ABD Emperyalistleri ve Trump silah şakırdatıyor!
ABD Emperyalistleri ve Trump silah şakırdatıyor!
Kime?
Dünya halklarına.
Nerede?
Dünyanın dört bir yanında.
Ortadoğu zaten yıllardır silah şakırdatma alanı oldu özellikle ABD Emperyalistleri için. Sonra devreye Rusya girdi. Bu bölgede durum malûm.
Kafkaslar’da da benzer bir tablo var. Yine Ukrayna’da dolayısıyla Karadeniz’de sürüyor bu durum.
Libya’da, Afganistan’da.
Bir de tabiî Kore’de.
Sular ısınıyor, uçak gemileri başta olmak üzere nükleer denizaltılar vb. savaş gemileri dünyanın dört bir yanında hareket halinde bayrak gösteriyor.
Hem halklara hem de birbirlerine.
Bu yarışta Çin de geri kalmıyor. O da kendisinin ürettiği ilk uçak gemisini sürüyor piyasaya. Ve tanıtıyor törenle. Suya indiriyor ve en geç 2020 yılında ordu envanterine almayı planlıyor.
Yani nereden baksanız büyük bir güç gösterisi sürüyor emperyalistler arasında birbirlerine ve halklara karşı. Ki bu doğal ve kaçınılmaz bir şey.
Bildiğimiz gibi, emperyalistler dünyayı güçleri oranında paylaşırlar nüfuz bölgeleri halinde. “Arka bahçe” ilan ederler, “Nüfuz alanı” ilan ederler, “Güvenlik bölgesi” sayarlar, “Yaşam alanı” derler, derler oğlu derler. Yani paylarına düşeni kaptırmamak için her yolu denerler, her şeyi mubah sayarlar. Tabiî paylarına düşeni, daha doğrusu paylarına düşürdükleriyle de yetinmezler, güçleri oranında paylarını büyütmek isterler. Mümkün olsa tümünü kapmak isterler. Yağmalamak, sömürmek ve kendi kârlarına kâr katmak isterler.
İşte bu paylaşım süreci sonunda da bazen askeri savaşlara girerler. Açık bir savaş verirler birbirlerine karşı ve egemenlik bölgelerini, nüfuz bölgelerini büyütmek isterler. Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşları bunun çok somut örnekleridir. Ondan sonra dünya çapında bir paylaşım savaşı yaşanmamış olsa da her gün dünyanın bir bölgesinde bu savaş sürüyor, bölgesel ya da yerel savaşlar biçiminde.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti sindirilemez!
İşte bunun son örneklerinden birkaç tanesinden söz edersek, en başta geleni ABD Emperyalistlerinin Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne karşı giriştiği silah şakırdatmasıdır.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, geliştirdiği nükleer teknoloji sayesinde kendisini koruyabiliyor ABD Emperyalistlerinden ve uşak Güney Kore devletinden. Her gün geliştiriyor nükleer teknolojisini ve kafa tutuyor ABD Emperyalistlerine. Çiziyor her gün onları. Buna karşılık ABD de, yukarıda da dediğimiz gibi uçak gemilerini, nükleer denizaltılarını ve bilumum sofistike savaş gemilerini gönderiyor Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne diz çöktürmek için. Ve gerçek mermilerle askeri tatbikatlar yapıyorlar Kore sınırlarına yakın bölgelerde. Ama KDHC liderliği asla pes etmiyor. Ve haykırıyorlar ABD Emperyalistlerinin yüzüne karşı: Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var, diye… Şehirleriniz, kışlalarınız füzelerimizin menzili içindedir, diyorlar.
Bu arada Trump, liderliğini göstermeye, kendisini kabul ettirmeye çalışıyor hem kendi halkına hem de emperyalist kampa. Bir de bunun için yapıyor bu gösterileri. Savaşa dönüşür mü? Zor. Çünkü Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti liderliği kararlı ve gelişmiş savaş araç gereçlerine sahip. Bu bakımdan silah şakırdatmayla kalabilir büyük olasılıkla.
Emperyalizmin deney hayvanları: Mazlum Ülke Halkları
ABD Emperyalistleri bir silah da Afganistan’da şakırdattılar geçtiğimiz günlerde. Hatırlayacaksınız. 14 Nisan’da Afganistan’da IŞİD’i, “Tüm bombaların anası” diye adlandırdıkları bombayla vurdular.
Bu bombayla ABD Emperyalistleri iki şey yaptılar:
1- Sözde IŞİD’e karşı savaşıyor gözüktüler,
2- Asıl olarak da ürettikleri yeni nesil bir silahı ilk kez kullandılar yani denediler.
