Türkiye’nin gerçek kurtuluşu İkinci Kurtuluş Savaşı’nın Zaferiyle başlayacak!
M. Gürdal Çıngı
Tayyip höykürüyor “Türkiye Yüzyılı”, diye. Hem de ne höykürme!
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2000 Köy Yaşam Merkezi Açılış Töreni’nde açıklamalarda bulundu.
“Buradaki konuşmasında, geçen haftalarda duyurduğu ‘Türkiye Yüzyılı’na yine vurgu yapan Erdoğan, ‘Türkiye’yi son 20 yılda nasıl bölgesinin ve dünyanın parlayan yıldızı haline getirdiysek inşallah bugün de milletimizin ve insanlığın tarihinde yeni bir dönemin muştusu olacak Türkiye Yüzyılı’nı beraberce hayata geçireceğiz. Gazete köşelerinden tv ekranlarından veya sosyal medya mecralarından umutsuzluk aşılayan insanımıza sürekli yapamazsınız diyen özgüven fukaralarına pirim vermeyeceğiz’ dedi.
“TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİ PARMAKLA GÖSTERİLİYOR”
“‘Bugün artık krizlerden ziyade, Türkiye Yüzyılı’ndan bahsedebilmemizin gerisinde 20 yıllık bir demokrasi ve kalkınma reformu hamlesi vardır’ diye konuşan Erdoğan, şu iddialarda bulundu:
“Türkiye bugün bulunduğu yere birilerinin inayetiyle değil nice sinsi oyunlarla dolu zorlu bir yolculuktan sonra ulaşmıştır. Elde ettiğimiz hiçbir kazanım bize altın tepside sunulmadı. Yoklukların, ekonomik krizlerin ülkesinden sanayisiyle ihracatıyla turizmiyle tarımıyla ekonomisi göz dolduran bir Türkiye’ye işte bu şekilde ulaştık. Vesayetin adeta kol gezdiği bir ülkeyi demokrasisi parmakla gösterilen bir seviyeye bu şekilde taşıdık.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogandan-turkiye-yuzyili-aciklamasi-ekonomisi-goz-dolduran-turkiyeye-ulastik-2000519)
Hadi canım sen de!
Yukarıdaki açıklamalara, efelenmelere, üfürüklere başka ne denir Allah aşkına?
“Elde ettiğimiz hiçbir kazanım bize altın tepside sunulmadı”, demiş Tayyip!
Hayır! Yalan! Bal gibi ya da zehir gibi biliyorsun ki, bütün “kazanım”larınız (Ülkemiz için, Vatanımız için hiçbir kazanımınız yok ki sizin. Varsa yoksa kendiniz ve avaneniz için… Saraylarınız, uçaklarınız, doldurduğunuz küpleriniz, evler dolusu avrolarınız, villalarınız…) size “altın tepside sunul”du.
Başta ABD Emperyalistleri olmak üzere; İngiltere ve İsrail tarafından bir proje kapsamında, “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” kapsamında devşirildiniz. Ve 2002 yılında bu güçler tarafından iktidar size “altın tepside sunul”du. Yani iktidara gelmediniz, getirildiniz. Bu tümüyle kanıtlı.
Senin ne becerin vardı da o makamlara, o koltuklara oturtuldun?.. İmam Hatip Lisesini bile zor bitirmiş, küçük ticaret yapan bir bayi olmaktan öte, ne becerin vardı senin?..
Tek becerin birazcık tiyatroculuğun ve küçük yaşlardan, “kritik eşik” çağından itibaren yetiştirildiğin üzere damardan Ortaçağcı, Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliye, Cumhuriyet ve Laiklik düşmanlığın dışında, neyin vardı ve neyin var?
Bildiğin tek şey; alıp satmak! Daha da çok satmak
Bak onu çok iyi biliyorsun. İşte o yüzden getirildin Türkiye’nin başına!
