Şeytanın gör dediği
AKP Genel Başkanı, Kaçak Saray sakini zat-ı muhterem, Polis Akademisi mezuniyet töreninde günlük hatta öğünlük konuşmalarından (bilindiği gibi, günde bir konuşma bile çoğu zaman kesmiyor hazreti) birini yapıyor.
Bu konuşmayı burjuva basınının en “muhalif”lerinden biri sayılan Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesi, görseli (videosu) ile birlikte veriyor.
Haberin alt başlığı da şöyle takdim ediyor haberi:
“Erdoğan: Sizde de bir papaz var, bize verin
“Polis Akademisi mezuniyet töreninde konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, ‘Amerika bizden bir papazın iadesini istiyor. Sizde de bir papaz var. Siz de onu bize verin’ diyerek Gülen’in iadesi talebini bir kez daha dile getirdi.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/833488/Erdogan__Sizde_de_bir_papaz_var__bize_verin.html)
Gelgelelim Cumhuriyet’in bu takdimden sonra gelen haberinde, hem de aynı internet sayfasında, videoda Tayyip başka konuşuyor; haber metni başka yazıyor.
Bu Tayyip’in konuşmasıdır:
“Birileri bizi bir yerlerden idare etmeye çalışıyor. Birileri bizi bir yerlerden bölmeye, parçalamaya çalışıyor. Fakat bu milleti de bu ülkeyi de bölemeyecekler, parçalayamayacaklar. Bunları defaatle kendilerine söyledik. Belgeyse belge, bilgiyse bilgi hepsini verdik. Ondan sonra bizden kalkıyorlar, diyorlar ki; ‘Böyle böyle… İşte filanca papazı bize verin.’ Bir papaz da sizde var, siz onu bize verin, biz de size onu, yapalım yargıda şeyini… size verelim. ‘Ya onu karıştırma.’ Ne demek? Sizde yargı var, bizde yargı yok mu? Kaldı ki bizdeki yargılanıyor. Sizdeki yargılanmıyor. Pensilvanya’da bir kâşanede yaşıyor. Sizin vermeniz çok daha rahat. Hemen verebilirsiniz.”
Bu da Cumhuriyet’in metnidir:
“Birileri bizi bir yerlerden bölmeye, parçalamaya çalışıyor. Fakat bu milleti de bu ülkeyi de bölemeyecekler, parçalayamayacaklar. Ondan sonra kalkıyorlar ‘filanca papazı bize verin.’ Bir papaz da siz de var siz de onu bize verin. ‘Sen onu karıştırma.’ Ne demek siz de yargı var biz de yok mu?" diye konuştu.”
Yine en “muhalif” sayılan TV kanalı FOX’un en “muhalif” habercisi Fatih Portakal, ilk günün akşam haberlerinde bu konuşmayı aynen verirken, ertesi akşam haberlerinde aynı konuşmayı; “İşte filanca papazı bize verin.’ Bir papaz da sizde var, siz onu bize verin, biz de size onu.”, şeklinde keserek verdi.
Burada en muhaliflerden söz ediyoruz. “Hür Medya”nın diğer kesiminin tutumunu tahmin etmek zor olmasa gerek. İnternette inceledik; metin olarak konuşmayı tümüyle verene rastlayamadık.
Niçin acaba?
Bizim gazetecilerimiz, genel yayın yönetmenlerimiz, köşe yazarlarımız, buradaki püf noktasını ya da daha doğrusu zurnanın zırt dediği yeri (Türk Dil Kurumunun verdiği karşılıkla: sürdürülmekte olan bir işin en can alıcı noktasını) göremeyecek kadar dikkatsiz ya da akılsız mıdırlar acaba?
Tam tersine, hepsi şeytana pabucu ters giydirecek kadar dikkatli, akıllı ve uyanıktırlar. Fakat aynı oranda devşirilmiş ve görevli kişilerdir. Görevleriyse gerçekleri saptırmak, gerçekleri görememesi için halkın gözüne kül serpmektir.
Tayyip’in bu konuşmasında dile getirdiklerinde hiçbir orijinal taraf yoktur. Yüzlerce kez söylediği şeylerin tekrarıdır.