“Dev bomba ile güç gösterisi
“Suriye’ye misilleme amaçlı Tomahawk füzeleri fırlatıp, Kuzey Kore’ye de uçak gemisi grubuyla gözdağı veren Trump yönetimi son olarak Afganistan’daki DEAŞ varlığına “Tüm bombaların anası” olarak nitelenen envanterindeki tahrip gücü en yüksek konvansiyonel bomba ile saldırdı. Örgütün bölgedeki mağara-tünel ağı hedef alındı. Afganistan makamları 36 DEAŞ’lının öldürüldüğünü duyurdu.
“KİMYASAL silah katliamı sonrası Suriye’ye 59 Tomahawk füzesi fırlatan, nükleer ve füze testlerinden ötürü uçak gemisi grubunu Kuzey Kore açıklarına gönderdikten sonra Trump yönetiminin son operasyonu ABD’nin tahrip gücü en yüksek konvansiyonel bombasını kullanmak oldu. Gayriresmi adı “Tüm Bombaların Anası” teknik adı ise “Havada Patlayan Dev Mühimmat” (MOAB GBU-43/B) olan bomba önceki sabah yerel saatle 07.32’de Afganistan’ın doğusundaki Nangarhar vilayetinin Archin kasabasında DEAŞ-Horasan olarak bilinen örgütün bu ülkedeki koluna ait mağara ve sığınakları imha etmek üzere kullanıldı.
“TRUMP: ‘ÇOK ÇOK BAŞARILI’
“İlk kez savaşta kullanılan bomba, MC-130 tipi nakliye uçağından atıldı. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada bombardımanı “çok, çok başarılı” diyerek överek “Yeni bir başarılı iş daha. Ordumuzla gurur duydum” dedi.” (http://www.hurriyet.com.tr/dev-bomba-ile-guc-gosterisi-40427970)
Ancak namuslu bir Afgan yetkili, bizim söylediğimiz gerçeği şöyle ifade ediyor:
“Afgan Savunma Bakanlığı saldırıda en az 36 DEAŞ üyesinin öldüğünü bildirdi. DEAŞ ise kaybının olmadığını açıkladı. Görgü tanıkları ‘deprem oldu sandık’ diye anlatırken MOAB tercihi eleştirilere de neden oldu. Afgan bir yetkili, “Bomba çare olsaydı, Afganistan en güvenli yer olurdu” diyerek saldırıya tepki gösterdi.” (agy)
Peki bu yeni nesil bomba nasıl bir şeymiş? Ve nasıl bir etki gösteriyormuş?
“OKSİJENİ EMİYOR CİĞERLERİ PARÇALIYOR
“- MOAB ilk patlama anından milisaniyeler sonra çevresindeki oksijeni emiyor. Böylece yakın çevredeki olan insanların akciğerleri patlıyor.
“- Ardından ortaya çıkan parlama ve şiddetli şok dalgası merkezden dışa doğru ses hızında yayılıyor. Önüne çıkan bina, ağaç gibi her şeyi dümdüz ediyor.
– Kulaklarda kanama meydana gelirken, iç organlar patlamanın şiddetiyle sarsılıyor. Tünellerde kalanlar ölmeseler de patlamanın yol açtığı önemli psikolojik etkilere maruz kalıyor.” (agy)
Peki, bu bombadan Rusya’da da var mı?
Var, var. Olmaz olur mu? Üstelik de etkisi çok daha güçlü… Hemi de adı da; “Tüm bombaların babası”…
ABD’lilerinki “bombaların anası” olur da Ruslarınki “bombaların babası” olmaz mı?..
“RUSLARIN BOMBASI 4 KAT TAHRİP GÜCÜNDE
“ABD’nin MOAB’ı 2003’te test etmesinden sonra Rusya da 2007’de “Tüm Bombaların Babası” adını verdiği FOAB’ı test etmişti. MOAB bombasının 9 ton patlayıcısına karşılık Rus bombası 7.8 ton termobarik patlayıcı içeriyor, ancak patlama sırasında 44 tonluk TNT patlayıcısı etkisi yapıyor ve yıkıcı etkisi 300 metreye ulaşabiliyor. MOAB ise 11 ton TNT’lik tahribata yol açıyor.” (agy)
İşte emperyalistler arası savaşın somut görüngüleri. Sen yaptın, ben de yaparım. Sen attın, ben de atarım…
Bunun son örneğini bugün yani 26 Nisan’da okuduk:
“Ruslardan USS Nimitz’e rakip
“Putin yönetimi dünyanın en büyük uçak gemisini yapmak için çalışmalara başladı. Üç futbol sahası büyüklüğünde olacağı söylenen uçak gemisi için 17.5 milyar dolar harcanması planlanıyor. Rus basınına sızan bilgilere göre proje 2030 yılına kadar tamamlanacak ve gemi 90 uçak kapasiteli olacak. Moskova’nın uçak gemisinin, halen dünyanın en büyük uçak gemisi olan USS Nimitz’e rakip olacağını vurgulayan uzmanlar, “Bu bir yüzen hava üssü projesi” yorumunu yapıyor.” (Hürriyet, 26 Nisan 2017, s. 36)
Olan kime olur bu savaşta/savaşlarda?