Önce yetiştiricin, Hoca’n Erbakan’ı sattın! Çıkardın “Milli Görüş” gömleğini giydin Papaz cübbesini. Sonra “Dava Arkadaşları”nı sattın! İşine geldiği anda da hâlâ satmaya devam ediyorsun…
Sonra Birinci Kuvayimilliye yadigârı Kamu Kurumlarını sattın. Dağlarımızı, ovalarımızı sattın. Mavi Vatan’ı sattın. Limanlarımızı sattın. Satmadık şey bırakmadın ekonomik değer olarak?
Buna bağlı ve bunun sonucu olarak da manevi değerleri de altüst ettin. Ahlâki değerleri bitirdin…
Sonra Türk Ordusu’nu sattın ABD, AB Emperyalistlerine. “Site Bekçisi” konumuna düşürdün yüzyılların ordusunu… Ve sonra da “işgalci” ordu konumuna getirdin Suriye’de, Libya’da, Irak’ta…
Saymakla bitmez senin sattıkların.
“Yoklukların, ekonomik krizlerin ülkesinden sanayisiyle ihracatıyla turizmiyle tarımıyla ekonomisi göz dolduran bir Türkiye’ye işte bu şekilde ulaştık.”, diyorsun.
Evet, göz doldurduğunuz kesin de, hangi konuda göz dolduruyorsunuz acaba?
Ekonomiyi batırdığın, Türk Lirasının değerini pula dönüştürdüğün için olmasın?..
Komşu ülke insanları akın akın ülkemize alışverişe geliyor.
Niye acaba? Yerli teknolojiyle üretilmiş teknolojik ürünlerimizi almak için mi? “Yerli ve Milli” hangi ürünümüz var Allah aşkına, bir söyler misin?
Yoo. Kendi ülkelerinden çok daha ucuz olduğu için… Başka niye gelsinler?
Var olan Kuvayimilliye yadigârı fabrikalarımızı yerli yabancı Parababalarına peşkeş çektin. Yeyim ettin onlarca yılın emeği fabrikalarımızı. Sümerbank’ımızı, Et Balık Kurumu’muzu, SEKA’mızı, Fidanlıklarımızı, Tarım Üretme Çiftliklerimizi, Seydişehir Alüminyum Fabrikamızı, MTA’mızı vb. vb.lerini…
Samana muhtaç ettin Köylümüzü be! Dışarıdan saman ithal ediyorsunuz.
Bak sadece birkaç aktarma yazacağız:
“Yabancılar bir Türk şirketini daha satın aldı
“İsveçli Lesjöfors, hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın en önemli hortum çelik ve yay üreticilerinden biri olan Telform’un yüzde 100’lük hissesini satın aldı. Telform’un yıllık geliri 11 milyon Euro yani bugünkü kurla 210 milyon TL’nin üzerinde.
“21 Kasım 2022 Pazartesi – 10:34
“Ucuz ülke Türkiye kapış kapış satılıyor. Yabancılar bir Türk şirketini daha satın aldı
“NB Ekonomi’den Kerim Ülker’in yazısına göre, koltuk üretiminden aksamlara kadar birçok alanda üretim yapan Türk şirketleri, yabancı rakipleri tarafından satın alınıyor, ortaklık kuruyor. Bu şirketlere bir yenisi daha eklendi.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ucuz-ulke-turkiye-kapis-kapis-satiliyor-yabancilar-bir-turk-sirketini-daha-satin-aldi-599576h.htm)
Yukarıda da söylediğimiz gibi, satılmadık, peşkeş çekilmemiş Kamu Malı neredeyse kalmadı. Dolayısıyla uzun zamandır da Yerli Özel sektör firmaları yabancı Parababaları tarafından, yok pahasına satın alınıyor. Yani “Yerli ve Milli” bir şirketimiz kalmıyor.
Niye almasın yabancı Parababası?
