Yeni yılda tarımda nereye gidiyoruz ve gıda fiyatlarında durdurulamayan artış
2022 yılının ilk saatlerinde zam haberleri ardı ardına geldi. Elektrikten doğalgaza, benzinden vergi ve harçlara, köprü geçiş ücretlerine, ulaşıma kadar hemen her şeye zam geldi.
2021 yılı hepimiz için zor bir yıl oldu. Bir yandan Kovit-19 hastalığından yitirdiklerimiz, pandeminin faturasının İşçi Sınıfı ve Emekçilere çıkarılması, işsizlik ve pahalılığın daha da artması, AKP’giller’in sonu gelmez vurgun ve soygunları, ABD-AB Emperyalistlerinin AKP’giller eliyle ülkemizi Ortaçağ karanlığına her geçen gün daha fazla sürüklemesi… Ülkemizi İşsizlik ve Pahalılık cehennemine dönüştürmeleri. Paramızı Dolar ve Euro karşısında değersizleştirmeleri 2021 yılına damga vuran olaylar oldu. Unutamayacağımız bir yıl olacak.
Ancak gelen gideni artar derler, 2022 yılının da bundan iyi olacağını beklemiyoruz. Dedik ya, 2022’de gözümüzü zam haberleriyle açtık.
Bu arada 2021 yılı enflasyon verileri de açıklandı. Artık açıkladığı verilerin hiçbir güvenilirliği kalmayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in verilerine göre bile yıllık enflasyon yüzde 36,08 oldu.
Ne yazık ki gıda enflasyonu bütün yıl izlediği seyri bozmadı ve yıllık enflasyonun çok daha üstünde çıktı. Yıllık bazda yüzde 43,80 oranında artış gösteren gıda fiyatları sadece 2021 Aralık ayında yüzde 15,99 oranında arttı, yine TÜİK verilerine göre.
Tarımsal girdilerde zaten dışa bağımlı olan ülkemizde, dolar ve euro kurunun artmasıyla çiftçi çok zor durumda kalmış ve üretemez hale gelmişti. Ayrıca bir de 2021 yılında kuraklığın da eklenmesiyle buğday, arpa, nohut ve mercimek gibi birçok üründe üretim kayıpları gerçekleşti.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, buğdayda son 14 yılın, arpada son 32 yılın en düşük üretimi gerçekleşti. Hasat zamanı ton başına 2 bin 250 lira olarak açıklanan ekmeklik buğday fiyatı iki katından daha fazla artarak 5 bin liraya kadar yükseldi. Arpada bin 750 lira olarak açıklanan alım fiyatı 4 bin liranın üzerine çıktı. Bugün marketlerde kilosu 20 liranın altında bakliyat ürünü kalmadı.
Tarımsal girdilerin en önemlisi olan mazotun litresi 13 liraya dayandı. Kimyevi gübrelerin tonu ortalama 14-15 bin lira. Sulama için kullanılan elektrik yapılan zamlarla kullanılamaz noktaya geldi. Elektriğe 150 kilovatsaate kadar yüzde 52, daha fazla tüketene yüzde 127 oranında zam yapıldı. Tarımsal sulama abonelerine yapılan zam yüzde 92. Yani sadece sulamadan dolayı çiftçinin elektrik faturası yaklaşık iki katına çıkacak.
Temel tarımsal girdilerin fiyatını sürekli arttıran AKP’giller tarım ve hayvancılığımızı bitirmek ve bir zamanlar Avrupa’nın kasabı, manavı olarak ünlenen ülkemizi ABD-AB Emperyalistlerine tam bağımlı hale getirmek istiyorlar. Efendileri ABD-AB Emperyalistlerinin kendilerine verdiği görevi yerine getiriyor ve yapılan zamlardan da gördüğümüz gibi bunda da başarılı oluyorlar.
Artan girdi maliyetleri gıda fiyatlarının daha da artmasına neden olacak. Girdi maliyetlerini artık ödeyemeyecek olan çiftçi-köylü üretimden çekilecek. Bu durum artık tarımsal ürünlerin kendi ülkemizde üretilemeyip dolar ve euro ile ithal edilmesi sonucunu doğuracak. Gıda fiyatları daha da artacak.
Peki yıllık enflasyon yüzde 36 oranında artarken, dolayısıyla çiftçinin girdi maliyetleri artarken hükümetin çiftçiye verdiği tarımsal destekler ne oranda arttı?
2022 bütçesinde tarım desteklerinde yapılan artışın 2021 bütçesine göre yüzde 12.5 oranında arttığını görüyoruz. Sömürünün, zulmün boyutunu görüyor musunuz?
AKP’giller, tarımsal üretim yapacak yani gıda kaynaklarını üretecek olan çiftçinin maliyetlerine TÜİK’in çakma değerleriyle bile yüzde 36,08 oranında zam yapıyor. Ancak bu fahiş zamlarla üretim yapan çiftçiye destek ödemesine yüzde 12,5 zam yapıyor sadece. Yıllık enflasyon oranının yarısından bile daha az. Ölmeyip süründürüyor, sadaka kabilinden bir ödeme yapıyor, bu Ortaçağcıların anlayışına uygun olarak.
Daha önceki yazılarımızda da Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nun ithalat ofisi gibi çalıştığını söylemiştik.
Nedir TMO’nun görevi, niye var bu kurum?
TMO; piyasaya buğday, arpa, mısır gibi ucuz hammadde satışı yapıyor. Bunları üreticiden alıyor ve un, yem vb. üretimin düzenlenmesi için uygun fiyatlı olarak satıyordu. Ancak son yıllarda AKP’giller, TMO’ya bu alımları yurtdışından yaptırıyor, ithal ediyor. Yani yüksek fiyattan buğday, arp, mısır alıyor, düşük fiyattan un, ekmek, bulgur ve yem sanayicisine satıyor. Yani TMO zarar ettiriliyor. Üstelik kendi ülkesinin çiftçisinin yararına değil, ithal edilen ülkelere kazandırıyor.