Fakat bir dil sürçmesi ya da eskilerin deyişiyle intak-ı hak (Allah’ın söyletmesi) var ki gerçek haber işte odur.
Ne diyor hazret:
“…Bir papaz da sizde var, siz onu bize verin, biz de size onu, yapalım yargıda şeyini, size verelim.” Bu cümlenin de en can alıcı kısmı, kalın harflerle yazdığımız kısmıdır. Yani; “yapalım yargıda şeyini…”, sözüdür.
Neyini yapacaksın yargıda, Hafız?
Niçin getirmeyip arkasını, çark edip kaçıyorsun?
Hazretin elinde yazılı bir metin yoksa ya da yazılı metnin dışına çıkmışsa; böyle itiraf anlamına gelen gafları boldur, bildiğimiz gibi.
HKP, 2010 Anayasa Referandumu sürecinden beri bıkıp usanmadan anlatıyor ve ispatlıyor ki: Yargı artık AKP’nin hukuk bürolarına dönüştürülmüştür.
İşte Tayyip de bunu dile getiriyor: “Yapalım yargıda şeyini…” Yani ben bir emrederim; yaparım yargıda gereğini; salıverdiririm sizin papazı. Dediğinin özü, özeti budur.
Zekasıyla değilse de Tefeci-Bezirgânlıktan gelme uyanıklıkla gafını fark ediyor. Hemen kendince gafını düzeltme çabasına giriyor:
“‘Ya onu karıştırma.’ Ne demek?” gibi anlamsız, zaman kazandırıcı laga lugadan sonra; “ Sizde yargı var, bizde yargı yok mu?”, deyiveriyor.
Başta ABD olmak üzere hiçbir emperyalist ülkede halk için adalet (yargı) yoktur. Adalet Finans-Kapitalistlerin çıkarlarına göre işler. Fakat hiç değilse görünürde de olsa, şeklen de olsa yargının bağımsızlığı korunur. Ama bizde yargı da, her şey gibi, Kaçak Saraylının iki dudağı arasındadır. Bu son gaf en üst yerden, bizzat kendi ağzından itirafıdır.
***
Bu konuşmasında bir de trajikomik bir yön var. Diyor ki, Kaçak Saraylı:
“Birileri bizi bir yerlerden idare etmeye çalışıyor. Birileri bizi bir yerlerden bölmeye, parçalamaya çalışıyor. Fakat bu milleti de bu ülkeyi de bölemeyecekler, parçalayamayacaklar.”
Güler misin ağlar mısın?
Bu sözleri söyleyen zat, Ortadoğu’daki 22 ülkenin sınırlarını yeniden çizen ya da çizmekte olan ABD’nin BOP’unun eşbaşkanıdır. Ki bu proje, Türkiye’yi de üç parçaya bölmektedir, bilindiği gibi. O zaman sormak gerekiyor:
Hafız sen kimin evini soruyorsun?..
Ya da Ziya Paşa’nın dediği gibi:
“Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?”
***
Bir diğer komikliği de şudur Tayyip’in:
“Belgeyse belge, bilgiyse bilgi hepsini verdik.”
Kime, hangi konuda vermiş bunları?
ABD’ye Feto ve FETÖ hakkında vermiş…
Böylece ABD’yi bilgilendirmiş; artık Feto’yu iade etmeleri gerekiyormuş.
Hafız sen kendin buna inanıyor musun?…
CIA’nın bilmediği hangi bilgiyi verdiğini sanıyorsun?
Oysa sen de adın gibi biliyorsun; sadece Feto hakkında değil, senin hakkında da CIA’nın, ABD’nin bilmediği, bilemeyeceği hiçbir şey yoktur.
Ama tabiî “hülooğğ”culara günlük demagoji gıdalarını ya da afyonlarını vermek lazım…
***
Bu trajikomik, komik Tayyip maceraları yürüyüp giderken; olan ülkemize, halkımıza olmaktadır. HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un neredeyse her gün feryat ederek dikkat çektiği fecaatten çıkış yolu, Demokratik Halk İktidarındadır. O zaman AKP’giller, ihanetlerinin hesabını bir bir vereceklerdir. Bundan kaçışları, kurtuluşları yoktur. 02.10.2017