlayınca iyi bir annelik, iyi evlatlar yetiştirme ve iyi bir eş olma anlamını kaybetmeye başlar. Artık evde oturan, çocuklarını büyüten, ailenin mutluluğunu temin etmeye çalışan kadının mutsuz bir yaşama mahkûm olduğu gibi bir düşünce peydahlanmıştır. Elbette kadınlar iş hayatında yer almalı ve kariyer basamaklarında ilerleyebilmelidir. Ancak bu durum, yaşam felsefesi hâline gelince kaygı ve mutsuzluğu besleyici bir faktöre dönüşebilmektedir. Bu durumda kadınlık da azalabilmektedir. İş hayatı başta olmak üzere rekabetçilik ve güçlü olma arzusu, azalan kadınlığı besleyen faktörler olarak karşımıza çıkmakta.”
Niye kayboluyormuş erkeklik?
Kadın toplumda çalışma hayatına atılıp, üretim sürecinde yer alıp, ekonomik ve sosyal güç elde ettiği, erkeğin otoritesini, gücünü sarstığı için. Zaten çalışma hayatındaki kadın iyi bir eş, iyi bir anne olma vasfını da yitiriyormuş.
AKP’giller’in öğretim üyesi sıfatlı elemanları, halkımızın beynini uyuşturma, Şeriatın kadına biçtiği rolü işçi-emekçi halkımıza empoze etme görevlerini, 130 milyarı aşan bütçesiyle Ortaçağcı gericiliği toplumda besleyecek çalışmalar yürüten Diyanet İşleri Başkanlığının bu amaçla çıkardığı dergilerinde işte böyle yerine getiriyorlar.
Zaten Reisleri de ne diyordu bir konuşmasında?
“İş hayatının, anneliğin alternatifi haline getirilmesini kabul edemiyorum. ‘Çalışıyorum’, diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Bu benim samimi düşüncemdir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eksiktir, yarımdır.”
Konu ile ilgili ikinci örneğimiz de tam da bu konuyla bağlantılı. Hatırlanacağı gibi Kasım ayı içinde AKP’giller, İstanbul’da yaşayan dar gelirli ailelerin, işçi-emekçi kadınlarımızın çocuklarını gönderdikleri İstanbul Büyükşehir Belediyesinin açtığı kreşlere, “5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren okul öncesi eğitim kurumlarının programında yer alan etkinliklerin ve bu program kapsamındaki eğitim öğretim faaliyetlerinin yapıldığının tespit edildiği” sudan gerekçesiyle saldırarak, kapatılması için harekete geçmişlerdi. Belediye Başkanlığından yapılan açıklamalarda, belediyeye ait 100 kreşte 1500 kişinin çalıştığı ve bunların yüzde 97’sinin kadın olduğu, bu kreşlerden yararlanan kadın sayısının da 20 bin olduğu belirtilmişti.
Çocuklarını bu kreşlere gönderen anneler de isyanlarını şöyle dile getirmişlerdi:
“Burasından önce 3 yaşındaki çocuğumu çalıştığım yere götürmek zorundaydım. Diğer anaokulları ve kreşleri daha önce araştırdım ve 15-16 bin lira gibi rakamlarla karşılaştım. Çocuklarımız iyi eğitiliyor, yeni tatlara alıştılar. Güvenli bir ortam var. Her ay çocuklarımızın gelişim raporlarını alıyoruz. Kreşlerin kapatılması bizi çok üzer. Buradaki anneler işini bırakmak zorunda kalır.”
“Üç okul gezdik hiçbirisine çocuğum gitmek istemedi. Başta buraya da güvenmedim. Öğretmenlerle konuştuktan sonra buraya başladık ve çocuğum şimdi çok mutlu. Çocuk sahibi olana kadar sürekli çalışan bir insandım. Çocuğumu bırakacak güvenli bir yerim olmadığı için çalışamıyordum artık çalışabilirim.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/kreslerin-akibeti-ne-olacak-cumhuriyet-ibb-kresinde-velilere-mikrofon-2275057)
İşte bunların her eyleminde dümen dubara var, fıtratlarında kadın düşmanlığı var.
Günümüz Türkiye’sinde küçük çocuğu olan bir kadın nasıl çalışır?
Çocuğunu güvenle teslim edebileceği, ücretini karşılayabileceği bir kreş bulabilirse.
Sineğin kanadından yağ çıkarmaya çalışan, işçiyi sömüre sömüre doymayan patronlar kreş mi açıyorlar fabrikalarda, işletmelerde? Devlet kurumlarının kaçında kreş var, kapasiteleri ne kadar?