Ali Ekber Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, 24 Haziran 2021’den bu yana Toprak Mahsulleri Ofisi 8 kez arpa ithalat ihalesi, 7 kez buğday ithalat ihalesi yaptı.
AKP’giller’in bu yapma gerekçesi ne?
Yani onların açıkladığı sözde gerekçe, un, ekmek ve yem fiyatlarını düşürmek.
Peki düşüyor mu?
Hayır!
Yem fiyatları artmaya devam ediyor ve artan maliyetleri karşılayamayan çiftçi süt ineklerini kesime gönderiyor.
İthalattan söz açılmışken, 2021 yılının son gününde 31 Aralık’ta, Cumhurbaşkanlığı Kararı ile hububat ürünlerinde uygulanan sıfır gümrük vergisi uygulaması 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatıldı. AKP’giller dışa bağımlı politikalarına 2022’de de tam gaz devam ediyor. Yılın son günü dahi ithalat kararları alıyorlar.
AKP’giller’in halk düşmanı yüzleri artık iyice gün yüzüne çıktı. Uyguladıkları politikalar kendi ülkemize ve halkımıza en küçük bir yarar dahi getirmiyor. Hep zarar, hep zulüm, hep soygun, vurgun, sömürü. Bu politikalar üstelik sadece çiftçiler-köylüler için değil, artan gıda hammadde fiyatları, gıda hammaddelerinde neredeyse tamamen dışa bağımlılık küçük gıda işletmelerini de üretemez duruma getirdi. Emekçi halkımız zaten pahalılık cehenneminde kıvranmakta. Alım gücü düştü. Artık ne markete, manava, kasaba ne diğer giderlere para yetiştiremiyor.
Yazımızı yine Halkın Kurtuluş Partisi Programı’ndan bir alıntı yaparak bitirelim. Çünkü HKP, ülkemizin en halksever, en vatansever, en yiğit, en hakkaniyetli partisidir.
İşsizliği pahalılığı yaratan, güzelim cennet ülkemizi insanlarımıza dar eden bu Parababaları düzeninden ve bugün onun çıkarlarının savunucusu olan iktidardaki AKP’giller’den kurtulmanın tek yolu HKP ile birlikte mücadele etmekten geçer.
Bu mücadelenin sonunda HKP Programı’na göre kurulacak olan Demokratik Halk İktidarından geçer. Bu yüzden HKP Programından ne kadar alıntı yaparak öğrenmeye çalışsak yeridir, haklıdır.
HKP Programı’nda “Üçüncü Sonuç: Köylü Meselesi” başlığı altında, “Köye Demokrasi, Madde 9-Serbestlik” bölümünde şöyle der:
“SERBESTLİK: (…) Bugünkü gibi insanlarımız, açlıktan dolayı köylerini terk ederek büyük şehir varoşlarına iş bulma ümidiyle, sırtlarında yorganlarıyla gelmek zorunda kalmayacak. Bugün, tarım ürünlerinin fiyatları yerinde sayarken, mazot, gübre, zirai ilaç, tohumluk fiyatları sürekli artmaktadır. O yüzden köylümüz üretemez duruma düşürülmüştür. Ekip ürettiği zaman bir şey kazanamadığı gibi, eline geçen para girdi maliyetlerini bile karşılayamadığı için bir de borçlu duruma düşmektedir. Bu sebepten, doğup büyüdüğü köyünü, toprağını bırakarak, ne olursa olsun deyip büyük şehir varoşlarına akın etmektedir. Ne yazık ki buralarda da onu yeni felaketler beklemektedir.
“Kurtuluş Partisi bu duruma son verecektir. Köyler, insanca yaşanılan yerler haline getirilecektir.
“Köyünü kendi isteğiyle terk eden insanlarımıza ise, başta iş ve konut olmak üzere, insana yaraşır bir hayat kurabilmesi için her türlü imkân kamu kurumları ve diğer halk örgütleri tarafından sunulacaktır.”
Gördüğümüz gibi, köylümüzün-çiftçimizin bugün olduğu gibi, ürettiği ürünler para etmediği için köylerini terk etmesine, üretemez duruma düşürülmesine HKP son verecektir.
“15- FİYAT POLİTİKASI: Tarım ürünleri aleyhine, sanayi ürünlerinin fiyat artışı durdurulacak. Köy ürünlerinin gerçek köylü kooperatifleri eliyle ihracatı kolaylaştırılacak, Ofisin yönetim ve kontrolü köylü örgütlerine bırakılacak.
“Modern üretim küçük ekincilere kadar götürülerek tüm tarım ürünlerinin maliyet fiyatları indirilecek.”
Çiftçi-köylünün ürünleri para etmezken, marketlerde fahiş fiyatlardan işlenmiş ürünlerin satışının önüne geçilecek.
Nasıl?
Köylü kooperatifleri yaygınlaştırılacak. TMO’nun yönetimi ve kontrolü bugün olduğu gibi köylülüğü yerlerde süründüren AKP’giller’de değil, köylülerimizde olacak.
Tüm tarımsal girdilerin maliyetleri düşürülecek. Ve Tüketici kooperatifleri aracılığıyla da ürünler vatandaşlarımıza daha ucuza satılacak.
Önümüzde karanlık günler var, ama biz yine de pek karamsar olmayalım. Eninde sonunda İşçi Sınıfı da, Köylülük de, tüm emekçi halkımız da kazanacak!