Dolar ve Euro, Türk Lirası karşısında o kadar kıymetli ki, onlar için çok ucuza gelmiş oluyor bu satın alma. Üstelik de böylece bir rakipten kurtulmuş oluyorlar. Hem de pazarı tümüyle ele geçiriyorlar. Bu örneğimiz olayı çok net gösteriyor: Satılan Telform, “hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın en önemli hortum çelik ve yay üreticilerinden biri”. Yabancı Parabababası için Türkiye ve Türk şirketleri yağma Hasan’ın böreği…
“İranlılar ‘efsane cuma’ için Van’a akın etti: ‘Alışveriş yapacağız, burada giyim ucuz’
“(…) Van’daki otelcilerin yüzü, ‘black friday’ (efsane cuma) ile yeniden güldü. Türk Lirası gündem güne değer kaybederken; İranlı turistler, ünlü markaların indirimlerinden yararlanmak için kente akın etti.
“25 Kasım 2022 Cuma
“İranlı turistlerin alışveriş yapmak ve eğlenmek için geldiği Van’da bu yıl turizm sezonu verimli geçti. Yaz aylarıyla birlikte kentteki otellerin doluluk oranı, yüzde 100’e ulaştı.
“(…)
“Turistler, gündüzleri alışveriş yapıyor, akşamları da eğlence mekânlarında eğleniyor.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/iranlilar-efsane-cuma-icin-vana-akin-etti-alisveris-yapacagiz-burada-giyim-ucuz-2005971)
Niye alışveriş yapmasın, niye eğlenmesin, öyle değil mi?
Bulmuş sudan ucuz malı, bulmuş eğlenceyi, eğlenir tabiî ki…
Ki, Gazetemizin geçen sayısında da bu konuyla ilgili olarak yazmıştık, Bulgarların Edirne’deki, Gürcülerin Artvin’deki alışveriş çılgınlıklarını…
“İngilizler şaşkın bir şekilde duyurdu: Türkiye’de yarı fiyatından daha ucuza yapılıyor
“(…)
“Türkiye’deki bazı operasyonların İngiltere’deki özel kliniklere göre çok daha ucuz olduğu kaydedilen haberde, birçok İngiliz’in estetik için Türkiye’yi seçmesinin çok doğal olduğu belirtildi. Haberde ayrıca İngiltere’de yapılması yasak ancak Türkiye’de serbest olan operasyonlara da yer verildi.
“İstanbul’un dünyanın estetik başkentine dönüştüğü yorumu yapılan haberde fiyatlar da karşılaştırıldı.
“Burun ameliyatı
“Habere göre burun ameliyatı İngiltere’de 6 bin sterlinin üzerinde yapılırken Türkiye’de 2 bin 500 sterine mal oluyor.
“Vücuttan yağ alma operasyonu olarak bilinen Liposuction’ın İngiltere’de maliyetinin 4 bin 800 sterlin olduğu belirtilen haberde Türkiye fiyatı ise bin 600 sterlin olarak belirtiliyor.” (https://www.yeniakit.com.tr/haber/ingilizler-saskin-bir-sekilde-duyurdu-turkiyede-yari-fiyatindan-daha-ucuza-yapiliyor-1709415.html)
Parası değersiz, sudan ucuz, işgücünün maliyeti düşük. O zaman niye gelmesin İngiliz ya da bir başka ülke vatandaşı? Gelir tabiî…
Bu da Türkiye’deki fiyatları vergi nedeniyle çok pahalı olduğu için, vergilerin çok daha düşük olduğu, dolayısıyla fiyatların da çok daha düşük olduğu bir ülkeden, Türkiye vatandaşlarının komşu bir ülkeden yaptıkları bir alışveriş örneği:
“Komşu ile Iphone turizmi! 20 bin lira daha ucuz
“(…)
“27 Kasım 2022
“(…)
“Modeline göre ülkemizde İphone fiyatları, 30 bin ile 57 bin lira arasında değişirken, yurt dışında bu fiyatlar vergilerden kaynaklı düşük olunca Sarp Sınır Kapısı’nı kimlikle geçerek günübirlik Gürcistan’a giden Türk vatandaşları, Batum kentinde Apple Store’den aldıkları telefonları vergi iadesiyle 20 bin liraya kadar daha ucuza alabiliyor.” (https://www.posta.com.tr/ekonomi/komsu-ile-iphone-turizmi-20-bin-lira-daha-ucuz-2588457)
Gördüğümüz gibi, yerli üretim yapamadığınız için ithal etmek zorunda kaldığınız ürünlere çok yüksek vergiler koyarak fiyatları yükseltiyor da yükseltiyorsunuz. Yerli yabancı Parababalarından alamadığınız vergileri halkımızın sırtına yüklüyorsunuz. Dolayısıyla insanlarımız bu ürünlere zaten çok düşük olan ücretleri nedeniyle erişemiyor. O zaman da işte yukarıdaki örnekte olduğu gibi, olanak bulursa komşu ülkelerden alıyor bu ürünleri. Yani zaten kısıtlı olan paramız dışarıya gitmiş oluyor.
