Ya İŞ, Ya EKMEK!
Hikmet Kıvılcımlı
Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın 1970’in başlarında kaleme aldığı bu yazı, Halkın Kurtuluş Partisi’nin girişimiyle dijital hale getirilen-herkesin kullanımına açılan, Hollanda’daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’nde bulunan Hikmet Kıvılcımlı Arşivi’nden alınmıştır
İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği (İPSD)’nin 30 Kasım 1968 yılında İstanbul’da İşsizliği ve Pahalılığı Protesto Yürüyüş ve Mitingi düzenlemiştir. Miting saat 14.00’da Hürriyet Meydanı (Beyazıt)’tan başlamış, burada yapılan konuşmaların ardından; Sultanahmet, Eminönü üzerinden yürüyüşle Taksim’de son bulmuştur.
Hikmet Kıvılcımlı da İPSD Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyesidir.
Bu mitingde Hikmet Kıvılcımlı da bir konuşma yapmıştır. Ancak bu konuşmanın metni bulunmamaktadır.
Beyazıt’taki Miting alanında okunan, Hikmet Kıvılcımlı’nın kaleme aldığı, İPSD Bildirisi’ni aynen yayımlıyoruz:
Aziz vatandaşlarımız,
Türkiye’de bir ehali var: siz, biz, hepimiz, fakir fukara halkız. Bizlere yönetilenler, güdülenler deniyor. Elimizde hiçbir şey yok. İş bulursak çalışırız, bulamazsak sokakta işsiz kalırız. Ekmek bulursak yeriz, bulamazsak aç kalırız.
Bir de bizi yönetenler var. Onlara yönetici, güdücü deniyor. Bu yöneticiler olmasa biz işsiz ve aç kalır mıyız? Öyle diyorlar. Bir şeyi iyi biliyoruz: Yöneticilerimiz bizim işimize ve ekmeğimize çok karışıyorlar.
Kimdir bu yöneticiler?
Hiç birisini önceden tanımayız. 4 yılda bir kimilerini seçeriz. Başımıza çıktıkları zaman bakarız, görürüz, tanırız. Anlarız. Bunlar bizi yönetiyorlar.
Niçin yönetiyorlar bizi?
Onlara sorarsanız çok hoş sözler ediyorlar. Ülkemizi vaktiyle “Muasır Medeniyet Seviyesine” çıkaracaklardı, olmadı. Şimdi “Çağdaş Uygarlık Düzeyine” çıkarma nutukları atıyorlar.
O nutuk atmalar başladığı vakit yumurta 3 kuruştu. Nutuklar arttıkça yumurta 30 kuruşa çıktı. Biz ne “Muasır Medeniyet Seviyesine” ve ne de “Çağdaş Uygarlık Düzeyine” çıkamadık.
Yumurtaya baktık, 30 kuruş iken bir yıl sonra 40 kuruşa, iki yıl sonra 50 kuruşa çıkıyor.
Bu ne demektir?
Türkiye eşya fiyatları her yıl %25, %30 pahalaşıyor demektir. Ben geçen yıl 100 kuruşa aldığımı, bu yıl 125 kuruşa alamıyorum. Yani, param geçen yıl 100 kuruş ise, bu yıl 75 kuruşluk mal etmiyor.
100 yerine 125 kuruş kazanmak için iş arıyorum, yok. Bir işte çalışıyorsam, kapıda 10, 100 işsiz bekliyor. 100 kuruşluk işi bıraksam, yüzü birden kapışacaklar.
Yöneticiler bize böyle mi ekmek, böyle mi iş veriyorlar? Kendilerine soramıyoruz. Çok yüksekteler. Adamları, “Piyasadır bu” diyorlar, “Serbest Pazar”a karışmayız.
Piyasa, haşa Allah mıdır ki karışmıyorlar?
Piyasa, birkaç bin kapitalist patronun veya tefecinin, bezirgânın veya ağanın keyfine bırakılmış bir vurgun mahşeri.
Yok mu bunlara bir karışan, görüşen? Her şeyin üstünde Anayasa kanunu var. Her Türk’ün hür yaşadığını yazıyor. İşsizlik, hürriyetimizi öldürüyor. Pahalılık, yaşayışımızı baltalıyor.
O bunalışla kış kıyamet sokaklara döküldük. Bir yanda buradan Ankara’ya dek uzanan bir kuyruklu dilekçe yazdık. Bütün halkımız işsizlikten, pahalılıktan canı yanmış her vatandaş altına imza atsın. Ya İŞ, ya EKMEK! Yöneticiler mecburdurlar, halka ya iş bulsunlar yahut her işsiz kalana ekmek versinler.
Birkaç bin kişi milyon kazanacak diye, istediklerini işe almak, istemediklerini işsiz bırakmak niçindir?
İşe aldıklarını yok pahasına çalıştırmak içindir, çalışanları çalışanlara düşürmek içindir. Demek işsizlik, milyon kazananların bir oyunudur.
Kemalpaşa’da köylüden 10 kuruşa alınan soğan, şehirde 100 kuruşa, 150 kuruşa satılıyor.
Niçin bu pahalılık?
Alınteri ile çalışan köylüyü sıkboğaz edip, çalışan şehirlinin rızkından çalıp milyonlar vurmak için. Demek pahalılık da alınyazısı değil. Patronlarla ağaların vurgun oyunudur.
Sokaktaki çocuğun bildiği bu gerçeği, yöneticilerimizin bilmeyişine kim inanır?
Demek yöneticilerimiz de, 30 milyon Türk’ün birkaç bin vurguncu elinde işsiz ve ekmeksiz kalışına ya göz yumuyorlar, ya katılıyorlar.
Öyleyse, ey fakir işçi, köylü, esnaf, aydın, genç, yaşlı yurttaşlarımız, iş başa düşüyor. Biz yönetilenleri biz yönetilenlerden başkası düşünmüyor ve düşünemez. Demokrasi de zaten halkın kendini düşünmesi ve yönetmesi demektir. Birkaç bin kişi sefa sürüp 30 milyon insanı işsiz ve ekmeksiz bırakacağına, 30 milyon insan hem iş, hem ekmek yaratmak için, o birkaç bin kişiyi yönetmelidir.
Memleket teşkilatla yönetilir. Birkaç bin yönetici sırf teşkilatlı oldukları için dağınık 30 milyonumuzu işsizliğe ve pahalılığa katlandırabiliyor. İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği bunun için, yönetilen fakir fukara tarafından kuruldu.
Bir araya geleceğiz, birbirimizi anlayarak tutacağız ki, yedi yüz seksen bin küsur kilometrekarelik geniş toprağımızı işe ve bolluğa kavuşturacak yolları bulabilelim. Biz çil yavrusu gibi dağınık kaldıkça ne işsizlikten, ne pahalılıktan yakamızı kurtaramayız.
Birlik olursak, damla damla göl oluruz. Göl taşar sel oluruz. Sel, işsizliği ve pahalılığı bu güzel yurdumuzdan siler süpürür.
Yaşasın Çalışan veya İşsiz Bırakılmış Yönetilenler!
Kahrolsun İşsizlik ve Pahalılık!
Yaşasın İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği!
Yaşasın Büyük Sabırlı Türk Milleti!