Elbette mazlum halklara. Masumlara, başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere tüm insanlığa.
Ki sadece insanlara değil, tüm canlılara, hayvanıyla, bitkisiyle, taşıyla toprağıyla tüm doğaya en büyük zararı verir bu bombalar.
Bakın yukarıda “Afgan bir yetkilinin” söylediklerini, tâ 1945 yılının 18 Ağustosu’nda İngiliz Tuğamiral Thursfiel, The Times Gazetesi’nde yayımlanan bir makalesinde şöyle ifade ediyordu:
“Savaşın sadece yıkım ile kazanılabileceği varsayımı bir safsatadır.” (Ernie Trory, Churchill ve Bomba, Yazılama Yayınları, s. 42-43)
İngiliz Tuğamiral bunu niçin söylüyordu:
ABD Emperyalistlerinin İkinci Paylaşım Savaşı’nda Japonya’yı teslim almak bahanesiyle Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları Atom bombaları için.
Çünkü tarihsel olarak kanıtlıdır ki, Japonya’yı teslim olmaya zorlayan Atom bombaları değil, Sovyet Kızıl Ordusu’dur.
Yine aynı şekilde ABD’nin Almanya’nın Dresden şehrini, sözde Hitler’i teslim olmaya zorlamak bahanesiyle bombalarla dümdüz etmesi de, aynı amaca yöneliktir: Sovyetler Birliği’ne ve Sovyet Kızıl Ordusu’na gözdağı vermek!
Bakın bunu da yine bir İngiliz Komünisti nasıl ifade ediyor:
“Dresden’e yapılan konvansiyonel bombalama ve Hiroşima’yla Nagazaki’ye yapılan atom bombardımanı şu ortak noktayı taşıyor: İkisi de Kızıl ordu, birisinde Alman faşizmine, diğerindeyse Japon militarizmine karşı son muharebeler için ilerlerken gerçekleştirildi. Dresden’in bombalanması ve sonrasında Hiroşima ve Nagazaki’nin bombalanması, Almanya ve Japonya’dan çok Sovyetler Birliği’ne karşı tehdit gösterileriydi. Askeri bakış açısından amaçsız vahşet eylemleriydi. Ancak ABD hükümeti bunların Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik avantaj sağlayacağını ve ABD hükümetinin bu yeni ve güçlü silahın tek başına sahibi olarak konumunu güçlendireceğini düşündü.” (agy, s. 43)
ABD’nin Atom bombasını imal etmesinden ve kullanmasından 1 yıl sonra Sovyetler Birliği de Atom bombasını üretti. Ve ABD Emperyalistlerinin kendilerince çok büyük bir kozları, korkutma silahı ellerinden alındı. Ve dünyada sadece ABD Emperyalistleri, Atom bombasını kullanan ve 500 binden fazla insanın ölmesine, yüz binlercesinin de yaralanmasına, şehirlerin yakılıp yıkılmasına neden olan ülke oldular. Tarihe bu lanet deneyle geçtiler. Ve Tarih onları asla affetmeyecek.
Emperyalistler hangi silahları üretirlerse üretsinler, hangi bombaları kullanırlarsa kullansınlar yenemeyecekleri bir güç var:
İnanmış İnsan! İnanmış Halklar!
Onu yenecek hiçbir güç yok dünya yüzünde. Ve de olmayacak.
Olsaydı eğer Çanakkale’de başarılı olurlardı. “Tarihin o ana kadar gördüğü en büyük, en güçlü donanmasına” rağmen kıçlarına bakarak kaçıp gitmediler mi mazlum ülkemizden.
O bakımdan bunlar büyük acılara, büyük yıkımlara yol açsa da son tahlilde zalimlerle mazlumların, ezenlerle ezilenlerin, sömürenlerle sömürülenlerin savaşında belirleyici olamayacaklar. Eğer öyle olsaydı Firavunlar, Nemrutlar, Muaviye’ler, Yezid’ler, Hitler’ler, Mussolini’ler yaşıyor olurlardı. Ama onlar Tarihte lanetle anılıyorlar. Ve insanlık var oldukça da lanetle anılacaklar.
Tarih, namuslu, yiğit, yurtsever, kararlı, bilimli, bilinçli insanların ve halkların omuzlarında yükselecek. Ve bu zalim düzen, bu zulüm düzeni yıkılacak er ya da geç. Ama mutlaka yıkılacak. Ve halklar sosyalist bir aile olarak eşit, kardeş, özgür bir toplumda yaşayacaklar. Kuracağız bu düzeni!
Güneş her gün nasıl doğuyorsa ve doğacaksa ve ısıtıyorsa insanlığın içini, sosyalist düzenimiz de kurulacak mutlaka. Ve mutlu insanlar olarak el ele kardeşçe yaşayacağız bu güzelim dünyamızda…