Sözü uzatmanın, aktarmaları çoğaltmanın gereği yok. Durum bu. Bu kadar açık…
Sanayi Bakanınız, vurguncu, talancı, nüfuz ticareti yapıcı Bakanınız Mustafa Varank Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2023 yılı bütçe kanun teklifi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken üfürüyor; “Türkiye bugün, demir-çelik, beyaz eşya, ticari araç ve düz cam üretiminde Avrupa’da birincidir. Çimento üretiminde Avrupa lideri ve dünya beşincisiyken, çimento ihracatında dünya ikincisidir.”
Düz Cam tamam. Hisselerin büyük çoğunluğu İş Bankası’na ait. Ya diğer sektörler? Onlarda durum nedir, diye bakarsak, gördüğümüz şudur: Sayılan sektörlerdeki üreticiler adları yerli olmasına rağmen, kurucuları yerli olmasına rağmen yabancı ortakları vardır. Ve hisselerin büyük çoğunluğu yabancı hissedarların, yabancı Parababalarının tekelindedir. Çimento sektöründe zaten yabancı egemenliği tartışılamaz.
Ya otomotivde durum nedir?
İster ticari ister binek araç üreticilerinin sahipliği konusu da öyledir. Türkiye’de üretilen ve ihraç da edilen, zaten adları da yabancı olan; Ford’un, Fiat’ın, Renault’nun, Hundai’nin, Honda’nın, Toyota’nın, Mercedes’in sahipleri kimlerdir? Bu şirketlerin hisse çoğunluğu kimdedir?
Büyük çoğunluğu yabancı Finans-Kapitalistlerin elindedir. Batılı büyük otomotiv tekellerinin elindedir. Kimisinde yüzde 100, kimisinde yüzde 50 ortaklık biçimindedir. Yani “Yerli ve Milli” değil ki bunlar…
Bunlar dışındaki sektörlerde de durum aynı. Büyük şirketlerin büyük çoğunluğunun hisselerini yabancılar aldı. Sigaradan, içkiye, tekstilden seramiğe aklınıza hangi sektör gelirse gelsin…
“Türkiye’yi son 20 yılda nasıl bölgesinin ve dünyanın parlayan yıldızı haline getirdiysek”, diyor Tayyip.
Türkiye ne zaman “bölgesinin ve dünyanın parlayan yıldızı haline” gelmişti?
1915’te verdiğimiz ve Mazlum Ulusların Emperyalistlere karşı İlk Zaferi olan Çanakkale Savaşları’nda.
Ardından 1919’dan 1930’lu yıllara kadar.