Ama bunlar, dediğimiz gibi, sınıf karakterleri gereği kadın hiç çalışmasın, ev kölesi, cariyesi olsun, yatak odası ile mutfak arasında erkeğin her türlü hizmetinde olsun, tıpkı Taliban Afganistan’ında olduğu gibi kara çarşafların altında Ortaçağın dehlizlerine hapsolsun istiyorlar.
Bir dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, kadınların “İş istiyoruz sayın bakanım” sözlerine karşılık olarak, “Evdeki işler yetmiyor mu?” yanıtını vermemiş miydi?
Sosyal Doku Vakfı kurucusu ve başkanı, fetvacı Nureddin Yıldız, çalışan kadınlar için “Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur.” dememiş miydi?
22 yıldan bu yana AKP’giller’in iktidar olduğu 2024 Türkiye’sinde,
veriler bize kadınların işgücüne katılımına ve istihdamına ilişkin neler anlatıyor?
AKP’giller’in soygun, vurgun, talan düzeninde, uygulanan halk düşmanı ekonomik politikalar sonucunda, halkımız işsizlik ve pahalılık cehenneminde yanıp kavruluyor. OECD’nin Aralık 2024’te yayınladığı son verilere göre Türkiye, OECD ülkeleri içinde mevsim etkisinden arındırılmış olarak işsizlik oranı en yüksek beşinci ülke konumundadır. (https://www.oecd.org/en/data/insights/statistical-releases/2024/12/unemployment-rates-updated-december-2024.html)
Kasım 2024, DİSKAR İşsizliğin Görünümü Raporu’na göre de Eylül 2024’te ülkemizde dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,6 ve işsiz sayısı 3 milyon 100 bin iken, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 25,6 ve işsiz sayısı 10 milyon 271 bin oldu. Yani ülkemizde geniş tanımlı işsizlik oranları çok daha vahim bir durumu işaret ediyor. (chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2024/09/ISSIZLIK-VE-ISTIHDAMIN-GORUNUMU-Eylul-2024.pdf)
Genel olarak işsizlik bu kadar almış başını gitmişken, erkekler ile karşılaştırıldığında kadınların durumu doğal olarak çok daha can yakıcı. Yine DİSKAR raporuna göre, Eylül 2024’te mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori 34.7 ile geniş tanımlı kadın işsizliği olmuştur.
Yazının devamında sıkça kullanılacağı için iki temel kavramı açıklayarak devam edelim. İşgücü, hem iş arayanları hem de çalışanları ifade eden bir kavramken, istihdam kavramı sadece mevcut işte çalışanları ifade etmektedir.
Bu bağlamda, Görsel 1’de yer alan TÜİK 2024 yılı Eylül ayı verilerine göre işgücüne katılma oranı erkeklerde %72,1 iken kadınlarda %37,0 oldu. Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı erkeklerin ancak yarısı kadar.
Görsel 1
(https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Eylul-2024-53515)
OECD’nin 11 Aralık 2024 tarihinde, Ekim 2024 verilerini referans alarak yayınladığı raporda, mevsim etkisinden arındırılmış verilere göre Türkiye’de kadınlarda işsizlik oranı %12.3, erkeklerde ise %6.7 olmuştur. Bu verilere göre OECD ülkeleri arasında, kadınlar ile erkekler karşılaştırıldığında %5.6 lık farkla kadınlar aleyhine en yüksek işşizlik oranı farkının Türkiye’de olduğu görülmektedir Aşağıda, OECD’nin söz konusu raporunda yer alan veriler Görsel 2 ve Görsel 3’de sunulmuştur. (https://www.oecd.org/content/dam/oecd/en/data/insights/statistical-releases/2024/12/unemployment-rates-oecd-12-2024.pdf)
Görsel 2
Görsel 3
Kadınlar ve erkeklerin istihdam oranları eğitim düzeylerine göre karşılaştırıldığında karşımıza nasıl bir tablo çıkmaktadır?
Kadın ve erkeklerin istihdam oranları eğitim düzeyine göre karşılaştırıldığında da durumun kadınlar aleyhine olduğu çok çarpıcı biçimde ortaya çıkmaktadır.
TED MEM Bir Bakışta Eğitim 2023 Raporu, tüm eğitim seviyeleri için, Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranlarının erkeklere kıyasla oldukça düşük olduğunu ortaya koymaktadır. OECD ülkeleri arasında ortaöğretim veya ortaöğretim sonrası yükseköğretim öncesi okullardan mezun genç kadınların istihdam oranının en düşük olduğu ülke %37,2 ile Türkiye’dir.
