Site rengi

Tasarım

Sarı Sendikacılığın Dibi…

12.09.2021
818
A+
A-

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

2022-2023 yılı için Kamu Çalışanları Toplusözleşmesi yine bir satış sözleşmesi olarak Tarihe geçti. Yalnızca ülkemizde değil, dünya çapında bir sarı sendikacılık örneği olan Memur-Sen ile AKP iktidarı arasında yapılan sözde toplusözleşme ile kamu emekçileri ile emeklilerin maaşlarına yapılacak zam oranı 2022’nin ilk altı ayı için yüzde 5 + enflasyon farkı, ikinci altı ay için de yüzde 7 + enflasyon farkı olarak belirlendi. 2023’ün ilk altı ayı için yüzde 8 + enflasyon oranı, ikinci altı ay için de yüzde 6 + enflasyon farkı olarak uygulanacak.

Bu yıl uygulanacak olan, “toplusözleşme ikramiyesi” denilen uygulama ile, üye sayısı hizmet kolundaki toplam çalışan sayısının % 1’inden az olan sendikalara bu ödeme yapılmayacak, deniyor. Böylece 2001 yılında kanunla tüm sendika üyelerine tanınan bu hak, sınırlanmış oluyor. Anayasanın eşitlik ilkesi ve ilgili kanun dikkate alınmadan yapılan bu anlaşma, yeni bir sarı sendikacılık faciasıdır. Aslında olması gereken, emekçilerin kendi sendikalarına elden aidat ödemeleridir. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunda, emekçiler sendikalara bu şekilde aidat öderler. Bizde 2001 yılında çıkan yasa ile Kamu Çalışanı Sendikalarına üye olan her emekçiye devlet toplusözleşme ikramiyesi adı altında üç ayda bir ödeme yaparak sendika aidatını karşılamış oluyor. Bu ilk kez 2001 yılında üç ayda bir 45 TL olarak uygulanmıştı. Memur Sen ve AKP iktidarı bu dönem el ele verip, kanuna aykırı ve emekçileri ayırıcı bir uygulamaya imza atmışlardır.

Enflasyon altında kalan artışlar, Kamu Emekçileri için sürpriz değil.  Baştan toplusözleşme görüşmelerinin bu şekilde sonuçlanacağı belli. Çünkü Memur Sen ve bağlı sendikalar, AKP iktidarının yan örgütü gibi çalışıyorlar. Çalıştığımız yerlerde sendika yöneticileri aynı zamanda o kamu işyerinde yönetici. Hastane Müdürü Sendika Şube Başkanı, Milli Eğitimde İlçe Müdür Yardımcıları Sendika Şube Başkanı ve Yöneticisi durumunda. Yani bir kamu işyerinde yandaş sendikalar ikinci bir kontrol gücü durumunda ve çalışanların üzerinde ikinci bir baskı aracı durumundalar. Zaman zaman sendika yöneticileri, istemedikleri Sağlık Müdürünü, Okul Müdürünü değiştirebiliyor. AKP iktidarı ile iç içe geçen sendikacılıktan, çalışanlar ve memleket yararına bir şey çıkmaz.

Bu sendikaların yöneticileri kendi sendikalarına üye olmaları için emekçilere baskı uyguluyorlar. Eğer üye olmazlar ise mobbing (yıldırma) yöntemleri uyguluyorlar. Hastanelerde en zor birimlere veriyorlar. En zor günlerde nöbet koyuyorlar. Öğretmenlere en zor ve kalabalık sınıfları veriyorlar. Sonuç olarak etmedikleri eziyeti bırakmıyorlar. Bunlardan yaralara merhem olacak bir Toplusözleşme beklemek hayal.  Öte yandan, sendika yöneticileri çalışanların 5 katı ücret alabiliyorlar. Ülkemizin en zengin sendikaları bunlar.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun, ülkemizin de imza attığı 151 sayılı sözleşme sendikaların iktidarlardan bağımsız olmaları gerektiğini çok açık ve net olarak ortaya koyuyor. Beşinci maddeye göre “Kamu görevlileri örgütleri, kamu makamlarından tamamen bağımsız olacaklardır. Kamu görevlileri örgütleri kuruluş, işleyiş veya yönetimlerinde kamu her türlü müdahalesine karşı yeterli korumadan yararlanacaklardır. Bir kamu makamının tahakkümü altında kamu görevlileri örgütlerinin kuruluşunu geliştirmeye veya kamu görevlileri örgütlerini bir kamu makamının kontrolü altında tutmak amacıyla mali veya diğer biçimlerde desteklemeye yönelik önlemler bu madde bakımından müdahaleci faaliyetler olarak kabul edilecektir.”

AKP iktidarı ILO Sözleşmesi’nin maddelerini tamamen ihlal ediyor. Sendikacılığı tersine çeviriyor. İktidar olarak kontrol edemediği tüm alanlarda ikinci bir kontrol gücü oluşturuyor. Bu tam da Sarı Sendikacılığın dibidir ve bundan ötesi yoktur.

Memur-Sen ayrıca ülkemizde Laik düzene karşı söylem ve eylemleriyle de biliniyor. Osmanlı döneminde Damat Ferit hükümetinde Şeyhülislam olarak görev yapan ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk için ölüm fetvası çıkartan Mustafa Sabri’ye sahip çıkmıştır. Tokat’ta bir İmam Hatip Lisesine Mustafa Sabri isminin verilmesi sonrasında gelen tepkiler üzerine bu ismin kaldırılması nedeniyle sosyal medyadan yaptığı açıklamada Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın, “Tokat’ta ‘Mustafa Sabri Anadolu İmam Hatip Lisesi’ tabelasının indirilmesini şiddetle kınıyorum. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi sadece Tokat’ın değil bu milletin, ümmetin bir değeridir. Ondan rahatsız olanlar bilgilerini ve zihinlerini sorgulasınlar. Tabela iner ama yüreklerden ve zihinlerden saygınlığı asla inmez”, demiştir.

Kamu emekçileri, bu konfederasyon ve bağlı sendikaların tehditleriyle bu sarı sendikalara üye olmamalıdırlar. Sendikacılık yerine kamu emekçilerini kontrol etme görevini yapan, parası en çok olan ve yönetici maaşları kamu emekçilerinin maaşlarında kat kat fazla olan bu sendikalar Sarı Sendikacılığın dünya çapında en önemli örneklerinden biridirler. Bu sarı sendikacılık anlayışıyla her alanda mücadele etmemiz gerekiyor. Kafamızı kumdan çıkarmanın zamanıdır. Gerçek Sendikal örgüt, tüm sınıf kardeşlerini kucaklayan, aralarında cins, ırk, din, etnik köken ayrımı yapmayan, işverenden bağımsız, işverene karşı emekçilerin haklarını sonuna kadar savunan örgüttür. Sarı Sendikacılıkla mücadeleyi kararlılıkla yapmak zorundayız. Bu yolda cesaretle yürümeliyiz, emekçi kardeşlerimizle gerçek sınıf sendikalarını meydana getirmeliyiz.