Çünkü o zaman da yine Dünyanın Zaferle Sonuçlanan İlk Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı vermiştik Batılı sömürgecilere karşı. Bu yağmacı, talancı Batılı Emperyalistleri, Dünyanın hâkimlerini; “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluğu” İngiltere’yi, Fransa’yı, İtalya’yı ve Yunanistan’ı, Ermenistan’ı ve hatta ABD’yi dize getirmiş, kuyruklarını kıstırarak “geldikleri gibi” göndermiştik, Dünyanın İlk Sosyalist Devletinin, Sovyetler Birliği’nin ve onun Lideri Lenin’in eşsiz yardımları ve destekleri sayesinde…
Türkiye o zaman mazlum Doğu Uluslarının gözbebeğiydi. İlham vereniydi sömürgecilere karşı mücadelelerinde. Yol gösteriyordu kararlılığıyla, inancıyla, direnciyle, savaşkanlığıyla…
Ondan bu yana, özellikle 1950’den itibaren artık Mazlum Ulusların yanında değil karşılarında oldunuz Bayar’lar-Menderes’lerden başlayarak, Birleşmiş Milletler’de ve başka yerlerde. İşgalcileri desteklediniz, sömürgecileri desteklediniz o tarihlerden itibaren. Zaten bugün de desteklemiyor musunuz bu Batılı Emperyalistleri?
Destekliyorsunuz. Yugoslavya’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de hep onları desteklediniz ve hep onları desteklersiniz. Zorunlusunuz buna. Çünkü yapımcınız, kurucunuz, sahibiniz bu Batılı Emperyalistler. Onların dediklerinin bir tekini bile olsun yapmamazlık edemezsiniz. Ne emrederlerse onu anında yerine getirmek zorundasınız.
Niye?
Getirdikleri gibi götürürler de ondan!
“Türkiye Yüzyılı”, diyor Tayyip.
Neyin “Yüzyılı”?..
Dünyanın en düşük parasına sahip ülkelerden biri haline getirdiniz, dünyanın en yüksek enflasyonu olan ülkelerinden birisi yaptınız Cennet Vatanımızı. Ekonomisi en kırılgan ülkeyiz. Yatırım yapılabilir bir ülke değil Batılı Emperyalistler için. Sadece vurgun amacıyla geliyorlar gelenler de.
Ülkemizi, kendi halkımız için Cehenneme, yerli yabancı Parababaları ve sizler için Cennete çevirdiniz. On milyonlarca İşçi, Kamu Çalışanı, Köylümüz, Gençliğimiz, Esnaflarımız kan ağlarken, çalışanların çok büyük bir çoğunluğu Asgari Ücret seviyesinde bir ücretle geçinmeye çalışırken, siz örneğin Bankaların kârlarının yüzde 408 artmasını sağladınız, uyguladığınız zulüm politikalarıyla…
Türkiye’yi “demokrasisi parmakla gösterilen bir seviyeye bu şekilde taşıdı”nız öyle mi?
Hadi canım sen de!
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, Birinci Kuvayimilliyecilerin kan ve ateşle kurdukları Laik Cumhuriyet’i çökerttiniz, yok etmek üzeresiniz. İkili Devlet var şu anda ülkemizde. Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni kurmak üzeresiniz. Bu yolun taşlarının çoğunu döşediniz…
Ama erken bayram etmeyin.
Dünyanın Batılı Emperyalistlere karşı İlk Zaferi’ni ve İlk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başaran Halkımız, elbette İkinci Kurtuluş Savaşı’nı da başaracak. Yeneceğiz sahipleriniz Batılı Emperyalistleri, Başta dünyanın kanlı zalimi, başhaydudu ABD ve AB Emperyalistleri olmak üzere def edeceğiz ülkemizden.
Sen-siz Çelik bilezikle tanışacaksınız ve yaptığınız vurgunların, talanların hesabını bir bir vereceksiniz emri bugünkü kanunlardan ve vicdanından alan hâkimler huzurunda.
Bunu böyle bilin!
Halkın Kurtuluş Partisi Önderliğinde vereceğimiz İkinci Kurtuluş Savaşı sonucu kuracağımız Demokratik Halk İktidarıyla ve devamında da; İnsanın insanı ezmediği, soymadığı, sömürmediği, zulmetmediği, sınıfsal ve sosyal eşitsizliklerin olmadığı bir düzeni mutlaka kuracağız.
Böyle bir Türkiye’yi mutlaka yaratacağız!