Türkiye’de ortaöğretim mezunu dahi olmayan genç yetişkinlerde (25-34 yaş) kadınlar %26.1 oranında istihdam edilirken, bu oran erkeklerde %81.1 olmuştur. OECD ülkeleri ortalaması ise kadınlarda 47.3, erkeklerde 71.0’dır. Türkiye’de yükseköğretim mezunu erkeklerin istihdam oranı yine kadınlara göre daha fazladır. Yükseköğretim mezunu kadınların % 61’i istihdam edilirken, bu oran erkelerde 84.6 olmuştur. Yükseköğretim düzeyinde, OECD ülkeleri ortalaması için bu fark yüzde 6 puandır.
2023 yılı verilerine göre 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı %44,9 iken erkeklerin oranı %22,7’dir. OECD ortalamasında ise ne eğitimde ne istihdamda olan aynı yaş grubundaki kadınların oranı %15,5, erkeklerin oranı ise %14’tür. (chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://tedmem.org/storage/writes/November2023/kCGG0xg8T0MwPf7kdfbK.pdf).
OECD Bir Bakışta Eğitim Türkiye 2024 Raporunda da benzer veriler yer almaktadır. Rapor, 2024 yılı itibarı ile Türkiye’de eğitim düzeyi ortaöğretim seviyesinin altında olan genç kadınların yalnızca %25’i istihdam edilirken, genç erkeklerde bu oranın %82 olduğunu (karşılık gelen OECD ortalamaları %47 ve %72’dir) ortaya koymaktadır. Buna karşılık, yükseköğrenim diplomasına sahip genç kadınların %62’si istihdam edilirken, genç erkeklerde bu oran %87’dir (karşılık gelen OECD ortalamaları %84 ve %90’dır). (https://www.oecd.org/en/publications/education-at-a-glance-2024-country-notes_fab77ef0-en/turkiye_5718b270-en.html)
TÜİK’in İşgücüne Dahil Olmayanların Nedene Göre Dağılımı, II. Çeyrek: Nisan-Haziran 2024 istatistikleri de erkekler ile kadınlar arasındaki önemli farklara işaret etmekte. (Görsel 4)
İşgücüne katılamama nedeni olarak “Ev işleriyle meşgul olma” yüzdesi erkeklerde %0.0 iken, bu yüzde kadınlarda 36.6’dır.
Yine erkeklerle kadınlar arasındaki bir uçuruma işaret eden farklılık da “Emekli” olma nedeni olmuştur. Emekli olduğu için 2024 yılı verilerinde işgücüne katılmayan erkeklerin yüzdesi 35.7 olurken, kadınlarda bu oran yüzde 5.3 olmuştur. Yani kadınların içinde emekli oldukları için işgücüne katılmadıklarını belirtenlerle, aynı gerekçe ile iş gücüne katılmayan erkek oranları arasında korkunç bir fark vardır. Bu da kadınların çok büyük bir bölümünün içinde yaşadığımız sınıflı toplum düzeninde, kadın olmaktan kaynaklı olarak önüne çıkan çeşitli engeller nedeniyle düzenli çalışarak emeklilik hakkını elde edemediğine işaret eden bir veri olarak dikkat çekiyor. (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-II.-Ceyrek:-Nisan-Haziran,-2024-53518#:~:text=Mevsim%20etkisinden%20ar%C4%B1nd%C4%B1r%C4%B1lm%C4%B1%C5%9F%20istihdam%20oran%C4%B1,2%2C5)
Görsel 4
İşte kadınlarımızın AKP’giller iktidarında, işgücüne katılımı ve istihdamına ilişkin kara tablo böyle. Yazımızın başında ortaya koyduğumuz nedenlerle başka türlüsü de beklenemezdi Ortaçağcı Faşist Din Devleti özlemiyle yanıp tutuşanların iktidarında. Maliye Bakanları İngiliz Mehmet, yönetemedikleri ekonomide had safhaya ulaşan işsizlik ortamında, hedef tahtasına yine kadınları oturtarak ne demişti bir zamanlar?
“İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor.”
Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Sayın Nurullah Efe Ankut, “KADIN İnsanlığa Geçiş Tarih Sosyalizm” adlı eserinde şöyle der:
“Toplumsal üretime katılma, kadını özgürleştiren en önemli etkenlerden biridir.
