Soma… 301… Vicdan…
“Tarihe 301 işçinin katili olarak geçeceksin” diyor katledilen Soma Maden İşçisi’nin hayat arkadaşı.
“Katiller!” diye bağırıyor bir baba…
“Hesap vereceksiniz!” diyor bir ana…
Soma’da katledilen 301 maden işçisinin davasında yükselen sesler bunlar.
Daha önce hakkında dava açılmayan ancak ailelerin suç duyuruları üzerine yargılanmalarına karar verilen Soma Maden AŞ’nin büyük patronu Alp Gürkan ve 5 yönetici hakkında dava açılıyor ve ikametgâhlarının İstanbul’da olması nedeni ile duruşma burada görülüyor.
Yüreğim sızlayarak giriyorum Mahkeme Salonuna.
Ölüm kokuyor salon…
301…
Bu rakam bir kâbus artık hayatımda.
Nerede duysam, görsem Soma Maden işçileri geliyor aklıma.
Katliam…
Dünyanın en büyük iş cinayetlerinden biri.
Çok basit düzenlemelerle engellenebilecek katliam hem de.
Nasıl bu kadar acımasız, vicdansız olabilir insan diyorum. Patronlarda hiç mi insanlık yok, diye soruyorum kendi kendime.
Ama o büyük patronun Mahkemedeki halini görünce öyle iyi anlıyorum ki!
Karşımda bir suret:
Ruhsuz!
Sanki çekilip alınmış içinden ruhu.
İfadesine başlarken bir başsağlığı bile dilemiyor.
Öyle rahat ki!
Sanki içinde yüzlerce işçinin can verdiği madeni o işletmemiş, olayla hiç ilgisi yok!
Hele bir de sırıtmıyor mu?
Öfkeden deliye dönüyorum!
Midem bulanıyor!
Benim yüzüm yanıyor onun bu pervasızlığı karşısında!
İnsanlığımdan utanıyorum!
Ailelerle birlikte ben de söylüyorum ama ne fayda!
İnsan suretinde tık yok!
Çünkü vicdan yok!
O zaman anlıyorum ki insanda vicdan teşekkül etmemişse hiçbir şeyin faydası yok.
İnsan suretli olmak yetmiyor insan olmak için!
İçimdeki Sınıf kinim bilenerek çıkıyorum salondan ailelerle birlikte.
Ve yineliyorum kendi kendime: Sakın ha! Sakın! Vicdanını kaybetme!
Sakın… sakın…sakın…