“(…)
“Kadın da erkek de işçiyse, memursa; ikisi de eve belli oranda gelir sağlıyorsa o evde, kadının ev kadını olduğu eve oranla, daha fazla eşitlik, özgürlük vardır. Demek ki, maddi hayata katılmak kadını özgürleştirmenin en önemli yollarındandır. Ama bu toplumda o da yok. Onun da önü kesilmiş durumda.” (s.146-147)
Ama tüm bu olumsuzluklara karşın kadınlarımız mücadele ediyor, kabul etmek istemiyor kendilerine dayatılan ev köleliğini, bıktırıcı, usandırıcı, yıpratıcı, üretime, toplumsal yaşama, hiçbir katkısı olmayan “ev kadınlığı” hapishanesini. Her şeye karşın yaşam diyalektik akıyor, modern yaşamın gerekleri yavaş da olsa, zor da olsa galip geliyor.
İşte bunun kanıtı da aşağıda yine OECD raporlarında yer alan tabloda. Türkiye’de 15-64 yaş arası kadınların 2010- 2023 yılları arasındaki istihdam göstergelerini içermekte söz konusu tablo. Bütün olumsuzluklara karşın kadın istihdam oranının arttığını gösteriyor veriler.
Görsel 5
Ve işçi emekçi kadınlarımız, Parababalarının sömürü düzenine karşı en temel hakları için, örgütlenme hakları için, insanca çalışma koşulları ve insanca yaşanacak bir ücret hakkı için en ön saflarda direniyor, mücadele ediyorlar. İşte Agrobay kadın tarım işçilerinin Direnişi, işte Urfa Özak Tekstil Direnişi ve işte bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla 146 gündür kötü hava koşullarına, açlığa, AKP’giller’in kolluk kuvvetlerine rağmen geri adım atmayan, erkeklerle beraber en önde mücadele eden Polonez İşçisi kadınlarımızın şanlı direnişi!
Kadınlarımız, Partimiz saflarında örgütlenecek ve kadını ezen tüm kurumlara karşı mücadeleyi daha da yükselterek Devrimci Demokratik Halk İktidarını kuracaktır.
HKP Programı’ndan:
ANALIK: Kadının özgürleşmesinin en önemli araçlarından biri olan üretime katılması teşvik edilecek. Kadın işçilerimize hor bakışlar, vatan hıyaneti sayılacak. Doğum öncesi iki, doğum sonrası üç ay ücretli izin verilecek. Bütün işyerlerinde, biri yetişemezse birkaç işletme birleşerek, bir tek anne için dahi kreş ve çocuk yuvası kurulacak.
Kadının sosyal açıdan ezilmişliğini fırsat bilen, sömürücü, vurguncu, yani alınteriyle para kazanmayan, her türden ahlâk anlayışından uzak sermaye sınıfına mensup erkekler, kadını cinsel zevklerini doyuracak obje olarak görmekte ve kullanmaktadırlar.
Yani kadın toplumda iki türlü sömürüye tabi tutulmaktadır.
Bu insanlık dışı duruma son vermenin ilk adımı; Kadının sosyal hayatın her alanında en aktif biçimde rol almasını sağlamaktır. Kadın, ekonomik hayatta da, siyasi ve entelektüel hayatta da erkeğe eşdeğer bir görev alacaktır. Yani ekonomik hayatta erkeğin hakimiyetine son verilecektir. Kadınla erkek eşitlenecektir. Böylece de kadının aşağılanmasına yol açan (onu aşağılayan şartları devamlı üreten) mekanizma kırılmış-ortadan kaldırılmış olacaktır. Erkek egemen düzen, temeli ortadan kaldırılmış olduğu için yıkılmaya; kadın da hakkı olan saygınlığı yeniden kazanmaya başlayacaktır.
Kafaları en çağdaş bilimle, demokratik ve laik kültürle donatılan Kadınlarımız, elbette sosyal hayatın her alanında aktif bir biçimde çalışmak isteyecek ve toplumda hak ettikleri yeri alacaklardır. Tabiî bu iş siyaset yapmayı da kendiliğinden içerir. Doğaldır ki bu alanda da erkeklerle yarışacaklardır. Böylelikle kurtarılmayı, yardım edilmeyi bekleyen ve uman; zayıf, güvensiz insanlar olmaktan çıkacaklar, en insancıl ideoloji sahibi kurtarıcılar, topluma yön vericiler de olacaklardır.
Kadının Kurtuluşunun ikinci ve son aşaması da; toplumda on bin yıldan beri kökleşmiş olan, kadını aşağılayan geleneklerin, kültürün ve alışkanlıkların bütünüyle ortadan kaldırılması-silinmesiyle gerçekleşecektir.
Kurtuluş Partisi ve Kadın Örgütleri; Kadınlarımızın bu duruma yükseltilmesi için ne gerekiyorsa duraksamadan, kararlıca yapacaktır.